Yalnız Mesajı Göster

Deyimler'in Açıklaması

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler'in Açıklaması



Allah yarattı dememek: Acımasızca dövmek, hırpalamak, cezalandır­mak
Allah “Yürü ya kulum” demiş : “Kısa sürede her giriştiği işten para ka­zandı” anlamında
Allak bullak etmek (bir şeyi) (birini) : -1 Onu karıştırmak, bozmak, darmadağınık etmek -2 Onu sağlıklı düşünemeyecek duruma getir­mek (Kars Altüst etmek, karmakarışık etmek)
Allak bullak olmak : -1 Düzeni bozulmak -2 Sağlıklı düşünemez du­ruma gelmek (Kars Altüst olmak, karmakarışık olmak)
Allayıp pullamak (bir şeyi, kimseyi) : Onu süslemek, İlgi çeksin diye kötü yönlerini çarpıcı şeylerle donatmak
Allem (etmek) kallem etmek : Amacına ulaşmak için her yola başvur­mak
Allı pullu : Süslü, gösterişli
Alnı açık, yüzü ak : Dürüst, namuslu (insan)
Alnından öpmek (bir kimseyi) : Onu çok beğenmek, kutlamak, takdir etmek
Alnını karışlamak: Zor bir İşi yapacak olanın gücünü küçümsemek (Kars Meydan okumak)
Alnının akıyla : Emeğiyle, namusuyla, şerefiyle
Alnının damarı çatlamak : Bir İş başarmak için çok çalışmak, çok yo­rulmak
Al takke ver külah : -1 Büyük çekişmelerden sonra -2 Çok samimi, senli benli
AK etmek (birini) : Onu yenmek
Altı kaval üstü şeşhane : Hiçbir parçası birbiriyle uyumlu olmayan
Altında kalmamak (bir şeyin) : Gördüğü iyiliği ya da kötülüğü karşılık­sız bırakmamak
Altından çapanoğlu çıkmak : Bir işte birtakım pürüzlerle, beklenmedik durumlarla karşılaşmak
Altından girip üstünden çıkmak : Parayı ya da malı savurganca har­cayıp bitirmek, kısa sürede tüketmek
Artından kalkmak : Zor bir işi yapmak, güç bir sorunu çözmek, başar­mak
Altını çizmek: Bir sözün, yargının, durumun önemini vurgulamak
Altını üstüne getirmek: -1 Karmakarışık duruma getirmek -2 Bir şey bulmak için her yanı karıştırmak
Altı okka etmek (birini): -1 Bir kimseyi kollarından ve bacaklarından tutup yukarı kaldırmak, aşağt indirmek -2 Ona büyük değer vermek
Altlı üstlü : -1 Etek ve ceket gibi iki parça (giysi) -2 Alt ve üst katta ol­mak üzere
Altta kalanın canı çıksın : “Bu güç koşullarla baş edemeyen yok olup gitsin” anlamında
Alttan almak : Soğukkanlı ve yumuşak davranmak (Kars Aşağıdan ol­mak)
Alttan atta : Gizlice, kimseye belli etmeden (Kars El artından, gizliden gizliye)
Alt tarafı : -1 Geriye kalanı -2 Olup olacağı -3 “Değeri nedir ki” an­lamında
Alt üst etmek (bir şeyi) (birini) : -1 Onu karmakarışık etmek -2 Ara­madık yer bırakmamak -3 Büyük zarar vermek -4 Ruhsal bunalım yaratmak
Alt üst olmak : -1 Düzeni bozulmak, karmakarışık olmak -2 Rahatsız­lanmak -3 Üzülmek, tedirgin olmak
Aman aman bir şey olmamak: Herkesin beğeneceği bir şey olmamak
Aman dilemek: Carimin bağışlanmasını dilemek,
Aman vermemek (birine, bir şeye) : -1 Onu rahat bırakmamak, -2 Ona acımamak, merhamet etmemek
Aman zaman demeye (fırsat) kalmadan : Çok çabuk, ne olduğunu anlamadan
Amiyane tabiriyle : Halkın deyişiyle, halk ağzıyla, kaba bir söyleyişle
Ana avrat dümdüz gitmek : Çok ağır küfretmek
Ana baba günü : Çok kalabalık, karışık, telaşlı durum
Anadan doğma : -1 Çınlçtplak -2 Doğuştan, sonradan değil
Ana kuzusu (anasının körpe kuzusu) : Sıkıntı ve güçlüklere alışma­mış nazlı kimse
Anan güzel mi? : Yerine getirilmesi güç istekler karşısında “Nerede o
bolluk?” anlamında
Ananın ak sütü gibi helal etmek (bir şeyi) : Onu karşılıksız olarak ba­ğışlamak
Ananız (analar) taş yesin, yarımşardan (yarım yarım) beş yesin : “Sizin için fedakârlıkta bulunuyor görünüyorum, ama sizden daha kâr­lı çıkacağım” anlamında
Anan yahşi baban yahşi demek : Bir kimseyi pohpohlayarak istediği­ni yaptırmak ya da elde etmek
Anası ağlamak : Çok sıkıntı çekmek, eziyet çekmek
Anası (onu) kadîr gecesi doğurmuş : Çok şanslı (kimse); kadir ge­cesi doğmuş
Anasından doğduğuna pişman : -1 Çok tembel -2 Çok bezgin, bit­kin
Anasından doğduğuna pişman etmek (birini) : Eziyet ederek onu ca­nından bezdirmek
Anasından emdiği süt burnundan (fitil fitil) gelmek : Bir işi yaparken çok sıkıntı ve güçlük çekmek
Anasını ağlatmak : -1 Ona çok eziyet etmek, onu sıkıntıya sokmak -2 Bir şeyi hor kullanmak
Anasının gözü : Çıkara, düzenbaz, uyanık (kimse) (KarsHin oğlu hin)
Anasının körpe kuzusu : bk Ana kuzusu
Anasının nikâhını istemek: Satılacak bir şeye değerinin çok üstünde fiyat biçmek, para istemek
Anasını satayım : “Her ne olursa olsun, aldırdığım yok” anlamında
Anca beraber kanca beraber: Bir işte iki ya da daha çok kimsenin, o iş kötü bile gitse birbirinden ayrılmamaları gerektiğini anlatır
Anladımsa Arap olayım : ‘Anlatılanlardan hiçbir şey anlamadım’ anla­mında
Anlamazlıktan (anlama mazltktan) gelmek (anlamazlığa vurmak) ; Bir şeyi anladığı halde anlamamış, farkına varmamtş gibi davran­mak
Anlam çıkarmak : Ne anlama geldiğini anlamak; mana çıkarmak
Anlam vermek : Yorumlamak, değerlendirmek; mana vermek
Anlamına gelmek : Belirtildiği biçimde anlaşılmak; manasına gelmek
Anlarsın ya : Herkesin bilmemesi gereken bir konuyu ima etmek için kullanılır
Anlayıp dinlemeden : Yeterli bilgi edinmeden, iç yüzünü anlamadan
Anlayış göstermek (birine) : -1 Onun yaptıklarını hoşgörüşle karşıla­mak -2 Ona istenen kolaylığı göstermek
Ant içmek (etmek) : Bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya kutsal bir şeyi tanık gösterip söz vermek (Kars Yemin etmek)
Ant vermek (birine) : “Allah aşkına”, “Çocuklarının başı İçin” gibi söz­lerle birisini bir şey yapmaya ya da yapmamaya mecbur etmek; ye­min vermek
Apar topar : -1 Aceleyle, çarçabuk -2 Zorla ; yaka parça
Aptal kutusu: Televizyon
Aptesi gelmek : Büyük ya da küçük aptes yapma gereksinimi duymak
Aptesi kaçmak : Aptest bozmak gereksinimi ortadan kalkmak
Aptest almak: Din kurallarına göre yıkanmak
Aptest bozmak: Büyük ya da küçük aptes yapma gereksinimi duy­mak
Aptesti kaçmak : Yeniden aptest alması gerekmek
Ara (aralarını) bozmak (açmak) : Kişiler arasındaki dostluğu, iyi ilişki­leri bozmak
Ara (aralarını) bulmak : Kişiler arasındaki sorunları, uyuşmazlıkları çö-zümleyip tarafları uzlaştırmak
Arada bir: Seyrek olarak, nadiren
Arada çıkarmak: Öteki işler arasında başka bir işi de yapıp bitiriver-mek
Arada dağlar kadar fark olmak : Birbirinden çok farklı olmak
Arada kalmak : Uyuşmazlıkları çözümlemek üzere girişimde bulunur­ken güç durumda kalmak, her iki yanı da hoşnut edememek
Arada kaynamak: Karışıklık nedeniyle gereken ilgiyi, önemi görme­mek
Aradan çıkarmak : Daha büyük işlere ağırlık verebilmek için bir işi ön­celikle bitirmek
Aradan çıkmak : -1 İlgisini kesmek -2 Başka işler yapılırken o iş de bitirilmek
Araları açılmak (bozulmak) : İlişkileri bozulmak
Aralarından kara kedi geçmek : İki dostun arasına dargınlık, soğuk­luk girmek, gücenmek, küsmek
Aralarından su sızmamak : İki kişi arasında çok iyi dostluk ilişkileri ol­mak
Aralarını açmak : bk Ara bozmak
Aralarını bulmak : bk Ara bulmak
Arap saçı: Çözülmesi güç, karışık durum, iş
Ara sıra : Seyrek olarak, nadiren, bazen
Ara vermek (bir şeye) : Dinlenmek için o şeyi (işi) bir süre bırakmak; duraklamak, kesmek
Araya girmek : -1 Araları bozuk olan iki kişiyi uzlaştırmaya çalışmak -2 Bir iş yapılırken başka bir durum ortaya çıkıp o işi geciktirmek
Araya koymak (birin) : Bir işin çözümü için sözü geçen birinin aracı­lık yapmasını sağlamak
Araya soğukluk girmek : Dostluk ilişkileri zedelenmek
Arayı açmak : -1 Bir şeyle kimseyle arasındaki mesafeyi artırmak -2 Bir kimseyi ziyarette gecikmek
Arayıp sormak (birini) : -1 Bir kimse ile ilgili bilgi toplamak, haber sormak -2 Bir kimseyi ziyaret etmek, onunla İlgilendiğini göstermek
Arayı soğutmak: -1 Bir olayın üzerinden zaman geçmesini bekle­mek -2 Eski dostluğu sürdürmemek
Arayı uzatmak : Bir kimseyi ziyarette, arayıp sormada gecikmek
Arayı yapmak: -1 Dargın olanları barıştırmak -2 İki kişi arasında dostluk ilişkisi kurmak
Ar damarı çatlamak : Utanma duygusunu yitirmek, artık utanmaz ol­mak
Ardı arkası kesilmemek: Birbiri ardınca gelmek, hiç ara vermeden sürüp gitmek
Ardına düşmek (birinin, bir şeyin): -1 Herhangi bir amaçla onun ar­kasından gitmek, peşini hiç bırakmamak -2 ,Bir işi sonuçlandırmak için sürekli uğraşmak
Ardından atlı kovalamak : bk Arkasından atlı kovalamak
Ardı sıra : Arkasından, peşinden
Arı kovanı gibi işlemek (bir yer) : Bir yerin gidip geleni, gireni çıkanı çok olmak
Arına dokunmak : Bir şeyden alınmak, incinmek, utanmak
Arı kovanına (yuvasına) çöp dürtmek (çomak sokmak) : Belayı üze­rine çekmek, bela aramak; başına bela getirecek söz söylemek, dav­ranışta bulunmak
Arif olan anlasın (anlar) : “Çok açık söylenmiştir, anlayan anlar” anla­mında
Arka arkaya vermek : Dayanışma içinde olmak, işbirliği yapmak; sırt
sırta vermek
Arka bulmak (birinden) : Bir iş için onun desteğini sağlamak
Arka çevirmek (birine) : Ona eski yakınlığını göstermemek; sırt çevir­mek
Arka çıkmak (birine) : Bir kimsenin koruyuculuğunu üstlenmek, hakla­rını savunmak
Arkada kalmak : -1 Geriden gelmek, birlikte yürürken geride kalmak -2 Herhangi bir konuda ilerleyememek, ileri gidememek
Arkadan arkaya : Gizlice, belli etmeden; sinsice (Karşjçten İçe)
Arkadan (arkasından) söylemek (konuşmak) : Birisini o kişi yokken bir başkasına çekiştirmek; onun hakkında dedikodu yapmak; aleyhin­de konuşmak
Arkadan vurmak (birini) : Güvenilen bir kimse, beklenmedik bir anda kötülük etmek; ihanet etmek
Arkadaş canlısı: Arkadaşı, arkadaşlığı çok seven
Arka kapıdan çıkmak: Okuldan hiçbir şey öğrenmeden ya da başarı­sız olduğu için ayrılmak
Arka planda : Geride, önemsiz
Arkası alınmak : Sona erdirilmek, kesin olarak bitirilmek
Arkası gelmek : Sürmek, devam etmek, kesilmemek
Arkası kesilmek: Sona ermek, son bulmak
Arkasına düşmek: -1 Bir kimsenin arkasından gitmek -2 Bir işi so­nuçlandırmak İçin sıkı ve aralıksız bir şekilde çalışmak
Arkasından (ardından) atlı kovalamak : Bir işi gereksiz bir çabukluk­la ve telaşla yapmak
Arkasından söylemek : bk Arkadan söylemek
Arkasından teneke çalmak: Yuhalamak, kovmak
Arkasında yumurta küfesi yok : Verdiği sözden vazgeçen, sık sık dü­şünce ve tavır değiştiren, bunda da sakınca görmeyen kimse ve onun durumu için söylenir; sırtında yumurta küfesi yok
Arkasını almak (bir işin) : O İşi sona erdirmek, bitirmek
Arkasını bırakmak: Vazgeçmek; artık ilgilenmez, uğraşmaz olmak; peşini bırakmak
Arkasını çevirmek (birine, bir şeye) : Onunla ilgilenmez olmak, ona önem vermemek
Arkasını dayamak (birine, bir şeye) : Güçlü bir kimsenin koruyuculu­ğunda olmak; sırtını dayamak
Arkasını getirmek (getirememek) : Bir işi sürdürüp sonuçlandırmak (sonuçlandıramamak)
Arkasını sığvamak (sıvamak, sıvazlamak) : Okşamak, övmek, iltifat et­mek
Arkasını (birine, bir şeye) vermek : Bir kimsenin koruyuculuğundan güç almak ona dayanmak yaslanmak
Arkası pek : Bir kişi ya da şeyin koruyucuğuna güvenen (kimse); sırtı pek
Arkası sıra : Arkasından, peşinden, ardından: peşi sera
Arkası yere gelmemek : Başarısızlığa uğramamak, durumu sarsılma­mak; sırtı yere gelmemek
Arkası yufka : -1 ‘Güvendiği kimse pek güçlü değil” -2 Sevilen bir yemeğin ardından başka bir yemeğin’bulunmadığını belirtmek için söylenir -3 Soğuğa karşı gereği gibi giyinmemiş olma durumu; sırtı yufka
Arka üstü : bk Sırt üstü
Armudun sapı, üzümün çöpü var demek : Her şeyde bir kusur but-mak, hiçbir şeyi beğenmemek
Armut piş ağzıma düş : “Çalışmadan her şey ayağıma gelsin” diyen kişinin bu durumu için alay ve sitem yollu söylenir
Ar namus tertemiz : Utanma, namus gibi niteliklerini yitirmiş (kimse)
Arpa boyu kadar gitmek (bir işte) : Çok az önemsiz denecek ölçüde ilerlemiş olmak
Arpacı (arpağcı) kumrusu gibi düşünmek : Çaresizlikler içinde, umutsuzca derin derin düşünmek (Karş Kara kara düşünmek)
Arpalık yapmak (bir yeri) : 0 yeri sürekli çıkar kaynağı yaparak sö­mürmek
Art düşünce (niyet) : Bir davranış ya da düşüncenin arkasına gizle­nen kötü düşünce (niyet)
Asabı bozulmak (gerilmek) : Sinirlenmek
Asabına dokunmak (asabını bozmak) (biri, bir şey) : O kimse, şey sinirlenmesine yol açmak
Asık surat: Küskün, üzgün, öfkeli insanın somurtkan yüzü
Asıp kesmek : Keyfi ve zorbaca davranmak
Askıda bırakmak (bir şeyi): Bir sorunu çözüme kavuşturmamak; te­reddütte bırakmak, sonuçlandırmamak
Askıda kalmak: -1 Bir iş, birtakım engeller çıkıp bitirilememek -2
Resmi bir belge belli bir süre belli bir yerde ilan edilmek
Askıya almak (bir şeyi) : -1 Bir yapıyı birtakım dayanaklarla yıkılmak­tan kurtarmak -2 Bir işin, birtakım nedenlerle gerçekleşmesini bir sü­re ertelemek (Karş Buzdolabına koymak)
Askıya çıkarmak: Evlenecek kimselerin durumlarını bildiren belgeyi belli bir süre herkesin İncelemesine sunmak
Aslanrpayı: Bir paylaşmada, en büyük pay
Aslan sütü : “Rakı” için şaka yollu söylenir
Aslan yürekli: Cesur, yiğit (kimse)
Aslı astarı (faslı) olmamak: Yatan olmak, asılsız olduğu anlaşılmak
Aslı çıkmak : Doğru, gerçek olduğu anlaşılmak
Aslına bakmak : Bir şeyin esasını, gerçeğini araştırmak
Astarı yüzünden pahalı olmak (gelmek): Bir, işin ikinci derecede önemli kısmına harcanan para ash için ödenen parayı aşmak
Astığı astık, kestiği kestik : Zalim, acımasız, zorba (kimse)
Aşağıdan almak : Sert çıkış yapmamak,yumuşak davranmak (Karş
Alttan almak)
Aşağı görmek (saymak) (birini, bir şeyi) : Onu beğenmemek, kü­çümsemek (Karş Hor görmek)
Aşağı kalır yeri yok : “Nitelikleri bakımından başkalarından ya da ben­zerlerinden farkı yök” anlamında
Aşağı kalmamak (birinden): Özellikleri ya da davranışları yönünden benzerlerinden geri kalmamak; aynı nitelikte, durumda olmak (Karş Geri durmamak)
Aşağı kurtarmaz: -1 “Daha ucuza satılamaz, çünkü zarar edilir” -2 “Değerce daha aşağısını kendisine layık görmez” anlamlarında
Aşağılık duygusu (kompleksi) : Kendisini herkesten küçük görme duygusu
Aşağı tabaka : Halkın “avam” denilen, nitelikleri beğenilmeyen, kültür-süz-eğitimsiz sayılan kesimi
Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık : İki karşıt güç, durum ya da konuda karar verme zorluğu
Aşağı yukarı: Yaklaşık olarak (Kar Hemen hemen)
Aşığı cuk (bek, bey, çift) oturmak: Her işi yoluna girmek, herşey is­tediği gibi gerçekleşmez
Aşık atmak (biriyle): Bir kimseyle çeşitli konularda yarışa girmek; on­dan aşağt kalmamak
Açıklısı olmak (bir çeyln): O şeyin meraklısı, tutkunu, düşkünü ol­mak
Aşırı gitmek (aşırıya kaçmak) : -1 Sının aşmak, ölçüyü kaçırmak -2 Usandırmak, bıktırmak
Aşırı uç : Bir görüşün en ateşli, en yıkıcı kanadı
Aşırılığa kaçmak: Bir konuda aşırı davranmak, alışılagelenin dışına çıkmak
Aşka gelmek : O şeyi yapmak için büyük istek duymak; coşmak
Aşk etmek : Hızla (tokat) vurmak
Aşna fişna : Gizli dost, flört, oynaş
Aşna fişna etmek : Gizli dostluk kurmak, oynaşmak, flört etmek
Aş yermek: Gebe kadın kimi yiyeceklere aşın istek duymak, kimi yiye­ceklerden tiksinmek; aşermek
At başı (gitmek) : Beraber, bir hizada (gitmek)
Ateh getirmek esk) Bunamak
Ateş açmak (birine, bir şeye) : Ona silahla ateş etmek
Ateş almak: -1 Tutuşmak, -2 (Silah İçin) Patlamak -3 Birdenbire öf­kelenmek
Ateş almaya mı geldin? : “Niye acele ediyorsun; ne acelen var?” anla­mında
Ateş bacayı (saçağı) sarmak: Bir iş çok tehlikeli, önüne geçilemeye­cek bir duruma gelmek (Kars İş işten geçmek)’
Ateş basmak: Bir sıkıntı nedeniyle bunalmak, vücut ateşi artmak
Ateşe atmak (kendini, birini): Çok tehlikeli bir işe girişmek yada biri­ni çok tehlikeli bir işe sokmak
Ateş etmek (birine, bir şeye) : Ona silahla mermi atmak
Ateşe tutmak (bir şeyi) (bir yeri, kimseyi) : -1 Onu biraz ısıtmak -2 Ona ateşli silahla saldırmak
Ateşe-vermek (bir yeri) : -1 Bir yeri kundaklamak, ateşle yakıp kül et­mek -2 Çok telaşlandırmak
Ateşi başına vurmak : Çok öfkelenmek, sinirlenmek
Ateşi düşmek: (Hasta için) Vücut ısısı azalmak
Ateş kesmek : Karşılıklı olarak ateş etmeyi bırakmak
Ateşle oynamak: Tehlikeli bir işe girişmek
Ateş olsa cirmi kadar yer yakar : “Onu o kadar önemseme, ondan gelebilecek tehlikeyi göze aldık” anlamında
Ateş pahası (pahasına) : Çok pahalı, fiyatı çok yüksek
Ateş parçası: -1 Çok canlı, hareketli (kimse) -2 Yaramaz çocuk, ele avuca sığmayan (çocuk)
Ateş püskürmek (saçmak) : Öfkelenip ileri geri konuşmak, ağır söz­ler söylemek
Ateşten gömlek : Sıkıntılı, bunaltıa durum
Ateş yağdırmak :Ateşli silahlarla sürekli atış yapmak
At gözlüğü ile bakmak : Olayları dar açıdan görüp değerlendirmek
Atı alan Üsküdar’ı geçti: “Fırsat elden kaçtı, artık yapılacak bir şey yok” anlamında
Atıp tutmak: -1 Biri hakkında ileri geri konuşmak -2 Büyük işler yap­tığını söylemek
At oynatmak: -1 Üstünlük sağlamak -2 Yarışmak -3 Bildiği ve iste­diği gibi davramak
At pazarında eşek osurtmuyoruz: “Beni dinle, boş şeyler söylemiyo­rum” anlamında
Attan inip eşeğe binmek: Bulunduğu durumdan daha aşağı bir duru­ma düşmek
Attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmemek: Bir işin sonucu, kazana o iş için harcanan emeği, parayı karşılamamak
Attığı tırnak bile olamamak: Söz konusu kimseye göre çok değersiz olmak; tırnağı (bile) olamamak
Avara kasnak işlemek : Boş yere çalışmak
Avucunun içi gibi bilmek (bir yeri): Bir yeri çok iyi bilmek
Avucunun içine almak (birini): Onu kendi etkisi, söz geçerliği altona almak, dilediği gibi yönlendirmek
Avucunu yalamak: Umduğunu bulamamak
Avuç açmak: Dilenmek, muhtaç duruma düşmek; el açmak
Avuç dolusu : Pekçok; çok miktarda
Avuç içi kadar (yer): Çok küçük (yer)
Ayağa düşmek: Bir işe olur olmaz kimseler de karışır olmak
Ayağa fırlamak: Bulunduğu yerden hızlıca kalkmak
Ayağa kaldırmak (birini, herkesi): -1 Onlart telaşa, heyecana sürük­lemek -2 Onlart kışkırtmak, isyan ettirmek
Ayağa kalkmak: -1 (Hasta için) İyileşmek -2 Saygı gereği oturma durumundan ayakta durumuna geçmek
Ayağı alışmak (bir yere) : Bir yere gidip gelmeyi, bir yerden alışveriş yapmayı alışkanlık haline getirmek
Ayağı (ayakları) (birbirine) dolaşmak: Telaş, utanma, heyecan vb etkisiyle düzgün yürüyememek; ne yapacağını şaşırmak; yanlış bir davranışta bulunmak
Ayağı çarıklı: Kurnaz, akıllı (kimse)
Ayağı ile gelmek: Kendi isteğiyle çelmek
Ayağı kaymak : Kötü yola düşmek
Ayağına bağ olmak : İşine engel olmak
Ayağına çabuk: Hızlı yürüyen, çabuk gidip gelen
Ayağına çağırmak : Yanına gelmesini söylemek
Ayağına dolaşmak (dolanmak) : -1 İş yapan birinin çevresinde dola­şıp iş yapmasına engel olmak -2 Yaptığı kötülüklerin karşılığını gör­mek
Ayağına geçirmek (bir şeyi): Pantolon, pijama vb’yi giymek
Ayağına gelmek: -1 Yanına gelmek -2 Emeksizce elde etmek
Ayağına gitmek (birinin) : Saygı gösterip, alçak gönüllü davranıp yanı­na gitmek
Ayağına (ayaklarına) kara su İnmek: Uzun süre ayakta kalıp yorul­mak
Ayağına sıcak su mu (şerbet mi) dökelim? : ‘Uzun süredir bize gel-miyordun; nasıl teşekkür edeceğimizi bilemiyoruz” anlamında sitem yollu söylenir
Ayağını alamamak: -1 Alıştığı yere gitmekten kendini men edeme­mek -2 Ayağını oynatamayacak duruma gelmek
Ayağını çekmek (bîr yerden): Sık gittiği yere artık gitmez olmak
Ayağını denk almak : Birtakım tehditlere, tehlikeli durumlara karşı dik­katli, uyanık davranmak
Ayağını kaydırmak (ayağının altına karpuz kabuğu koymak) : Bir kimseyi birtakım bahanelerle, uydurma gerekçelerle işinden, görevin­den uzaklaştırmak
Ayağını kesmek: -1 Devamlı gittiği yere artık gitmez olmak -2 Bir kimsenin bir yere devamlı gidip gelmesinin önüne geçmek
Ayağının (ayaklarının) altına almak (birini) : Onu feci şekilde döv­mek, hırpalamak
Ayağının altında olmak (bir yer birinin) : Bulunduğu yerden geniş bir alanı görür durumda dmak
Ayağının attına karpuz kabuğu koymak : bk Ayağını kaydırmak
Ayağının pabucu olamamak (biri başkasının) : Değerce ondan aşa­ğı olmak
Ayağının tozuyla : Yoldan gelir gelmez, henüz dinlenmeden
Ayağını sürümek : -1 Ardından başkalarının gelmesine yol açmak -2 Ölmek üzere olmak -3 Bir işi ağırdan almak -4 Bir yerden uzaklaş­mayı geciktirmek
Ayağını vurmak : Ayakkabı ayağını sıkmak, yara etmek
Ayağını yorganına göre uzatmak : Giderini gelirine göre ayarlamak
Ayağı (ayaklan) suyu ermek (değmek) : Gerçekler umduğu gibi çık­madığı için düş kırıklığına uğramak (Kars Aklı başına gelmek)
Ayağı uğurlu : Geldiği yere uğur getirdiğine inanılan (kimse)
Ayağı (ayakları) yere değmemek : Sevinçten yerinde duramamak
Ayak altında dolaşmak : Bir işe yaramadığı halde herkesin işine en­gel olacak biçimde ortalıkta dolaşmak
Ayak bağı: İş yapmaya engel olan şey
Ayak basmak (bir yere) : -1 Bir yere inmek, varmak -2 Bir şeye baş­lamak, girmek
Ayak diremek : Kendi görüş ve tutumunda ısrar etmek, onu ısrarla sa­vunmak
Ayakkabı vurmak (sıkmak) : Ayakkabı ayağı rahatsız etmek
Ayaklar attına almak (bir şeyi) : Önemli, kutsal, değerli şeyleri çiğne­mek, hiçe saymak
Ayakları dolaşmak : bk Ayağı dolaşmak
Ayakları geri geri gitmek : Bir yere isteksizce gitmek, oraya gitmek is­tememek
Ayakları yere basmak : Gerçekçi, sağduyulu olmak
Ayaklı canavar : Yaramaz çocuk
Ayaklı kütüphane : Genel kültürü zengin olan kimse
Ayak takımı: Bilgisiz, görgüsüz kimseler için kullanılan aşağılama sö­zü
Ayakta tutmak (bir şeyi) (birini) : -1 Ortadan kalkmasının, çökmesi­nin önüne geçmek, sürekliliğini sağlamak -2 Sağlıklı olmasını, iş ya­pabilmesini sağlamak
Ayakta uyumak : Olup bitenlerin farkına varamayacak kadar dalgın ve şaşkın durumda bulunmak
Ayak uydurmak (birina, bir şeye): -1 Yürüyüşte adımları başkaları­nın adımlarına uydurmak -2 Bir başkasının davranışlarına uygun davranmak; bir değişikliğe uyum sağlamak
Ayak üstü : Ayakta durarak, ayakta olarak
Ayak yapmak : Birisini kandırmaya çalışmak
Ayasofya’da dilenip Sultanahmet’te sadaka (zekât) vermek : Geçi­mini sağlayabilmek için başkalanndan yardım almasına rağmen ken­disi elindekini başkalarına vermek
Ayaza çekmek : Hava çok soğuk olmak
Ayaz paşa kol geziyor (kola çıktı): ‘Hava çok soğuk” anlamında
Aybaşı olmak: Âdet kanaması başlamak; âdet görmek
Ayda yılda bir : Çok seyrek olarak, nadiren; arada bir
Ayda yılda bir namaz, onu da şeytan kömaz : “Çok seyrek olarak iyi bir iş yapmaya kalkar, fakat bir bahane bularak ondan da cayar” an­lamında
Ay dede : Çocuk dilinde ay
Ayıbını yüzüne vurmak : Bir kimsenin hatasının yüzüne* karşı söyle­mek
Ayıkla pirincin taşını: “İşler öyle karmakarışık oldu ki, gel de işin için­den çık!” anlamında
Ayıptır söylemesi: -1 “Öğünmek gibi olmasın” -2 “Bunları söylemek ayıptır; ama beni bağışlayın söylemek zorundayım” anlamında
Aykırı düşmek : Uygun gelmemek, çelişmek (Kars Ters düşmek)
Ayna tutmak (bir şeye) : Onu yansıtmak, göstermek
Aynı ağzı kullanmak: Aynı şeyleri söylemek, («arş Ağız birliği et­mek)
Aynı kapıya çıkmak : Aynı sonuca varmak, sonuç olarak hiç değişme­mek; bir kapıya çıkmak
Aynı telden çalmak : Hemen hemen aynı şeyleri söylemek
Aynı yolun yolcusu : Yazgıları aynı olanlardan her biri
Ay parçası: Çok gürel (kız)
Ayran gönüllü : Bir şeyden kısa sürede bıkan (kimse)
Ayranı kabarmak : -1 Öfkelenmek -2 Aşırı cinsel istek uyanmak
Ayrısı gayrisi olmamak: Dost olanlar birbirlerinden hiçbir şeylerini esirgememek, yakın dost olmak
Ayrı tutmak : Farklı davranmak
Ayvayı yemek : Çok kötü, tehlikeli bir duruma düşmek, zarara uğra­mak
Ayyuka çıkmak : Ses çok yükselmek, fazlalaşmak
Aza çoğa bakmamak: Bir şeyin niceliğine değil, eline geçtiğine önem vermek
Azar işitmek : Söylediği bir söz ya da yaptığı bir davranıştan ötürü laf işitmek, azarlanmak, paylanmak
Az buçuk (az çok} : Biraz, bir parça, şöyle böyle
Az buz (bir şey) olmamak : Bir şey azı m sanacak kadar olmamak
Az çok ; Bir parça; oldukça
Az daha : bk Az kalsın
Az değil: “Göründüğü gibi değil” anlamında
Az gelmek : Yetmemek, yeterli olmamak
Azınlıkta kalmak : -1 Bir oylamada bir görüşe olumlu ya da olumsuz oy verenlerin sayısı az çıkmak -2 Sayıca az oldukları için varlık gös­terememek; ekalliyette kalmak
Azizlik etmek : -1 Muziplik etmek, şaka yapmak -2 Beklenmedik, şa­şırtıcı bir durumla karşı karşıya bırakmak
Az kalsın (kaldı) (az daha) : “Bir iş olmak üzereydi, hemen hemen olacaktı” anlamında
Azrail’e bir can borcu kalmak (olmak) : -1 Bütün borçlarını ödemek -2 Eninde sonunda Öleceğini kabul etmek
Azrail’in elinden kurtulmak: Ölümden kurtulmak, ölüm tehlikesini at­latmak
Azrail’le burun buruna gelmek : Ölümle karşı karşıya gelmek
Az ye de, (kendine) uşak tut: “Ben senin uşağın mıyım ki ikide bir bana iş buyuruyorsun?” anlamında hafif yollu azarlama sözü

Alıntı Yaparak Cevapla