Yalnız Mesajı Göster

Dilbilgisi Ve Türkçe Dilbilgisi Kuralları

Eski 10-09-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dilbilgisi Ve Türkçe Dilbilgisi Kuralları



Türkçede hece çeşitleri

Türkçe bir hecede en fazla dört ses bulunabilir Türkçede, heceyi oluşturan seslerin sayısına ve bu seslerin hecedeki yerine göre altı çeşit hece vardır: (Aşağıdaki kısaltmalarda Ü ünlü, sesli yerine; S ünsüz, sessiz yerine kullanılmıştır)

1 Bir ünlüden oluşan heceler ( Ü): e - rik, a-rı, u - yan

2 Bir ünlü,bir ünsüzden oluşan heceler (Ü+S): el - ma, or - du, ül - ke

3 Bir ünlü, iki ünsüzden oluşan heceler (Ü+S+S): ilk, üst, art,

4 Bir ünsüz, bir ünlüden oluşan heceler (S+Ü): el - ma, ar - ka - daş, gör- gü

5 Bir ünsüz, bir ünlü, bir ünsüzden oluşan heceler (S+Ü+S): bil-dik, yal – nız - lık

6 Bir ünsüz, bir ünlü ,iki ünsüzden oluşan heceler (S+Ü+S+S): Türk, kurt, sarp, se-vinç-ten

Bunlardan ilk üçü kelimenin sadece ilk hecesi olabilir Diğerleri kelimenin başında, ortasında veya sonunda bulunabilir

Yukarıda sıralanan hece çeşitlerine uymayan kelimeler Türkçe değildir

VURGU

Konuşma amacıyla çıkarılan ses dizisinde hecelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli olarak söylenmesine vurgu denir Konuşmanın tekdüzelikten kurtarılması dilin doğasındaki vurgu ile sağlanmaktadır

Vurgu, dilin bünyesinden ve konuşanın ruh hâlinden kaynaklanır Bu sebeple vurgu, iki çeşittir:

1 İSTEĞE BAĞLI VURGU

Konuşanın isteğine ve kullanışına göre değişen, dilin doğal vurgusu dışında yapılan vurgudur Konuşmanın etkisini artırmak, konuşmaya ahenk vermek, dinleyenleri etkilemek amacıyla yapılır Pekiştirme vurgusu ve ahenk vurgusu olmak üzere ikiye ayrılır:

a) Pekiştirme vurgusu

Duygu ve düşüncenin şiddetini, derecesini göstermeye yarayan vurgudur: Çok güzel! Enfes! Berbat! Çek git! Zevksiz adam! Kim alacaksa alsın!

b) Ahenk vurgusu

Genellikle bir dinleyici grubuna karşı yapılan konuşmalarda ve şiir okumada sözün etkisini, ahengini artırmak, dinleyenler üzerinde olumlu bir etki uyandırmak amacıyla isteğe bağlı olarak yapılan vurgudur:

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

2 DOĞAL VURGU

Dilin yapısı ve kelimenin anlamıyla doğrudan ilgili olan, konuşana ve kullanışa göre değişmeyen, herkes tarafından uyulması gereken vurgudur Doğal vurguya uyulmadığı zaman dilin yapısı bozulur Bazen de söylenmek istenenle ortaya çıkan anlam birbirinden farklı olur

Batı dillerinden bazılarındaki gibi, Arapçadaki gibi çok kuvvetli bir vurgu Türkçede yoktur Türkçede vurgulu hecelerle vurgusuz heceler arasında fazla şiddet farkı olmadığı için vurgulu heceyi ayırt etmek zordur Kelimede hangi hecenin vurgulu olduğunu doğru tespit etmek için her defasında farklı bir hece diğerlerinden abartılı bir biçimde söylenir Bu söyleyişlerden hangisi kulağa anormal gelmezse vurgu o hece üzerinde demektir Meselâ,u-nut-ma keli*mesinde ma hecesi dışındaki heceler vurgulu okunduğu zaman anormallik sezilmektedir Demek ki bu kelimede vurgu son hecededir

Dil birliklerine göre; kelime vurgusu, grup vurgusu ve cümle vurgusu olmak üzere üç çeşit doğal vurgu vardır:

a) Kelime vurgusu

Kelimedeki hangi hecenin diğerlerinden daha şiddetli vurgu taşıdığını gösterir Türkçede kelimelerin genellikle son hecesi vurguludur Yapım ekleriyle kelime genişletildikçe vurgu son heceye kayar: anne, durak, konut, sözlük; düşüncesizlik, çekingen

Türkçenin bu genel vurgu sistemine uymayan, vurgusu son hecede olmayan kelimeler de vardır Bunlardan başlıcaları aşağıda sıralanmıştır:

·Yer adlarında ve coğrafî adlarda vurgu genellikle ilk hecede olur Yer adlarından yabancı olanların Türkçe söylenişinde ise vurgu, sondaki heceden öndeki hecelere doğru geçer: Ankara, Kayseri, Erzurum, Türkiye, Asya, Avrupa; Almanya, İngiltere, Münih

-istan ile biten adlarda (ve yer adlarında) vurgu sondadır: Gülistan; Türkistan, Hindistan, Yunanistan, Kazakistan

·Zarfların çoğu: ahmakça, ansızın, artık, ayrıca, belki, demin, gayet, hâlâ, hatta, iyice, kurnazca, öğleyin, önce, sonra, şimdi, şöyle, yalnız, yarın, yine, zorla

·Ünlem ve ünlem olarak kullanılan adlarla hitaplarda vurgu ilk heceye geçer: acaba, aferin, arkadaş!, Aslan!, baba!, beyefendi!, elbette, evet, garson!, Güler!, haydi, hayır, işte, Mehmet!, peki, yahu

·Dil adları: Almanca, Arapça, Farsça, Rusça, Türkçe

·Küçültme eki almış bazı sıfatlar: alçacık, azıcık, daracık, incecik, kısacık, küçücük, ufacık, yumuşacık

·(Geniş zaman çekimi dışında) -ma, -me olumsuzluk eki almış fiiller: aldatmadılar, gitmemek, istemeyecek, kalkmıyor, konuşmamak, oturmayacaklar, uyumayın

·Yukarıdaki maddelere girmeyen bazı kelimeler: anne, banka, çekirge, görümce, karınca, masa, posta, radyo, teyze, yenge

·Birleşik kelimelerden bazıları: bugün, biraz, birçok, onbaşı, başçavuş, cumartesi, ayakkabı, kahverengi

Bu kelimelere vurgulu ek geldiği zaman da (vurgu, kelime tabanının son hecesinde olmadıkça) vurgunun yeri değişmez: annelik, Almancadan, Ankara’da, Bolu’dan, karıncaya, masayı, önceki, radyoda, Türkçenin, yarınki

Çekim eki almış kelimelerde vurgu çoğunlukla çekim eki üzerindedir Vurgusuz bazı çekim ekleri ise vurguyu kendilerinden önceki heceye atarlar Vurguyu önceki heceye atan vurgusuz

çekim ekleri aşağıda sıralanmıştır:

·-n vasıta hâli eki: baharın, güzün, kışın, yazın

·-la / -le eki: atla, babamla, bıçakla, çocukla, kalemle

·-ca / -ce ve bunun genişlemiş şekli –casına / -cesine eki: açıkça, bence, güzelce, onca, yüzlerce; alçakçasına, aptalcasına, delicesine

·Soru eki: bildi mi?, öğrenecekler mi? sevecek misiniz?; Ankara mı?, güzel mi?, kitap mı?

·-dir eki: akıllıdır, bilmiştir, gelecektir, geniştir, kısadır

·Kişi ekleri (Birinci ve üçüncü kişi emir ekleri dışında): geleceğim, görmeliyim, güzelsin, kalkın, kalmışsınız, oturunuz, yazarım, yazasın, yorgunum

· -yor şimdiki zaman eki: alıyor, gülüyor, okuyor

·Birleşik çekimlerde kullanılan hikâye (-di), rivayet (-miş) ve şart (-sa) ekleri: başlardı, çalışırsak, gidermiş, giderse okurdum

-ken, -madan / -meden gibi bazı zarf-fiil ekleri de vurgusuzdur: almadan, başlarken, durmadan, giderken, uyumuşken, yazacakken

-ınca ve -dıkça zarf-fiil eklerinde vurgu son hecede değildir: gittikçe, görünce, satınca, okudukça

Dilin yapısıyla doğrudan doğruya ilgili olan vurgu, yanlış hecede yapılırsa anlam karışıklığı ortaya çıkar Yalnız kelimesinin yanlız şeklinde söylenmesi nasıl bir dil yanlışıysa, meselâ okuyan kelimesinin ilk hecesinin vurgulu söylenmesi de aynı derecede önemli, bir dil yanlışıdır Başka millete mensup insanlardan Türkçeyi yeni öğrenenlerin Türkçedeki vurguları kendi dillerindeki gibi vurgulamalarında ve vurgunun yer değiştirmesiyle anlamlarını veya türlerini değiştiren kelimelerde bu durum açıkça görünür:

bebek: küçük çocuk Bebek: İstanbul'da bir semt

kurtuluş: kurtulma, istiklâl Kurtuluş: Ankara'da bir semt

kartal: bir kuş Kartal: İstanbul'da bir semt

bayat: taze olmayan Bayat: Oğuzların bir boyu

garson : isim Garson!: Hitap, ünlem

yalnız: sıfat veya zarf yalnız: bağlama edatı

okuma: kıraat okuma: okumamaktan emir

bıçakla: bıça klamaktan emir bıçakla: bıçak ile

Türkçede asıl vurgu yanında ikinci derecede bir kelime vurgusu daha vardır: Kelimenin asıl vurgusu sonda ise, ikinci derecedeki vurgu ilk hecede; asıl vurgu ilk hecede ise, ikinci derecedeki vurgu son hecede bulunur: annemin, babamın, deminki, evdeki, Kurtuluş

Türkçede vurgu bakımından en zayıf hece, orta hecedir

b) Grup vurgusu

Kelime gruplarında hangi hecenin daha şiddetle vurgulanacağını gösterir Bir kelime grubunu oluşturan kelimelerden her birinin ayrı ayrı vurgusu olduğu gibi, kelime grubunun da, kelime vurgusunun üstünde, kendine özgü bir vurgusu vardır Grup vurgusu, grubu oluşturan kelimelerdeki vurgulardan daha şiddetlidir

Türkçede grup vurgusu, yardımcı unsur olan (grubun başında yer alan) kelimenin vurgusunun bulunduğu hecededir: beyaz kitap, otuz kalem, evdeki hesap, evin kapısı, masa örtüsü, yuvarlak masa, dilim dilim, gitgide, koşa koşa, çarçabuk, su hava ateş ve toprak, Ali ile Veli, Kızılırmak, Çanakkale, zikretmek, alay etmek, yapıvermek, Osman Bey, Mustafa Kemal Paşa, Fahriye abla, Oğuz Kağan, ey oğul, on iki, güneşe karşı, bunun için, yazı yazmak, okula gitmek, işten dönüş, yuvaya koşan, kitap okuyarak

TONLAMA

Konuşma sırasında ses perdeleri arasında sürekli değişme olur Bu perde değişikliği konuşma sırasında seslerin farklı farklı tonlarda çıkmasını sağlar Duyguların veya düşüncelerin gereğine göre bir uyum içinde, seslerin yükseltilip alçaltılmasına tonlama denir Tonlama, konuşmada tekdüzeliği önler, söyleyişe ahenk katar

Konuşma sırasında duygularla ilgili olarak özel bir tonlama yapılmadığı zaman dilin doğal tonlaması ortaya çıkar Buna göre bildirme cümlelerinde sesin tonu cümlenin sonuna doğru azalır; dilek cümlelerinde ise yükselir Olumsuz cümlelerde, olumsuzluk edatı üzerinde sesin tonu yükselir Birleşik cümlelerde ise, yan cümlenin yüklemi yüksek tonlu söylenir Ara cümlelerde tonlama yapılmaz

Şu bayırlarda –ki vaktiyle bağlardı- sesi dünyayı tutan bereket çağlardı

Atlar şahlanmalıdır, yaslar saklanmalıdır

Tonlamanın dile kazandırdığı anlam incelikleri sadece işitmeyle kavra*nabilir Tonlama yazıda gösterilmez Meselâ, anlaştık mı? kelimesi alçak, yüksek veya alaylı tonla söylenmesine göre memnuniyetten tehdide kadar çeşitli anlamlar kazanır

Topluluk karşısındaki konuşmalarda ve şiir okumada tonlamanın ayrı bir yeri vardır Güzel bir şiir, vurgu ve tonlamaya dikkat edilmeden okunursa anlamından çok şeyler kaybedebilir

Alıntı Yaparak Cevapla