ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Hazır Mesajlar & Güzel Sözler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=666)
-   -   Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ] (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=972952)

Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:04 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 



http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Yağmurun bile tat vermediğini günler yaşıyorum…
Penceremin kenarında MERSİN e usul usul yağan yağmuru izliyorum..
Bir elimde sigaram bir elimde kalp kırıklıklarım…
Beklide bu yüzden toprak kokusunu duyamıyorum
Derin derin çeksem de içime
O sevdiğim koku nerede…

Bu yüzden yağmuru anlayamıyorum bi çare köşemde
Sert bir rüzgâr esiyor uzaklardan
Pencerem açık rüzgâra inat, ama üşümüyorum…
Çok kara ayazlarda kaldım çok fırtınalara yakalandım
Beklide bundan tepkisizim olabildiğice sakin umursamaz…
Üstelik sensizim ya alışkınım bu sert soğuğa…
Sitem dolu bi yağmur yağıyor görüyor musun?

Caddeme sokağa kaldırımlara MERSİN e
Aklımda bin bir endişe bin bir soru var ölesiye cevaplamaktan korktuğum
Kimseler bilemesin diye kıyıda köşede unuttuğum
Kaçtığım saklandığım…

Bu yüzden kendimden uzaklaştım
Yasaklara bu sitemim gamım
Ağlamak mı çaresiz kaldım
Susmak mı susuz yaşadım
Nefretimi bile kenara attım yoruldum çok yorgunum….
Yağmur yağdı bi kenara bıraktığım çayım soğudu…

Ben ağladım…
Ben anladım…

Seni bu gün hiç yaşamamış saydım bir kez daha yok saydım
Ben bunca zaman hep kendimi kandırdım
Varlığın mı bir göz aldatmacasıymış
Bir var bir yoksan bu kadar olmamışsan
Yüreğimi kimler kanattı söyle
Beni senden beni benden kimler aldı öyleyse..

Olsun ama olsun
Her şeye rağmen...
Aç pencereni dışarıya bak...
Gökyüzü bana ben sana ağlıyorum...
Ama kimseye söyleme…
Saklamaya çalıştığım yağmur değil sevdiğim...
MERSİN yağan benim gözyaşım…

Görmüyor musun?....

Yok senden başka bir dünya, yok senden başka bir alem,
Cenneti verseler almam, ben senden asla ayrılmam...
Belki bu da gelir geçer, şu saniye esastır gel...

Geçsede beni unutma, hiç bir aşkını unutma,
Zira budur elimizde kalan, AŞKTAN BAŞKA HER ŞEY YALAN...

Ne yaptıysan yaptın kalk gel, affeder elbette Hak gel...
Ne yaptıysan yaptın kalk gel, affeder elbette Hak gel...

Düşünmek istemem şimdi, büyü bozulsun istemem,
Hafiflettim her şey dedim, geçerim aşkın içinde...

Belki bu da gelir geçer, şu saniye esastır gel....

Geçsede beni unutma, hiç bir aşkını unutma,
Zira budur elimizde kalan, AŞKTAN BAŞKA HER ŞEY YALAN...

Özlem...
Su ne kadar önemlidir ki aktığı sürece…ışık ne kadar önemlidir ki yandığı sürece…insan ne kadar önemlidir ki yanındayken… … …

En çok kaybettiği değerler için ağlarmış insan…kıymet bilmek, yanındayken yokluğunu hissetmek, avuçlarının sıcaklığında terlerken ellerin, bir kutup ayazında üşüdüğünü düşünmek veya beraberken oturup bir ayrılıp mektubu yazmak…hangi ilişkide hangisini düşündük ve ne kadar kıymet bildik sahip olduğumuz değerleri yitirmemek adına…

Neleri göze almalı, nelerden caymalı, ne kadar cesaretli olmalı ve ne kadar hiçe saymalı gururu “özlem” duymamak adına…

Sahiplenme duygusu ne kadar bitimsiz bir istekse insan ömründe,özlem duymakta o kadar kaçınılmaz değil mi hayatımızda…

“ölümden değil yaşayamadıklarından kork”*

Yarına keşken kaldıysa, kaderin sana çizdiği bölgede ve bir birliktelikte güzellikleri yaşamak adına tükettiğin zaman dilimlerinin, sende bıraktığı izler ruhunu doyuracak boyutta mı…yoksa yaşayamadıklarına karşı bir hayıflanma mı var kaderine…”özlemek veya özlenmek” bence bu paragrafın başına dönüp tekrar düşünmeliyiz “insan yaşayamadıklarını özler”

Susamanın, acıkmanın ve özlemenin ne yazık ki tam bir kelime karşılığı yok… yalnızca kendi yüreğinde hissedersin bu duyguyu...neyi ne kadar yaşadıysan o kadar onu duyumsarsın ruhunda…

“cismi de yok resmi de”**

İnsana duyulan kısmı yürekte hissedilen en derin boyutu bence…özlenmeyen biri olmaksa anlarda bıraktığın izler adına ne büyük bir kayıp...

Titrek bir mum alevinde, sigarandan soluklandığın her dumanda,duyumsadığın her iyot kokusunda hayal kurup birini özlemek, gelmeyeceğini bile-bile beklemek ve dilemek hem de …yaşananları yinelemek adına ne büyük bir sabırdır…

Her insan hak ettiği yerdedir…düşünce gücün ne kadar olumluysa ve ne kadar hoşgörülüysen yaşama ve insana karşı,bir o kadar alırsın karşılığını “özlemek veya özlenmek” adına…

İnsan her beraberlikte her gün yeni bir şey keşfetmek ve yarına keşke bırakmamak için zorluyorsa kaderini ve her şeyden önce adam gibi sevmesini ve paylaşmasını biliyorsa yüreği yettiğince, özlem onu yıkacak kadar güçlü olmaz hiçbir zaman...bir merdiveni adım-adım çıkıyorsan,ayağının takılma şansı azdır tökezlenme adına…

“özlem…”

Nasıl anlatılır ki! hangi harfi-hangi kelimeyle… , …hangi cümleyi-hangi paragrafla birleştirip anlatmalı… , … kimi zaman çöl gündüzleri kadar sıcak ve gergin, kimi zaman çöl geceleri kadar ıssız ve serin değil mi…

…özlem… ocak beyazı-şubat ayazı… …özlem… mart çamuru-nisan yağmuru… …özlem… mayıs güneşi-haziran ateşi… …özlem… temmuz yangını-ağustos kızgını… …özlem… eylül hüznü-ekim sürgünü… …özlem… kasım soğuğu-aralık buzluğu…

…özlem…özlem…özlem… bazen çok, bazen az ama hep var değil mi…

“özlem…”

Her aya, her haftaya, her güne,her ana yetecek bir özlem yaratabiliriz beynimizin kıvrımlarında…hayal gücünün sınırlarını zorlayacak kadar çok özleme sahip olabiliriz.

Hadi gelin “sahip olduğumuz değerlere sahip olduğumuz anlarda özlem duyarak yaşamayı öğretelim yüreğimize”…olur mu… … …

Caddelerde sisli, puslu bir kış ikindisi. Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar... Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları... Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki, yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun. Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan "Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var."
Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi'nin tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine "seviyorum" desen, ben yine senin gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.
Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Benimse herşeyim aynı. Geceleri bodrum katlarına yağmur daha çok yağıyormuş, bugünlerde bir tek bunu ögrendim. Bir de geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor. Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana anlatacağım yeni birşeyler yok. Dedim ya, her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın. Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim.
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, Uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor. Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana.
Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın... Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.
Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme, üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız. Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum. Yalnızca biraz, biraz üşüyorum... __________________


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:04 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Özlemek

Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttugunuzu sandiginiz
ya da yalnizca bir kere karsilastiginiz
ve özlemek için yeteri kadar tanimadiginiz birini
bir sabah çilginca özleyerek uyaniyorsunuz.
Rüyalariniz, içinizdeki o gizli,
esrarini ele vermez büyücü,
siz çarsaflarinizin arasinda,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattiginizi sandiginiz bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yigilmis cephanelikleri
birer birer atesleyiveriyor.
infilaklarla sarsilarak uyaniyorsunuz.
Hayatinizda olmayan birini hayatiniza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kivranirken
buluveriyorsunuz kendinizi...
Özlemek, o yakici istek,
bilinen herseyi ve önem sirasini degistiriveriyor.
Özlediginiz ise çok uzaklarda...
Yaninda olmasini istediginiz halde
yaninizda olmayan bir tek kisi,
yaniniza bile yaklasmadan,
hatta onu özlediginizden
ve onu istediginizden haberdar bile olmadan,
bütün hayati,
bütün görüntüleri eritip
baska kiliklara sokuyor...

Beklemek....."

Bakmayın öyle sekiz harf, üç hece, tek kelime olduğuna... ne anlamlar barındırır içinde... ve ne zor bir kelimedir... hem söyleyen... hemde söyleten için... bekleyen bekler, bekleten bekler...

Beklemek... beklersin elin telefonda... bir ses, bir nefes... şimdi dersin.. ha şimdi... beklersin... gelmez üzülür... gelir sevinirsin... birde ansızın gelenleri vardır, pat diye çalar telefonun.. dünyalar nasıl senin olur ki... gelen zaten dünyan değil midir?...

Beklemek... gözün yollarda, kapılarda... belki dersin, şu yoldan karşıma çıkar.. bugünde burdan gideyim... beklersin çalan her kapı zilinde onu görmeyi... evini dahi bilmediği halde beklersin... açarsın kalırsın öylece... ve beklemek çokda hüzünlü bir şiirdir...

Beklemek... tüm benliğinle, tüm hasretinle... geleceğini bildiğin için beklersin... hasretlerin hasrette... hasret çektiren hasret değil mi?... beklersiniz... birgün dersin.. gelecek... gitmeyecek... o an’ ın heyecanı ile beklersin... ve düşününce nasılda sevinç sarar her yanını.... hayali bile böyle iken... kendisi nasıl olur dersin... ve beklemek çokta güzeldir gelecek olan için...

Beklemek, beklemektir... ve beklemek, bekleyen ile bekleten arasında bir bağdır aslında...

Kimi zaman hüzün olur... kimi zaman sevinç ve heyecan... karar size kalmıştır... hangisini seçersen o anlamda beklersin... bana sormayın... yazan benim... siz hangi beklemek ile beklersiniz...

Ne acıdır bilir misiniz sevdiğiniz size çok yakınken ona dokunamamak
Her gün onun hayali ile yaşayıp bir türlü ona kavuşamamak
Onun için harp edip asla onu kazanamamak
Ne acıdır bilir misiniz kollarınızın arasından uçup giderken sessiz kalmak

Sen şimdi başka ellerde ben ise buralarda yalnız
Gittiğin günden beri kimsesiz çocuklar gibi sahipsiz
Artık sonumu bekliyorum sensiz bir hayat anlamsız
Nerdeysen dön be gülüm bu kalp sensiz çok ıssız

Kendimi hiç affetmeyecem haykıramadım seni sevdiğimi dünyaya
Bırakma beni diyemedim sessizce ağladım kara bahtıma
İstesen semaları yere indirirdim küçücük sevgiyi çok gördün sen bana
Kalbimde çağlayan aşkımı anlatamadım bir tek sana

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak çaresizce bekliyorum
İnfaz emri verilmiş idam mahkumları gibi artık son günlerimi sayıyorum
Ölmeden önce senden sadece şunu unutmamanı istiyorum
Ben seni hala çok ama çok seviyorum

Üzerine bastığında kolaylıkla kırabileceğin bir sonbahar yaprağıyım şimdi...
Bir dokunsalar bin çıtırtı işitecekler yüreğimden... Kurudum rüzgarında aşkın... Yıprandım... Ezildim... Unutuldum bir köşede... Tutunamadım bir ağacın gövdesine... Yüreğime tutunup aşkı yaşayanlar her seferinde acı bıraktılar payıma... Sevgiye, mutluluğa dair ne varsa götürdüler... Damarlarımdaki yaşama sevincimi... Rüzgara boyun eğmeyecek yanlarımı götürdüler bir bir...

Çırılçıplak hissediyorum kendimi... Korunmasız... Yapayalnız... Tek başına... Bi'çare...

Zavallı kuru bir sonbahar yaprağıyım şimdi...

Bıraksan rüzgar savuracak göklere sonra yine yerlerdeyim... Acımasız bir yürek ezecek belkide... Belkide umutsuzluğa hükümlü bir sevgili yüreğin ellerinde hayat bulacağım yeniden bir kitap arasında...

Saklı kalmış bir anıyı gün yüzüne çıkaracağım... Kimbilir...


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:04 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Bugün Farklı Bir Havadayım.Rüyamda Hayatımın Aşkını Gördüm...Kendisine Bir Türlü Açılamama Rağmen Kendisinden Cevap alamamama Rağmen Onu Çook seviyorum. Senin o Gözlerin Var ya Herşeyi Bitirdi Hani O Verdiğin Sözler... Bu Şarkı Beni 7 Bitirdi...Grup Koridor Sağolsun dinledikçe Kendimden Geçiyorum.... Hain bir gün kalkıp da onu özledim demiştim ya... işte o gün bugündür.Hayat Anlam taşıyor onu Rüyamda Görünce.Peki onu Gerçekten Görecek Olsam Ne Olur Acaba bana... Ayaklarım Birbirine dolanıyor Heryerde Onu Arıyor Gözlerim...İşte Gene Öyle Bir Gün.Kimi görsem o sanıyorum.Özlüyorum Sesini Duymasam da Kendisini...Artık Onsuz Yapamıyorum. Kendime de kızmıyor değilim hani...bana Bir Söz mü Verdi? ya da Umut mu? Verdiği Sadece Arkadaşça Sevigsiydi Ve bunu Kötüyew kullandım... Senin de Kalbin Kırdığım için özür dilerim. Sensiz Geçmiyor işte günler. Herşeyi birşeye bağlamak birşeyleri feda etmeye bağlıdır. Ben Hayatımı Sana Bağladım Hayatımı Feda Ediyorum Senin Uğruna... Birgün seni ne kadar Sevdiğimi anlayacaksın ama geç olacak. Hayat ne demektir diye sor bi kendine. Hayat Kendini Sevmektir.. Hayat Karşındakini Sevmektir... Ve Hayat Sevdiğinden kopmadan yaşamaktır... senin O Gözlerin Beni Kendimden Aldı... Seni Çooooooooooooooooooooook Seviyorum ve Özlüyorum...İstesem de Ulaşamıyorum... Sana Ulaşsam bile Seninle Yüzleşmek Korkutuyor beni..
Senin Gözlerinin içine Bakıp Seni seviyorum demek...Aslında bu Daha Çok Korkutuyor beni.Çükü Seninle Yüzleşince Sana Olan sevgimimn Biteceğini Düşünüyorum...
En iyisi Seninle Konuşmamak ve gözlerinle konuşmamak...Seni Herzaman Uzaktan İzleyeceğim ve Kesinlikle senin olmayacağım...

Şarkılar Yalan Söylüyor.Sana Olan Duygularımı Ne Güzel Sözler Ne Hikayeler Ne de Şiirler İfade Edebilir....
Sen Gönlümde Yaşadıkça Varsın Ve Sen Ulaşılmadıkça Güzelsin...
Ulaşılamaman Dileğiyle...

NERDESİN

Göğe baktım gözü yaşlı,
Yere baktım yer yaslı,
Sular bugün kan tadında,
Eski-yeni, büyük-küçük, kara-kızıl
Tüm dertlerim burdalar, sen nerdesin.

Sen ve kuşlar, gözyaşının gözyaşına benzediği kadar benziyorsunuz
Vurulan bir ceylanın yavrusuna söylediği şarkıyı söylüyor onlar
Bu sabah yine kondular tel örgüye
Beni acımla baş başa bırakmadılar.
Sen nerdesin.

Hava soğuk, dışarda kar yağıyor.
Her zaman ellerim üşürdü, bugün içim üşüyor.
Hasretin geldi, hayalin geldi, bak kokunda geliyor
Bugün Yakup oldum bree hey, hey acıların kadını
Sen nerdesin?

Yalnızlığımı Arıyorum

Zamanı geri alabilseydim; 25 yaşıma geri dönebilmeyi isterdim.Sevdiğim ilk insan, adını bile öğrenemediğim genç ile beraber olabilmek , babamın üzerimde baskı kurmamasını, beni o Cihat ile evlenmeye zorlamamasını , hayatımı bana vermesini isterdim ;ama olmadı babam kendine yapılanı bana yapmaktan geri kalmadı hayatımıda yanına alıp beni bu dünyada yalnız bırakıp gitti.
Babam artık geri gelmeyecekti annemi de 5 yıl önce kanserden kaybetmiştim. Annesiz babasız bir başınaydım hayatta, benim için kararları kim verecekti, yemeği kim yapacaktı, ben bunların hiçbirini bilmiyordum ki bunlar nasıl yapılırdı.Hayat yalnızlığın yanında bunlarıda öğretecekti herhalde bana.Bir yıl sonunda nişanlandım Cihat ile evlendim
Hayaım tek kişilik olmaktan çıktı sonunda .Cihatı sevmesemde onunla birlikte olmak bana mutluluk veriyordu. O ise benimle beraber olmak için zorlanıyormuşcasına benden kaçıyor, başbaşa kalmaktan korkuyor gibiydi.Belli bir süre benimle ilgilenmesi, beni fark etmesini bekledim ama dayanamadım. Bir sabah çok erken bir saatte dolabın önünde sessiz bir şekilde beni izlerken birden uyanıverdim.Sanki fark etmiş gibi uyandığımı anlayınca çekindi aynaya dönüp kravatını düzeltmeye başladı.Aramızda 12 yaş fark vardı. Cihat 38 yaşında olmasına rağmen 25 yaşındaki gibi genç ve yakışıklı duruyordu.Saçları simsiyah gözleri kahverengi alabildiğine parlaktı. En başta onu sevmeme rağmen ona aşık olmaya başlıyordum. Kravatıyla uğraşmayı bırakınca kapıya doğru yöneldi, arkasına bakmaya ,bana sarılıp anlımdan öpmeye utanıp odadan çıktı. Merdivenlerden gelen ayak sesi bana güç verdi, yataktan kalkıp hemencecik giyindim, koşarak arkasından yetiştim.Bana bunları yaptıran neydi bilemiyorum tek kişilik hayatım mı, sevgiye aç ruhum mu ?
-Bir dakika
Bu sözcükler ağzımdan süzülüverdi onu karşımda görünce.Vücudum bana karşı çıkıyor ellerime sahip olamıyordum. Kalbim hiç böyle atmamıştı aslında kalbimin attığını da o an hissetmiştim.
Söylemek istediğim sözler vardı kelimelere dökülemeyen. Gözyaşlarım hiç durmayacakmışcasına akmaya başladı herhalde ben ağlıyordum. Yalnızlık sonunda bana bunu da yaptırmayı başarmıştı. Cihat karşımda hala bir buzdağı gibiydi. Sarılıp, ağlamayı boynunda devam ettirdim.
Beni elinin tersiyle koltuğa ittirdi. Üç aydır ağzından bir çift söz duymadığım Cihat, sözleriyle beni yalnızlığın uçurumundan aşağıya itmeyi başarmıştı.
Beni sevmiyormuş, benden nefret ediyormuş, hayatındaysa bir başkası varmış, eve geç geldiği zamanlarda onunla berabermiş.
Bu sözler, işte bir kadını yaşamaktan nefret ettirebilecek sözlerdi.Onları da ben duymuştum sonunda.Hemen yukarıya çıkıp bavulumu topladım Yalnızlığıma doğru uzun bir yolculuğa çıktım.Şu an 70 yaşındayım ve hala yalnızlığımı arıyorum karanlık gecelerde ...

Yine sessiz bir kış seheri, odamın perdeleri açık, kar usul usul yağıyor şehrime. Dört tane duvar , yaylı yatağım , yatağımın baş ucunda duran ahşap sehpa ve üzerindeki içi boş vazo; geçen sene vardı içinde bir şeyler ama zamana, birazda susuzluğa yenik düştüler. Kocaman dev blokları olan dillere destan bir konağın arkasına saklanmış küçük ,ahşap bir evdeyim işte. Kimim kimsem yok, annemi hiç görmedim , babam; bir yaz akşamıydı iyi hatırlıyorum , sofada oturmuş gümüş kabzalı tabancasını temizliyordu, ben yan odada elimi kafese daldırmış babamın kanaryasını tutmaya uğraşıyordum . Babam sinirli adamdı kızdığı zaman eline ne geçerse fırlatır, yeri göğü inletirdi, bana hiç kızmamıştı belki o silah patlamasaydı bir gün bana da sinirlenecek belki bir tokat patlatacaktı yanağıma . Silah sesini duydum öyle bir irkildim ki masadaki kafes yere yığılı verdi , bir an kuşun delicesine çırpınışını gördüm, içim korkuyla dolmuştu hemen sofaya koştum babam yerde öylesine yatıyordu ki korkudan yaklaşamadım bile . küçük kanaryamda ölmüştü babam da, artık hiç kimsem yoktu. İlk başlarda böyle olmadığını sanıyordum baba tarafımdan akrabalarım vardı, iki üç yıl sonra kendimi sokaklarda buldum . Ne babam vardı ne de bir yakınım. Yirmilerimde bir kız sevdim! İşte şimdi bu küçük kasabadayım yalnızlığımda pek bir değişiklik yok ama biraz yaşlandık galiba gelecek ay elliyi devireceğim. Neyse ağır ağır çıkmak gerek rahat musalla taşından, eh şimdilik rahat tabi arkamıza cemaat gelirde Allahuekber denilince sırtımız ya rahatta olur yada azapta. Adamın çıkası da gelmiyor sıcacık yorganın altından, şimdi sen tut buz gibi havada kalk işe git olacak iş mi yahu! “Tak tak “ , ha! sen kimsin be seher bülbülü sabahın köründe? “geldim geldim” ses soluk yok gitti mi acaba? Ceketim nerede yahu bulamıyorum, hay aksi , yerlerde buz kesmiş .Eee neredesin seher bülbülü? Öyle geçerken ihtiyarı yatağından kaldırayım diye mi uğradın? Yoksa yuvanı mı şaşırdın?
Buda nesi be eski toprak! Aman, aman şaka maka iyice yaşlandın eski toprak baksana yerden bir kağıdı bile alamıyorsun, tamamdır işte sabahları hep böyle olur cıvatalar soğuktan sıkılaşıyor eğilemiyorsun ,eğilirsen doğrulamıyorsun.
“Sen benim kadar sevebilir misin? “ hah ha haaaa ne bu eski toprak? Bizim bilmediğimiz bir gizli hayranın mı var? Baksana sabahın altısında kapıya bırakılan pembe bir mektup hem isimsiz, hem aşklı meşkli. Neyse bu arada iliklerim dondu gir içeri ne demeye kapının önünde alık alık bekliyorsun sanki bırakan geri dönecekmiş gibi,! Şöyle sıcak bir çay iyi gider yediğimiz bu soğuğun üstüne, bu arada da şu alacalı bulacalı mektubu rahat rahat okuruz.
Ohhh içim ısındı ciğerlerimiz cana geldi be eski toprak. Ne diyor bizim seher bülbülü bir bakalım. Hah tamam! Bohça sarar gibi sarmış mübarek kat kat, adam mektubu açarken yoruluyor inşallah içindekiler bizi bu kadar yormaz.

“ Bu mektubu sana hem çok uzaklardan hem de çok yakınından yazıyorum sevdiğim!

Hep birini sevmek istemiştim, yitikte olsa yalanda olsa , yanımda olmasa da sevmeyi delicesine ve sen çıktın karşıma..
Ben Leyla isem benim sevdiğim Mecnun olsun isterim , yan yana olmasak da , beden toprağa kavuşsa da ruhlarımız hiç ayrılmasın isterim. Sen böyle sevebilir misin? Ben severim diyorum kendi kendime en az ölüm kadar gerçek. Keşke şimdi yanımda olsaydın, ama yoksun! Olsun diyorum, ben seni öylesine sevmedim ki! Ben seni sıcak tenin içinde sevmedim , ben seni ruhunla sevdim. Ben seni! Ben seni zifiri bir karanlıkta sevdim .
Sevdim mi acaba? Gerçek sevgi bu mu? İçimi cayır cayır yakan bu ateşin adı aşk mı? Yoksa ,yoksa her şeyin yapmacık olduğu şu küçücük dünyada daha da küçülen insanların adını aşk koydukları bir heyecan mı sadece? Eğer bu gerçek aşk değilse gerçeğini hayal bile etmek istemem. Şu an hissettiklerim bile beni ağır ağır boşluğa çekiyor bundan fazlasını ne hislerim ne yüreğim ne de ruhum kaldırır. Sadece bir tek cevap ver. Ben senin kalbinde hiç olmasam da artık sana sarılamasam da unutma ki bu ateş hiç sönmeyecek değil mi? Ta ki ruhum ölene dek. Sevda’nın adını anan tek bir yürek kalmasa da , tüm kalplere mühür vurulsa da , seven gönülleri kor ateşle dağlasalar da, benim kalbim seni anar , benim sevdam tüm mühürleri söker , ben de dağlanacak tam bin yürek var her biri Arş kadar.
Tekrar soruyorum “Sen beni böyle sevebilir misin?”
Dur ! sakın söyleme, ben duyamıyor olsam da , kim bilir belki karanlık kıskanır, belki yalnızlık çekemez sevdamızı. Belki de ışıklar küser gözlerime . Bir sel olur çağlar yüreğim aşkın yıkımında . Ne olur sarmaşıklar girmesin aramıza ; zehirli sarmaşıklar. Tut elimden ne olursun beni sensiz sadece sensiz bırakma. Bir gün olurda duyarsan çekildiğini bedenimin toprağa “gülmeyen bir yüzü vardı yazsınlar mezar taşıma”. Sonra gelip güldür beni bir tanem. Ay ışığında gel mezarıma , bir demet papatya bırak mezarımın başucuna, ellerini üstüme yığılı toprağa sok ve hisset hayattayken sana anlatamadıklarımı. Dedimya ben zifiri karanlıkta sevdim; kuşkusuz, amaçsız, ölesiye sevdim, tabi adı sevdaysa bu çilenin.
Adına her ne diyorlarsa acı, ızdırap , keder tarifi her neyse bu duygunun ben kabulüm sen yanımdaysan.
Şu içimden geçenlerin sadece birini tutup çıkarabilsem seni sana onunla anlatabilsem ne yazmaya kalem ne de satırlarıma kağıtlar yeterdi. Çünkü sen benim içimdesin ruhumun deli sarmaşığı!

Seni seviyorum, seni seviyorum
Öylesine değil , ölümüne, bir bulmacanın karelerinde yok olmacasına!
Hatırlar mısın? hep seher bülbülüm derdin bana ben sana seni öldükten sonrada seveceğim derdim de sen hep gülerdin, hiç inanmazdın bana belki ben öyle hissederdim, sanki fersahlar vardı aramızda ben senin başucundayken. Hep boşluğa dalardı gözlerin sanki bir benim yanımdaydın bir boşluğun içindeki düşlerde. Bak işte aradan nice yıllar geçti ben toprak oldum sen Eski Toprak!
Hani papatyalarımız vardı cam vazoda sakladığımız arada bir alıp seviyor sevmiyor oynadığımız papatyalar. Şimdi boş görüyorum vazoyu aşkımız soldu mu yoksa sevdiğim?
Ben seni böyle sevdim, beşikten mezara kadar değil , ruhum yok olana kadar.
Sen beni böyle sevebilir misin?
Sensiz geçen her gün ufkuma göz yaşı yağıyor , ben zaten gözyaşı olmuşum! Hatıralarının sıcaklığı tüm ruhumu ısıtıyor aradan geçen onca yıla rağmen. Hatırlar mısın sevdiğim? Hani gözlerinde kendimi görmeye çalışırdım da sen hep ağlardın da puslu bir hayal olurdum gözlerinin içinde , ellerini tutarken, sana sarılırken yutkunurdun hep öyle ağlamaklı. Bugün ruhlar semada ölümle dans ediyorlar yırtık kefenlerinde. Bugün yıldızlar bizim için parlıyor farkında mısın?
Senden ayrılmadan; yani seni terk etmeden önce saçlarından bir tutam aldım, şimdi avuçlarımın içindeler. Hani ben ölmüştüm de sen bana sarılıp ağlamıştın da ben kıpırdayamamıştım , usul usul gel kollarıma sevdiğim kainatı kıskandırmadan gel ben seni işte böyle sevdim!”

“ Vakit geldi Eski Toprak!”


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:04 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Yalnızlık Korkusu
Sevdiğimiz eşyayı, dostları yada sevgiliyi.
Sonunda yürekte kalan hep ayni duygu, hüzün...
Çünkü yitirilene alışmışızdır, sevmişizdir, bizimle olan beraberliği keyiflendirmiştir. Çünkü o beraberliğe değer vermişizdir.

Ya o güzelliği yasarken; paylaşımı, keyfi, sevmeyi ve sevilmeyi birlikte hissederken...

Hep korkmaz miyiz? İçimizi en güzel anlarda bile hep sarmaz mı?
Ya biterse? Ya yok olursa bu güzellik?; endişesi..

Tabii ki bitecek. Yaşadığımız mutluluklar, hüzünler hep bitmedi mi?
Hep yerine başka başka hüzünlere, mutluluklara bırakmadı mi?

Gene ayni korkular, ayni endişeler...

Peki sahip olduğumuz güzellik için yitirme korkusuyla ağlamak niye? Kime? Ne için ? Biliyor musunuz?

Dökülen göz yaşları sadece kendimiz için..
O değere sahipken de, yitirdiğimizde de..
Çünkü bizi asil korkutan YALNIZLIK..

İçimizde hissettiğimiz o güzel duyguları uzunca bir süre tekrar yaşayamamak..

Özlemek, özlenmek, sevmek, sevilmek, sım-sıkıca sarılmak,
o bedenin canini, kanını hissetmek, sevişmek.. Hangisi kolay vazgeçilir hazlar ki?

Biten aşklarda da, biten ömürde de yanaklarımıza dökülen gözyaşları hep kendimiz için.

Çünkü merkez hep biziz, doymak bilmeyen egomuz..
Ve o egoyu doyurabilmek, hoşnut kılabilmek için ne kadar çok çırpınır dururuz.

Bizim sevdiklerimiz bizi muhakkak sevmeli, özlediklerimiz özlemeli,
doğrularımız her zaman tek doğrudur.

Ya yanımızda ki insan ? Onun egosu ? Arzuları, özlemleri veya usandıkları...

Ne kadar o sevdiğimiz insana karşı fedakarız?
Vermeden neyi ne kadar alabiliriz ki?

Bizler; hep ilişkilerimizde hesap kitap içinde değil miyiz ?
Her zaman denge.. Verdiğimiz kadar alalım, aldığımız kadar verelim hesapları yapar dururuz.

Sonuç YALNIZLIK .

Peki bu kadar yalnızlıktan korkuyor, yaşanılan güzellikleri,
paylaşımı bir daha yasayamamak endişesiyle kaybedeceğimiz
değere ağlıyorsak niye bu kadar ince hesaplar.

O değer bize mutluluk yerine hüzün, kargaşa yaşatıyorsa zaten vazgeçmeliyiz.

Yok eğer yaşamın sıkıntılarından biraz da olsa bizi alıp mutluluk veriyorsa o zaman gözyaşı yerine biraz daha akilci olmak daha doğru değil mi?
Sıkıca, hiç bitmeyecekmiş gibi o güzelliği, huzuru sonuna kadar yasamak varken neden korku??

Bilirsiniz.. Anılarımızda öylesine anlamlı, mutlu anlar vardır ki, kimi zaman onca geçen yıllara değerdir. Tabii ki bu değerler karşılık bulduğunda daha da değer kazanacaktır.

Eh iste o zaman bize biraz daha is düşüyor demektir. Daha çok özen...
Çünkü yasam içinde, ayni frekansı yakalamak o kadar zor ki...

Sevgiyi, özlemi birlikte yasamak doyumsuz bir hazdır.
Artık o sevdiğin insan kendin olmuşsundur.
Korursun, tıpkı kendini koruduğun gibi. Üzmekten, incitmekten korkarsın.
Artık hesap, kitap yapılamaz. ; Daha çok vermek vermek istersin.
Çünkü ego vererek de doyumu öğrenmiştir. Çünkü gönlünü ayna tutmuşsundur o sevgiliye. Çünkü yitirme korkusu askı ölümsüz kılar.

Çünkü ayrılmanın da bir vahşi tadı var
Öyle vahşi bir tat ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil Çünkü

AYRILANLAR HALA SEVGILI..

keşke ve bile
hayat keşkelerle başlayıp keşkelerle bitiyor ama boşverelimki hayat ne olursa olsun devam ediyor.ama ki şunu unutmayalım birde bilelerimiz vardır bunuda şöyle tanımlaya biliriz.zaten keşkesiz ve bilesiz hayat olamaz. bir karanlık gecesi yürüyordum sahilde birisi bilmemki kim elini uzattı bana tutmamak için çabaladım.
ama neyazıkki tuttum.sonra keşke tutmasaydım dedim. çünki ondan sonra başıma kötü bir olay geldi.yani keşkesiz bir hayat bazıları için iyi bazıları için ise kötüdür...

Üç Sarı Gül

Süper markete alışveriş için girmemiştim aslında.. 37 yıllık kocamı kaybedeli bir hafta olmuştu ve bu dükkanda onunla ne tatlı anılarımız vardı..

Ben alışveriş yaparken ortadan kaybolurdu. Nereye gittiğini bilirdim.. Elinde üç tane sarı gülle dönerdi hep..

Rudy sarı gülleri çok sevdiğimi bilirdi. İçim hem sevgi hem hüzünle doluydu.. Birkaç şey alıp sepete attım..

Tek kişi için alışveriş, iki kişiye alırkenden daha çok düşündürüyor insanı, nedense..

Et reyonun önünde bifteklere bakıp, Rudy nin bunlara nasıl bayıldığını hatırlarken bir genç kadın geldi yanıma.. İnce uzun, güzel bir sarışındı.. Bir kocaman pirzola paketi aldı, sepetine attı.. Sonra durdu, düşündü, pirzolaları sepetten çıkarıp, tekrar rafa koydu.. Ona tebessüm ederek baktığımı fark etti aynı anda..

"Kocam pirzolayı çok sever, ama bu fiyatla da alamam ki.. Bilemiyorum..

" Dokunsalar ağlayacağım.. Mavi gözlerinin taa içine baktım. "Kocam sekiz gün önce öldü" dedim, sesimin titremesini kontrole çalışarak.. "Alın bu pirzolaları ve birlikte olduğunuz her anın hazzını yaşayın.."

Başıyla evetledi.. Pirzolaları tekrar sepetine koydu ve yürüdü..

Ben de süt, peynir reyonuna doğru gittim. Şimdi artık hangi büyüklükte süt almalıyım, diye düşünürken, bana doğru gelen yeşil elbiseye dikkat ettim. Oydu.. Sarışın kadın.. Yüzünde o güne dek rastlamadığım kadar güzel ve anlamlı bir tebessüm vardı.. Göz göze geldik..

"Bunları size aldım" dedi.. "Kasaya vardığınızda, parasının ödendiğini göreceklerdir.." Uzandı, yanaklarımdan öptü ve.. Ve sepetime, uzun saplı üç sarı gül bıraktı..

Ona ne yaptığını, bu güllerin benim için ne mana ifade ettiğini söylemek istedim, ama mümkün mü?.. Hıçkırıklara boğulur ve göz yaşlarım görmemi hızla engellerken, uzaklaştığını hayal meyal seçtim.. Sepetimdeki sarı güllere baktım.. Hem de üç taneydiler..

Nerden biliyordu?..

Birden anladım.. Bilmiyordu ki.. Dükkanda yalnız değildim.. Gözlerimde yaşlarla yukarı doğru baktım..

"Rudy.." dedim.. "Rudy, beni unutmadın, beni hala bırakmadın değil mi?.." Rudy, gene benimle gelmişti alışverişe.. Bu sarışın kadın onun perisiydi..

"Ağlamak güzeldir.. Süzülürken yaşlar gözünden, Sakın utanma.." Aynen öyle..

Geliyorsa içinizden aldırmayın.. Ben de öyküyü çevirirken ağladım zaten.. En iyi ağlamayı en çok sevenler bilir!.. __________________

Cançiçeği

Erişilmez bir uçurumun kıyısında, senden başka kimsenin farkında olmadığı bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektiğim yağmur. Üstüme yağışını severdim, yapraklarımdan aşağı akışını, her damlanı içime çekişimi severdim. Bedenimde seni hissedişimi. Her damlan alıp götürürdü beni adını bilmediğim, tanımadığım yerlere...

Sen yağınca susuzluğum dinerdi, biterdi kimsesizliğim, dağılırdı ürpertilerim. Serin bir meltem değip geçerdi yapraklarıma. Dünyalar benim olurdu, uçardım sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmediği, fark etmediği sıcak bir sevgi dolardı. Sıcak bir sevgi dolardı yüreğime. Her çocuğa gülümserdim; her kuşa, her kelebeğe, her arıya gülümserdim...

Erişilmez bir uçurum kıyısında rüzgarlara ağıt yakan, yalnız ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakışlarında sevdalar gizleyen, sevdalandığım, gözleri menekşe rengi küçücük bir kızdın.. Adına Seher demiştim, adına sevda, adına umut. Sevdam, umudum her şeyimdin. Günüm, günaydınım, gülaydınlığım seninle başlardı. Tek sevenim, tek sevdiğimdin. Yağmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmediğin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bıkmadan, usanmadan...
Çünkü seni seçmiştim ben, sevdam, arkadaşım olarak. Sevdanı yüreğime nakış nakış işlemek için. İşlemeliydim ki, fırtınalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasını öğrenmeliydim...

Umudumun bitip tükendiği anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da olurdu. Günlerin yıllara döndüğü zamanlar da. Ama hiç şikayet etmedim, şikayet etmedi yüreğim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlanıyordum bir umutla.

Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardım sana. Sen gelince ardından gökkuşağı gelirdi. Gökkuşağına dönüşürdün rengarenk. Her renginde umutlarım vardı, hayallerim vardı. Canlı, cansız tüm varlıklar kıskanırdı güzelliğini... Sen, hayatıma kattığım canım, gözbebeğimdin. Ben de senin cançiçeğindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yağan yağmurdun sen. Toprağa saçtığım umudumdun. Havaydın, hayattın, suydun, sevgime bandığım gülaydınlığımdın, günaydınımdın...

Yıllar sonra şimdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artık azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yağıyor şimdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda bırakıp gitmiştin hayallerimi. Bak yine zemheri. Dağlara kar yağıyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acılara özlem yağıyor... Bak, kar yağıyor üstüme, iliklerime dek üşüyorum. Yine de yüreğimde ateşler yakıyorum. Dönersen ellerini ısıtırsın diye...

Unutmuşum, içimdeki umutların beyazlığını... Unutmuşum mavi, yeşil, al renkleri... Ne zaman bir yağmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pınarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydınlığın doğar üstüme. İşte o zaman dağ dağ özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün..

Düştüğüm her uçurumda sen varsın yanımda
seni taşıdım içimde bir damla gözyaşı gibi
bütün yıldızlara ismini haykırdım, bütün gecelere
bir sen yoksun bir sen duymuyorsun bi-tanem

rüyalarımı hicran alır her gece gelmezsin
çağrılarım isyan olur her gece bilmezsin
sevdasını yüreğime taht kurduğum nerdesin
bir sen yoksun bir sen bilmiyorsun bi-tanem

bil ki hep sana aktım bu sevdalı nehirlerde
hep seni bekledim bu düştüğüm yerlerde
ümit kervanları bir bir gelip giderler de
bir sen gittin bir sen gelmiyorsun bi-tanem

Gel... Gel ki, sarı papatyalar açsın, kır gülleri, kır menekşeleri, kırkkanatlılar açsın. Yol alsın umuda nazlı cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmuş anılara. Boşalsın sicim sicim gözyaşları, ırmak olsun susuz kalmışlara; kardeş olsun dostluklara, yüreğimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden toprağa düşen damlalar....

Gelmeni istiyorum biten umutları, yiten sevdaları diriltmen için, solan yaprakları yeşertmen için.

Tüm ümitlerin tükendiği anda çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gideceğim, bitip tükeneceğim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacağım çiçeklerimi, gülümsemeyeceğim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kırlara, ceylanlara... Gel!...

Sen bir nazlı gül olaydın
dalına yaprak olurdum
canına can verirdim
acına toprak olurdum

sen bir türkü olaydın
kıskanırdım rüzgarlardan
kalbime koyardım sesini
yalnızca ben duyardım

tual olaydın fırçalarıma
sevginin rengine boyardım
ne okşardım saçını
ne öpmeye kıyardım

sen de sevseydin beni
canına can verirdim
kanına kan veririrdim
sende sevseydin beni

yoluna toprak olurdum
dalına yaprak olurdum
pervane olurdum ışığına
etrafında döner dururdum

seinde sevseydin beni
önüne yol olurdum
kapına kul olurdum
sende sevseydin beni ...

Özlemedim Seni

Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni

Sıcaklığını bulmalıyım
dokunuşları, kenetlenişi
Terimizle sulanmalı yeryüzü
güneş terimizde ışıldamalı sabah olunca
Apansız fırtınalar çıkmalı
sarsılmalıyım
Özlemek
yanında olmak isteğidir
gülüşünü görmek biraz da
Hiç özlemedim seni

Saçlarına gül takmam
bir ırmak gibi akıtırım ovaya
soluğunla yanar
dudaklarımın bozkırı

Akkor halindeki ufuk
bakır bir tel gibi eriyip gider
kraterler ortasında kalırım


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:04 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de,
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir" denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı

CEREN GÖZLÜM

Unuttun mu diye sorma
Unutamam ceren gözlüm
Sitem edip gönül kırma
Dayanamam ceren gözlüm

Sen ufkuma doğan güneş
Sen gönlüme düşen ateş
Burcum bile burcuna eş
Ayrılamam ceren gözlüm

Bahtımdaki uğurumsun
Gönlümdeki gururumsun
Yarınımsın umudumsun
Unutamam ceren gözlüm

Seni yazdım hayatıma
Gönlümün her sayfasına
İnan senden başkasına
Sarılamam ceren gözlüm

Sen gözümde tüten duman
Sen vardığım en son liman
Sen Tanrı'mdan bir armağan
Unutamam ceren gözlüm

Islanırsa eğer gözün
Yüreğime çöker hüzün
Ne olursun gülsün yüzün
Dayanamam ceren gözlüm

Sen Yoktun

Hüzün vardı yine.
Sessizlik vardı.
İçimde eriyen bir duygu...
Ama çığlıklar yoktu...

Dualarım vardı,
Hep adının geçtiği...
Ağlayan gözlerim vardı.
Ama gücüm yoktu...

Yeni yüzler vardı.
Yeni sesler, soluklar...
Eskiye karşı özlem vardı.
Ama eski gülüşüm yoktu...

Dertlerimi anlattığım sigaram vardı,
Yaşamama destek veren.
Arkadaşları vardı, sevdiklerim,
Ama sen, en sevdiğim yoktu...

Ölüm Bile

Ölüm bile geç kaldıktan sonra
Bütün ilkleri sona bırakmanın belki de tam zamanı
Ben her şey bir ırmaktır sanırdım
Bunun için günlükler tutmaya kalktım
Ve tarihleri karıştırdım nasıl da

Aldım şapkamı gidiyorum şimdi
İniyorum kentin çekirdeğine
kendime yeni dalgınlıklar buldum son günlerde
Dev yapılar ufuk çizgisinin önünde birer parmaklık gibi
Kırmaya kalksam çocuklar uyanacak
Ben odama döneyim en iyisi

Öyleyse nice yağmur
Niye bir kız saçı gibi sokaklarda
Aynaya baksam kalbim görünür
Aklımda gitgide büyüyen yara
Bir ağacın en uzak dalı gibi sessizce çürür
Ölüm, evet ölüm bile geç kaldıktan sonra


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:05 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Ben sana git diyemem

Yanımda ol dedikçe
Duydukça yüreğimde
Uygarlık kargaşasını aşıp
Sevimli kasabalar halinde
Denizini,
Olta iplerini
Ve çekingen bedenini
Alarak geliyorsun

Ben sana git diyemem
Ayaklarına gölgelerimi asıp
Saçlarına vurgunca dokunan
Güneş ışıklarına
Demir döküp
Dudakların kadar ateş içinde
Kalıncaya kadar bedenim;
Kış mevsimi de başlayıp
Donmayınca balıklar
Ben sana git diyemem

Ben Hüzün Denizinin Ortasında Bir Ada

Yalnızlığı bilirim anlatmana gerek yok
Toplasan da çıkarsan da sonunda tek kalırsın
Gece soğuk, gece sessiz, şafağa saatler kala
Ben hüzün denizinin ortasında bir ada.

Hasret nedir bilirim tarifine gerek yok
Paylaşmayı tattığım saatler yetmez bana
Yaşanmış geçmişimi taşıyorken yarınlara
Ben hüzün denizinin ortasında bir ada.

Sevgi nedir bilirim yaşamama gerek yok
Aşk taşar gözlerimden karışır yağmurlara
Umudumu haykırırken yüksek uçan kuşlara
Ben hüzün denizinin ortasında bir ada

SENSİZ

Yağmurun tadı yok sensiz
Ne kış ne bahar
Mehtap bile inek gibi bakar
Mavi bir boşluk deniz.
Tadı kalmadı şarkıların
İçki kadehi soğuk
Dün , bugün , yarın
Manasız donuk
Sen olsaydın eğer
Seninle gelseydi yağmur
Kar , tipi , çamur
Koymazdı bu kadar .
Mehtap göz kırpardı tatlı tatlı
Zeki ve çapkın
Ses ve ışık dolardı deniz
Dalgalar cana yakın .
Varsın bağırsın sarhoşlar , satıcılar
Kar kış kıyamet kopsun
Bahar canı isterse olsun
Akşam da olmayaydı sabahta
Beraberdik sevapta , beraberdik günahta
Yağmurun tadı yok sensiz
Ne kış ne bahar
Mehtap bile inek gibi bakar ,
Mavi bir boşluk deniz ...

ÇOK UZAKLARDAN SANA

Gün gelecek tek kalacaksın...
Birkaç mısra doldururken...
Birden gözlerin dolacak amansız...
Aynanın karşısındaki yüz utanacak senden.
Işte o zaman,
Hayata en büyük mücadeleni vereceksin.
Her çırpınışta yavaş yavaş dibe doğru ineceksin.
Göreceksin,
Vicdanın yureğini saracak, inleyeceksin.
Içtiğim her sigara,
Duman duman haykıracak beni sana.
Sana verdiğim kara gül mutlaka anlatacaktır beni sana
Ve vakit geçtikçe gözlerin iflaz edecek.
Birden bir huzur dolacak içine
Süzülürcesine yükseldiğini hissedeceksin.
Minik bir tebessüm gülü açacak yüzünde.
Sevineceksin.
Aniden gözünü açıp göreceksin
Yanımdasın, cennettesin.


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:05 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Aşk Çiçeği

Bir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bür tutam serinlik, bir yürekte buğulanan sıcaklık . Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların bahar sevinci. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli. Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı.

Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlar, ovalar, denizler, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar, ağaçlar, çiçekler, kelebekler, cerenler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk aşk fışkırır. Alıp götürür duygularımızı dağların ötesine serin serin esen rüzgarlar...

Bu dağların sevda türküsüsün sen, denizlerin mavisi, bulutların beyazı. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde. Ben sonbaharın yorgun, yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara. Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi hilesiz ve içli.

Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz. Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzğarların soluğu, güneşin dostluğusun. Umut, aşk ve alın terisin akalınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin. Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.

Acılar içinde de olsa yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, denizleri, kuşları, ormanları, umudu, sevinci, güneşi, çocukları. En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.

Kar türküleri kederlidir gülüm, kar türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara Bir gülü büyütmek kadar zor ve güzel, seni düşlemek dağların ötesinde. Seni dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde, namusumun akında taşıdım hep.
Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum . İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır yüreğim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.
Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür

gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm

gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm

gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm

Hüzünlü Geceler

İsmini andım hüzünlü gecelerde
Senden uzak gözlerim ıslak hüzünlü
Dudaklarımda binlerce seranat
Sinemde yalvarış dillerimde yakarış
Ayaklarımda pranga ellerimde kelepçe
Kalemlerimde sana yazılmış dilekçe

İsmini andım hüzünlü gecelerde
Nağmeye bürünmüş hasretinden
Bir mehtap gecesinin şevkinde dururken
Küllenen acılar savruldu yeniden
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Tatlı bir yorgunluk sarar yeniden
Tatlı bir hüzün sarar yeniden
Acı gülümsemeler dudaklarda yeniden
Bir meltem bir esinti bir fısıltı derinden
İsmini andım hüzünlü gecelerde

İsmini andım hüzünlü gecelerde
hüzzam bir ayrılık şarkısı mırıldanırken
Yalnızlık acı elem keder geriye kalan
Sadece sadece bir elveda kısacık
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Çaresiz umutsuz gözyaşları
Söyler misin gözbebeğim
Söyler misin birtanem
Ayrılık acısı ve hüzün
Neden arkanda bırakılmış
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Senden ayrı saatler gün günler yıl
Yıllar mevsim mevsimler asır
Hasretinden şiirler mısra mısra
Dokusu gözyaşı ilmeği hüzün
Kafiyesi ızdırap hecesi hüzün-efza
İsmini andım hüzünlü gecelerde

İsmini andım hüzünlü gecelerde
Senden uzak gözlerim ıslak hüzünlü
Dudaklarımda binlerce seranat
Sinemde yalvarış dillerimde yakarış
Ayaklarımda pranga ellerimde kelepçe
Kalemlerimde sana yazılmış dilekçe

İsmini andım hüzünlü gecelerde
Nağmeye bürünmüş hasretinden
Bir mehtap gecesinin şevkinde dururken
Küllenen acılar savruldu yeniden
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Tatlı bir yorgunluk sarar yeniden
Tatlı bir hüzün sarar yeniden
Acı gülümsemeler dudaklarda yeniden
Bir meltem bir esinti bir fısıltı derinden
İsmini andım hüzünlü gecelerde

İsmini andım hüzünlü gecelerde
hüzzam bir ayrılık şarkısı mırıldanırken
Yalnızlık acı elem keder geriye kalan
Sadece sadece bir elveda kısacık
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Çaresiz umutsuz gözyaşları
Söyler misin gözbebeğim
Söyler misin birtanem
Ayrılık acısı ve hüzün
Neden arkanda bırakılmış
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Senden ayrı saatler gün günler yıl
Yıllar mevsim mevsimler asır
Hasretinden şiirler mısra mısra
Dokusu gözyaşı ilmeği hüzün
Kafiyesi ızdırap hecesi hüzün-efza
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Yüzlerce mektup yazdım sana sevgili. Binlerce satır döktüm ayaklarının altına. Her bir sözcüğünde derdim sana olan sevgimi; her bir satırında kümeledim sana hasretimi... Yüreğimin en kuytusunda sakladım her birini, hatıraların kollarında. Bilmedin, duymadın, görmedin.

Ay karanlık bu gece. Soluğu kesilmiş yıldızların, nefesi yok bulutların. Tüm dünya durmuş, zaman durmuş. Tüm ağaçlar kulak vermiş sevgime. Sokaklar beni dinliyor sessizlikte... Sensizlikte...
Mısralarım daldı yine hayallere, bir mektup düştü yüreğime.
'Özledim' dedi kalemim, yazdı ellerim.

'Özledim, sevgili,
Kumral perçemlerini özledim...
Saçlarının alnımı usulca öpüşünü
Derin çizgilerin altında çakan gözlerini
Bakışlarındaki ela gölgeleri özledim;
Hüzünlü ve yorgun...'

İlkyaz güneşleri savruldu belleğimde. Ada vapurlarının saatleri karıştı sözlerimde. Son anda yakaladım baharı ela gözlerinde. Tuttum ellerinden sevginin, sımsıkı tuttum. Bırakmadım, kapsın martılar düşlerimizi. Bırakmadım, aynalar yok etsin yüzlerimizi.
'Hala dudaklarımın kenarında bir gülümseme yapışıp kalmış bugünden yadigar' dedi sesin.
'Özledim' dedi kalemim, çırpındı kirpiklerim.

'Özledim, sigara kokan sesini;
Gönlümü sevgiyle sarmalayan ılık nefesini
Nisan yağmuru gülümsemeni özledim...
Sonbaharda yaşattığın ilkyaz güneşini
Kavuşmalarımızı özledim;
Gecenin sabahla buluşması gibi
Doyumsuz ve dingin...'

Hasretin yaktı Ada'yı, yaz günlerinde. Bekledi bakışlarım bir nefesini, bir sesini. Merak etti; neredesin, kiminlesin? Hatırlar mısın seni anan dizeleri? Hatırlar mısın ellerimin yumuşaklığını, gözlerimin sıcaklığını, saçlarımın Ada rüzgarında dalgalanışını? Sana bakışımı hatırlar mısın? Unuttun mu yeminlerimizi? Benliğimizi kül eden o ateşi unuttun mu?
'Özledim' dedi kalemim, kavruldu yüreğim.

'Özledim, şimşekler yakan temasını
Delidolu sağanaklarda ıslanan arzularını
Aşkını haykırmanı özledim...
Ellerinin yüzümde iç çekişini özledim...
Sevgiye aç ve çılgın... '

Gün hazana uçtu göçmen kuşun kanadında. Kızardı yapraklar, uçuştu sarı meltemlerin ardı sıra. Dövdü poyrazlar Ada yamaçlarını. Koptu tufanlar, sarsıldı kıyılar kızgın dalgalarla. Kestaneler yuvarlandı ayaklar altında; sıkıldı sokak lambaları derin yalnızlıkla. Duyamadım soluğunu yanaklarımda. Kırıldım sırça misali, darıldım sana... Yokluğuna... Suskunluğuna.
Hüzünlü perçemlerin geldi aklıma, düştü yüreğime bir mektup daha.
'Özledim' dedi kalemim, eğildi gözlerim.

'Özledim, avuçlarımdaki yüreğini;
Hazan yaprakları misali boynu bükük...
Anıların kuytusuna saklanan vaatlerini
Gerçekleşmeyecek hayallerini
Hüzün dolu vedalarımızı özledim;
Çaresiz ve dalgın...'

Sonuncuyu yazdım az önce, kış kapıyı çalınca. Bavullarımı toplar gibi topladım senli anılarımı kucağımda. Her birini özenle katlayıp sakladım gönül bohçamda. Bir daha aklıma düşecekleri güne kadar yatırdım hislerimi uykuya... Anıların kollarında...
'Bitti' dedi kalemim, sustu dillerim...

'Alıp da gittiğin bir yudum sevgiyi,
Varlığını özledim...'

Özlem

Bir gece,
Gecede bir uyku..
Uykunun içinde ben...
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.

Uykunun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben...
Bir yere gidiyorum,
Delice...
aklımda sen.

Ben seni seviyorum,
Gizlice...
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.

Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir anda...
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık;
Uyuyorsun yanımda...
Güzelce.


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:05 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Bir deli özlem bu..

Özlüyorum seni,
Yalansız bir özlem bu
Dolansız, saf bir özlem.
Yeni doğan bir çoçuğun
Minicik elleri gibi
Yumuşak ve mazlum
bir özlem bu...

Gökyüzü kadar büyük
Senin kadar yüce
bir özlem bu...

Hasretten ağlayanan sevdalıların
Yıllarca kavuşamayanların
İki gün bile dayanılamayan
bir özlem bu...

Ne yapacağini bilmeyen
Telefonlar bekleyen
Ağlayan, isyan eden
Kendisini harap eden
bir özlem bu...

Yolda yürürken
Otobüslere dört gözle bakan
Belki, onu görürüm diye
Kıpır kıpır yerinde duramayan
Salak salak, bos bos gezinen
Seni arayan bir özlem bu.

Bulutlara baktığında bile
Sanki seni göreceğini sanan
Orda olmadiğını bilen
Ama yinede şansını deneyen
bir deli özlem bu...

Yani güzelim,
Bir kalpsizi bile,
Ağlatabilecek,
bir deli özlem bu...

Martı Çığlıklarına Kurdum Saatimi

Kaç yağmur yağdı sen gittiğinden beri
Kaç gecelerde ateş böcekleri cayır cayır yandı
Haberin var mı kaç insan kırıldı sayende
Kaç düşmanım oldu
Kaç kaçabildiğin kadar kaç kere kaçtım kaçmaktan
Kaç kere bıktım rüyamda seninle olmaktan
Kaç kere kaç kere öldürdüm seni düşlerimde
Ama sen yaşıyorsun ve ben binlerce kez ölüyorum her gülüşünde

Yeter diyorum artık canıma tak etti
Unuttum diyorum artık sildim onu bitti
Tıpkı sen gibi bu hayaller de gitti

Sabahları martı çığlıklarına kurdum saatimi
Sekizi otuz geçe uyandırıyorlar beni
hani belki uyanamam diye
tam sekiz kırkbeşe ayarladım gemileri
ama biliyorum
bir sabah
ne martılar uyandırabilecek beni
ne de gemi düdükleri...

işte o zaman kız kulesini görmek için
Üsküdar’a gitmeme gerek kalmayacak
Ve de tutmak için ellerini
Gerek kalmayacak ellerimi uzatmama

Sırf seni görmek için rüyamda
Resminle uyumaya gerek kalmayacak

Sırf senin zalimliğinden
Şu yumruk kadar yüreğim alev alev yanmayacak...

Gözlerine bakmak için
Gerek kalmayacak denizlere bakmaya

Sözlerinin kulaklarımda yankılanmasını istediğimde
Gitmeyeceğim vadilere çıkmayacağım dağlara
Tıkmayacağım kendimi boş odalara

Bulutları getireceğim yanına
Tutuklu kalmayacaksın semaya bakakalmaya

Hiçbir zaman yalnız kalmak için kendimi kovmayacağım içimden
Hiçbir zaman pişman olmayacağım bu zor seçimden...

Sabahları martı çığlıklarına kurdum saatimi
Sekizi otuz geçe uyandırıyorlar beni
hani belki uyanamam diye
tam sekiz kırkbeşe ayarladım gemileri
ama biliyorum
bir sabah
ne martılar uyandırabilecek beni
ne de gemi düdükleri...
ne de yanıma gelen peri geri verecek son nefesimi...

İşte o anı bekliyorum ve çok yakın biliyorum
Usul usul geliyor ben de ona gidiyorum
Ancak ne o bana yaklaşıyor
Ne de ben ona yetişebiliyorum
Şimdi anlıyorum tüm bunların nedenini
Aç kulaklarını iyi dinle beni
Sanırım seviyorum seni...

Hayat Seninle Olmalı

Hayat ya seninle olmalı; ya da hiç olmamalı,
Akan damlalar sürekli olmalı
Damlalar ask denizi olup tasmalı
Aşk denizinde seninle yüzebilmeli
Uçan martılar şarkımızı söylemeli
Gökyüzü ikimize imrenmeli
Hayatı seninle yönlendirebilmeli
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Baharda açan çiçekler sen kokmalı
Seni yudum yudum koklayabilmeli
Sen bir gül olmalı
Suyun dürüstlük olmalı
Gübren aşk olmalı
Güneşin ben olmalı
Seni benden başka kimse koklamamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Gecenin ayazlarında rüzgar sen kokmalı
Yanan sigaram sen olmalı
Ciğerlerim seninle dolmalı
Nefesim seni arzulamalı
Gözlerim dumanından damlamalı
Ayaklarım ayazda seninle adımlamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Saçlarım seninle parlamalı
Gülüşün içimi ısıtmalı
Kalbim her an seninle heyacanlanmalı
Elllerim karanlıkta ellerini bulmalı
Dudaklarım alacakaranlıkta seni sormalı
Dillerim dillerini okşamalı
her gecemiz aşk olmalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Her yağmurda gökkuşağı olmalı
Gökkuşağına seninle bakmalı
Renklerini seninle saymalı
Her sayışımızda sayı tam olmalı
Eksik olursa kafaya takmamalı
Her an hayatı seninle yudumlamalı
Kırlarda seninle el ele çılgınca koşmalı
Gelincikler laleler kulaklarında olmalı
Onları senden kıskanmalı
Kelebekler beraber kanatlanıp uçmalı
Güldüğün zaman yüreğimde güller açmalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Sana olan bu sözlerim daima olmalı
Bizim sevgimiz sonsuzluk olmalı
Konuşmalarımız aşk kokmalı
Şiirlerimde sen olmalı
Gönlüm seninle dolup taşmalı
Ölüm sensiz olmamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı



SENİ ARIYORUM

Anlatacak nelerim var bir bilsen

İçimde ihtilaller kopmuş

Kendimi sürgüne verdim

Mutluluğum çoktan iflas etmiş

İtiraza hakkım yok biliyorum

Beni savunmak sana düştü

Seni arıyorum...

Yarım kalmış şiirlerim gibisin

Yaşanmamış çocukluğumsun anılarımda

Öylesine eksiğim sensiz

Öylesine sahipsiz

İşte bütün umutlara

Havlu attım, gidiyorum

İçimde geç kalmışlığın çaresizliği

Çocuklar gibi ağlıyorum

Ve gel gör ki, her damla gözyaşımda

Yine seni arıyorum...


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:05 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Nereye gidersin sevdiğim…
Hatırlamak için harcadığımızdan çok daha fazla çabayı unutmak için harcıyoruz herhalde.
Unutmak…
Çaresizlerin, fırtınalar arasında, bir gün oraya ulaşmanın düşünü kurdukları o acıklı sığınak.Hayatımıza girenleri ya da girmek için kapılarımızı zorlayanları silmek aklımızdan, onlar yokmuş gibi davranıp onlar yokmuş gibi yaşamak.
Geçmişi, o geçmişi yaşayan parçamızla birlikte çıkartıp atmak içimizden, atılan her parçayla birlikte içimizde bir boşluk kalacağını bilerek yapmak bunu.
Ya da yaşanacak birşeyler vaat edenleri, bir gün onları da unutmak zorunda kalacağımızı düşünerek, daha baştan unutmaya çalışmak, geçmiş gibi gelecekten de parçalar ayıklamak.
Geçmişimiz ve geleceğimizle bir kazı yerine çevirmek hayatımızı.
Nasıl bir öğüt vermeliyiz kendimize?
“Unut “ mu demeliyiz?
Sana zevk vermiş olanları ve zevk vaat edenleri unut.
Hiçbir zaman yekpare bir kıta olamayıp birbirine köprülerle bağlı yüzlerce, binlerce küçük adacıktan oluşan hayatın parçalarını birbirine iliştiren köprüleri yakmalı mıyız?
Hafızamızın en çok dönmek istediği, en çok özlediği adacığı mı, köprülerini yıkıp, hayat haritamızdan silmeliyiz?
Geçmişimizde en çok özlediğimiz mi en çok unutmaya çalıştığımız?
En unutulmaz olan mı en unutulmak istenen?
Ya da geleceğimizde en fazla zevk vaat eden mi, köprüsünün başında en uzun oyalanıp gözlerimizi kapayarak, belki ben gözlerimi açana kadar, ışıklarıyla beni çeken o adacık aklımın haritasından silinir diye beklediğimiz?
Hatırlamak için harcadığımız çabadan çok daha fazlasını unutmak için harcıyoruz.
Unutabiliyor musunuz bari?
Hayatınıza kazdığınız o çukurların etrafından dolaşıp geçebiliyor musunuz?
Bir zamanlar bütün dünyayı birbirine katan o şarkıyı dinlediğinizde, sorulan sorunun cevabını verebiliyor musunuz:
“Nereye gidersin sevdiğim, yatağında yalnızken? ”
Nerelere gidiyorsunuz yalnızken yatağınızda? En çok gitmek ve en çok kaçmak isteğiniz yere mi?
Geçmişte en yakınınız olmuş olan”şimdiki yabancıyı” ya da gelecekte en yakınınız olabilecek “şimdilik yabancıyı” hafızanızın derinliklerinden söküp uzak sürgünlere gönderdiğinizde onunla birlikte giden birşeyler olmuyor mu?
Her “unutuş” bir “eksiliş” gibi gelmiyor mu size?
Unuturken eksilmiyor musunuz?
Ve korkmuyor musunuz, sımsıkı kapadığınızı sandığınız o sürgün kapıları bir gün aniden açılıverecek, sürgünleriniz, “nerelere gittiğinizi”hiç söyleyemeyeceğiniz yalnız yataklarınıza gülümseyerek geliverecekler diye?
Ansızın geliveren bir zarftan çıkan Haydar Ergülen’in yanına mavi çarpı atılmış şiirindeki mısralardan haberdar mısınız:
“Gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır”
Acıyor mu gözleriniz, göze alamadığınız yakınlıklardan?
Geçmişe ya da geleceğe doğru uzanan kaç köprü yaktınız bugüne dek; hayatınızın haritasını çizerken kendi ellerinizle, sevgiyle, gülümseyişle, sevişmeyle denizlerinize kondurduğunuz kaç adanın, unutuluşun depremleriyle suların derinliğine battığına tanıklık ettiniz?
Kaç adayı batırmak için kaç deprem yarattınız, bir adanın üstünü kapatsın diye depremlerinizle yükselttiğiniz o dalgalar, o adayla birlikte daha başka neler yuttu sizden?
Yıllar sonra bütün bu depremleri yarattığınız için affedebilecek misiniz kendinizi?
“ ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak”
Acıyor mu gözleriniz?
Gözlerinizi bağışlayacak “öbür” gözleri aramıyor musunuz?
Unutulanlar arasında en zor unutulanı olan o gözleri aramıyor musunuz?
Kim bağışlayacak gözlerinizi, kim bağışlayacak?
Kim bağışlayacak bu unutuşları?
“sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim”
Hatırlamak için harcadığımız çabadan çok daha fazlasını unutmak için harcıyoruz
Bize zevk verenleri ya da zevk vaat edenleri unutmak, onları aklımızın haritasından silmek için.
Unutuyoruz, her unutuşta biraz daha eksilerek.En hatırlanacak olanları unutmak derin sürgün yaraları açıyor içimizde.
Ve biri soruyor bize şarkılar söyleyerek: ”
“Nereye gidersin sevdiğim, yatağında yalnızken”
Geçmiş köprüleri yakıyor, geleceğe uzanan köprülerin başında, o gelecek de kaybolsun diye bekliyoruz, geçmişi unuttuğumuz gibi geleceği de unutmaya çalışıyoruz.
Zevk veren ve zevk vaat eden her şeyi unutmak için çabalayıp duruyoruz.
Gözlerimiz unutmaktan ve ayrılıktan acıyor.
“biri hepimizle göz göze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde.”
Bu sessizliği kim bıraktı size?
Gözleriniz birbirine değmiyorsa gecenin iki şehrinde bunun suçu kimde, neden değmiyor gözleriniz?
Neden tek sözcük bile yok o konuşkan gözlerde?
Geçmiş… Olan her şeyi biliyor ve unutmak için kıvranarak unutuyorsunuz.
Gelecek… Olacak her şeyi tahmin ediyor ve kıvranarak unutmaya uğraşıyorsunuz.
İki ucunu birden yıkıyorsunuz köprünüzün.Nereye gider bu köprüler, kendi eksilmişliklerinizden başka?
Ve sen nereye gidersin sevdiğim, yatağında yalnızken?
“İki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin.”
Belki de hatırladıklarımızdan ziyade unuttuklarımızı taşıyoruz şehirlerden şehirlere, ”göze alamadığımız bir şehir” yerine her şehirde, yalnız yatağımıza yattığımızda unuttuklarımıza gidiyoruz.
Hatırlamak için harcadığımızdan daha fazlasını unutmak için harcıyoruz.
Ve bir şehirde unuttuklarımızı her şehirde hatırlıyoruz.
Yekpare bir kıta değil çünkü hayat, adacıklardan oluşmuş dantelli bir harita ve unutmayla hatırlamanın med cezirlerinde, silindiğini sandığımız bir ada birden çıkıveriyor ortaya.Her şehirde çıkıyor.
Unutmaya çalıştıklarınız zevk verdi çünkü, unutmaya çalıştıklarınız zevk vaat etti çünkü size.
Unutmak, yaşanmış ve yaşanacak olanları yok etmek, silmek, haritanızı derin boşluklara koyu lacivert noktalara boyamak ve eksilmek istiyorsunuz.
Unuttukça eksiliyorsunuz.
Eksiliyorsunuz, ama unutabiliyor musunuz?
Gözleriniz acımıyor mu gerçekten?
Gözlerinizi bağışlayabildiniz mi?
Peki şu şarkıyı dinliyor musunuz?
“Nerelere gidersin sevdiğim, yalnızken yatağında? ”

Özlediğin Gidip Göremediğindir

Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
..........

..ÖzLedim Seni..

özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....

BEN AŞKIMI BEKLERKEN

Genç kız her gün olduğu gibi o günde yolunda giderken düşünceliydi. Zaten uzun zamandır bu halinden kurtulamamıştı. Düşüncelerinde hep onun gözleri vardı aklında onun gülüşü ve konuştukları her kelime tekrar tekrar çınlıyordu. Gözleri baktığı her kişiyi o diye görüyordu yani aklı oyun oynuyordu hiç oynamadığı kadar. Yürürken sadece yaşamak için yaşadığını fark etti. Onsuz geçen her günü onu daha da karamsar yapıyordu, daha çok ızdırap veriyordu, acı çekiyordu. İnsanları, yaşamayı, mutluluğu, gülmeyi hep onunla özdeştirip sadece onunla var olduğunu düşünüyordu. O gün yine her zamanki gibi köprünün üstünden geçiyordu. ?Ah bir dili olsa da konuşsa? acıyla yürüdüğü her adımda içindekileri anlatabilseydi.
Kalbinde acıdan başka bir şeyi olmayan bu genç kızın hüzünlerini anlatabilseydi. Her adımda nasıl ağır ağır yürümek bile içinden gelmeden nasılda zorla yürüdüğünü. Bir zamanlar sevdiği bir insan olduğunu onun yanında mutluluktan havalara uçarak yürümelerini, onun gözlerinde bir cenneti var ettiğini, her kelimesinde bir çocuğun konuşması gibi heyecan ve coşkuyu yakalamasını, büyük bir aşkla ona sarılmasını...

Şimdi ise o firari sevgilinin yasını tutuyordu kalbi, daha ne kadar dayanabileceğini bilmeden. Rüzgar saçlarını okşarcasına ılık ılık esiyordu. Saçları çok güzeldi uzundu, rüzgarda dağılıyordu. Gözleri dünyanın en hüzünlü gözlerini taşıyordu, sanki her an bir yağmur tanesi düşecekmiş gibi bakışları manasızdı. Sadece yaşamak için yaşıyordu. Kendi kendine hep sorguluyordu hayatı. Neden doğdum? Neden ben varım? Neden onu sevdim? diye. Keşkeler aklının her köşesinde uçuşuyordu. Keşke doğmasaydım, keşke var olmasaydım, keşke hiç aşık olmasaydım...

Bazen denize bakardı köprünün üstünden, deniz ona huzur veriyordu. O engin mavilik büyük bir yalnızlık ve özgürlüktü onun için. Denizin güzelliği başka hiçbir güzelliğe benzemiyordu. Geceleri de ayın denize vurduğu yakamozları görüp aşkını hatırlardı. Tıpkı bizim gibi ! tıpkı bizim gibi kavuşamayan iki aşık misali diye düşünürdü. Kavuşamayan iki aşığa benzetirdi onları da. El ele yürüyen iki aşık görse kalbindeki ateşin bedenini yaktığını hisseder, içinden büyük bir ah geçirirdi. Hiçbir şey elinde değildi artık.

Oysa eskiden öylemiydi? Hayatı sever, insanları, yaşamayı, kendini kısacası her şeyi severdi. Aynaya baktığı zaman gözleriyle göz göze gelmek istemezdi. Çünkü kendi gözlerinde bile onu gördüğünü düşünürdü. Sır doluydu bakışları, acı dolu, umutsuzluk ve özlem dolu. Televizyondaki veya radyodaki bütün hüzünlü şarkılar sanki onun için yazılmıştı. Onları dinlerken hem acı çekiyor hem de bu acıdan değişik bir haz duyuyordu. Gönüllüydü sanki bunları yaşarken. Bir yerde güzel bir yazı bulduğunda hem ağlar hem de sonuna kadar okurdu. Artık kimse ile konuşmuyor, sadece okuyordu. Çok şey öğrenmişti o gittiğinden beri. Kendini avutmak için anlamlı veya anlamsız her şeyi okuyup dinler olmuştu, ama büyük bir sessizlikle. Sağır ve dilsiz gibi sadece yaşayarak. Içinden gelmiyordu biriyle konuşmak, içinden gelmiyordu mutluluk hakkında konuşmak...

Onu düşündüğü zamanlar dayanılmaz acılar çekiyordu. Onu unutmam lazım ne olursa olsun onu unutmam lazım diye geçiriyordu aklından. Onun sevmediğim yönlerini, beni nasıl kırdığını , onun yüzünden hayatımın dayanılmaz olduğunu düşünürsem belki onu unuturum diyordu... Ama ne var ki ne zaman onu düşünse onun hakkında tek bir kötü şey gelmiyordu aklına. Hep güzel geliyordu halâ güzel hayali. Küçücük bir evi vardı. Gecekondu sayılacak kadar küçük ama içinde huzur olan bir ev. Evin bir köşesinde duran sehpanın üstündeki balıkları en çok sevdiği bölümdü onun için. O balıklara gözü gibi bakardı önceleri. Şimdi ise bakımsızlıktan tek tek ölmüşlerdi. Yani onlarda bırakmıştı o yalnızlığında büsbütün. Evde kalabalık olmayacak kadar az kişi vardı. Bir annesi, bir babası, bir de küçük kardeşi. Onlar bile teselli olamıyordu yaşadıklarına. Aşk hem çok güzel bir o kadar da acı geliyordu ona. Ama yaşadıkları ona yetiyordu, hayaller kuruyordu. Belki bir gün, belki bir gün diyerek...

Yine her sabah olduğu gibi işe gitti, çıkışta o köprünün üzerindeydi ama bugün farklı olan bir şey vardı onun için kendini uzun zamandır hiç bu kadar huzurlu hissetmemişti. Bir karar vermişti artık, belki iyi belki kötü. O güzel saçları rüzgarda savrulurken sanki her şeye son kez bakar gibi özlemle bakıyordu. Bugün yürümüyordu o köprüde. Sadece durmuş denize bakıyordu, o çok sevdiği denize. Umutlarını, özlemlerini, hayallerini düşünerek. ..

Kalabalık bir grup insan başına toplanmıştı genç kızın. Yarım yamalak aralayabildiği gözleriyle hayal görüyorum sandı. Vah zavallı kız, neden yaptı? acaba, kim bilir ne derdi vardı? diyen kalabalığın sesleri yavaş yavaş uzaklaşıyordu kendinden. Sonunda o çok sevdiği denize, özgürlüğüne kavuşmuştu...


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:05 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Hayat Seninle Olmalı

Hayat ya seninle olmalı; ya da hiç olmamalı,
Akan damlalar sürekli olmalı
Damlalar ask denizi olup tasmalı
Aşk denizinde seninle yüzebilmeli
Uçan martılar şarkımızı söylemeli
Gökyüzü ikimize imrenmeli
Hayatı seninle yönlendirebilmeli
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Baharda açan çiçekler sen kokmalı
Seni yudum yudum koklayabilmeli
Sen bir gül olmalı
Suyun dürüstlük olmalı
Gübren aşk olmalı
Güneşin ben olmalı
Seni benden başka kimse koklamamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Gecenin ayazlarında rüzgar sen kokmalı
Yanan sigaram sen olmalı
Ciğerlerim seninle dolmalı
Nefesim seni arzulamalı
Gözlerim dumanından damlamalı
Ayaklarım ayazda seninle adımlamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Saçlarım seninle parlamalı
Gülüşün içimi ısıtmalı
Kalbim her an seninle heyacanlanmalı
Elllerim karanlıkta ellerini bulmalı
Dudaklarım alacakaranlıkta seni sormalı
Dillerim dillerini okşamalı
her gecemiz aşk olmalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Her yağmurda gökkuşağı olmalı
Gökkuşağına seninle bakmalı
Renklerini seninle saymalı
Her sayışımızda sayı tam olmalı
Eksik olursa kafaya takmamalı
Her an hayatı seninle yudumlamalı
Kırlarda seninle el ele çılgınca koşmalı
Gelincikler laleler kulaklarında olmalı
Onları senden kıskanmalı
Kelebekler beraber kanatlanıp uçmalı
Güldüğün zaman yüreğimde güller açmalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Sana olan bu sözlerim daima olmalı
Bizim sevgimiz sonsuzluk olmalı
Konuşmalarımız aşk kokmalı
Şiirlerimde sen olmalı
Gönlüm seninle dolup taşmalı
Ölüm sensiz olmamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı

Özledim

Geceleri uykumu bölmedin sen.
Bu bir itiraftır.
Ben böldüm seninkini istemeden.
Ansızın uyandığımda, kendiliğimden
Gözlerinden öptüm seni.
Bilerek değdirdim gözyaşlarımı yanaklarına.
Açtın gözlerini, göremedin beni.
O bomboş odada hissettiysen eğer,
Sakın yanlış anlama beni.
Kötü bir niyetim yok benim
Sadece gözlerini özledim.
Şarkı söyledim bağıra bağıra.
Duyup da sesimi katıl diye bana.
Nasıl kıydım bilmem uykusuzluğuna
Ama kötü bir niyetim yoktu benim
Sadece sesini özledim.
Kalp atışlarını dinledim elimle.
Saçlarını sevdim.
Öptüm ellerinden.
Hatta biraz da silkeledim.
Ama kötü bir niyetim yoktu ki benim,
Sadece tenini özledim.
Bazı gecelerde
Konuştum kendi kendime.
Eskilerden söz ettim.
Soru sordum, cevap verdim.
Kızma ama seninle kavga da ettim.
Kötü bir niyetim yoktu ki benim,
İnan ilgini, inan sevgini
Bil ki aşkını çook özledim.
Özledim

Geceleri uykumu bölmedin sen.
Bu bir itiraftır.
Ben böldüm seninkini istemeden.
Ansızın uyandığımda, kendiliğimden
Gözlerinden öptüm seni.
Bilerek değdirdim gözyaşlarımı yanaklarına.
Açtın gözlerini, göremedin beni.
O bomboş odada hissettiysen eğer,
Sakın yanlış anlama beni.
Kötü bir niyetim yok benim
Sadece gözlerini özledim.
Şarkı söyledim bağıra bağıra.
Duyup da sesimi katıl diye bana.
Nasıl kıydım bilmem uykusuzluğuna
Ama kötü bir niyetim yoktu benim
Sadece sesini özledim.
Kalp atışlarını dinledim elimle.
Saçlarını sevdim.
Öptüm ellerinden.
Hatta biraz da silkeledim.
Ama kötü bir niyetim yoktu ki benim,
Sadece tenini özledim.
Bazı gecelerde
Konuştum kendi kendime.
Eskilerden söz ettim.
Soru sordum, cevap verdim.
Kızma ama seninle kavga da ettim.
Kötü bir niyetim yoktu ki benim,
İnan ilgini, inan sevgini
Bil ki aşkını çook özledim.

Özlemi Arıyorum

Benim adım Emin şu an vatani görevimi yapıyorum. Hikayem 3 yıl önce Cumhuriyetin 75. yıl kutlamalarında başladı. Bursa’ da kutlamalar çerçevesinde ibrahim Tatlıses ve Grup Laçin konseri vardı. Bende konserdeydim. Arkamda çok güzel benim gibi uzun boylu bir kız vardı. Onunla tanıştık adı Özlem’di. O akşam epeyce gezdikten sonra onu evine bıraktım ve telefon numaramı verdim. Beni aradı ve buluşmak istedi. Buluşup bir kulübe gittik. Dans ettik, konuştuk. Akşama doğru evine bırakırken elini tuttum. Oda etkilenmişti bana telefon numarasını verdi. Ve zaman geçtikçe aramızdaki aşk dahada alevlendi.
Niyetim ciddiydi. Konuyu aileme açtım. Ancak ailem Özlem’i istemedi. Büyük kavgalar sonucu evden ayrıldım. Sokaklarda bir marangozhane de yatmaya başladım. Bu durum üç ay sürdü. Babam beni eve almadı. Özlem de bu durumu babasına anlattı. Özlem’in babası beni yattığım marangozhaneden aldı evine götürdü. Her şeyi ona anlattım. Üzülme oğlum her şeyin bir çaresi vardır dedi. O gün Özlem ‘ler de kaldım.
Ertesi gün özlemin babasıyla benim babama gittik. Ama babam bizi kovdu. Özlem’in babası Ramazan Bey bunun üzerine ‘’Bundan sonra sen de benim evladımsın. Artık bizde kalırsın. Kızımla da evlendiririm evlendireceğim dedi.
Artık onlarda kalıyordum. 1 ay sonra nişan yaptık. Ancak Özlem’in dayısının oğlu Emrullah, bu ilişkiyi çekemiyordu. Çünkü Özlem de gözğ vardı. Bana sürekli tehditler savuruyordu. Emrullah ve iki arkadaşı bir gün yolumu kesti. Beni acımasızca dövüyorlardı. Bir fırsatını bulup kaçtım ama ardımdan silahla ateş etti. Bir kurşun sırtıma saplandı. Ben yere düşünce yanıma geldi ve kurşunu bittiği için ateş edemeyince bıçağını çekip sırtıma sapladı.
Ama öldürmeyen Allah öldürmüyor. Ben hastanede iken Emrulah Özlem’i kaçırdı ve 15 gün boyunca nişanlıma tecavüz etti. Sonra Özlem’i eve yolladı. Özlem babasına her şeyi anlatınca babası utancından her şeyi toplamış ve başka bir yere taşınmış.
Bu arada benim başka bir arkadaşım, gidip Emrullah’ı bulmuş ve bıçaklayarak öldürdükten sonra polise teslim olmuş. Ben 3 ay sonra hastaneden çıktım. Öğrendim ki Özlem artık bana layık olmadığını düşündüğü için 29 yaşında evlenmiş boşanmış 2 çocuk sahibi bir adamla evlenmiş. Her yerde aradım ama bulamadım. Bu arada bana babam kadar yakın olan bir insan beni Fatma adında bir kızla nişanladı. Fatma’ya özlemi sevdiğimi söyledim ama Fatma ben senin her şeyine razıyım dedi.
3 yıldır bir saniye bile Özlem’i aklımdan çıkaramadım. Özlem’i kabul etmeye hazırım. Bir bulsam ah bir bulsam...

Şimdi git

Şimdi git..
Say ki, seninle içinden sevda geçen
bir türkü söylemedik..
Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini
beraber ezberlemedik..
Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta
bir süre beraber beklemedik..
Sen git..
Ben gelemem bu yürekle..
Ya da kal..
Eylül yağmurlarını bekle..

Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Saçlarıma ak düşmemiş halimle..
Sen yaşlardayken..
Onsekizimde, yirmimde..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle..
Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Aşksız geçen onca yılı yakacağım..
Sevda alevinde kendi ellerimle...

Şimdi git..
Say ki, seninle sahildeki çardakta
hiç dondurma yemedik..
Say ki, oturup konuştuğun
yaşlı ve yabancı bir adamdı..
Ve sevdadan hiç söz etmedik..
Say ki, hiç gülmedik..
Aynı şeyleri sevmedik..
Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim..
Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..
Seninle gökkuşağının altından geçeceğim..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim..
Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak..
Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim..
Ben seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve bir gün ölürsem siyah gözlerinde öleceğim.....


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:05 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Her yağmur sen olursun yüreğimde
Her ıslandığımda içimdeki sokaklarını hüzün kaplar, sel basar
Ve ben ?
Ağlamalarım gözükmesin diye yağmurda buğulanır gözlerim
Zihnim boş bakışlarım öteleri soluklar
Ayrılığın boğazımda bin düğüm.
Gönlümde hazan iklimleri
Bir eylül sabahı gibi yalnızlığım.
Şimdi neden yaşıyorum bilemiyorum.
Sensizlik boğazıma geçmiş ip gibi
İçimde sızı..
Gözlerimde ayrılığın acıları
Yüzümde çizgileri
Titreyen ellerime sözüm geçmiyor artık
Titreyen kalbime teskin olamıyor hiçbir ümit şarkısı
Oysa hiçbir acıda kalbim bu kadar ağırlaşmamıştı
Hiç bu kadar koymamıştı
Sessizliğim çığlık olur okyanus ötesi sevdama
Yaslandığım yüreğin yok yüreğimde
Senden bana bir ızdırap kaldı ki tarifsiz
Zemheri bir fırtınaya gebe gelecek günlerim
Yaktığım resimlerin değil,kalbim
Yüreğim üşüyor,canım yanıyor
Ne yalan söyleyeyim sensizlik bana çok koyuyor.
Senden sonra?
İçimdeki ağaçlar yıkıldı
Yapraklar düştü
Anlıma acı diye ayrılık yazıldı.
Kapattı tüm baharlar kapılarını
Gönlüme kalın kalın kilitler düştü
Zaman sustu
Yaşananlar bir düştü
Kalemim ayırılıklara küstü
Senden sonra?

Gör Sevdiğim

Sök kalbimi yerinden bak içine, gör seni nasıl sevdiğimi,
Umutların tükendiği yerde, ben ölürüm sevdiğim.
Pencere ye çıkıpta bak dışarı, gör seni nasıl beklediğimi,
Hayellerin bittiği yerde, ben ölürüm gör sevdiğim.

Yelken açıpta gitsem uzaklara, kırılan kalbime derman arasam,
Kaybolan yıllarımın gelmesi için, umut verecek tabib arasam.
Umudu yoksa sonsuz aşkımın, bu sevgimi sinemde saklasam,
Kaderimin gülmediği yerde, ben ölürüm gör sevdiğim.

Bilmem bilirmisin, bu dünya hep acılarla dolu,
Bir gün gözler kapanınca, o zaman biter hayat yolu.
Sevipte alamazsa bir yiğit, aşkı uğrunda ölüm olur sonu,
Sevdanın bittiği yerde, ben ölürüm gör sevdiğim.

Aşık olan der ki, bu dünyanın bir gün sonu gelecek,
Buraya gelen unutmaki canım, bir gün mutlak ölecek.
Su vefalı gönlüm, unutmaki seni hep sevecek,
Kalbimin durduğu yerde, ben ölürüm gör sevdiğim.

BİTMESİN BU ÖZLEM

Ey sevgili gelme, bitmesin bu özlem
Karanlığıma doğacaksan istemem mehtap kal
Dokunma,kalsın dudaklarım öylesine çatlak
Yağacaksan yangınıma yağma,orada kal.

Yansın,yansın bu gönül kavrulsun
Yağmur yüklü bulutta olsan gelme
İsterse külümü meltemler savursun
Ey sevgili gelme,bitmesin bu özlem.

Gül bahçelerinde yağmuru bekledim
Yağmur sonrası toprak kokusu gibisin
Nefes nefes ciğerlerime ekledim
Ey sevgili gelme,bitmesin bu özlem

Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa.
Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi
en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum.
Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...

Bir el istiyorum başımda...
Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın
yalnızlığımı tılsımıyla... Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma
yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.

Bir göz istiyorum gözlerimde...
Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hâlâ arkalarda kalmış
ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı
eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma,
yolum olsun yordamım olsun istiyorum...

Bir omuz istiyorum...
Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim
hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz istiyorum.
Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...
İçimi huzur kaplasın istiyorum, hiç konuşmadan saatlerce
orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...

Biliyorum, ne de çok sey istiyorum...
Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.

Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu,
aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.

Ama yine de seni çok özlüyorum,
yine de çok üşüyorum, ve yine de seni istiyorum...

Ben, hüzünlerime geri dönüyorum...

SENİ SEVİYORUM

Ne güzel şey; SENİ SEVİYORUM demek
Sevdiğini söyleyebilmek ne güzel...
Her baharda, gece-gündüz
Her saniye
SENİ SEVİYORUM!
SENİ SEVİYORUM!
SEVİYORUM SENİ!
Diyebilmek ne güzel...

Çünküsü yok, nedeni yok sevmenin
Zamanı hiç yok,
Dakikalar zaman üstü...
Utangaç bir gecenin kucağında
Yağmurlar vuruyor pencereme,
Aşkın vuruyor kalbimin kıyılarına
Gecenin bu çıldırtan yalnızlığında
Aşkın ayak seslerini duyuyorum yüreğimde
Ve hasretini içimde,
SENİ SEVİYORUM!

Sesini duymak istiyorum uyumadan önce
Sabahlara kadar konuşmak,
Hiç kapatmamak telefonu...
Aynı düşlere uyumak sonra
Ve uyanmak aynı güneşe
SENİ SEVİYORUM!

Daha bir güzelleştim son günlerde,
Gözlerimin içi parlıyor,
Kabına sığdıramıyorum aşkı.
Gülmek geliyor içimden,
Sokaklarda koşar adım yürümek,
Tanıdık, tanımadık herkese selam vermek,
Merhaba ülkemin güzel insanları,
Hepinize, hepinize merhaba
SİZİ de SEVİYORUM!

Yağmuru, denizi, kokusunu toprağımın
Gök mavisinde güvercinleri, martıları.
Dağ eteklerinde gelincikleri seviyorum ateş kırmızısı
Bindallılarıyla köy kızlarını
Ve elleri hamur kokan anaları
Hepsini sende seviyorum
SENİ SEVİYORUM!

Senin sevdiğin gibi topluyorum saçlarımı,
Siyah kazağımı daha çok yakıştırıyorum kendime
Ve daha çok seviyorum limonlu çayı...
Senin sevdiğin her şeyi seviyorum
Türkülerini memleketin,
feneri, kara kartalı senin için,
Davamızı ve şiiri sende seviyorum.
SENİ SEVİYORUM!

İyi ki doğdun iyi ki varsın.
Doğum günün kutlu olsun!
SENİ ÇOK SEVİYORUM!
SENİ ÇOK SEVİYORUM!
Yaşamaksa seni sevmek,
Ben hiç ölmedim...
SENİ SEVİYORUM!

♥ Beklemek güzeldir güzelim Dönecekse eger beklenen.... Özlemek güzeldir güzelim Özlüyorsa eger özlenen..

♥ Herzaman duyamadigimiz o toprak kokusu bu zamanda aranan gerçek sevgiler gibi yagmur arkasinda sakli olan toprak kokusu gibi ortaya çiksa keske...

♥ Özledigim ne sensin ne de bir baskasi... özledigim gerçekten hissetmeden bana "seni seviyorum" demeyecek biri..

♥ Hani insan aglamak ister, Gözlerinden yas gelmez ! Hani gülmek ister,yürekten gülmez! Hani birini bekler o hiç gelmez! Iste o zaman ölmek isterde ECEL gelmez!

SENİ ÖZLÜYORUM..

Seni ariyorum Bu sehrin bütün sokaklarina sinmis Sensizligin
Köse basindayim Avuçlarimda kirik Yalnizligim
Dökük pismanliklar Avuntusuz çikmazlara dogru yürüyorum
Bütün umutsuzluguma inat Yine seni ariyorum...
Dudaklarimda bildigin o islik Sokak lambalarina siginiyorum
Hafiften bir yagmur agliyor benimle
Bir deli rüzgar saçlarimda Yalnizliktan üsüyorum
Bulamayacagimi bile bile Yine seni ariyorum...
Anlatacak nelerim var bir bilsen Içimde
ihtilaller kopmus Kendime sürgüne verdim
Mutlulugum çoktan iflas etmis
Itiraza hakkim yok biliyorum
Beni savunmak sana düstü Seni ariyorum...
Yarim kalmis siirlerim gibisin
Yasanmamis çocuklugumsun anilarimda
Öylesine eksigim sensiz Öylesine sahipsiz
Iste bütün umutlara havlu attim gidiyorum
Içinde geç kalmisligin çaresizligi
Çocuklar gibi agliyorum Ve gel görkü her damla gözyasimda
Yine seni ariyorum...

HASRET RÜZGARLARI

Hasret rüzgarlari çok erken esti
Savrulduk sevgilim dertlerden yana
Zamansiz dökülen yapraklar gibi
Ayrildik sevgilim doymadim saNa..

Nasil baslamisti bak nasil bitti
En güzel duygular silindi gitti
Nasilda sevmistim bilirsin seni
Ayrildik sevgilim doymadim sana

O çocuk gülüsün aklimdan gitmez
Yalvarsam tanriya yazimi silmez
Bosalan kadehler teselli etmez
Ayrildik sevgilim DOYMADIM SANA...

frmacil sayfa 2iki




Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:06 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Özlüyorum

Sevgilim
Seher yellerini kuş seslerini özlüyorum
Ben seni özlüyorum
Tatlı bakışlarını ipek saçlarını
Bir saba rüzgarı diyorum
Alsa getirse seni yanıma yanı başıma
Ve bir özgürlük anıtı yapıversek
Bu güzel anı adına
Ben kurtulsam şu hayal esaretinden

Bir usanç çılgınlığına dönüştü güzelliğin
Saçların giyotinden daha keskin bir ölüm yolu
Kokun baldıran zehri oldu
Ama diyorum ve ellerimi açıp dua ediyorum
Şu güzel kuşlar ya da beyaz periler
Ya da şu bad-ı saba tutuverse ellerinden
Bir pamuk yumuşaklığıyla
Bırakıverse seni yanıma
Ve sen hep yanımda olsan
Ben kurtulsam hayal çirkefliğinden

Yine seher yellerine kuş seslerine dönsek
Beraber güz türküleri söylesek
Güneşin doğduğu yöne
Ve bir özgürlük anıtı yapıversek
Tutsak yüreklerimize

Artık gel sevgilim
Artık gel bıktım şu bekleyişten
Ya da Allah' ım ölümü gönder Azrail' le
Özgürlüğe susamışlığa kansam
Gönder Allah' ım ikinin birincisini
Kabul buyur günahkar kalbimin
Günahkar tövbesini
Kabul buyur Allah' ım ikinin birincisini

İmkansız Aşk

Gözyaşlarım,,,

Ne olur akmayın şimdi.

Zamansız gidişlere borcunuz var, biliyorum.

Ama yine de bekleyin.

...

Dudaklarım,,,

Söylemeyin onun adını ne olur.

Suskunluğu bozmaya, haykırmaya ihityacınız var, biliyorum.

Yine de konuşmayın.

...

Ellerim,,,

Aramayın artık onun ellerini ne olur.

Giderken yetmedi dokunmalar, sarılmalar yetmedi, biliyorum.

Bir kere daha dokunmayı,,, hayal etmeyin.

...

Gözlerim,,,

Gidenin arkasından yüreği parçalanırcasına bakan gözlerim,

Yanında olmadığını gör artık ne olur.

Son kez gördüğün sevdiğinin gözlerine, ellerine, dudaklarına, saçlarına, ulaşamadığın yüreğine bir kez daha dokunmayı özledin, biliyorum.

Ama yine de görmek istediklerinden vazgeç artık.

...

Yüreğim,,,

Onsuz yaşamayı bir türlü beceremeyen kırgın yüreğim.

Ne olur savaşma artık imkansız bir aşk için.

Kabul etsen de ayrılığı, ağladın, kırıldın, söz geçirmekte zorlandın, biliyorum.

Yine de,,,

Hoşçakal de artık, onunla yaşadığın herşeye.

biliyorum agliyorsun bir yerlerde
ben de agliyorum
kadere inat hala sana
derinlerimden can alan canimi aliyor
nasil unutabilirim ki seni
unutamam...
unutamam yas tutmus yüregim...

************************************************** ************

gölgen düser sarp aksamlarima
bir kadin agliyor içimde
bendeki bana çok uzaklarda
kapinda günlerim her gece
tutunamam
sendeki sana...

************************************************** ************

birileri agliyordu hesapsiz gidisime
annem agliyordu
senle süslenmis sokaklardan geçerken ben agli-yordum
ama olsun dedim ya bitanem andim olsunyazgima
atacagim seni ,silecegim gözlerimden

************************************************** ************

uzaklardasin biliyorum
gözlerim hala seni söylüyor
varligima issiz olsam da
gözlerim hala sen bakiyor
bugünlerde hiç bitmeyen bir sizi var içimde
ama bir tek gerçek var ki içim
askim hala seninle

************************************************** ************

yenildim sen çikmazinda vefasiz bir aska
simdi günahlarda adaklarim
söz geçer mi göz pinarlarima?
bir damla kalir askima inat
gözümün sen kenarinda...

************************************************** ************

sevdam Istanbul...kirik hayaller sehri...
uzaklara prangasin...
maum çocuk hüzünleri sarar yoksan beni..
yakacagim...yoksun sen...
geçtigin her yeri...

************************************************** ************

duvarlara gömdüm yalnizligimi hüzün aksamlarin-da...
yeminlyim döndügümde!..
yeminliyim sana!..
biliyorum sen de döneceksin!..
ama bulur musun bir ben daha?
yeminliyim...
günese çiktigimda aglatan askina...
yeminliyim!..
bir mahsun vedaya!

************************************************** ************

gitme ruhum...
sen yokken hicran düser bu sehre
gitme sevgim...
sen yokken tutsak düserim bu isyan gecesine
ölürüm...
sen yokken...

************************************************** ************

ket vurur sehir isiklari söz vermis bir aska..
bilmem,bilemem...
ferin aydinlatir mi içimi bir daha..
kaybolursun puslu rüyalarin ardinda
gurura yokus sevdalarda...

************************************************** ************

uyandik rüyamizin en güzel yerinde
simdi gözlerim yagmur sonrasi
birkaç bugulu hatiran bana kalan
avuçlarimda iki yüzük
aci yazima yemin olan
aci yazgima sebep sevdan..

************************************************** ************

yüzündeki eski bir günahin izleri...
olmayacaksan nefesim...
gitme,giyme beyaz gelinligi...
asi hüzünler sarar gecemi...
geçmem geçemem...
dönülmez tövbelere gömdüm seni...

************************************************** ************

yedi tepenin ardinda soguk umutlardan baska,
sarilacagi olmayanlarin çocuklariyiz biz
düslerle büyüdük
beni beklemen bir tek hayalim,o eski pencerede
simdi sen içini saran özlemle bekler misin?
bir pencere kenarinda bilmem ama...
kapiyi baskasina açacak...
söz vermis sevdamiza hep aglayacaksin...

************************************************** ************

birtanem sabahi bekledim saatlerce
ama ya sonra
sen yoksun ya simdi
korktum belki sabah olmaz diye
olsa da sen yoksun diye...

seni ariyorum..

Seni ariyorum Bu sehrin bütün sokaklarina sinmis Sensizligin
Köse basindayim Avuçlarimda kirik Yalnizligim
Dökük pismanliklar Avuntusuz çikmazlara dogru yürüyorum
Bütün umutsuzluguma inat Yine seni ariyorum...
Dudaklarimda bildigin o islik Sokak lambalarina siginiyorum
Hafiften bir yagmur agliyor benimle
Bir deli rüzgar saçlarimda Yalnizliktan üsüyorum
Bulamayacagimi bile bile Yine seni ariyorum...
Anlatacak nelerim var bir bilsen Içimde
ihtilaller kopmus Kendime sürgüne verdim
Mutlulugum çoktan iflas etmis
Itiraza hakkim yok biliyorum
Beni savunmak sana düstü Seni ariyorum...
Yarim kalmis siirlerim gibisin
Yasanmamis çocuklugumsun anilarimda
Öylesine eksigim sensiz Öylesine sahipsiz
Iste bütün umutlara havlu attim gidiyorum
Içinde geç kalmisligin çaresizligi
Çocuklar gibi agliyorum Ve gel görkü her damla gözyasimda
Yine seni ariyorum... __________________


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:06 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

ÖZLEM

Ah.....
Eskiye bir dönebilse insan
Nerede hata yapmış bir anlaya bilse
oradan tutunup yeniden başlasa sevinçle, ümitle
Çok mu geç kaldık
tren vardı mı son durağa
Bari bırak da nokta olana kadar seyredeyim gidişini
Seni seviyorum derken başlayacak yalnızlığım
Ve belki de koşacağım bir ümit geri döner diye
Ama artık çok geç olacak her şeye çok
Tükenmekteyim sancılarım firari
Beni benliğimden girdaplara sürüyor
Kavuruyor bu yokluk sinsi sinsi
yavaş yavaş öldürüyor
dön ne olur

Bir gün geri gelecek misin
Ben sana sırtı dönük bir haldeyken sarılacak mısın arkamdan
Ben geldim sana geldim ben seni sevdim affet diyecek misin
Belki de bunların hayaliyle geçecek bir süre avunacağım
Yokluğuna alışmak mı? Hayır tamamen yok olacağım
Ve belki bende giderim uzaklara
sensizlikten de uzaklara……………
Kaderim buymuş deri
kime ne hesap soracağım ki
ben buna meyilliymişim

Gel gel de gör içimi
Gir de yan yana bilirsen
Önce bir ışık olursun
sonra soğutursun belki
Sonrada can verirsin içimdeki sonbaharıma
Şimdi gözlerin yanımda olsa
hiç yummadan baksam gözlerine
Sende gülmesen o masum kederli halime
Sadece anlasan gözlerimden
seni nasılda kocaman bir aşkla sevdiğimi
Sana sadece elveda diyebildim
Sevgi fakirim benim
Acı haykırışımı duymadın mı uzaklardan
Bir ok gibi girmedi mi yüreğine o sesler
Dinleseydin kendini
Kör sağır ve dilsiz olduğunu anlardın
Ve seni görmeseydi gözlerim
Bu kadar umutsuz olmazdı belki de yüreğim
Konuşmam susarım artık
başka sevdamda olmaz zaten
Yorar savrulan gençliğimi başka bir aşk
Sanki yüz yıllık çınar gibi her an devrileceğimi düşünerek
Yaşamak mıydı benim bu hayattan payıma düşen?

Arkana Bakmadan Gel

Bir yürek ki için için kanıyor,
Bir sevda ki alev alev yanıyor,
Sensiz bu dünya bana dar geliyor.
Geleceksen arkana bakmadan gel.

Yıllarca ne yaptımsa olmuyor,,
Sevdim ama,sevgim sana yetmiyor,
Sen yokken yanımda içim titriyor.
Geleceksen arkana bakmadan gel.

Geçmiyor günlerim sensiz bahar olmuyor,
Bitmiyor özlemim,kader bana gülmüyor,
Gönül senden başkasını sevmiyor,
Geleceksen arkana bakmadan gel.

Karanlık dünyama ışık olmaya,
Kanayan kalbime merhem olmaya,
Hayat yolunda yoldaş olmaya,
Geleceksen arkana bakmadan gel.

Özlediğim Nerdesin

yine daldım
gözlerim odaklandı
baktığım her yerde sen vardın
bakıyordum ..
görenler düşüncelisin bu sabah dediler
oysa ben oysa ben
gözlerim kapalı
sadece seni seyrediyordum ..

yüreğim de uçtu gitti içimden
bilmem ki nereye?

bir afeti canın sevgisine
öyle hasretim,özlemlerdeyim ki..

yüreğim;
senden başka yardımcım yok
konduğun yerlerde onu görürsen
benim yerime söyle aynen şunu;
söylersin değil mi?
“Sevgiyi taşımak değil,hasreti çekmek zor
Yaşamak değil, ölüm değil
Sevdiğini özleyip de görememek zor” diye..

SANA ELVEDA DEDİM...

Dün sana elveda dedim bebeğim...
Yüreğimden sevgini söktüm.
Tüm hatıraları toplayıp gömdüm.
İsmin bile yabancı artık.

Dün sana elveda dedim...
İçimde ki deli sevdanı közledim,
Yoksun artık...hiç olmayacaksın.
Zaten hiç olmamıştın.

Dün sana elveda dedim bebeğim...
Bir sıcak gülüştü gözlerin.
Mısra mısra seni yazardım.
Rüyalarımda hep seni yaşardım.

Dün sana elveda dedim...
Yüreğimi nadasa,
Şiirlerimi vedalara,
Rüyalarımı umutlara bıraktım.

Dün sana elveda dedim bebeğim...
Her elveda gebeymiş bir merhabaya;
BİLİYORMUSUN ? __________________


Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:06 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Özlem
Memleket hasretidir, gurbette özlem.
Zeynep, İlkokul öğretmenim; ilk adı, Özlem.
'Özlem Yokuşları' okuduğum ilk roman.
Beni kandıran, tezgahtar kızın adı; Özlem.

En iyi müşterisiyim,'Özlem Süpermarket'in.
Biletimi mutlaka, 'Özlem Tur'dan alırım.
Duygular; benliğimi kapladığı zaman.
İlk aşkım; Özlem'in ateşi, içimde yanan.

Özlem; nereye baksam,her yerde özlem.
Neden? Niye? Kime? bu özlem!






Prof. Dr. Sinsi 10-21-2012 02:06 PM

Aşk Şiirleri [ Devv Arşiv ]
 

Heeey Hayat..! ! ! !

Heey Hayat..! !

İstediğin kadar üstüme üstüme gel..! !
Direniyorum.
Israrlarına rağmen,
Yıkılmayacağım.
İstediğin kadar ez beni,
İstediğin kadar zulüm et..! !
Dimdik ayaktayım.! !

Çünkü..! ! !

Yaşama sevincimi,
Aşktan almaktayım..! !

Ne sen.....

Ne de içine aldığın insanların,
Aşktan,barıştan,dostluktan bir haber insanların..
Yıkamazlar beni,
Öldüremezler,
İçimdeki yaşam sevincimi..

Heeey Hayat..! ! ! !

Yolun yarısını geçmişken ben,
Halen yaşamaktayım..! !
Yaşama sevincimi,
Aşktan almaktayım..! ! !

Özlem

Ah.....
Eskiye bir dönebilse insan
Nerede hata yapmış bir anlaya bilse
oradan tutunup yeniden başlasa sevinçle, ümitle
Çok mu geç kaldık
tren vardı mı son durağa
Bari bırak da nokta olana kadar seyredeyim gidişini
Seni seviyorum derken başlayacak yalnızlığım
Ve belki de koşacağım bir ümit geri döner diye
Ama artık çok geç olacak her şeye çok
Tükenmekteyim sancılarım firari
Beni benliğimden girdaplara sürüyor
Kavuruyor bu yokluk sinsi sinsi
yavaş yavaş öldürüyor
dön ne olur

Bir gün geri gelecek misin
Ben sana sırtı dönük bir haldeyken sarılacak mısın arkamdan
Ben geldim sana geldim ben seni sevdim affet diyecek misin
Belki de bunların hayaliyle geçecek bir süre avunacağım
Yokluğuna alışmak mı? Hayır tamamen yok olacağım
Ve belki bende giderim uzaklara
sensizlikten de uzaklara……………
Kaderim buymuş deri
kime ne hesap soracağım ki
ben buna meyilliymişim

Gel gel de gör içimi
Gir de yan yana bilirsen
Önce bir ışık olursun
sonra soğutursun belki
Sonrada can verirsin içimdeki sonbaharıma
Şimdi gözlerin yanımda olsa
hiç yummadan baksam gözlerine
Sende gülmesen o masum kederli halime
Sadece anlasan gözlerimden
seni nasılda kocaman bir aşkla sevdiğimi
Sana sadece elveda diyebildim
Sevgi fakirim benim
Acı haykırışımı duymadın mı uzaklardan
Bir ok gibi girmedi mi yüreğine o sesler
Dinleseydin kendini
Kör sağır ve dilsiz olduğunu anlardın
Ve seni görmeseydi gözlerim
Bu kadar umutsuz olmazdı belki de yüreğim
Konuşmam susarım artık
başka sevdamda olmaz zaten
Yorar savrulan gençliğimi başka bir aşk
Sanki yüz yıllık çınar gibi her an devrileceğimi düşünerek
Yaşamak mıydı benim bu hayattan payıma düşen?

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Biliyorsun gayem sana zarar vermek,seni incitmek,kırıp dökmek değildi.Yıllar yılı acı çekmiştin istemediğin bir ortamdaydın ve sana ters düştüğü halde yanlış şeyler yapmıştın.Acına,yaşam mücadelene ortak olup yüreğimi yüreğine,ömrümü ömrüne katıp seni mutlu edicektim.
Ben senden sadece sana verdiğim sevgiyi kabul edip bu sevgiyi yaşamanı istemiştim.Yüreğim tahtıda tacıda sana vermişti.Yalnızca seni istiyordu.Yüreğimde kalıp saltanat sürmek varken beni sıradan bir şeymişim gibi elinin tersiyle ittin.Çok sevilmek bu kadar kötümüydü.Gerçekten böyle ağırmıydıki.
Sevgiye hasretim dediğini düşünüyorum da kocaman bir iğrenç oyun oynamışsın.Hayatıma bilmediğim yeni anlamlar getirmişsin.Gözüm kapalı hayatımı ortaya koyduğum bir kumar oynamıştım.Ya seni kazanacaktım yada kendimden vazgeçecektim.Hem seni kaybettim,hem de kendimden vazgeçtim.Varmıydı böyle kimsesiz darmadağın olmak,biçare kalmak varmıydı?Keşke beni böyle ödüllendireceğine,hiç ödül vermeseydin.Onca yüreği senin yüreğine feda ettiğim halde yüreğim kocaman sevdamı alabilecek kadar büyümedi.
Bende sana büyük bir sevgiyi vermekte diretiyordum.Bu kadardirettiğim için beni bağışla!...Sevmek ölümüne cesaret,buzdan değil ateşten yürek ister.Adı üzerinde sevdaydı bendeki,zordu sevdayı büyütmek kolay değildi elbet…
Bütün güzellikleri bütün kainatı seni sevmesi için birine verseydin yinede bu kadar sevilemezdin.Hiç kimsenin yüreği benim ki kadar büyük ve deli olamaz.
Beni kırgınlıklarla,çelişkilerle,cevabı sende olan bir sürü soruyla ve bitmek tükenmek bilmeyen “keşkelerle”bıraktın.Bana onca acı verdin ama yüreğim düşmanın olamıyor.Her gün alabildiğine yanıyor.İstesem de istemesem de seni özlüyor,seni istiyor.Yüreğimi koparıp atmak mümkün olsaydı hiç düşünmeden koparıp atardım.
Sevdan beni divane etti,asileştirdi.Kendime sözüm geçmiyor artık.Başımı ellerimin arasına ne ilk nede son alışım.İlk acım değil ama en büyük acımsın.Bir limandayım ve senin bindiğin gemi çoktan uzaklaşıp gitti.Bunu kabullenemiyorum,zoruma gidiyor,canımı acıtıyor.Sen yüreğimde bir hasret,en büyük ve hiç kapanmayacak bir yara olarak kalacaksın.Yarım kalmışlığım ve unutulmazımsın.Yüreğim seni sarayından kovmuyor.Tahtı da tacı da sensiz bırakmıyor.

Özlersen Beni!

Sevgilim bir gün özlersen beni
Nihavent şarkılarda dinle sesimi
Akşam karanlığında ak yıldızların
En parlağında gör hayalimi.

Biliyorum yine çok uzaklarda
Hasret mısralarında anarsın beni
Postada mektubumu bekleyemezsen
Esen rüzgârlardan al haberimi.

Güllerin tomurcuk yanaklarında
İçki şişelerinde, kadehlerinde
Nerde olursan ol, her andığında
Dokun yüreğine, duyarsın beni.

Ellerin soğuktan donarsa bir gün
Özlersen nefesimi, sıcaklığımı
Silme gözünden akan yaşları
Her damlada tadımı bulursun benim...

Varlığını Özledim...

Yüzlerce mektup yazdım sana sevgili. Binlerce satır döktüm ayaklarının altına. Her bir sözcüğünde derdim sana olan sevgimi; her bir satırında kümeledim sana hasretimi... Yüreğimin en kuytusunda sakladım her birini, hatıraların kollarında. Bilmedin, duymadın, görmedin.

Ay karanlık bu gece. Soluğu kesilmiş yıldızların, nefesi yok bulutların. Tüm dünya durmuş, zaman durmuş. Tüm ağaçlar kulak vermiş sevgime. Sokaklar beni dinliyor sessizlikte... Sensizlikte...
Mısralarım daldı yine hayallere, bir mektup düştü yüreğime.
'Özledim' dedi kalemim, yazdı ellerim.

'Özledim, sevgili,
Kumral perçemlerini özledim...
Saçlarının alnımı usulca öpüşünü
Derin çizgilerin altında çakan gözlerini
Bakışlarındaki ela gölgeleri özledim;
Hüzünlü ve yorgun...'

İlkyaz güneşleri savruldu belleğimde. Ada vapurlarının saatleri karıştı sözlerimde. Son anda yakaladım baharı ela gözlerinde. Tuttum ellerinden sevginin, sımsıkı tuttum. Bırakmadım, kapsın martılar düşlerimizi. Bırakmadım, aynalar yok etsin yüzlerimizi.
'Hala dudaklarımın kenarında bir gülümseme yapışıp kalmış bugünden yadigar' dedi sesin.
'Özledim' dedi kalemim, çırpındı kirpiklerim.

'Özledim, sigara kokan sesini;
Gönlümü sevgiyle sarmalayan ılık nefesini
Nisan yağmuru gülümsemeni özledim...
Sonbaharda yaşattığın ilkyaz güneşini
Kavuşmalarımızı özledim;
Gecenin sabahla buluşması gibi
Doyumsuz ve dingin...'

Hasretin yaktı Ada'yı, yaz günlerinde. Bekledi bakışlarım bir nefesini, bir sesini. Merak etti; neredesin, kiminlesin? Hatırlar mısın seni anan dizeleri? Hatırlar mısın ellerimin yumuşaklığını, gözlerimin sıcaklığını, saçlarımın Ada rüzgarında dalgalanışını? Sana bakışımı hatırlar mısın? Unuttun mu yeminlerimizi? Benliğimizi kül eden o ateşi unuttun mu?
'Özledim' dedi kalemim, kavruldu yüreğim.

'Özledim, şimşekler yakan temasını
Delidolu sağanaklarda ıslanan arzularını
Aşkını haykırmanı özledim...
Ellerinin yüzümde iç çekişini özledim...
Sevgiye aç ve çılgın... '

Gün hazana uçtu göçmen kuşun kanadında. Kızardı yapraklar, uçuştu sarı meltemlerin ardı sıra. Dövdü poyrazlar Ada yamaçlarını. Koptu tufanlar, sarsıldı kıyılar kızgın dalgalarla. Kestaneler yuvarlandı ayaklar altında; sıkıldı sokak lambaları derin yalnızlıkla. Duyamadım soluğunu yanaklarımda. Kırıldım sırça misali, darıldım sana... Yokluğuna... Suskunluğuna.
Hüzünlü perçemlerin geldi aklıma, düştü yüreğime bir mektup daha.
'Özledim' dedi kalemim, eğildi gözlerim.

'Özledim, avuçlarımdaki yüreğini;
Hazan yaprakları misali boynu bükük...
Anıların kuytusuna saklanan vaatlerini
Gerçekleşmeyecek hayallerini
Hüzün dolu vedalarımızı özledim;
Çaresiz ve dalgın...'

Sonuncuyu yazdım az önce, kış kapıyı çalınca. Bavullarımı toplar gibi topladım senli anılarımı kucağımda. Her birini özenle katlayıp sakladım gönül bohçamda. Bir daha aklıma düşecekleri güne kadar yatırdım hislerimi uykuya... Anıların kollarında...
'Bitti' dedi kalemim, sustu dillerim...

'Alıp da gittiğin bir yudum sevgiyi,
Varlığını özledim...'







Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.