Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi

Eski 11-04-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi



T Harfi

TENTE f Örümcek ağı
TENTENE İplik gibi şeylerle örülmüş delikli bez, perde vs Dantela
TENTİF Mübâlağa ile yolmak
TENUFE (TENUFİYE) (C: Tenânif) Helâk olacak yer * Sahra * Yazı
TENUK (Tenuka, Tenukıye) : Helâk olacak yer * Sahra * Yazı
TENU-MEND f Gövdeli, iriyarı, vücutlu kimse
TENÜK f Dayanıksız, kuvvetsiz, zayıf * İnce, rakik, nârin * Az, hafif * Yumuşak
TENÜK-HAVSALA f Sabırsız adam, tahammülsüz kimse
TENÜK-RU f Yüzü yumuşak olan kimse, yüzü yumuşak adam
TENVAT Atın yanına asılan şeyler
TENVİ´ (C: Tenviât) (Nev´ den) Çeşitlendirme, nevilendirme, türlü türlü etme
TENVİC Borç edinmek
TENVİH Sulandırma * Yaldızlama * Haksız bir şeyi yapmacık şeylerle süsleyip haklı gösterme * Başka bir madeni, altın veya gümüş suyuna daldırma * Bir kimsenin nâmını, şânını yükseltme
TENVİK (Deve) Zayıflamak
TENVİL Atâ, bahşiş, hediye
TENVİM Uyutmak Hipnotize etmek Birisini uyur bulmak
TENVİMÂT (Tenvim C) Uyutmalar veya uyutulmalar
TENVİN Gr: Kelimenin sonunu "en, in, ün" diye okumak Veya öyle okutan işaretin adı
TENVİN-İ TENKİR Kelimenin belirsizliğine işaret olan tenvin işareti Harf-i tarifsiz kelime tenvin kabul ettiğinden yani, nekre olduğundan tenvinli olan harfin durumu
TENVİR (C: Tenvirât) Aydınlatma * Bir şey hakkında bilgi verme Bir şeyi münevver kılma
TENVİRÂT (Tenvir C) Aydınlatmalar, ışıklandırmalar Tenvir etmeler
TENVİŞ Ziyafete davet etmek
TENVİT Niyet etmek
TENVİYE Niyet etmek
TENYİR Beze ve kumaşa işaret koymak
TENZEDE f Sessiz, sâkin, susmuş
TENZİH Suç ve noksanlıktan uzak saymak Cenab-ı Hakk´ı (CC) her çeşit kusur, noksan, şerik gibi hallerden uzak bilip söylemek * Kabahati yok olduğu anlaşılmak ve onu ifade etmek
TENZİHEN Tenzih ederek Tenzih etmekle
TENZİHEN MEKRUH Nehyine dair şer´î bir delil olmamakla beraber işlenmesi kerih görülen iş (Helâle yakın iş)
TENZİK (At) ayaklarını yukarı kaldırmak
TENZİL Bir şeyin bir miktarını çıkarmak * İndirmek, indirilmek, indirilen Aşağı indirmek * Kur´an-ı Kerim´in vahiy vasıtası ile Peygamberimize (ASM) indirilmesi Tedricen indirme (Birden indirmeye inzal, parça parça indirmeye de tenzil denir)
TENZİLÂT (Tenzil C) Fiat indirme İskonto
TENZİR (İnzâr dan) Olacak bir hâdiseyi haber vererek korkutma (Müjdenin zıddı)
TENZİYE Sıçramak * Üstüne binmek
TEOKRASİ (Fr: Theocratie) Din hükümlerine göre idare edilen ve dinî esaslara bağlı olan idare şekli Allah namına papazlar idaresi(Bu kelime, İslâm memleketlerinde: Şeriat hükümleriyle devleti idare etmek mânasında kullanılır Avrupa memleketlerinde ise, "Allah nâmına papazlar idaresi" mânasına gelir Hatta 1304´de basılan Kamus-u Fransavî´de: "Kanun-u İlâhî ile ve sıfat-ı ruhaniyetle icra olunan hükümet" şeklindeki ifadesiyle, bu iki mânaya işaret edilmiştir Fakat İslâm ve İsevî milletlerinde teokrasinin ifade ettiği mânada ilmî ve ehemmiyetli bir fark vardır Şöyle ki:Hristiyanlıkta velediyet akidesi ekseriyetçe kabul edildiğinden papaz, Allah´ın mutlak vekili ve İlâhî kudsiyete sahip addedilmiştir Buna göre papaz; murakabe edilmez ve kimseye karşı da mes´ul değildirİslâmiyette ise: İdareci, şer´î kanunlara karşı mes´ul olduğu gibi; halkın idareciye itaat etmesi de, idarecinin Allah´ın kanunlarına bağlılığı nisbetindedirBütün milletlerde kelimenin ifade ettiği müşterek mâna ise; şahıslar tarafından İlâhî ve dinî hâkimiyeti icra etmektir)
TEOKRAT Fr Dinî, İlâhî Teokrasi taraftarı olan
TEOKRATİK Fr Teokrasi sistemi (Bak: Teokrasi)
TEOLOJİ Fr Fls: Cenab-ı Hakk´ın varlığı, birliği, sıfat ve isimleri ve hususiyetleri hakkındaki ilim İlâhiyat
TEPİDE f Rahatsız, sıkıntıda
TER f Rutubetli, ıslak, yaş * Taze
TERABBU´ Bağdaş kurarak rahatça oturma
TERABBUS (Tarabbus) Durup bekleme
TERA´BUZ Noksan etmek * Zayıflatmak
TERACİM (Teracüm) (Tercüme C) Tercüme edilmiş olanlar Tercümeler
TERACU´ (Rücu dan) Bir yere veya bir kimseye dönme * Birinden ayrılma * Dönme, vazgeçme
TERACÜM Taşla atışmak
TERAD Birbirini reddetmek
TERADÜF Birbiri peşinden gitmek * Edb: İki veya daha fazla kelimenin aynı mânada olması
TERAFU´ (Ref´ den) Duruşmaya girme
TERAFUK Arkadaş olma * Yardımlaşma, yardım etme
TERAFÜD Birbirine yardım etme Yardımlaşma
TERAGGUM Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak
TERAH Gam, keder, acı
TERAHHUL (C: Terahhulât) Göç etme Bir yerden bir yere göçme * Yola çıkma * Menzile konma
TERAHHUM Merhamet etme, acıma Şefkatte bulunma, esirgeyip besleme
TERAHHUMÂT (Terahhum C) Acımalar, merhamet etmeler
TERAHHUMEN Acıyarak, merhamet ederek
TERAHHUS İzinli ve müsaadeli olma Ruhsat bulma * Ucuzlama
TERAHİ İşde gayretsizlik, gevşeklik, ihmal * Uzaklaşma * Sonraya bırakma * Gecikme, geç kalma * Geri durma, geri çekilme
TERAHÜN Karşılıklı olarak rehin vermek
TERAÎ Aynaya bakma * Birbirini görmek ve görüşmek Bir fikir hakkında mukabil görüş, endişe mülâhaza eylemek * Hurmanın kuruyup renginin belli olması
TERAÎ Çayıra çıkma Otlama
TERAİB (Teribe C) Tıb: Göğüs kemikleri Kaburga kemikleri Gerdanlık yeri
TERAK f Yarık, çatlak * Gürültü, çatırdı
TERAKİB (Terkib C) Terkibler * Gr: İki veya daha çok kelimeden meydana gelen birleşik kelimeler Tamlamalar
TERAKKİ İlerleme Yukarı çıkma, yükselme * Artma, çoğalma * Bilgi ve medeniyetçe yükseliş(Terakkimizin şartı: 1- Mesailerin tanzimi 2- Emniyet 3- Teavün düsturunun teshilidir) (HŞâmiye)
TERAKKİCU f Terakki isteyen, terakki taraftarı
TERAKKİPERVER f Terakkiyi seven İlerlemeyi seven
TERAKKİŞİKEN f Terakkiyi kıran, ilerlemeyi önleyen, terakkinin aleyhinde bulunan
TERAKKİYÂT (Terakki C) Terakkiler Yükselişler İlerlemeler( $ Hazret-i Âdem Aleyhisselâm´ın dâva-yı hilâfet-i kübrâda mu´cize-i kübrâsı, talim-i esmâdır" diyor İşte sair enbiyanın mu´cizeleri, birer hususi hârika-i beşeriyeye remzettiği gibi, bütün enbiyanın pederi ve divan-ı nübüvvetin fatihası olan Hazret-i Âdem Aleyhisselâm´ın mu´cizesi umum kemâlât ve terakkiyat-ı beşeriyenin nihayetlerine ve en ileri hedeflerine sarahate yakın işaret ediyor Cenab-ı Hak (Celle Celâlühü), mânen şu âyetin lisan-ı işaretiyle diyor ki: "Ey benî-Âdem! Sizin pederinize, melâikelere karşı hilâfet dâvasında rüçhaniyetine hüccet olarak, bütün esmâyı tâlim ettiğimden, siz dahi, mâdem O´nun evlâdı ve vâris-i istidadısınız Bütün esmayı taallüm edip, mertebe-i emânet-i kübrâda, bütün mahlukata karşı, rüçhaniyetinize liyâkatınızı göstermek gerektir Zira kâinat içinde, bütün mahlukat üstünde en yüksek makamata gitmek ve zemin, gibi büyük mahlukatlar size musahhar olmak gibi mertebe-i âliyeye size yol açıktır Haydi ileri atılınız ve birer ismine yapışınız, çıkınız! Fakat sizin pederiniz, bir def´a şeytana aldandı, cennet gibi bir makamdan ruy-i zemine muvakkaten sukut etti Sakın siz de terakkiyatınızda şeytana uyup Hikmet-i İlâhiyyenin semâvâtından, tabiat dalâletine sukuta vasıta yapmayınız Vakit bevakit başınızı kaldırıp Esmâ-i Hüsnâma dikkat ederek, o semâvâta uruc etmek için fünunuzu ve terakkiyatınızı merdiven yapınız Tâ fünun ve kemâlâtınızın menbâları ve hakikatları olan Esmâ-i Rabbâniyyeme çıkasınız ve o esmânın dürbünüyle, kalbinizle Rabbinize bakasınızBir nükte-i mühimme ve bir sırr-ı ehemm şu âyet-i acibe, insanın câmiiyet-i istidadı cihetiyle mazhar olduğu bütün kemâlât-ı ilmiye ve terakkiyat-ı fenniye ve havârık-ı sun´iyeyi "Tâlim-i Esmâ" unvaniyle ifade ve tabir etmekte şöyle lâtif bir remz-i ulvi var ki: Herbir kemâlin, herbir ilmin, herbir terakkiyatın, herbir fennin bir hakikat-ı âliyesi var ki; o hakikat, bir ism-i İlâhîye dayanıyor Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecelliyatı ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o fen, o kemalât, o san´at; kemâlini bulur, hakikat olur Yoksa yarım yamalak bir surette nâkıs bir gölgedirMeselâ: Hendese bir fendir Onun hakikatı ve nokta-i müntehâsı, Cenab-ı Hakk´ın "İsm-i Adl ve Mukaddir" ine yetişip, hendese âyinesinde o ismin Hakimane cilvelerini haşmetiyle müşahede etmektirMeselâ: Tıbb bir fendir, hem bir san´attır Onun da nihayeti ve hakikatı; Hakîm-i Mutlak´ın "Şâfi" ismine dayanıp, eczahane-i kübrası olan ruy-i zeminde Rahimane cilvelerini, edviyelerde görmekle, tıbb kemâlâtını bulur, hakikat olurMesela: Hakikat-ı mevcudattan bahseden Hikmetü´l-Eşyâ, Cenab-ı Hakk´ın (Celle Celâluhu) İsm-i Hakîm´inin tecelliyat-ı kübrasını, müdebbirane, mürebbiyane eşyada, menfaatlarında ve maslahatlarında görmekle ve o isme yetişmekle ve ona dayanmakla şu hikmet hikmet olabilir Yoksa, ya hurafâta inkılâb eder ve malâyaniyat olur veya felsefe-i tabiiye misillü dalâlete yol açarİşte sana üç misal! Sâir kemalât ve fünunu bu üç misale kıyas et İşte Kur´an-ı Hakîm şu âyette beşeri şimdiki terakkiyatında pek çok geri kaldığı en yüksek noktalara, en ileri hududa, en nihayet mertebelere, arkasına dest-i teşviki vurup, parmağıyla o mertebeleri göstererek: "Haydi arş ileri" diyor S) (Bak: Medeniyet)
TERAKKU´ Sıkıntı ve emek ile kazanma
TERAKKUB Bekleme, gözetleme, yol gözleme * Ümit etme * Muntazır olma
TERAKKUBÂT (Terakkub C) Gözetlemeler, beklemeler
TERAKKUD Acele etmek
TERAKKUK Merhamete gelme, acıma
TERAKKUS Raksetme, dansetme * Devamlı aşağı inip yukarı çıkma
TERAKRUK Parlama Işıklı olma
TERAKUS Karşılıklı olarak oynaşıp raksetme
TERAKÜB Birbirine bağlanıp kenetlenme * Birbirinin üzerine binme
TERAKÜL Vuruşmak, döğüşmek
TERAKÜM Birikme, yığılma * Birbiri üzerine sıkışma
TERAKÜMÂT (Teraküm C) Toplanmalar, yığılmalar, birikmeler
TERAMİ Oklaşmak, karşılıklı olarak ok atışmak
TERANE Edb: Rübâinin başka bir ismi * Terennüm Nağme, âhenk, makam * Bir şiiri makam ile okuma, şarkı söyleme
TERANEKÂR f Terennüm eden Öten, ötücü
TERANEPERDÂZ f Makamla şarkı söyliyen
TERANESÂZ f Öten, ötücü
TERANEZÂR f Ahenkli ve cümbüşlü yer
TERANEZEN f Şarkı söyleyen
TERANİ (Reeye den) Sen beni görürsün veya görüyorsun (mânasına fiil)
TERARİH (Türrehe C) Saçmasapan ve mânâsız sözler
TERA´RU´ Deprenmek * Büyümek * Çocuğun hareket etmesi
TERASET Kalkancılık
TERASUF (Kaldırım taşları biçiminde) birbirine yanaşarak sıkışma, istif olma
TERASÜL (C: Terasülât) Haberleşme, mektublaşma
TERATİR Büyük işler
TERA´UD (Ra´d dan) Titreme
TERAVET Tazelik (Bak: Taravet)
TERAVİH Ramazan gecelerinde kılınan ve sünnet olan yirmi rek´atlık namaz
TERAVUH Ayakta çok durmak icab ettiği zamanlar, kâh sağ ayak üzerine ve kâh sol ayak üzerine durmak
TERAZİ (Rıza dan) Birbirini razı etme Uyuşma
TERAZU f Terazi
TERB Bir nesneyi toprakla örtmek, üstüne toprak saçmak
TERBA Toprak Yer, arz
TERBAB Toprak
TERBİ´ Gazelin her beytine ikişer mısra ilâve ederek onu âdeta murabba (dörtlük) şekline koyma * Dörde bölme * Dört köşe etme
TERBİAN Dört köşeli olarak * Murabba (kare) olarak
TERBİL Ayırmak
TERBİŞ (Ok) yeleklemek
TERBİT Zeytinyağı vermek
TERBİYE Allah´ın emirlerine itaat ederek ruhen ve cismen yükselmeye ve yükseltmeye çalışmak Kemale ermeğe, nizam ve emirleri dinlemeğe çalışmak Allah rızası yolunda gitmeyi öğrenmek
TERBİYEGÂH f Terbiye yeri Öğrenme ve yetişme yeri
TERBİYEGERDE f Terbiye edilmiş Yetiştirilmiş
TERBİYET "Terbiye" kelimesinin Arabi okunuşudur
TERBİYEVÎ Terbiyeli Terbiye ile alâkalı
TERBUB İşe vurulmamış davar
TERCEMAN (Tercüman) Terceme eden Bir dilden başka bir dile çeviren * Birisinin veya bir şeyin maksadını anlatmaya, bir şeyi tasvir ve ifadeye vasıta olan
TERCEME (Tercüme) Bir sözü bir dilden başka dile çevirmek Bir lügatı, diğer bilinen lügata çevirerek anlatmak("Elhamdülillah" bir Cümle-i Kur´aniyyedir Bunun en kısa mânası, ilm-i Nahiv ve Beyan kaidelerinin iktiza ettiği şudur: $Yâni: "Ne kadar hamd ve medh varsa, kimden gelse, kime karşı da olsa, ezelden ebede kadar hasdır ve lâyıktır O zât-ı Vâcib-ül-Vücuda ki, ALLAH denilir " İşte, "Ne kadar hamd varsa", "El-i istigrak" tan çıkıyor "Her kimden gelse" kaydı ise, "Hamd" masdar olup, fâili terkedildiğinden, böyle makamda umumiyeti ifade eder Hem mef´ulün terkinde, yine makam-ı hitabide külliyet ve umumiyeti ifade ettiği için, "Her kime karşı olsa" kaydını ifade ediyor "Ezelden ebede kadar" kaydı ise; fi´lî cümlesinden ismî cümlesine intikal kaidesi, sebat ve devama delâlet ettiği için, o mânayı ifade ediyor "Has ve müstehak" mânasını "Lillâh" daki "Lâm-ı cer" ifade ediyor Çünkü: o "Lâm", ihtisas ve istihkak içindir "Zat-ı Vacib-ül Vücud" kaydı ise; vücub-u vücud, Uluhiyetin lâzım-ı zarurîsi ve Zat-ı Zülcelâle karşı bir ünvan-ı mülâhaza olduğundan, "Lafzullah" sair esmâ ve sıfâta câmiiyeti ve ism-i Azam olduğu itibariyle, delâlet-i iltizamiye ile delâlet ettiği gibi; Vâcib-ül Vücud ünvanına dahi, o delâlet-i iltizamiye ile delâlet ediyorİşte, "Elhamdülillah" cümlesinin en kısa ve Ulemâ-yı Arabiyyece müttefekun-aleyh bir mânâ-yı zâhirîsi şöyle olursa, başka bir lisana o icaz ve kuvvetle nasıl tercüme edilebilir M)(Ehl-i ilhada kapılan ulemâ-üs-su´, milleti aldatmak için diyorlar ki: İmam-ı A´zam, sâir imamlara muhalif olarak demiş ki: "İhtiyaç olsa, diyar-ı baidede, Arabî hiç bilmeyenlere, ihtiyaç derecesine göre; Fâtiha yerine Fârisî tercümesi cevazı var "Öyle ise, biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz "Elcevab: İmam-ı A´zam´ın bu fetvasına karşı, başta a´zamî imamların en mühimleri ve sair oniki eimme-i müçtehidîn, o fetvanın aksine fetva veriyorlar Âlem-i İslâm´ın cadde-i kübrâsı, o umum eimmenin caddesidir; mu´zam-ı Ümmet, cadde-i kübrâda gidebilir Başka hususi ve dar caddeye sevkedenler, idlâl ediyorlar İmam-ı A´zam´ın fetvası, beş cihette hususidir:Birincisi: Merkez-i İslâmiyetten uzak diyar-ı âherde bulunanlara aittirİkincisi: İhtiyac-ı hakikiye binaendirÜçüncüsü: Bir rivayette, lisan-ı ehl-i Cennet´ten sayılan Fârisî lisaniyle tercümeye mahsusturDördüncüsü: Fâtiha´ya mahsus olarak cevaz verilmiş, tâ Fâtiha´yı bilmeyen namazı terketmesinBeşincisi: Kuvvet-i imandan gelen bir hamiyet-i İslâmiye ile, maâni-i mukaddesenin, avâmın tefehhümüne medâr olmak için cevaz gösterilmiş Halbuki, za´f-ı imandan gelen ve menfi fikr-i milliyetten çıkan ve lisan-i Arabîye karşı nefret ve zaaf-ı imândan tevellüd eden meyl-i tahrip sâikasıyla tercüme edip Arabî aslını terketmek, dini terk ettirmektir! M)(Terceme: Bir kelâmın mânasını diğer bir lisanda dengi bir tâbir ile aynen ifade etmektir Terceme aslın mânasına tamamen mutabık olmak için sarahatte delâlette, icmalde tafsilde, umumda hususda, ıtlakta takyidde, kuvvette isabette, hüsn-i edada, üslub-u beyanda, hâsılı ilimde, san´atta asıldaki ifadeye müsavi olmak iktiza eder Yoksa tam bir terceme değil, eksik bir anlatış olmuş olur Halbuki muhtelif lisanlar beyninde hutut-i müştereke ne kadar çok olursa olsun, herbirini diğerinden ayıran birçok hususiyetler de vardırOnun için lisanî hususiyeti olmayıp sırf akl u mantıka hitab eden kuru ve fennî eserlerin kabiliyet-i ilmiyesi terakki etmiş olan lisanlara hakkıyla tercemesi kabil olduğunda söz yoksa da hem akla, hem kalbe yahut yalnız zevk ü hissiyata hitab eden ve lisan nokta-i nazarından edebi kıymeti ve zevk-i san´atı haiz bulunan canlı ve bediî eserlerin tercemelerinde muvaffakiyet görüldüğü nadirdir (Elmalılı Tefsiri)
TERCEME-İ HÂL Hal ve hayatını anlatma Biyografi
TERCİ´ (Rücu´ dan) Geri döndürme, geri çevirme * Sesini yükseltmek
TERCİ´-İ BEND f Gazel şeklinde aynı vezinde yazılı manzumelerin "vâsıta" denilen bir beyti ile birbirine bağlanmış şekli Vâsıta beyti tekerrür ederse terci-i bend; tebeddül ederse (değişirse) terkib-i bend olur Bendlerin her birisine, terci-i bendlerde "terci´hâne"; terkib-i bendlerde "terkibhâne" denir (Edb L)
TERCİÂT (Terci´ C) Döndürmeler, geri çevirmeler
TERCİB (C: Tercibât) Ululama, tazim * Meyvesi çok olan ağacın dalları altına destek koyma
TERCİH Üstün tutmak Bir şeyi diğerinden fazla beğenmek, fazla itibar etmek
TERCİHÂT (Tercih C) Üstün tutmalar, tercihler
TERCİH BİLÂ MÜRECCİH Hiç bir üstünlük sebebi yok iken birbirine eşit iki şeyden birisini diğerine üstün tutmak
TERCİL Arıtmak * Saçını tarayıp düzeltmek
TERCİM (Recm den) Taşlama Taşlayarak öldürme Recmetme
TERCİYE Ümitli olma, umma
TERDAD Tekrar

Alıntı Yaparak Cevapla