Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat T Harfi
T Harfi
TETAFFUL (Tufl dan) Dalkavukluk
TETAHHUL Tıb: Dalak şişmesi
TETAHHUR Temizlenme * Günah işlemekten uzaklaşma
TETAHHURÂT (Tetahhur C) Temizlenmeler
TETALLU´ Boynunu uzatarak başını kaldırma
TETA´UM (Ta´m dan) Tatma, tadına bakma
TETAVÜL Uzun olma, uzama * Zulüm etme * Birbirine muhalefet, kibir ve taazzum etme * Musallat olma * Mugayeret eylemek
TETAVVU´ (Bak: Tatavvu´)
TETAVVUAN Nafile olarak, nafile tarzında
TETAVVUF Tavaf etme Ziyaret maksadıyla bir şeyin veya bir yerin etrafını dolanma
TETAVVUK Boyuna gerdanlık gibi şeyler takma
TETAVVUS Tavus gibi renk renk elbise giyme
TETAYÜR (Tayeran dan) Uçuşma Uçuşup dağılma
TETBİ´ Peşini bırakmayıp iyice araştırma * Uyma, tâbi olma
TETBİN Fikrinde ve görüşünde dikkat etmek
TETBİR Helâk etmek, mahvetmek
TETBİT Zarar ve ziyan yapma
TE´TE Tekebbürlenmek, gururlanmak Ululanmak
TETEBBU´ Araştırıp tetkik etme Derinliğine inceleyip tanıma, öğrenme Öğrenmek için okuma
TETEBBUÂT Araştırıp incelemeler Arayıp öğrenmeler
TE´TEE Söylerken dilini, "tâ" lâfzına döndürmek
TETELLU´ Kalkmak için boynunu uzatmak
TETERRÜB Toz toprak içinde kalma
TETERRÜS Kalkanla siper yapmak
TETEVVÜC Tac giyme
TETFÜL Tilki eniği
TETİM Aşkla söylemek
TETİMME (Tetümme) (C: Tetümmat) Tamam etme Tamamlama * Ek Noksanını tamamlamak için ilâve edilen
TE´TİYE Su yolunu vermek
TETKİK (Bak: Tedkik)
TETLİYE Nezretme Adağı yerine getirme * Farzdan sonra nafile namaz kılma
TETMİM Tamamlama, bitirme * Edb: Bir şiiri tamam etmek
TETNİH Sallanmak * Gururlanmak, tekebbürlenmek
TETRA Birbiri ardınca olmak Birbirinin peşinden gelmek
TETRE´ (Tarae den) Ârız olur, meydana gelir (meâlinde)
TETRİB Toza toprağa bulaştırma
TETRİH Tasalandırmak Hüzünlendirmek, üzmek
TETRİS Muhkem etmek, sağlamlaştırmak
TETVİBE Tevbe etmek
TETVİC (C: Tetvicât) Tac giydirme
TETYİB Helâk etmek, mahvetmek
TEVA Mâlın helâkı Mülkün helâk olması
TEVABİ´ (Tabi´ C) Maiyyet Bir kimseye tâbi olanlar İman ve İslâmiyet veya herhangi bir hususta birisine bağlı bulunanlar * Uşaklar * Bir merkeze bağlı olan yerler * Gr: Evvelki kelimeye göre hareke alan kelimeler
TEVABİL (Tâbel ve Tâbil C) Yemeklere katılan nâne, karanfil, tarçın ve biber gibi şeyler Baharat
TEVABİT (Tâbut C) Tabutlar, sandıklar
TEVACÜD Kişinin kendini vecd suretinde göstermesi
TEVACÜH (Vech den) Yüz yüze olma Karşı karşıya gelme
TEVADD Muhabbet etmek, sevmek
TEVADU´ (İki taraf düşmanlıktan vazgeçip) barışma
TEVAFFUK (Vefk den) Muvaffak olma, başarma
TEVAFİ Tamam olmak, tamamlanmak
TEVAFUK Birbirine uygunluk Muvâfık oluş Rast gelme hali Nizamlanmış biçimde birbirine uygun olmak
TEVAFUKAT (Tevâfuk C) Uygunluklar Tevafuklar
TEVAFUKAT-I GAYBİYE Göze görünmeyen ve bizim için gaybi olan tevafuklar Kur´an veya kıymetli dinî eserlerde, bir kısım kudsi kelimelerin, yazılışlarında İlâhî bir takdir ile, altalta ve yanyana dizilişleri(Elbette böyle mübarek bir cemaatte ve tevafukat-ı gaybiyeden daha ziyade kuvvetli bir işaret-i gaybiye var ve ben görüyorum fakat herkese ve umuma gösteremiyorum M)
TEVAFÜR (C: Tevafürât) Artma, çoğalma
TEVAFÜRÂT (Tevafür C) Artmalar, çoğalmalar
TEVAGGUL Çok uğraşma, meşgul olma Bir işin çok ilerisine varmak
TEVAGGULÂT (Tevaggul C) Tevagguller Devamlı olarak uğraşmalar
TEVAGGUN Cenk içinde ikdam etmek Savaşta sebat edip ilerlemek
TEVAGGUZ Çok sıcak olmak
TEVAHHİ Daha çabuk, acele, sür´atli
TEVAHHİ Talep etmek, istemek
TEVAHHUD Vahid, tek olmak
TEVAHHUŞ Korkmak Ürkmek Kaçmak * Hâli, tenhâ ve ıssız olmak
TEVAHUK Cemaat olup gitmek Topluluk hâlinde gitmek
TEVAİF (Bak: Tavaif)
TEVAK İstekli kimse
TEVAKİ´ (Tevki´ C) Fermanlar
TEVAKKİ Çekinme, hazer etme, sakınma, korunma
TEVAKKU´ (C: Tevakkuât) (Vuku dan) Bekleme, umma, ümid etme İsteme, arzu etme
TEVAKKUD Tutuşup yanma
TEVAKKUF Durma Eğlenip kalma Duraklama
TEVAKKUFÂT (Tevakkuf C) Beklemeler, durmalar, eğlenmeler
TEVAKKUL Dağ üstüne çıkmak
TEVAKKUR (Vekar dan) Vakar peydâ etme Vakarlanma
TEVAKKUS Şiddetle basmak * Atın seyri
TEVAKUN Noksan etmek, eksiltmek
TEVAKÜL (Vekl den) Birbirini vekil etme
TEVALİ Uzayıp gitmek, devam etmek Birbiri ardınca sıra ile gelmek Sürmek
TEVALİYEN Tevali etmek suretiyle
TEVALÜD Doğma, doğurma
TEVAMÜR Danışmak, istişare etmek
TEVANA (Tüvânâ) f Güçlü, kuvvetli, iktidarlı
TEVANİ f İşde tembellik etmek * Kusur işlemek Usançlık, bezginlik göstermek
TEVARİ Gizlenme, kaybolup göze görünmeme
TEVARİ-İ KAMER Ayın gizlenmesi, görünmez olması
TEVARİH (Târih C) Tarihler Hâdiselerin zuhur zamanını kaydeden kitaplar
TEVARÜD Vârid olma, gelme Yetişme, vâsıl olma * Arka arkaya gelmek * Edb: Birbirinden habersiz olarak iki şâirin aynı beyti veya mısrayı söylemeleri
TEVARÜS Mirasa konmak, birisine diğerinden irsen geçmek Miras yemek
TEVARÜSÂT (Tevarüs C) Tevarüsler, mirasa konmalar * İrsen geçmeler, irsî olarak geçmeler
TEVASİ (Vasiyet den) Vasiyetleşme Birbirine tavsiye etme
TEVASSUL Ulaşma, kavuşma, bitişme * Nikâh yolu ile hısımlık, münasebet peydâ etme
TEVASUK (Vusuk dan) Birbiriyle andlaşma Birbirine güvenip itimad ederek andlaşma
TEVASÜL Birbirine ulaşma
TEVATÜR Kuvvetli haber * Müteaddid şeyler birbiri ardınca zâhir olmak * Bir hususun söylenmesi hemen herkesin ağzında olup, gezmek Şâyia * Fık: İçinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemâate dayanan kuvvetli haber, ferdî olmayıp cemaate ait olan sağlam haber(Mâlumdur ki; üç dört muhtelif yoldan gelenler, aynı bir hâdiseyi söyleseler, yakini ifâde eden tevâtür derecesinde o hadisenin kat´i vukuuna delâlet ederİşte, meşrebce ve meslekce ve isti´dâdca ve asırca gayet muhtelif ayrı ayrı bütün muhakkikinin muhtelif tabakatından ve evliyânın muhtelif turuklarından ve asfiyanın muhtelif mesleklerinden ve hükema-i hakikiyenin muhtelif mezheblerinden olan bütün ehl-i keşif ve zevk ve şuhud ile ittifak etmişler ki: kâinat mezâhirinde ve mevcudat âyinelerinde görülen mehâsin ve kemâlât, bir tek Zât-ı Vâcib-ül Vücud´un tecelliyat-ı kemalidir ve cilve-i cemal-i esmasıdır S)(Sahabeler, Kur´anın ve âyetlerin hıfzından sonra en ziyade, Resul-ü Ekrem´in (ASM) ef´al ve akvalinin muhafazasında, bâhusus ahkâma ve mu´cizata dair ahvâline bütün kuvvetleriyle çalıştıklarını ve sıhhatlerine pek çok dikkat ettiklerini, tarih ve siyer şehadet ediyor Resul-ü Ekrem´e (ASM) ait en küçük bir hareketi, bir sireti, bir hali ihmal etmemişler Ve etmediklerini ve kaydettiklerini, kütüb-ü ehadisiyye şehâdet ediyor Hem asr-ı saâdette, mu´cizatı ve medar-ı ahkâm ehadisi, kitabetle çoklar kaydedip yazdılar Hususan Abadile-i Seb´a kitabetle kaydettiler Hususan Tercüman-ül Kur´an olan Abdullah İbn-i Abbas ve Abdullah İbn-i Amr İbn-i As, bahusus otuz kırk sene sonra, Tabiînin binler muhakkikleri, ehadisi ve mu´cizatı yazı ile kaydettiler Daha ondan sonra, başta dört imam-ı müçtehid ve binler muhakkik muhaddisler naklettiler, yazı ile muhafaza ettiler Daha hicretten ikiyüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i Makbule, vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar İbn-i Cevzî gibi şiddetli binler münekkidler çıkıp; bazı mülhidlerin veya fikirsiz veya hıfızsız veya nâdanların karıştırdıkları mevzu ehadisi tefrik ettiler, gösterdiler Sonra ehl-i keşfin tasdikiyle; yetmiş defa Resul-ü Ekrem´in (ASM) temessül edip, yakaza halinde Onun sohbetiyle müşerref olan Celâleddin-i Süyutî gibi allâmeler ve muhakkikler, ehadis-i sahihanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik ettiler İşte bahsedeceğimiz hâdiseler, mu´cizeler; böyle elden ele (kuvvetli, emin, müteaddit ve çok, belki hadsiz ellerden) sağlam olarak bize gelmişİşte buna binaen; "Bu zamana kadar uzun mesafeden gelen, şu zamandan tâ o zamana kadar bu hâdiseleri nasıl bileceğiz ki, karışmamış ve sâfidir " hatıra gelmemelidir M)(Naklolunan haberler eğer tevatür suretinde olsa, kat´idir Tevatür iki kısımdır Biri: "Sarih Tevatür" biri: "Manevî Tevatür" dür Manevî tevatür de iki kısımdır Biri: "Sükûtî" dir Yâni, sükût ile kabul gösterilmiş Meselâ: Bir cemaat içinde bir adam, o cemaatin nazarı altında bir hâdiseyi haber verse, cemaat onu tekzib etmezse, sükût ile mukabele etse, kabul etmiş gibi olur Hususan haber verdiği hâdisede cemaat onunla alâkadar olsa, hem tenkide müheyya ve hatâyı kabul etmez ve yalanı çok çirkin görür bir cemaat olsa, elbette onun sukûtu o hâdisenin vukuuna kuvvetli delâlet eder İkinci kısım tevatür-ü manevî şudur ki: Bir hâdisenin vukuuna, meselâ "Bir kıyye taam, ikiyüz adamı tok etmiş" denilse; fakat onu haber verenler, ayrı ayrı surette haber veriyor biri bir çeşit, biri başka bir surette, diğeri başka bir şekilde beyaân eder fakat umumen, aynı hâdisenin vukuuna müttefiktirler İşte, mutlak hâdisenin vukuu; mütevatir-i bilmânadır, kat´idir İhtilâf-ı suret ise, zarar vermez M)
TEVATÜRÂT (Tevatür C) Tevatürler, ağızdan ağıza dolaşıp yayılan haberler
TEVATÜREN Ağızdan ağıza yayılarak Tevatür suretiyle
TEVA´UL Yüksek yere çıkmak
TEVA´UN Davarın, beslenip semizlemek hususunda nihayet hududu bulması
TEVAÜD (Va´d den) Birbirine söz verme Va´dleşme
TEVAZİ (Vezy den) İki çizginin birbirine değmeden sonsuza kadar yanyana uzaması, paralellik
TEVAZU´ Alçak gönüllülük Kibirsizlik Mahviyet hâli (Bak: Küfran-ı nimet)(Her adam için, hey´et-i içtimaiyede görmek ve görünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır O pencere kamet-i kıymetinden yüksek ise, tekebbür ile tetâvül edecek; eğer kamet-i kıymetinden aşağı ise, tevâzu´ ile tekavvüs edecek ve eğilecek Tâ, o seviyede görsün ve görünsün İnsanda büyüklüğün mikyası, küçüklüktür; yani, tevâzudur Küçüklüğün mizânı büyüklüktür; yani, tekebbürdür M)
TEVAZU´KÂR f Tevazulu, alçak gönüllü
TEVAZÜF Birbiriyle sallanıp yürümek
TEVAZÜN Denklik Müvâzene hâsıl olmak Aynı tartıda olmak Karşılıklı iki taraf da vezinde müsâvi olmak Denkleşmek
TEVAZZU´ Konulma, konulmuş Bir şeyin bir yere konuşu
TEVAZZUH (Bak: Tavazzuh)
TEVBE (Tövbe) Yaptığı fenalığa pişman olmak Allah´dan afv dilemek Bir daha işlememeye azmetmek Estağfirullah deyip, pişmanlık duymak (Bak: Afv)
TEVBE-İ NASUH Sâdık tevbe Nasuh tevbesi Rücu´ ettiği günaha bir daha dönmemek veya tevbe eylediği günahı bir daha yapmamak için kasd ve niyet etmek ve bunda tam kararlı olmak
TEVBEKÂR f Tevbeli, yaptığına pişman olmuş olan
TEVBE SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 9 suresidir Berae Suresi de denir Medenîdir
TEVBEŞİKEN f Tevbesini bozan
TEVBİH Azarlama Levm etme
TEVBİHAT (Tevbih C) Azarlamalar, tekdirler
TEVBİHAT-I ŞEDİDE Şiddetli tekdir ve azarlamalar
TEVBİS Köpek yavrusunun gözlerini açması
TEVCİB (Vücub dan) Lüzumlu yapma, lâzım etmek, gerektirmek * Bir iş için vakit belirlemek
TEVCİH Döndürmek, yöneltmek * Tefsir etmek * Birisini bir tarafa göndermek * Rütbe vermek * Bir kimseye söz atmak * Edb: İki zıd mânaya gelebilen ve birbirinin zıddı mânada söz kullanmak
TEVCİH-İ KELÂM Sözle işarette bulunmak * Birbirinin zıddı muhtelif mânaya gelebilen kelimeyi sözde kullanmak
TEVCİHÂT (Tevcih C) Verilmiş rütbeler Tevcihler * İşaret eden mânalar
TEVDİ´ Emanet vermek, bırakmak * Misafirin veda etmesi Giderken kalanlara: Allah´a ısmarladık gibi veda etmesi, bolluk hoşluk duasıyla bırakıp gitmesi * Mutlaka terkedip bırakmak
TEVDİAN Vererek, bırakarak, teslim ve emanet ederek
TEVDİÂT Emânetler Emânet bırakmalar Emniyetli bir yere kıymetli bir şeyi teslim etmek
TEV´EBAN Davar memesinin iki yanı
TEVECCU´ (C: Teveccuât) Ağrıma, vecâlanma Acımak
TEVECCÜD (Vecd den) Coşma, vecde gelme
TEVECCÜH Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme Çevrilme * Mânen üzerine düşme * Ait olmak * Hoşlanmak * Sevgi, alâka
TEVECCÜH-Ü NÂS İnsanların, bir kimseyi beğenip, ona teveccüh etmeleri ve medh ü senâ etmeleri(Teveccüh-ü nâs istenilmez; belki verilir Verilse de onunla hoşlanılmaz Hoşlansa ihlâsı kaybeder, riyaya girer Şan ü şeref arzusiyle teveccüh-ü nâs ise; ücret ve mükâfat değil, belki ihlâssızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır Evet, amel-i salihin hayatı olan ihlâsın zararına teveccüh-ü nâs ve şân ü şeref, kabir kapısına kadar muvakkat olan bir lezzet-i cüz´iyeye mukabil, kabrin öbür tarafında azâb-ı kabir gibi nâhoş bir şekil aldığından; teveccüh-ü nâsı arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lâzımdır Şöhretperestlerin ve şan ü şeref peşinde koşanların kulakları çınlasın L)
TEVECCÜHÂT (Teveccüh C) Teveccühler
TEVECCÜS Karnını boşaltmak
TEVEDDÜD Tedricen kendini sevdirmek Dostluk etmek * Cenab-ı Hakk´ın çeşitli ve lezzetli nimetler vererek insanlara kendisini sevdirmesi
TEVEFFİ Ölme, vefat * Bütününü aldırma
TEVEFFUK Tevfike mazhar olmak Cenab-ı Hakk´ın rızasına uygun tarzda hareket edebilmek
TEVEFFÜR Çok olmak, artmak
TEVEHHUK Boynuna kement bağlamak
TEVEHHÜC Deprenmek, hareket etmek
TEVEHHÜL (Vehle den) Yanıltmağa çalışma
TEVEHHÜM Evhamlanmak Az tehlike ihtimâli olsa çok korkmak Yok olanı var zannetmekle ye´se ve korkuya düşmek
TEVEHHÜM-İ EBEDİYET Ebedî yaşayacağını zannedip Allah´ın emirlerinden ve âhiret için hazırlanmaktan gaflet etmek Hiç ölmeyecekmiş gibi evhâm ile sâdece bu dünyayı ve dünya menfaatlerini düşünmek(Dünyada, tevehhüm-ü ebediyet hükmünce gaflet veya dalâlet neticesinde; mevti adem ve firakı ebedî tasavvur ettiğinden, yumuşak döşeğine bedel kabrin toprağını düşünüp gaflet ve dalâlet cihetiyle, Erhamürrâhimîn´in Cennet-i Rahmetini ve Firdevs-i Nimetini düşünmediğinden ne kadar me´yusane bir hüzün ve elem çektiğini kıyas edebilirsin M)
TEVEHHÜN Gevşeme Kuvvetsiz hale gelme
TEVEHHÜS Bir işe dikkat ve itina ile koyulma
TEVEKAN İstekli olma
TEVEKÂN Sormamak
TEVEKKELNA Tevekkül ettik (meâlinde fiil)
TEVEKKELTÜ ALALLAH Allah´a tevekkül ettim (meâlindedir)
TEVEKKUH şiddetli ve haşin olmak
TEVEKKÜ´ Dayanmak
TEVEKKÜL İşi başkasına ısmarlamak * Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah´a bırakmak Allah´tan gelene razı olmak Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah´dan istemek Kadere razı olmak Hakka güvenmek * Yeis ve kederden uzak olmak * Âcizlik göstermek(İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder Fakat yanlış anlama Tevekkül, esbabı, bütün bütün reddetmek değildir; belki esbabı, dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek; esbaba teşebbüs ise, bir nevi dua-i fiilî telâkki ederek; müsebbebatı, yalnız Cenab-ı Hak´tan istemek ve neticeleri O´ndan bilmek ve O´na minnettar olmaktan ibarettirTevekkül eden ve etmeyenin misalleri, şu hikâyeye benzer:Vaktiyle iki adam hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler Birisi girer girmez yükünü gemiye bırakıp üstünde oturup nezaret eder Diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan yükünü yere bırakmıyor Ona denildi: "Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et" O dedi: "Yok, ben bırakmıyacağım Belki zâyi olur Ben kuvvetliyim Malımı, belimde ve başımda muhafaza edeceğim" Yine ona denildi: "Bizi ve sizi kaldıran şu emniyetli sefine-i Sultaniye daha kuvvetlidir Daha ziyade iyi muhafaza eder Belki başın döner, yükün ile beraber denize düşersin Hem gittikçe kuvvetten düşersin Şu bükülmüş belin, şu akılsız başın gittikçe ağırlaşan şu yüklere tâkat getiremiyecek Kaptan dahi eğer seni bu halde görse, ya divânedir diye seni tardedecek Ya haindir, gemimizi ittiham ediyor, bizimle istihza ediyor, hapis edilsin, diye emredecektir Hem herkese maskara olursun Çünkü ehl-i dikkat nazarında, zaafı gösteren tekebbürün ile, aczi gösteren gururun ile, riyayı ve zilleti gösteren tasannuun ile kendini halka mudhike yaptın Herkes sana gülüyor" denildikten sonra o biçârenin aklı başına geldi Yükünü yere koydu, üstünde oturdu "Oh! Allah senden râzı olsun Zahmetten, hapisten, maskaralıktan kurtuldum" dediİşte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi aklını başına al, tevekkül et Tâ bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisenin karşısında titremekten ve hodfuruşluktan ve maskaralıktan ve şekavet-i uhreviyyeden ve tazyikat-ı dünyeviyye hapsinden kurtulasın S)
TEVEKKÜL-İ İMANÎ İman edenlere yakışır tevekkül İman kuvvetinin ve hakikatının neticesi olan tevekkül
TEVEKKÜN Musibet anında yüksek sesle bağırıp feryad etmek
|