ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Ülke & Şehirler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=413)
-   -   Hollanda-Tarihi-Ekonomisi-Kentler-Tarım-Sanayi-Sanat-Bilim (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=86976)

Şengül Şirin 07-07-2009 11:55 AM

Hollanda-Tarihi-Ekonomisi-Kentler-Tarım-Sanayi-Sanat-Bilim
 
Hollanda-Tarihi-Ekonomisi-Kentler-Tarım-Sanayi-Sanat-Bilim


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


Avrupa'nın kuzeybatısında, Kuzey Denizi kıyısında yer alan bir ülkedir. Eskiden Ren Irmağı'nın bir halici olan ve sonradan büyük ve sığ bir körfeze dönüşen İjssel Denizi, 30 kilometreden uzun bir setle kapatılarak bir göl haline getirilmiştir. Bu setin deniz tarafında Batı ve Doğu Friz adaları yer alır. Daha güneydeki topraklar, batı yönünde akan geniş akarsularla yer yer bölünür. Bunlar Ren Irmağı ile kolları olan Waal, Lek ve Maas'tır. Bu akarsular ile Schelde Irmağı ağzı arasındaki bölgede büyük Zeeland deltası vardır. Doğu sınırında Almanya Federal Cumhuriyeti, güneyinde Belçika yer alır.
Hollanda'nın kumullarla kaplı olan kıyıları hemen her yerde deniz düzeyinin altındadır.


HOLLANDA'YA İLİŞKİN BİLGİLER

RESMİ ADI: Hollanda Krallığı.

YÖNETİM BİÇİMİ: İki meclisli meşruti monarşi.

YÜZÖLÇÜMÜ: 41.863 km2.

BAŞKENT: Amsterdam; hükümet merkezi Lahey'dir.

BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1990): Amsterdam (695.162), Rotterdam (579.179), Lahey (441.506), Utrecht (230.358), Eindhoven (191.467).

DOĞAL YAPI: Üjke, Ren ve Maaş ırmaklarının deltası üzerindedir. Ülkenin yaklaşık dörtte biri deniz düzeyinin altındadır; güneydoğuda birkaç alçak tepe vardır.

BAŞLICA ÜRÜNLER VE SANAYİLER: Sığır ve süt ürünleri, yumurta, sebze, patates, meyve, çiçek, doğal gaz, demir, çelik, gemi yapımı, makine ve elektrikli aletler, dokuma.

DIŞARIYA SATILAN BAŞLICA ÜRÜNLER: Yumurta, süt ürünleri, metal ve metal eşya, makine, petrol ve petrol ürünleri, dokuma ürünleri, kimyasal maddeler, elektronik eşya.

EĞİTİM: Çocuklar 616 yaşları arasında okul eğitimi görmek zorundadır.


Alçak yerleri gelgitin etkisinden korumak için kıyıya paralel setler yapılmıştır. Bu setler, Hollanda'nın beşte ikisinin deniz altında kalmasını önler. Kıyıdan taşan suyu boşaltmak için sürekli pompalar çalıştırılır. Hollanda'daki yel değirmenlerinin çoğu boşaltma pompalarını çalıştırmak amacıyla kurulmuştu. Günümüzde, elektrik ve dizel motorları kullanıldığı için artık yel değirmenlerine gerek duyulmamaktadır. Geniş çaplı akaçlama çalışmaları sonucu çok sayıda göl ve bataklığın kurutulmasıyla büyük, verimli bir tarım alanı yaratılmıştır.

Doğu ve kuzeydoğuda ise çalılık, ormanlık ve köknar korularının oluşturduğu yeşil alanlar uzanır. İjssel Denizi'nin güneydoğusundaki Veluwe bölgesi kumluk ve çoraktır. Ülkenin güneydoğusundaki Limburg'da tepeler ve kıvrıla kıvrıla akan ırmaklar vardır.


Konya'nın yüzölçümü kadar bir alanı kaplayan Hollanda, kuzeyden güneye 280 km, doğudan batıya 177 kilometredir. Avrupa'nm en küçük ülkelerinden biri olmasına karşın büyük bir nüfusu barındırır. Frizyalılar, Saksonlar ve Franklar'ın karışımından ortaya çıkan Hollanda halkı daha sonra ülkeye gelen çeşitli göçmen topluluklarıyla da karışmıştır. Hollandalılar dinsel ve siyasal baskılar nedeniyle ülkelerinden ayrılmak zorunda bırakılan çok sayıda göçmene ortaçağdan beri kapılarını açık tutmuşlardır. Güneydeki illerden Kuzey Brabant ve Limburg'da halkın çoğunluğu Katolik'tir. Buna karşılık kuzeyde yaşayanlar genellikle Protestan'dır.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


Hollanda'da birçok kasaba ve bölgeye özgü geleneksel giysilere rastlanır. Bol pantolonlar, işlemeli önlüklü uzun etekler, iki yanı kıvrık şapkalar ve tahta ayakkabılar özel günlerde hâlâ giyilir.
Hollanda dilinde (Felemenkçe) birçok yerel lehçe vardır. Kuzeybatıda konuşulan Frizce'de, İngilizce'ye benzeyen birçok sözcüğe rastlanır. Güney Afrika Cumhuriyeti'nde konuşulan Afrikaner dilinde ise çok sayıda Felemenkçe sözcük bulunmasına karşın, dilbilgisi kuralları farklıdır.

1989'da Hollanda'da Başbakan Ruud Lubbers'in hükümeti, koalisyonun küçük ortağı, sağ eğilimli Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi'nin (ÖDİHP) çevre sorunlarıyla ilgili ulusal plana karşı çıkması üzerine düştü. Haziranda yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ÖDİHP ve ana muhalefet partisi konumundaki İşçi Partisi (İP) önemli kayıplara uğrarken, koalisyonun büyük ortağı Hıristiyan Demokratik Çağrı (HDÇ) eski konumu
nu korudu; Yeşil İttifak ise seçimlerden kazançlı çıktı. Eylüldeki genel seçimlerden en büyük parti olarak çıkan HDÇ, Lubbers'in başkanlığında, İP ile bir koalisyon hükümeti kurdu. Yeni hükümetin programında çevre sorunları, sosyal adalet ve işsizlikle mücadele konularına ağırlık veriliyordu. Mart 1990'da yapılan ve katılımın çok düşük düzeyde kaldığı yerel seçimlerde İP önemli ölçüde oy yitirirken, HDÇ küçük de olsa kazanç sağladı. Haziran 1991'deki ara seçimlerde ise iki koalisyon ortağı da oy yitirdi.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


199İ'in iç politikadaki en önemli gelişmesi, hükümetin sosyal güvenlik harcamalarında kısıntıya gitme kararı karşısında ülkede işçi eylemlerinin başlaması oldu. Grevler ve gösteri yürüyüşleri ülkeyi sardı, ama hükümet kararından dönmedi. Gittikçe halk desteğini yitiren İP'nin Mart 1992'deki genel konferansında parti önderliğine Felix Rottenberg ile Ruud Vreeman getirildi.
Ekim 1992'de Hollanda tarihinin en büyük uçak kazası oldu. Çoğunlukla yabancı göçmen işçilerin oturduğu iki binanın üstüne düşen bir İsrail Havayolları uçağı yaklaşık 70 kişinin ölümüne yol açtı.

Kentler, Tarım ve Sanayi

Hollanda'nın başkenti ve en büyük kenti olan Amsterdam kanallarla ayrılan birçok adadan
oluşur. İjssel Denizi'ne yakındır. Kuzey Denizi'ndeki İjmuiden limanına bir kanalla bağlanmıştır (bak. Amsterdam). Büyük kentlerin çoğu 12. yüzyıldan kalmadır. Limburg'un başkenti olan Maastricht gibi güneydoğuda kalan bazı kentler ise daha da eskidir. Yönetim merkezi olan Lahey (Den Haag), büyük bir liman kenti olan Rotterdam, Utrecht, Haarlem, Eindhoven ve Groningen en önemli kentleridir.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543

Tuğla duvarları, kırmızı kiremit çatılanyla kanallar boyunca sıralanan evleri, renkli camlarla bezeli özenli yapılan, akarsuları, kanalları, ağaçlı caddeleriyle Hollanda'nın kentleri olağanüstü temiz, canlı ve çekicidir. İleri bir sanayi ülkesi olan Hollanda'da kentlerin ulaşım, konut, ısınma gibi sorunları büyük ölçüde çözümlenmiştir. Yerel yönetim düzeyinde çok geniş yetkiye sahip olan belediyelerin başında hükümetin atadığı bir belediye başkanı bulunur. Belediyeler kendi yetki sınırlan içinde özerktir. Hollanda'da sosyal hizmetler gelişkin ülkeler içinde oldukça ileri düzeydedir.

Tüm yurttaşlann yanı sıra, göçmen işçi ya da siyasal göçmen konumundaki insanlar için de sağlık sigortası, işsizlik yardımı, çocuk yardımı gibi olanaklar sağlanır. Nüfusun tamarnına yakını okuryazardır. 1575'te kurulan Leiden, 1614'te kurulan Groningen, 1636'da kurulan Utrecht üniversitelerinden başka Limburg, Amsterdam, Nijmegen, Rotterdam gibi kentlerde de üniversite vardır. Yaşlı nüfusun son yıllarda yoğunluk kazandığı Hollanda'da nitelikli huzurevlerinin sayısı giderek artmaktadır.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543

Hollanda'da tarım önemlidir. Şekerkamışı, patates, çavdar ve buğday yetiştirilir. Süt ve süt ürünleri daha büyük önem taşır. Siyah beyaz HolsteinFriesian sığırları yıl boyunca çayırlara yayılır. Edam, Gouda ve Leiden'in peynirleri ünlüdür.
Kumulların gerisinde, Lahey'den Haarlem'in kuzeyine kadar, başta lale olmak üzere çeşitli çiçek tarlalarına ve seralara rastlanır. Nisanda bu tarlaları göz alabildiğine kırmızı, turuncu ve sarı çiçekler örter. Dış ülkelere uçakla çiçek soğanı, taze çiçek, meyve ve sebze gönderilir. Özellikle Zeeland ve İjssel Denizi çevresinde balıkçı köyleri ve kasabaları vardır. En çok avlanan balık ringadır.

Amsterdam'a doğru uzanan kanalın girişindeki İjmuiden en büyük balıkçı limanıdır. Rotterdam ise Avrupa'nın en işlek limanıdır.
Eskiden zenginliği ticaret ve taşımacılığa dayanan Hollanda'da 19. yüzyılın sonunda sanayi birinci sıraya geçti. Ülke maden bakımından yoksuldur. Kuzeydoğuda, Groningen'de doğal gaz yataklarının bulunması gelişmeyi büyük ölçüde etkilemiştir. Aynı bölgede küçük petrol yatakları da bulunur. İjmuiden'deki büyük demirçelik işletmelerinde dışardan satın alınan demir işlenir. Gemi ve makine yapımı önemli sanayi dalları arasındadır. İjssel Denizi'nin doğusunda Twente bölgesinde pamuklu dokuma, Eindhoven yakınlarında keten ve Lahey çevresinde yünlü giyim sanayisi gelişmiştir. Eindhoven'de elektrikli araçlar, telefon ve radyo da yapılır. Aralarında Shell, Philips ve Unilever olmak üzere çok sayıda çokuluslu büyük şirketin kuruluş yeri Hollanda'dır.

Hollanda'nın başlıca ürünleri arasında sigara, çikolata, bira ve jenever adlı Hollanda cini sayılabilir. Delft'deki mavi ve beyaz porselen işçiliği ve Amsterdam'daki atölyelerde yapılan zarif elmas takılar gibi, jenever de çok eskiden beri ünlüdür.

Hollanda büyük ticaret filosu da önemli bir gelir kaynağıdır. Dış ülkelerden satın alınan hammadde ve besin maddelerinin bedeli, tarım ve sanayi ürünlerinin yanı sıra, bu yoldan elde edilen kazançla dengelenir. Denizaşırı keşiflerin ve deniz ticaretinin Hollanda'nın gelişmesinde önemli bir yeri vardır. Bugün de Hollanda'da tanker, yolcu ve yük gemilerinden başka, yük taşımacılığının önemli bir bölümü kanal ve akarsularda işleyen mavnalarla yapılır. Suyollarının bakımına büyük önem verilir. Karayolları ve demiryolları da bakımlı ve işlektir. Ülke çok engebesiz olduğundan en çok kullanılan ulaşım aracı bisiklettir. Birçok kentte özel bisiklet yollan vardır. Hollanda Kraliyet Havayolları (KLM) büyük bir uluslararası havayolu şirketidir. Hollanda'nın uluslararası iki havalimanı vardır. Bunlardan biri Amsterdam'daki Schipphol, öbürü ise Rotterdam'daki Zestienhoven'dır.

Tarih

Hollanda, günümüzde Belçika ve Lüksemburg ile birlikte Benelüks ülkelerini oluşturur. Ortaçağda bu bölgede Katolik Kilisesi'ne ya da soylulara ait küçük devletler vardı. Bazı devletler ise bağımsızdı. 16. yüzyılda bölge, Avusturya ve İspanya'yı da yöneten Habsburg hanedanından kralların egemenliği altına girdi. II. Felipe tahta geçtiğinde Protestanlar'a baskı uygulamaya başladı; 1567'de karşıtlarının direnişini kırmak için Alba dükünü görevlendirdi. Hollandalılar Oranje Prensi Sessiz Willem adlı genç bir soylunun önderliğinde Alba düküne karşı ayaklandılar. Güçlü bir direniş sonucunda, 1579'da kuzeydeki yedi eyalette Utrecht Birliği adı altında bağımsız bir Protestan cumhuriyeti kuruldu. Güneydeki eyaletler ise (günümüzdeki Belçika'yı da kapsamak üzere) II. Felipe'ye ve Katolik dinine bağlı kaldı.

17. yüzyılın başlarındaki keşif gezilerinin sonucu olarak Hollandalılar Rusya, Brezilya, Batı Hint Adaları, Hindistan, Cava, Çin ve Japonya ile ticaret yapmaya başladılar ve bütün dünyada çok sayıda sömürge ele geçirdiler. Hollanda Avrupa'nın ticarette önde gelen uluslarından biri oldu. Ticaret Anvers ve Amsterdam gibi kentlere büyük zenginlik sağladı. Bu gelişme İngiltere ve Doğu Hint Kumpanyası ile rekabete yol açtı ve sonuçta
iki ülke arasında üç kez deniz savaşı yapıldı. Fransa ise Hollanda'yı karadan işgal etmeye kalktı. Hollandalılar topraklarına sahip çıktılarsa da, İngiltere ile yapılan dördüncü savaşta (178084) yenilerek denizaşırı bölgelerdeki sömürgelerinin birçoğunu yitirdiler.

Fransız Devrimi'ni doğuran düşünceler 1795'te Hollanda'da da yayılmaya başladı ve bu Fransa ile yakın ilişki içinde bir cumhuriyetin kurulmasıyla sonuçlandı. Daha sonra 1810'da İmparator I. Napolyon, ülkeyi Fransız İmparatorluğu'na bağladı. Napolyon tahttan düşünce, 1815'teki Viyana Kongresi'yle Hollanda ve Belçika, Oranje hanedanının yönetimi altında bir krallık oldu. Öte yandan, 1830'da da Belçikalılar kendi krallıklarını kurdular.

I. Dünya Savaşı sırasında Hollandalılar tarafsız kaldı, yani tarafların hiçbiriyle işbirliği yapmadılar. 10 Mayıs 1940'ta Almanya, Hollanda'ya saldırıp dört günde ülkenin tümünü işgal edene kadar,II. Dünya Savaşı'nda da tarafsızlıklarını korudular. Bunun üzerine, Hollanda krallık ailesi Londra'ya gitti ve orada geçici bir Hollanda hükümeti kuruldu. 1942'de Japonlar, Doğu Hint Adalan'ndaki Hollanda sömürgelerini (bugün Endonezya) işgal ettiler. Almanlar'a karşı Müttefikler'le birlikte Hollanda orduları savaşırken, Hollanda yeraltı direniş örgütü de harekete geçti. Ülkedeki toplam Yahudi nüfusun yaklaşık yüzde 90'ını oluşturan 100 binin üstünde Hollandalı Yahudi toplama kamplarında öldü. Yaklaşık 500 bin Hollandalı işçi Almanya' ya çalışma kamplarına gönderildi.

Savaştan sonra Hollandalılar yakılıp yıkılan ülkelerini onarmaya giriştiler. Tarafsızlık politikasına son vererek Birleşmiş Milletler'e ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) üye oldular. Hollanda'nın Doğu Hint Adalan'ndaki sömürgesi Endonezya, 1945'te bağımsızlığını ilan ettikten beş yıl sonra tam bağımsızlığını kazandı. 1975'te de Surinam bağımsızlığını ilan etti. Batı Hint Adaları'nın bazıları Hollanda yönetimi altında kaldı. Hollanda aynı zamanda Ortak Pazar'ın kurucu üyelerinden biridir.

Hollanda parlamenter sistemle yönetilen bir krallıktır. Parlamento, üyeleri il meclislerince seçilen bir senato ve üyeleri genel oyla seçilen bir meclisten oluşur. Meclis ve senato Lahey'de toplanır.

Sanat ve Bilim

Hollanda dili dünyanın belli bir bölgesinde konuşulduğu için başka dillere çevrilmedikçe edebiyat yapıtlarının yaygınlaşması mümkün olmamıştır. Joost van den Vondel (15871679) eskiden yaşamış en büyük Hollandalı şair ve oyun yazandır. Öbür Hollandalı şairler arasında Jacob Cats (15771660), Pieter Hooft (15811647) ve Constantijn Huygens (15961687) sayılabilir. Yakın geçmişte Louis Couperus'un (18631923) romanlan, çağdaş Avrupa edebiyatının en yetkin yapıtları arasında yer aldı. Dünyanın en büyük bilginlerinden biri 16. yüzyılda yaşamış olan Desiderius Erasmus'dur (bak. ERASMUS, DESİDERİUS). Ünlü düşünür Spinoza da (163277) Hollandah'dır.

Hollanda dünya çapında ressamlarıyla tanınan bir ülkedir. Bu ressamların yapıtlarının sergilendiği müzeler önünde sanat severler uzun kuyruklar oluşturur. Hollanda'da ilk akla gelen adlardan Rembrandt, Jan van Ey ek, Jan Vermeer Hieronymus Bosch, Frans Hals, Vincent van Gogh ve Piet Mondrian'dan başka pek çok anılmaya değer ressam yetişmiştir. (Bu sanatçılardan çoğu için ayrı maddeler olduğu gibi, RESİM SANATI maddesinde de daha fazla bilgi bulabilirsiniz.)

Dünyaca ünlü Hollandalı bilim adamları arasında astronom Christiaan Huygens (162995) ve doğa bilimci Antonie van Leeuwenhoek'tan (16321723) başka, uluslararası yasalara ilişkin kitabıyla çağdaş uluslararası hukukun temellerini atan hukukçu Hugo Grotius'u (15831645) anmak gerekir. Kuzey Kutup Bölgesi'ndeki Barents Denizi'ne adı verilen Willem Barents (155097) ve Tasmanya ile Yeni Zelanda'yı keşfeden Abel Tasman da Hollandalı'dır.

Şengül Şirin 12-15-2009 09:12 PM

Cevap : Hollanda-Tarihi-Ekonomisi-Kentler-Tarım-Sanayi-Sanat-Bilim
 
10 Eklenti(ler)
DEVLETİN ADI: Hollanda



http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543



BAŞŞEHRİ: Amsterdam


YÜZÖLÇÜMÜ: 41.548 km2


NÜFUSU: 15.163.000


RESMİ DİLİ: Hollandaca


DİNİ: Hıristiyanlık, Ateistlik


PARA BİRİMİ: Florin (Gulden)


Kuzeybatı Avrupa'da, Almanya ile Belçika arasında kalan bir kıyı devleti. 53°33'-50°46' kuzey paralelleriyle, 3°22'-7°13' doğu meridyenleri arasındadır. Kuzey-güney uzunluğu 306 km, doğu-batı genişliği ise ortalama 250 kilometredir. Genellikle düz ve alçak olan topraklarının % 40'ı denizleri doldurmak sûretiyle kazanılmıştır.


Târihi

On birinci yüzyılda Low Countries'te (bugünkü Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un üzerinde bulunduğu bölgede) kontluklar ve dükalıklar kuruldu. On beşinci yüzyılın ortalarında Burgundy Dükalığı bölgeyi hâkimiyeti altına aldı. 1555'te İmparator İkinci Charles'in yerine geçen oğlu İspanya Kralı İkinci Philip bölgenin yeni hâkimi oldu.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


Bu olayların seyri esnâsında Flemenkler ekonomilerini kurdular ve içte birliği sağladılar. 1568'den îtibâren 80 sene süren bağımsızlık savaşına başladılar. 1568'de Hollanda ve Zeeland, 1579'da ise yine Hollanda ve Zeeland başta olmak üzere Utrecht, Groningen, Overissel, Gelderland ve Friesland dâhil yedi bölge resmen isyân etti. Birleşip Utrecht birliğini kurdular. İki sene sonra da bağımsızlıklarını îlân ettiler. 1648'de Westphalia Antlaşmasıyla Seksensene Savaşları sona erdi. Bağımsızlıklarına kavuştular.

On yedinci yüzyılda yeni yapılan keşiflerle zengin hammadde kaynakları bulundu. Bunun etkisiyle Hollanda ekonomik bakımdan güçlendi. Dünyânın sayılı bir ticâret merkezi ve deniz gücü hâline geldi. Bundan sonra denizlerdeki hâkimiyetini uzun süre korumayı başardı. On sekizinci asırda güneydeki toprakları İspanya ve Avusturya arasında birçok defâ el değiştirdi.

1795'te Fransızlar bu bölgeyi hâkimiyetleri altına aldılar. 1814'te Napolyon mağlub edilince Hollanda'nın yeni kurucuları tekrar faaliyete geçtiler. Bunlar monarşiye karşı idiler fakat daha önceki yönetimde bulunanları mühim mevkilere getirmeksizin demokrasinin kurulup gelişemiyeceğini biliyorlardı. Kral Birinci William devlet başkanlığına getirildi.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


1814'te Hollanda ve Belçika arasında yapılan antlaşmayla Hollanda Birleşik Krallığı altında topraklar birleştirildi. 1830'da Belçika Krallığı kurulunca bu antlaşma sona erdi. 1849'da liberal bir anayasa îlân edildi. Üçüncü William demokratik bir düşünceyle 1863'te Batı Hindistan'daki sömürgelerinde köleliği kaldırdı. 1873'te başlayan savaşlara ilâveten 1894'te Lombok'da bir isyan çıktı. Bu yüzden Hollanda ordusu ciddi kayıplar verdi. Ordunun dağılmasını önleyen General William Vetter, devlet otoritesini yeniden kurdu. Bundan sonra ekonomik ve siyâsî yönden zengin ve güçlü bir devlet oldu.


Birinci Dünyâ Harbinde tarafsız kalan Hollanda, 1940'ta Nazi orduları tarafından muhtemel bir Fransız ve İngiliz işgâlini önlemek maksadıyla işgâl edildi. Hollanda, Almanlara karşı savunmaya elverişsiz kuzey kesimi terk edip, batıda savunmaya geçti. Fakat Almanlar bir hafta içinde bütün Hollanda topraklarını ele geçirdi. Bu arada Londra'da deniz aşırı bölgeleri yönetmek için bir hükümet kuruldu. Bu hükümet Japonların Endonezya'yı işgal etmesi üzerine Japonya'ya, bir gün sonra da İtalya'ya harp îlân etti.

1942 Haziranında hükümet, tonajları toplamı 2.750.000 tona ulaşan ticâret gemilerini harbin sona ermesinden 6 ay sonrasına kadar kullanmak üzere ABD ve İngiltere emrine verdi. İşgâl esnasında Almanlar bölgede birçok katliamlar yaptı. Bunun yanında 200.000 Hollandalıyı harp sanâyiinde çalıştırmak üzere Almanya'ya götürdüler. 4 Mayıs 1945'te Hollanda'daki Alman birlikleri komutanı teslim oldu. Savaş sonunda yapılan istatistiklere ve 1938'deki para değerine göre Hollanda'da 15 milyar guldenlik maddî bir zarar vardı.
İkinci Dünyâ Harbinden önce güttüğü tarafsızlık politikasından vazgeçerek, Belçika ve Lüksemburgla berâber Fransa ve İngiltere'yle Brussel antlaşmasını yaptı ve sonra NATO'ya girdi. Ortak Pazara da üye oldu.


Fizikî Yapı

Hollanda, Avrupa'nın kuzey ve batı bölgelerini kaplıyan (Fransa'nın kuzeyinden Sovyetler Birliğine kadar uzanan) büyük bir ovanın kuzeybatı kenarındadır. Coğrafî bakımdan üç bölgeye ayrılabilir. Rüzgârların yığdığı kum tepeciklerinin kapladığı alanlar, batıda ve kuzeyde deniz seviyesinin değişimine bağlı olarak alüvyonlaşan ovalar ile doğu ve güneydoğudaki diluvial bölgelerdir.



http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


Ülke genelinde göze çarpan bir yükselti ve dağ silsilesi yoktur. En yüksek kısmı 327 m ile Vaalserberg Tepesidir.Yükseltiler kıyıya paralel olarak meydana gelmiş kum tepeleridir. Alüvyonlu ovalar deniz seviyesinin altında ve çok verimli arâzilerdir. Diluvial bölge ise deniz seviyesinden biraz yüksek, oldukça dalgalı ve verimi düşük arâzilerdir. Ren Nehri bu bölgeyi doğudan batıya ikiye ayırır. Eğer deniz seviyesinin altındaki arâzi kum setleriyle korunmasa Hollanda topraklarının % 38'i sular altında kalır.


Hollanda'da arâziyi parçalara ayıran birçok nehir ve kanal bulunmaktadır. En önemli üç nehri, Ren, Maas ve Scheldt'tir.
Hollanda'da en büyük tarla ıslah çalışması, Zuider Denizi ile Hollanda'nın kuzey kesimi arasında 30,5 kilometrelik bir setle yapıldı. Sonunda bugünkü İjsselmeer bölgesi meydana geldi. Bu bölgeden önce Wieringermer, sonra Flerdand ve Markerwood tarlaları ve ayrıca üç bölge daha ekim bölgesi hâline getirildi.
Hollanda'nın kayda değer önemli gölü yoktur.


İklim

Deniz iklimi hüküm sürer. Kışları ılık, yazları ise oldukça sıcaktır. İklim genelde mutedildir. İklime gulfstream sıcak su akıntısının etkisi vardır. Yıllık sıcaklık ortalaması yazın 17°C, kışın ise -2°C kadardır. Ortalama yağış miktarı 558 mm ile 864 mm arasında değişmektedir.


Tabiî Kaynaklar


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Hollanda topraklarının % 32'sini tarım toprakları, % 40'ını çayır ve mer'alar, % 18'ini ise ormanlar meydana getirmektedir. Eskiden çok olan ormanlar günümüzde Hollanda'nın tarıma önem vermesi sebebiyle azalmıştır. Ormanlar meşe ve huş ağaçlarından meydana gelmiş, küçük korulardır.
Bitki örtüsünü süpürge otları, katırtırnağı, ardıç ağacı ve fundalıklar meydana getirir.





http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543
Ormanların az olması sebebiyle ülkede yabânî hayvanlar oldukça azdır. Sayıca azalan kızıl geyik, karaca gibi hayvanlar, korunmak için, millî parka toplanmıştır. Kıyı ülkesi olduğu için çeşitli su kuşlarına rastlanır. Tilki, porsuk ve sansar gibi hayvanlara ülkenin doğusunda ve güneyinde tesâdüf edilir.
Mâdenler: Madenler bakımından çok fakir bir ülkedir. Endüstrisinin ihtiyaç duyduğu bütün hammaddeleri ithal eder. Limburg'da 12 adet kömür mâdeni yatağı bulunup, buralara kurulan modern tesislerle bol miktarda kömür çıkarılır. Hollanda'nın doğusunda bulunan tuz yatakları 305 m derinliğe ulaşmaktadır. İkinci Dünyâ Harbinden sonra bulunan petrol, enerji üretiminin % 41,8'ini teşkil etmektedir. Fakat petrolün yerini günümüzde % 52,4 ile tabiî gaz almıştır. Tabiî gaz, sanâyinin yanında halk tarafından da kullanılmaktadır. Tabiî gaz yatakları, dünyânın en büyük yataklarından biridir. 500 ile 1000 milyar m3 rezervi olduğu tahmin edilmektedir.


Nüfus ve Sosyal Hayat

Hollanda'nın nüfûsu 15.163.000 olup üç ayrı etnik gruptan meydana gelmiştir. Bu etnik grupları meydana getiren Frizyeliler kuzeybatıda, Franklargüneyde, Saksonlar ise kuzey ve kuzeydoğuda yaşarlar. Nüfus yoğunluğu km2 başına 353 kişidir. Nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölge 'Randstad Holland' denilen kıyı bölgesidir. Nüfus artışı % 0,8'lik bir derece ile çok azdır. Nüfûsun % 40'ından fazlası üç büyük şehirde toplanmıştır.



http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


Önemli şehirleri Den Haag, Rotterdam, Utrecht, Eindhoven, Groningen, Harlem, La Haye ve Amsterdam'dır. Nüfûsun % 3,5'unu bir sanâyi ülkesi olması sebebiyle yabancı işçiler teşkil etmektedir.
Din: Hıristiyan olan Hollanda halkının % 40'ı Katolik, % 36'sı Protestandır. Bunun yanında nüfûsun % 23'ü dinsizdir. Hollanda'da anayasayla tam bir inanç ve ibâdet hürriyeti sağlanmıştır. Çok az sayıda diğer dinlere mensup halk bulunmaktadır. Bunların çoğunluğunu yabancı işçiler meydana getirmektedir.
Eğitim: Öğrenim 6-15 yaşları arasında mecburidir.

İlk öğretim süresi altı yıldır. Devlete ve özel şahıslara âit ilkokullar vardır. Özel ilkokullardaki öğretim giderlerini de devlet karşılar. İlkokuldan sonra talebe için seçilecek iki yol bulunur. Talebeler ya genel orta öğretime veya meslekî eğitim yapan okullara devâm ederler. Orta öğretimden sonra isteyen öğrenciler yüksek öğrenime devâm ederler. Hollanda'da yüksek öğrenim yapan sekiz üniversite ve beş yüksek okul bulunmaktadır. Yüksek öğrenim gören öğrencilerin sayısı 140.000 civârındadır. Okuma-yazma bilmeyenler oranı % 2'dir. Bu, dünyânın en düşük oranıdır.


Spor: Hollanda'da spora karşı büyük ilgi duyulmaktadır. Nüfûsun 2,7 milyondan fazlası spor klüplerine üye olarak spor yapmaktadırlar. İklim şartlarından dolayı spor faâliyetlerinin büyük bir kısmı kapalı spor salonlarında ve kapalı yüzme havuzlarında yapılmaktadır. Ülkede 400 kapalı spor salonu ve 384 kapalı yüzme havuzu bulunmaktadır.


Siyâsî Hayat

Hollanda'da siyâsî rejim parlamento esâsına dayanan anayasal bir monarşidir. Kraliyet makamı, kral, kraliçe ve bakanlardan ibârettir. Kralın anayasaya göre dokunulmazlığı vardır. Bakanlar parlamentoya karşı sorumludurlar. Hânedân Orange Sülâlesindendir. Parlamento iki meclisten ibârettir. Senato 75 üyeli olup, üyeler vilâyet meclisleri kanalıyla dereceli olarak seçilirler. Millet Meclisi 150 üyeli olup, üyeler halk tarafından doğrudan doğruya seçilirler.
Hollanda on bir eyâletten meydana gelir. Her eyâlet iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde merkezî hükümete bağlıdırlar. Eyâlet Meclisi, Eyâlet Temsilciler Meclisi ve Kraliçenin Komseri denilen Vâli tarafından yönetilmektedir. Eyâlet Meclisi üyeleri halk tarafından, Eyâlet Temsilciler Meclisi ise Eyâlet Meclisi üyelerinden seçilir. Her eyâlet nüfûsuna göre senatoda üye bulundururlar.


Ekonomi

Hollanda ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılığa, bâzı sanâyi kollarına ve transit ticârete dayalıdır. İkinci Dünyâ Harbinden sonra büyük bir gelişme kaydetmiştir.
Endüstri: İş gücünün % 40'ı sanâyi sâhasında çalıştırılmaktadır. Bu oran hammadde kaynaklarının az olmasına rağmen çok yüksektir. Gemi yapımı bakımından, ileri gelen ülkelerden biridir. Üç yüzden fazla tersânesi bulunmaktadır. Bunun yanında 450 adet büyük fabrikada çeşitli kimyâsal ürünler işlenmekte ve çeşitli maddeler üretilmektedir.



http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


Elektrik ve elektronik âletlerinin yapıldığı fabrikalar, kamyon, uçak ve tren fabrikaları vardır. Tekstil ve konfeksiyonculuk gelişmiştir. Bu alanda en önemli ürünler pamuklu, yünlü ve sun'î ipek kumaşlarıdır. Bir tarım ülkesi olduğu için konservecilik önem kazanmış, iki yüzden fazla konserve fabrikası kurulmuştur.
Tarım: Hollanda bir tarım ve hayvancılık ülkesi olduğu için toprağın yaklaşık % 70'i bu işe ayrılmıştır. Bunun % 62'si mer'a, % 32,5'i tarla ve % 5.5'i bahçedir. En önemli tarım ürünleri tahıl, kabuklu sebzeler, şekerpancarı, patates ve zirâat tohumlarıdır. Bunlardan ihrâç edilenler ise patates, kabuklu sebzeler ve zirâat tohumlarıdır. Bu ürünler ihrâcatın 2/5'ini meydana getirir. Tarım modern araçlarla yapılmaktadır.



http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543


Tarımın yanında bahçecilik de çok gelişmiştir. Bahçecilik çoğunlukla seralarda (camekân) yapılır. Çiçekçilikte büyük ilerleme kaydetmiş olan Hollanda'ya, Batı Avrupa'nın çiçekçisi denilmektedir. İhraç ettiği çiçeklerden çok miktarda döviz sağlamaktadır.



http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1260900543




Hayvancılık: Tabiat şartları hayvancılığa elverişlidir. Hollanda hayvancılıktan toplam gelirinin yaklaşık 2/3'sini sağlamaktadır. Hollanda topraklarının zirâate ayrılan kısmının % 62'sini mer'alar meydana getirir. Sığır, at, koyun ve tavuk beslenir. Özellikle süt inekleri yetiştirilmektedir. Dünyâ üretiminin % 45'ini sağlayan 30 süt fabrikası ve 150 adet süt tozu fabrikası bulunmaktadır.
Balıkçılık: Eskiden ileri düzeyde olan balıkçılığı, son yıllarda gerilemiştir. Balıkçılığın millî gelire katkısı ancak % 3'dür. Deniz balıkçılığı yanında, iç sularda da balıkçılık yapılmaktadır. Balıkçılıkla uğraşanların sayısı çok azdır.
Ormancılık: Avrupa'da en az orman topraklarına sâhib olan Hollanda'nın, ancak % 7'si ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlardan sağladığı keresteler ülke ihtiyâcının ancak % 10'unu karşılamaktadır.


Ticâret: Hollanda dışarıya tabiî gaz, tuz ve sanâyi mâmülleri satar. İhrâcat millî gelirin % 47'sini teşkil etmektedir. Belçika, Fransa ve Batı Almanya'ya boru hattı ile tabiî gaz ihrâç eder. Hollanda Ortak Pazara üyedir. Çeşitli Avrupa ülkeleriyle anlaşmalar sonunda gümrük işlemleri uygulanmamaktadır. Dışarıdan hammadde satın alır ve işleyerek dışarı satar.


Ulaşım: Kıyı ülkesi olduğundan deniz taşımacılığı çok gelişmiştir. 1098 km'yi bulan ırmak yolu ile 6.340 km'yi bulan kanallarda 1000 tona kadar gemilere ulaşım imkânları sağlanmıştır. Rotterdam yük bakımından Avrupa'nın en büyük limanıdır. Avrupa Ekonomik Topluluğuna bağlı ülkelerin deniz taşımacılığının % 30'u Hollanda limanlarından yapılmaktadır.


Demiryolları çok gelişmiş olup, 2825 km'lik bir uzunluğa sahiptir. Demiryollarının % 60'ında elektrikli trenler çalışır. Avrupa Ekonomik Teşkîlâtının milletlerarası karayolu ulaşımının üçte biri Hollandalıların elindedir. Karayollarının toplam uzunulğu yaklaşık 115.413 km'yi bulur.
KLM (Hollanda Kraliyet Havayolları) vâsıtasıyla iç ve dış hatlarda hava ulaşımı sağlanmaktadır. Milletlerarası hava trafiğinde önemli yer tutmaktadır.

Şengül Şirin 09-08-2010 07:17 PM

Cevap : Hollanda-Tarihi-Ekonomisi-Kentler-Tarım-Sanayi-Sanat-Bilim
 
6 Eklenti(ler)
http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1283962132


HOLLANDA, Batı Avrupa'da devlet, Kuzey denizi kıyısında; 33 700 km*; 14 500 bin nüf.. Resmi dili hollandaca. Başkenti Amsterdam (hükümet merkezi Lahey'dedir)


COĞRAFYA

doğal ortam
Ülkenin yarıya yakın bölümü, kabarık deniz ve ırmak suları düzeyinin altındadır; geri kalan yerlerdeyse yükselti ender olarak yüz metreyi aşar (en yüksek nokta: Limburg'un güneyinde 322 m'dir). Ülkenin bütünü yeni oluşmuştur ve Dördüncü Zaman oluşukları hemen her yerde yüzeyi kaplamaktadır: büyük ırmakların (Ren, Maaş [Meuse], Escaut) alüvyonları, buzul-taşların ve rüzgârların etkisiyle oluşan çö-keller, killer ve deniz turbaları. Utrecht -Nijmegen çizgisinin kuzeyinde buzul devirlerinin izleri egemendir: kumlu tepeler, sağda solda sapkın kayaçlar kapsayan killi dip buzultaşları, buzul devirleri öncesinden kalma eski dağ zincirleri. G.'de, çö-keller kumludur ve ırmak kökenlidir. B'day-sa karayla deniz arasındaki sınır uzun süre belirsiz kalmış ve kumul şeridinin sağlamlaştırılmasında, setlerin yapılmasında, bataklıkların ve turbalıkların kurutulmasında (polderleştirme) insan eli belirleyici rol oynamıştır.

Engebelerin engel oluşturmaması nedeniyle, okyanusun etkileri bütün ülkeye yayılabllmektedir. Bu serin ve nemli iklimin başlıca özellikleri, batıdan gelen hava akımlarının şiddetli rüzgârlar sayesinde ağır basması, çok bulutlu gökyüzü, her mevsimde ama çok bol olmayan sık yağışlar ve oldukça az ısı genliğidir. Yerli bitki toplulukları (özellikle yayvan yapraklı ormanlar) hemen hemen her yerde ortadan kalkarak yerlerini landlara (genellikle iğne yapraklılarla yeniden ağaçlandırılmalardır), çayırlara ve tarlalara bırakmıştır.

nüfus ve ekonomi

Km2'ye 400 kişiyi aşan nüfusuyla Hollanda'nın nüfus yoğunluğu çok yüksektir. Bunun nedeni, XIX. yy.'ın ortasından başlayarak ölüm oranının hızla düşmesine karşılık, komşu ülkelerdekinden daha yüksek bir doğum oranının 70'li yıllara kadar korunmasıdır.. Kentlerle kırsal kesimler arasındaki uzaklıkların çok az olması sayesinde hem kırsal kesimde oturmak, hem de çalışmak için kente gitmek ve kentin donanım olanaklarından yararlanmak olanağı bulunduğundan, bu kesimde kırsal nüfusla kent nüfusu ayrımı anlamsızlaşmaktadır. Tarım kesiminde çalışan nüfus, artık toplam nüfusun % 6'sını bile bulmamakta ve sanayi (% 32) günümüzde iş alanı yaratan tek kesim olan hizmet kesimi (% 62) karşısında önemini yitirmektedir.

Son yıllarda doğum oranının düşürülmesi (1982'de %o12) doğal nüfus artışını çok azaltırken yurtdışından (özellikle Akdeniz ülkelerinden) gelen göçler de durdu; artık nüfus artış hızı (yılda ortalama 50 000 - 60 000 kişi) çok daha yavaştır ve bu durum, özellikle aşırı kalabalık Batıda (toplam nüfusun % 45'i, km2'ye 900 kişi, ülkenin en büyük dört yerleşme alanı) kullanılabilecek alanların iyice azalması sorunuyla karşılaşan nüfus ve kaynak düzenleyicilerinin işini büyük ölçüde hafifletmektedir

Hollanda tarımı, az elverişli doğal koşullara uyarlanmaya ve tarım alanı darlığına (polder açma, sanayi ve kentlerin genişlemesi sonucu yitirilen tarım topraklarını ödünlemeye yetmemektedir) bulunabilecek çarelere iyi bir örnektir. Hollanda'nın tarımsal görünümü geçmişin bir imgesl-dir; ama tarım ürünleri, hayvancılığın ve bahçıvanlığın ilerlemesi ve üretim yapılarının, özellikle de pazarlamanın modernleşmesi sayesinde, dışsatımlarda önemli bir yer tutar. Polder açarak toprak kazanma olayının göz kamaştırıcılığı, büyük arazi gerektiren tahıl ekiminden çok, küçük boyutlu işletmelere daha uygun düşen belli ürünlere yönelik daha köklü bir gelişmeyi bir ölçüde gizlemektedir. Süt hayvancılığı ve daha yakın dönemde, domuz ve kümes hayvanı yetiştiriciliği buna bir örnektir; sebzecilik (serada ya da açık alanda) oldukça yoğun biçimde batıda toplanır, ama meyve, sebze ve çiçek ürünleri çeşitlenmiştir. Tarım eğitimi ve araştırmalarının yanı sıra, kooperatifler halinde örgütlenme (özellikle pazarlama evresinde), besin bitkileri sanayisi ve dış pazarların araştırılması da çok gelişmiştir.


Tarımla karşılaştırıldığında deniz balıkçılığı cılız kalmaktadır (oysa eskiden, Amsterdam1 ın gelişmesinde büyük rol oynamıştı.)
XIX. yy.'ın sonundan başlayarak sanayi birinci sıraya çıktı. Hollanda'da sanayiyi geliştiren öğeler ne dokuma (XIX. yy.'da çok parlak durumdaydı) gibi geleneksel dallar ne de demir-çelik sanayisiydi (geç ortaya çıktı: günümüzdeki çelik üretimi 4 Mt'u geçmektedir); sanayiyi geliştiren "ikinci sanayi devrimi"ne eşlik eden yeni etkinlikler, yani elektrik ve petrol etkinlikleriydi: elektrikli gereçler (Philips), kimya (Unilever) ve sentetik iplik (AKZO N.V.), petrol arıtma (Shell). 1945'ten sonra sanayiyi belli yerlerde toplamaktan vazgeçilmesi, sanayiyi Batinin dışında da yaygınlaşırdı ve Batidaki topraklarda giderek üçüncü kesime yönelindi. Bugün üretimi durmuş olan Limburg'un kömürü bu gelişmede önemli rol oynamadı; buna memektedir ve ticaret filosu çok gerilemiştir; ne var ki, petrol "açık pazari'nın (Rotterdam) varlığından, dinamik bir dışalım -dışsatım ve toptan ticaretten (Amsterdam, Rotterdam) de anlaşılacağı gibi, bu ülke uluslararası alanda önemini korumaktadır. Deniz ticareti, maliye (Amsterdam'ın, bu alanda, ulusal ve uluslararası düzeyde imrenilecek bir yeri vardır) başta olmak üzere simsarlık ve aracılık işlevleri, "pazarlama" meslekleri, danışmanlık işleri vb. bir dizi başka hizmetler kesimi etkinliğinin de temeli oldu. Yönetim, daha çok hükümet merkezi Lahey'de toplanır; öte yandan turizm, tarihsel kentlerin ekonomisine küçümsenmeyecek bir ek kaynak sağlar (öncelikle de Amsterdam'da) ve kıyıdaki sayfiye merkezlerini yaşatır.


Ülke ekonomisinin bugünkü durumu, hem 1945'ten bu yana gerçekleştirilen büyük gelişmeleri, hem de dışarıya bağımlılığın sağlamlıktan uzak görümünü yansıtır, ikinci Dünya savaşinın yıkımından, Endonezya'nın yitirilmesinden, 1953'teki su baskınlarından sonra, doğal kaynakları bakımından pek zengin olmayan küçük bir devletin, büyük devletlerin egemenliğindeki bir dünyada seçkin bir yer alabileceğini düşlemek güçtür: kuşkusuz, Groningen gaz yataklarının bulunması ve Ortak Pazar'ın kurulması önemli dürtüler oluşturmuştur; ne var ki, Hollandalıların ister tarımda, ister sanayide ya da hizmet kesiminde olsun yararlanılabilir "boşluklar"ı görebilme yeteneği de bu gelişmede büyük rol oynamıştır. Kişi başına gelirin yükselmesi bu kalkınmanın en anlamlı kanıtıdır; yirmi yıl içinde Hollanda, bu bakımdan, AET'nin en iyi durumdaki devletleri arasına girmiştir. Bununla birlikte, 1974'ten başlayarak Avrupa ülkelerini saran durgunluk, Hollanda'da öbür ülkelerden daha da büyük kaygı yaratmaktadır; çünkü böylesine dışarıya "açık" bir ekonominin, dış olayların etkilerini daha da çok duyması çok doğaldı, işsizliğin ancak son yıllarda ama büyük hızla artması, birçok sanayi dalındaki (sentetik iplik üretimi gibi en "modern" dallar da dahil) güçlükler, yalnızca Hollanda'ya özgü olmamakla birlikte, bu ülkede özel bir ağırlık kazanan belirtilerdir. Toplumsal ve coğrafi eşitsizlikleri giderme siyasetinin askıya alınması bu bunalımın ilk sonuçlarından biridir..


Çok önemli olan dış ticaret (üretimin % 40'ı dışsatıma ayrılır) genellikle dengelenmektedir
Gelişmiş ülkelere özgü yapısıyla dış ticaret, Ortak Pazar'a üye ülkelerle (başta Almanya Federal Cumhuriyeti) yapılır (özellikle de dışsatımlar).
Hollanda'nın uzun bir nüfus ve kaynak düzenleme deneyimi vardır, ama ticari ve toplumsal yaşamın bütün kesimlerini ilgilendiren ve bütünü göz önüne alan çalışmalar özellikle 1960'tan sonra gerçekleştirilmiştir. Yönergeler (yalnızca belirtici niteliktedir), ilke olarak yerel ve bölgesel makamlara yol gösterir. Bunun başlıca iki amacı vardır: ülkenin Batı kesimindeki tıkanıklığın çevre bölgeler yararına giderilmesiyle, nüfus, etkinlikler ve gelir dağılımında daha iyi bir paylaşma sağlama; büyük bir alan tüketicisi olan "vahşi" kentleşmeye karşı tarım ve eğlence alanlarının korunması. Daha şimdiden hiç de küçümsenmeyecek sonuçlar elde edilmiştir: sanayinin tek merkezde toplanması önlenmiş, iç göç akımları tersine çevrilmiş, kentleşme kutupları ve yeni kentleri geliştirmiştir Ne var ki, daha önce başlanmış büyük çalışmaları da (eski Zuiderzee'nin polder-leştirilmesi, Delta planı, vb.) tamamlamak gerektiğinden bu siyaset çok pahalıya patlamaktadır; ayrıca ülkenin batısında bazı aksaklıklar baş göstermektedir: orta ve varlıklı sınıflar kentleşmenin yoğunlaşmış biçimlerini istememekte uzak bölgeler az çekici olmakta, hizmet kesimi büyük kentlere yakın yerlere çok bağımlı kalmaktadır 70'li yılların sonundan başlayarak nüfus ve kaynak düzenlemesi siyaseti sürdürülmekle birlikte ikinci plana düşmüş, Hollanda karşılık, Groningen'in gazı, yakın geçmişte petrol fiyatlarının yükselmesinin yarattığı etkileri azalttı.

Yıllık gaz üretimi 90 Gm3 dolayındadır (büyük bölümü dışarı satılır: Almanya Federal Cumhuriyeti, Belçika ve Fransa'ya) ve tahmin edilen rezervler1 750 Gm3'tür. Yeraltından çıkarılan ham-madesi az, iç pazarı sınırlı olan Hollanda, dışsatıma açılma yolları aramak ve Fok-ker (hava taşıtları) ve DAF (otomobil yapımı; kısa süre önce Volvo'ya katıldı) vb. firmaların kanıtladığı gibi, belli bir uzmanlaşmayı benimsemek zorunda kaldı. Öbür Avrupa devletleri gibi Hollanda da, günümüzde, can sıkıcı bir konjonktür içinde, Üçüncü dünya'nın rekabetinden zarar görmektedir; özellikle Üçüncü dünya'da büyük yatırımlar yapan çokuluslu şirket Philips, Hollanda'daki fabrikalarında işçi sayısını azaltmaktadır.

Hizmet kesimi, tek başına, gayri safi milli hâsılanın % 60'ını sağlar ve bu oran artmaya devam etmektedir. Bu küçük devletin zenginliğinin gerçek temelleri eskiden özellikle ticaret ve taşımacılığa dayanıyordu; ticaret ve taşımacılığın görece ağırlığı azalmışsa da, Rotterdam -Europoort'unu, Schipol hava limanını, Ren yolunu ve yoğun otoyol ağını (bu son ikisi Almanya Federal Cumhuriyeti artül-kesiyle bağlantıları sağlar) içeren nitelikli bir altyapı sayesinde gene de temel ağırlığını torumaktadır Hollanda, ticaret akımlarını artık eskiden olduğu gibi denetleyeekonomisinin bunalıma uyarlanması siya-setiyse ön plana çıkmıştır.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1283962132

TARİH


"Hollanda" adı üç yüzyıl boyunca. 1548'den sonra Bourgogne düklüğüne bağlı, Kutsal Roma Germen imparatorluğumun bir bölgesi olan ve aşağı yukarı on yedi eyaleti içine alan bölge için kullanıldı. 1815'te, bugünkü Belçika'yı da kapsayan Hollanda krallığı kuruldu; Belçika 1830'da krallıktan ayrıldı.


başlangıçtan Karolenj İmparatorluğu'na Bölgede megalitik mezar anıtları, özellikle dolmenler bulunmuştur. \foorhout'taki buluntular, İ.Ö. 1600'e doğru Tunç çağına geçildiğini gösterir. Demir çağı İ.Ö. 650'ye doğru başlar; Venlo ve Eindhoven bölgesinde bulunan ve ölü küllerinin konulduğu kaplar bu döneme aittir.
Sezar, Galya'yı fethetmeye giriştiğinde (İ.Ö. 57) Belçika'da kelt ya da keltlerce özümsenmiş kabileler yaşıyordu; bir germen kabilesi olan Batavlar Meuse ve Ren ırmakları arasına yerleşmişlerdi. Daha kuzeyde Frieslandlılar, terpen adını verdikleri, su geçirmeyen toprak tepeler inşa etmişlerdi; bu tepelerdeki buluntular aracılığıyla faaliyetleri ve kıta topraklarındaki halklarla alışverişleri konusunda bilgi sahibi oluruz. Romalılar bölgeyi Eski Ren'e kadar işgal ettiler ve Belçika Galyası adıyla bir imparatorluk eyaleti kurdular (İ.Ö. 15); Batavlar'a ve Frieslandlılar'a koşulları ağır bir ittifakı kabul ettirdiyseler de birçok kez ayaklanmalarına engel olamadılar Romalılar bölgede yollar, bentler, Ren'i Meuse'e bağlayan Corbulo kanalı gibi kanallar, kaleler, villalar inşa ettiler ve kentler kurdular.

Geç tarihte başlayan hıristi-yanlaştırma hareketi bölgenin güney -doğu'sunda etkili oldu. III. yy.'da Ren kıyılarından çekilen Romalılarla birlikte halkın büyük bir bölümü de göç ederek bölgeyi germen istilacılara terk etti. Sakson-lar, ilerde Hollanda'yı meydana getirecek toprakların doğusuna yerleşirken, Franklar da güneydeki toprakları işgal ettiler ve V. yy.'da Köln krallığı'nı ve özellikle Tour-nai krallığını kurdular (Clovis'in babası Childörich'in mezarı burada bulunmuştur). Clovis'in vaftiz edilmesinden sonra merovenj kralları, aziz Amand gibi irlandalı ve aquitaniali keşişlerin yürüttüğü hı-ristiyanlaştırma hareketini teşvik ettiler. Meuse'ün kuzeyindeki Frieslandlılar ve Sak-sonlar, frank üstünlüğüne ve hıristiyanlaş-maya uzun süre karşı koydular. Willibrord, Utrecht piskoposluğunu 695 ya da 696'da kurdu. Bonifacius, 754'te Frieslandlılar tarafından Dokkum yakınında öldürüldü.

Hıristiyanlaştırma süreci, VIII. yy.'ın son çeyreğinde Münster piskoposluğunu kuran frieslandlı piskopos Uıdger ve otorltesiyle vaftiz geleneğini biraz da zorla kabul ettiren Charlemagne tarafından tamamlandı.
Meuse ülkesinden olan Karolenjler ve özellikle Charlemagne, zengin av alanlarının bulunduğu Ardenneler, başkent Aachen ve yeni imparatorun ikamet ettiği Nij-megen, Maastricht ve Trier'i kapsayan Ren ve Meuse arasındaki bu bölgeye ayrıcalık tanıdılar.. Charlemagne bölgenin hukuksal yapısını düzenleyen lex Frisonium ve lex Saxonium'u hazırlattı. Birçok manastır (Sint-Bertin, Gent'te Sint-Baafs, Stavelot), karolenj rönesansının gelişmesinde etkili oldu. Kuzeydeki ırmak ve kıyı kasabaları (Dorestad, bugünkü Wijk bij Duurstede yakınında), ingiltere ve battık ülkeleriyle yapılan alışverişte ticaret limanları olarak kullanıldı; ülke malları, özellikle IX..'da çok ünlenen Friesland kumaşları buralardan ihraç edildi. imparatorluğun geri kalan bölümü gibi Hollanda da, missi domini-ci'nin denetlediği kontlar tarafından yönetildi yy


Charlemagne'dan Bourgogne dönemine Bu refah dönemi kısa sürdü: kalıcı hiçbir kurum bırakmayan Normanlar'ın gelişi Dorestad'ı yıkıma uğrattı. Ayrıca, Lot-har'a verilmiş olan (814) Hollanda, 843'teki Verdun antlaşması'yla Fransa'ya (Escaut'nun sol yakasındaki bölgeler) ve Kutsal imparatorluk'a, Lothar ll'nin ölümünden (869) sonra da Francia occidentals ve Francia orientalis krallıkları arasında bölüşülerek (Meerssen antlaşması, 870) paylaşıldı. Bu tarihten sonra Vlie, Meuse, Ourthe, Moselle, Marne ve Saône İki devlet arasında sınır oluşturdular; Hollanda pek çok derebeyliğe bölündü. Germanya kralı Heinrich I, kendi toprakları içinde yerel aristokrasinin boyun eğmesini sağladı (925). Daha sonra Otto, Aşağı Lotharingia'nın yönetimini, Köln başpiskoposu olan kardeşi Bruno'ya bıraktı (askeri işlerde ona bir dük yardım edecekti). Bruno, ülkeyi Yukarı ve Aşağı Lorraine olmak üzere iki düklüğe ayırdı (960'a doğr).


Derebeylerin çıkardığı karışıklıklar imparatorca atanmış Liège ve Utrecht piskoposlarının, Worms konkordatosundan (1122) sonra nüfuzlarını ve mülklerini yitirmeleri bu düzenlemeleri bozdu. Batıda önce Kennemeriand'a yerleşen ve küçük senyörlerden meydana gelen bir hanedan, topraklarını Meuse'e, Zeeland'a ve Batı Friesland'a dek genişletti, ilk Hollanda kontu unvanını XI. yy.'da bu hanedanın başı olan Dirk aldı. Ama en büyük gelişmeyi, kontları güneyde Somme'a, kuzeyde Zeeland'a ulaşan, hatta Escaut'nun sağ yakasına yayılan (imparatorluk Flan-dre'ı) Flandre gerçekleştirdi. Bu kentler, ilkmetbuları Fransa kralı için tehlikeli olmaya başladılar (Bouvlnes, 1214).
Sertlerin özgürlüklerine kavuşması hemen hemen aynı tarihe rastlar. XII. ve XIII. yy.'da kurulan kırsal komünler, özellikle, kıyı kesiminde setler ve polderler inşa ederek ve iç kesimlerde ekilmemiş geniş toprakları değerlendirerek geliştiler. Büyük prensler, vasallarının ayrıcalıklarını sınırlayınca, vasallar, öç almak için bu prenslerden biri olan Hollanda kontu Flo-ris V'i öldürmekten çekinmediler.

Gene de, tahkimli setlerle korunan ve stratejik ya da ticari bakımdan önemli yerleşmelerde (kıyı bölgelerinde, özellikle ırmak ağızlarında [sonuna -dam eki alan kentler]) kurulmuş kentler, büyük prenslerin korumasında hızla geliştiler. Bazıları ticaret merkezleri haline geldi: Groningen'de, çevre köylerde (Ommelanden) oturanlar, ürünlerini kent surları içinde satmak zorunda bırakıldılar (konaklama vergisi). Ho-orn ve Enkhuizen kentleri, ringa avlamak İçin büyük filolar oluşturdular; haliç kıyısındaki elverişli konumları nedeniyle Bri-elle ve Dordrecht yoğun ticaret kentleri haline geldi. Kampen, Zvvolle ve Deven-ter, Hansa birliği'ne katıldılar. Delft ve Gouda birahanelerinde üretilen bira çok ünlüydü. Meuse bölgesi kentlerinde demir ve bakır sanayisi gelişmişti. Şarap ya da yün ticaretinde merkez olma ayrıcalığını elde etmek için başka kentlerle (Damme, Middelburg, vb.) çekişen Flandre kentleri Gent, ieper ve Brugge ise dokuma sanayileri sayesinde rakiplerini geride bırakıyorlardı. Flaman tüccarlar, tüm Avrupa' ya kumaş ihraç ediyorlar ve Champagne panayırlarında boy gösteriyorlardı. XV. yy.'ın başlarında, Fransa'yla ilişkilerin bozulması ve venedik gemilerinin okyanusa açılması üzerine Brugge büyük bir liman oldu ve ispanyol yünleri, sonra da Hansa ticareti için uğrak yeri haline geldi; bunun üzerine Zeeland (1380-1390'a doğr.) ve Hollanda (1470'ten itibaren) yoğun ticaretin odak noktaları oldular.


Kentler, senyörlerden, kendi kendilerini yönetmelerine izin veren beratlar (ya da Keuren) elde ettiler. Genel olarak her kentin önde gelen burjuvaları bir konsey (Vrcedschap) kurar, senyörü temsil eden valiyle birlikte yargı görevini üstlenecek encümen üyeleri atarlardı. Ancak çok geçmeden toplumsal sınıflaşma belirgin-leşti. Eski burjuva ailelerin oluşturduğu aristokrasi idari görevleri ele geçirdi. Tüccarlar işçi ücretleri konusunda atölye işleten küçük patronlarla sık sık ihtilafa düştüler. Flandre kontları, belediyelerin taleplerine karşı kendilerini savunmak için, soylular ise "komün" üyelerinin isteklerine karşı çıkabilmek için Fransa krallarıyla ittifak kurmaya çalıştılar. Onların bozguna uğraması (Courtrai, 1302) demokrasinin zaferini sağladı; buna karşı soyluların Charles Vl'nın himayesinde gentli milislere karşı kazandıkları zafer (Rozebeke, 1382), kentlerin özgürlük mücadelelesi-nin, özellikle mücadelenin en şiddetli olduğu Flandre'da gerilemesine, kont Lou-is de Mâle'ın (1346-1384) yeniden nüfuz kazanmasına ve Bourgogne dükünün burada egemenlik kurmasına yol açtı.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1283962132

Bourgogne dönemi ve İspanya dönemi

1369'da, Louis de Mâle'ın tek kızı Marguerite ile evlenen Bourgogne dükü Atak Philippe'e, kayınpederinin ölümüyle Flandre miras kaldı. Ardılları ve özellikle torunu İyi Philippe (1419-1467), satın alma, evlenme ve miras yoluyla Hollanda'yı bütünüyle ele geçirmek için yılmadan çalıştılar. (- Bourgogne.) iyi Philippe gayri-meşru oğlu David'i Utrecht (1456-1496), akrabalarından birini de Liège piskoposu yaptı. Atak Charles (1467-1477) bu kentte çıkan korkunç bir ayaklanmayı bastırdı (1468), sonra Gelderland'ı geçici olarak ilhak etti (1472-1492); ancak Gelderland eyaletleri XVI. yy. boyunca ülkelerinin özgürlüğü için mücadele ettiler. Geleneklere ve ayrıcalıklara dokunmayan iyi Philippe, XV. yy.'da kurulan eyalet meclislerinin bir araya gelmesini kabul etti ve états gé-néraux'yu birkaç kez Brüksel'de topladı.

Buna paralel olarak, bir Büyük Konsey, iki Sayıştay (Lille ve Brüksel) ve Hollanda'da bir adalet divanı (Lahey) kurarak yönetimi merkezileştirdi. Büyük Konsey, roma hukukunu uygulayan ve böylece Hollanda'yı eski yargı sisteminden (Paris parlamentosu) ayıran bir yargıtay rolü oynuyordu. Atak Charles merkeziyetçiliği daha da güçlendirdi: Mechelen'de öncekilerin yerini alan tek bir Sayıştay ve tüm kuzey eyaletleri için yetkili tek bir parlamento kuruldu; Maastricht'te, Meuse ülkelerini birleştirmekle; idari ve diplomatik yetkisini Batı Almanya'ya dek genişletmekle görevli bir Konsey meclisi oluşturuldu. Bununla birlikte, Charles'ın ölümünden (1477) sonra kızı Maria, Hollanda'nın desteğini kazanmak için, 1477 états généraux'sunda "Büyük ayrıcalıklar 'a dokunmayacağına söz vermek zorunda kaldı.

Ama, Hollanda'yı 1477'den 1494'e dek yönetecek, daha sonra iktidarı oğlu Güzel Felipe'ye [1494-1506) ve kızı Avusturyalı Margheri-ta'ya [1507-1515] bırakacak Bourgognelu Maria'nın kocası, Habsburg hanedanından Avusturyalı Maximilian zamanında devlet otoritesi yeniden sağlandı.


Güzel Felipe'nin oğlu Kari V, Friesland'ı (1524), Groningen'i (1536) ve Gelderland'ı (1543) ilk kez ya da yeniden fethederek eyalet sayısını on yediye çıkardı. Brüksel' de, genel vali, danıştay, mali konsey ve özel konseyden oluşan merkezi bir hükümet kurdu; başına halası Avusturyalı Margherita (1519-1530), sonra da kız kardeşi Macar Maria'yı (1531-1555) getirdi. Augsburg uzlaşmasıyla (1548) Kutsal imparatorluk'un bir eyaleti haline getirdiği (Bourgogne eyaleti) Hollanda'ya sınırlı bir özerklik verdi ve ülkeyi Bourgogne egemenliğinde birleştirmeye çalıştı. Böylelikle siyasal gelişmeler, eyaletlerin ve kentlerin Ortaçağ'dan kalma vergi bağışıklıklarının ve ayrıcalıklarının zamanla kalkmasına yol açtı. Bu arada, eski kentler de İktisadi üstünlüklerini yitirdiler. Sanayileşme kırsal kesimlere yayıldı. XV. yy.'ın ortasından itibaren, Zwin ırmağının çamurla dolması Brugge'nin gerilemesine yol açarken, Escaut, Meuse ve Ren nehri üzerindeki üç haliç limanı, öncelikle de Brabant ve Bourgogne düklerinin verdiği ticari ayrıcalıklarla ve büyük keşifler sayesinde dünya çapında bir ticaret mertezi haline gelen yeni bir kent, Anvers, 1585'e dek süren panayırları ve borsalarıyla hızla gelişti. Anvers'den sonra, XV. yy. ortasından başlayarak uluslararası bir ticaret merkezi olan, silah imalatında ve tahıl ticaretinde uzmanlaşan Amsterdam geliyordu. Bu gelişmelere bağlı olarak, deniz ve kara yoluyla ticaret önem kazandı ve bu dönemde İtalya'yla ticaret yapan büyük nakliye şirketleri kuruldu (XVI. yy.).

Buna paralel olarak, düşünce ve din alanlarındaki büyük birikim Hollanda'ya canlılık kazandırdı. XIII. yy/da manastır türü komünler eğlence yaşamının çalkantılarına karşı kadınlar için sığınak işlevi görmüştü. Geert Groote tarafından XV. yy.'da kurulan Komün yaşamı kardeşliği derne-ği'yse öğretim dalında önem kazandı, 1425'te Brabant düklerinin kurduğu Louvain Üniversitesi, Bourgogne eyaleti için hukukçular yetiştiriyordu; Anvers matbaalarının ünü XVI. yy.'da her yere yayıldı. Hümanizm, Avusturyalı Margherita'nın hoşgörüsü sayesinde geliştiyse de, Hollandalılar, hümanizmden hızla Reform'a kaydılar ve lutherci öğretiye büyük bir ilgi gösterdiler; bu yüzden Kari V 1521'den sonra, lutherci öğretiyle mücadele amacıyla çok sayıda duvar ilanı bastırttı. Bu sırada çok önemli olmayan öğretiler de doğdu: örneğin anabaptistler, Leidenli Jan'ın yönetiminde topluca Münster'e gittiler ve Amsterdam'da bir ayaklanma çıkarmaya çalıştılar (1535). Din özgürlüğü sorunu, ayrıcalıkların savunulması ve milliyetçi düşünceyle birlikte, Felipe H'ye karşı düzenlenen ayaklanmada en önemli rolü oynadı.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1283962132

ayaklanma ve Seksen yıl savaşı


Öncellerinin siyasetini bir ölçüde devam ettiren Felipe II (1555-1598), Hollanda'da gerçek bir katolik reformu başlattı (1555-1567); ama mizacı ve ispanya'da yaşaması (Hollanda'da ancak 1555-1559 arasında bulundu), kralın Kuzey'deki te-baasıyla güçlü bir ilişki kurmasını engelledi. Ülkede barış zamanında bile ispanyol birlikleri bulundurarak tebaasına ters düştü. Genel vali olan kız kardeşi Parma-lı Margherita (1559-1567) nezdindeki en yüksek görevi, Mechelen başpiskoposu olan franche-comté'li Granvelle'e vererek yüksek soyluları incitti. Soylular, Granvel-le'in görevden alınmasını sağladılar (1564). Baskının devam etmesi üzerine küçük soylular da birleştiler ve katolik olmayanlara karşı kovuşturma yapılmamasını istediler (bu soylulara "gueux" adı verildi). Bir kıtlık yılı olan 1566'da, ikonakırı-cı protestan papazların kışkırttığı halk kiliselere ve manastırlara saldırdı.

Felipe II, sapkınlığın kökünü kazımak İçin Alba dükünün komutasında bir ordu gönderdi ve genel valiye kentlerin ayrıcalıklarını kaldırma emri verdi (1567). 1567-1573 arasında genel vali olan Alba dükü, "Kanlı konsey" diye nitelenen bir Ayaklanma konseyi kurarak (1567) Hoorn ve Egmont kontlarını astırdı (1568), Orange prensinin topladığı "gueux" ordusunu püskürttü ve ayrıcalıklara hiç aldırmadan ağır vergiler getirdi. 1568de ayaklanma patlak verdi. 1569'da Middelburg ve Zeelandlılar, "gueux" kuvvetlerinin Brielle'i ele geçirerek (1572) denetim altına aldıkları Escaut' yu kapadılar; bu arada Hollanda (Dord-recht) ve Zeeland (Vlissingen) Orangelı Willem'in yönetiminde ayaklandı. Alba dükü ve ardılı Requenséns, Alkmaar önlerinde arka arkaya yenildiler.

Çok geçmeden, ücretlerini alamadıkları için Anvers'i yağmalayan (1576) ispanyol birliklerinin isyanı, Brabant, Hainaut, Flandre ve Artois' nın da Hollanda ve Zeeland ayaklanmasına katılmalarına, ispanyol birliklerinin ülkeden çıkarılmasına (Gent'te düzenin sağlanması, 8 kasım 1576) ve dinde hoşgörünün yerleşmesine yol açtı. Düzeni sağlama görevi 12 şubat 1577 tarihli Sürekli fermanla Felipe li nin üvey kardeşi olan yeni genel vali (1576-1578) don Juan de Austria'ya verildi; daha sonra Orangelı Willem'in etkisindeki meclislerce azledilen (temmuz 1577) don Juan'ın yerine, imparatorun erkek kardeşi arşidük Mathias getirildi. Bu arada isyancılar bölündüler. Gelenekçi, zengin eyaletler (Artois, Hainaut), Felipe H'nin vesayeti altına girdi (Arras birliği, 6 ocak 1579); Utrecht birliği'nde toplanmış olan daha yeni ve daha kararlı öbür eyaletlerle -bu eyaletlerdeki köylü sınıfında demokrasi ve bağımsızlık bilinci uyanmıştı- Güney'deki birkaç kent (Gent, Anvers, Brüksel, vb.) İspanya' dan ayrılarak Birleşik Eyaletler'in temelini attılar.

Hollanda'nın yeni genel valisi Alessand-ro Farnese (1578-1592), Güney Hollanda' yı ispanya ve Kilise adına kesin olarak fethetti; böylece isa birliği tarikatı, Alessand-ro Farnese'nin, sonra da arşidük Albrecht von Habsburg'un (1596-1598) desteğiyle Güney eyaletlerinde Karşı Reform hareketini geliştirme olanağı buldu; buna karşılık isyancılar ispanya kralına sadakat göstermeyi bütünüyle reddettilerse de (1581), kendilerine bir önder bulmakta da güçlük çektiler. Başlangıçta Hollanda'nın egemenliğini Anjou düküne bırakmayı düşünen (1580) Orange prensi Sessiz Willem, Kuzey'deki protestan eyaletlerin muhalefetiyle karşılaştı ve kont unvanını kabul etmek zorunda kaldı; ama kont Willem 1584'te öldürülünce, isyancılar gene başsız kaldılar Felipe ll'nin ondan fransız katoliklerini desteklemesini, ardından İngiltere'ye çıkmak İçin hazır olmasını (Yenilmez Armada, 1588) istemesi üzerine, Alessandro Farnese, Hollanda'nın fethini tamamlayamadı. Eyalet valisi Johan Van Oldenbarnevelt, Birleşik Eyaletler'i kurtarmak için gerekli ittifakları ve mail olanakları sağladı.

Yeni stathouder Maurits Van Nassau (1584-1625) başlıca kentleri geri aldı (Breda, 1590; Nijmegen, 1591; Groningen, 1594). Ama 1586'dan 1618'e değin genel vali olan Oldenbarnevelt, pahalıya patlayan Oostende yenilgisi (eylül 1604) ile mali yetersizlikler ve Fransa (1598), inglitere (1604) ve ispanya arasında barışın yeniden kurulması nedeniyle güç durumda kaldı ve Henri IV sayesinde Onikiyıl mütarekesi'ni imzaladı (1609); ancak, arminiusçulukla suçlandı ve idam edildi (1619). Çarpışmaların yeniden başlaması (1621), önceleri Hollanda'nın zararına oldu. Spinola markisi Breda'yı geri aldı (1625). Ama Maurlts'in (1625-1647) erkek kardeşi ve ardılı prens Frederik-Henrik sırasıyla 's-Hertogenbosch'u (1629), Ven-lo'yu, Roermond'u, Maastricht'i (1632) ele geçirdi, ispanyol Hollandası müttefikler tarafından kıskaca alınmış olduğundan Fransa'yla ittifak (1635) prensin hareketini kolaylaştırdı. Amiral Tromp, Dunes sa-vaşı'nda (1639) ispanyol donanmasını denizde yendi. Aynı anda birkaç savaşı yürütmekten bunalan ispanya, Münster ant-laşması'yla (1648) Birleşik Eyaletler in bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1283962132

XVII. ve XVIII. yy/da Hollanda

• ispanyol Hollandası (1598-1713). Felipe II tarafından arşidük Albrecht ile taht adayı ¡sabel'e (1598-1621) bırakılan Hollanda, isabel'in vâris bırakmadan ölmesi üzerine yeniden ispanya'ya geçti (1633). Böylece Hollanda, XVII. yy.'da İspanya'nın katıldığı tüm savaşlara girmek zorunda kaldı. Birbirini izleyen yenilgilerle, 1640'ta kaybedilmiş olan Artois (Pireneler antlaşması, 1659), Flandre'ın Wallon kesimi (Aachen antlaşması, 1668), Flandre'ın kıyı bölümü ve Valenciennes (Nijmegen barışı, 1678) Fransa'ya bırakıldı, ispanya kralı Carlos II ölünce Hollanda, miras yoluyla Louis XlV'ûn torunu olan Anjou düküne kaldı. Hollandalılar ve ingilizler, ülkenin Fransızlar tarafından işgaline karşı çıktılar; ispanya Veraset savaşı son bulduğunda, Hollanda, stratejik önemi olan kentlerde hollanda garnizonları tutmak zorunda bırakılan Avusturya'ya verildi.


iktisadi çöküntü Hollanda'nın içinde bulunduğu güçlükleri daha da ağırlaştırdı: Anvers'in kuşatıldığı 1585'ten sonra pek çok tüccar kenti terk etti ve Escaut ırmağının ağzı Birleşik Eyaletler'in denetimine geçti. Bununla birlikte Anvers'in nüfusu kırsal bölgelerden göç edenler yüzünden yeniden arttı; matbaacılık, halıcılık, bakırcılık gibi bazı sanayi kolları gelişmeye devam etti. Ülkenin düz kesimlerinde keten dokumacılığı gelişme gösterdi; Anvers önemli bir bankacılık merkezi olarak kaldı; Brüksel sarayı hâlâ eski görkemini sürdürüyordu; barok mimari ve Rubens'in tabloları Louvain Üniversitesi'nden yönetilen katolik Karşı Reform hareketiyle başarı kazandı, ama Karşı Reform Louvain' de janseniusçuluğun doğuşunu (1640'ta, ieper piskoposu Jansenius'un Auguslinus adlı yapıtını yayımlaması) ve Hollanda' dan diğer ülkelere yayılmasını engelleyemedi.
• Avusturya Hollandası (1713-1790). XVIII. yy.'da avusturyalı hükümdarlar, Güney Hollanda'yı refaha kavuşturmaya çalıştılar 1722'de imparator Kari Vl'nın, sömürge ticareti için kurduğu Oostende şirketi, Escaut ırmağındaki seyrüsefer zorluklarını ustaca kaldırdı. Karayollarının ve kanalların yapılması, yüzyılın ortalarında yeni bir paranın (gümüş kuron) tedavüle çıkarılması iç mübadeleyi kolaylaştırdı. Ama, Karl VI, kızı Maria-Theresia'nın veraset haklarını sağlayabilmek için Oostende şir-keti'ni feda etti (1732). Bu arada Belçika, Avusturya Veraset savaşı nın başlıca harekât alanlarındaki biri oldu: Fontenoy"da galip gelen fransızlar (1745), burayı Aachen barışına dek (1748) işgal ettiler. Buna karşılık imparator Joseph II, 1781'de Hollandalıların stratejik önemi olan kentlerden çekilmelerini sağladı.

Hollanda'yı yönetmiş olan herkes gibi Avusturyalılar da, bölgeciliği kaldırmaya çalıştılar.. Vergi tahsilini düzene sokmakla görevli idari ve mali konsey birçok ayrıcalığı kaldırdı (1764).. Eyalet meclislerinin rolü, özellikle Flandre'da azaldı; burada eyalet meclisinin vergilerin dağılımı konusundaki beceriksizliği ve adaletsizliği 1753 bunalımına yol açtı
Ama kilise adamlarını denetimi altına almak ve papalık bul-lalarının Hollanda'dan Kutsal imparator-luk'a girmesini önlemek isteyen Joseph II' nin papalık elçisini sınır dışı etmesi (1787) ve Hollanda yönetiminde köklü yapısal reformlar yapmaya girişmesi üzerine bir ayaklanma patlak verdi

• Birleşik Eyaletler, ispanya'dan ayrılan Kuzey eyaletleri, XVII. ve XVIII. yy.'da, ticarete ve sömürge imparatorluğunun gelişmesine bağlı olarak büyük bir refah düzeyine ulaştılar. Bu iki yüzyıl boyunca Birleşik Eyaletler'de, belediyelerin ve eyaletlerin tüm özgürlüklerini koruyan çok özgün bir cumhuriyetçi rejim egemen oldu. (— Bİrleşİk Eyaletler.)


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1283962132

devrimci dönem (1784-1815)

Fransa'dan önce Hollanda'da başlayan devrimci hareketlerin temelinde XVIII. yy. felsefesi olduğu kadar, yerel koşullar da vardır.
Kuzey'de dördüncü ingiliz savaşı'nın yol açtığı yıkım ve naiplerin açık beceriksizlikleri burjuvaların silaha sarılmasına yol açtı; bunlar yurtseverlerin az çok denetledikleri talim birlikleri halinde örgütlendiler. Hollanda eyaleti, Lahey garnizonu komutanlığını stathouder'den geri aldı. Willem V, Gelderland'a çekildi, giriştiği askeri darbe 1787'de Gouda'da durduruldu. Ama, ingiltere tarafından desteklenen Willem V, Prusya kralı olan kayınbiraderinin müdahalesiyle eski durumuna kavuştu. Yurtseverler Fransa'ya kaçtılar.
Güney'de Joseph li'nin reformları, eski ayrıcalıkların savunulmasını talep eden milliyetçi duygulara ters düştü. Avusturya egemenliğine karşı birleşen belçikalı yurtseverler, federalistler ve merkeziyetçiler (Vonck) olmak üzere ikiye bölündüler. İmparator Leopold II askeri birlikler göndererek eski rejimi kolayca yeniden kurdu. Avusturya birlikleri, 1789'da bir halk ayaklanmasıyla piskoposu kovulan Liège'e de müdahale ettiler
Fransız monarşisi, bu yurtseverlik hareketlerini desteklemedi. Fransız cumhuriyet rejimi daha kararlı bir tutum benimsedi. 1792'den itibaren Dumouriez'nin komutasındaki ordular Belçika'ya girdiler ve Avusturyalılar'ı Jemmapes'ta yendiler. 1794'te Fleurus zaferi Hollanda yolunu bütünüyle açtı. Belçika, Liège, Birleşik Eyaletlerin güneyi önce komiserler (1797), sonra valilerce (1800) yönetilen fransız dé-partment'ları haline geldiler.

Birleşik Eyaletler'in geri kalan bölümünde, 1795'te Batav Cumhuriyeti kuruldu.. 1810'da Louis, uyruklarının ticari çıkarlarını kardeşinin çıkarlarından üstün tuttuğu için krallığını yitirdi; krallığın yönetimi, doğrudan Fransızlar'a geçti (Lebrun, Hollanda stathouder'i). Napoléon, 1805'te bir anayasa hazırlattı, Rutger Jan Schlmmelpenninck'i danışman vali olarak atadı (1805-06), sonra Batav Cumhuriyeti'ni, kardeşi Louis'ye vermek üzere Hollanda krallığı'na dönüştürdü (1806)

Güney'de olduğu gibi Kuzey'de de Fransızlar, yönetimi tek biçimli hale getirdiler. Napoléon yasaları Belçika'da da yürürlüğe girdi ve Hollanda yasalarına temel oluşturdu. Zaten gelişmiş olan Belçika sanayisi ve Batav tarımı, Kıta ablukasından ve imparatorluk ordusunun gereksinmelerinden yararlanmasını bildi. Ama işgal hayal kırıklığı yarattı. Flaman katoliklerinin, papaya olan inanç ve bağlılıkları sarsıldı. Polis zulmü birçok kurban aldı; vergiler, askere yazma, sansür, özellikle Hollanda eyaletinde dayanılmaz bir noktaya vardı; nihayet Kıta ablukası, ticareti olumsuz yönde etkilerken ingilizler sömürgeleri işgal ettiler. Napoléon'un Leipzig bozgunu (1813), sürgündeki stathouder'in oğlu Orangalı Wilomen'in egemenliğini tanıyan Dirk Van Hogendorp'un yönetiminde bir ayaklanmaya yol açtı (1813). imparatora bağlılık, Belçika'da daha güçlüydü; Car-not 1814'te Anvers'i başarılı bir şekilde savundu ve Napoléon da Yüz gün savaşı sırasında son kozunu Belçika'da oynadı (Waterloo, 18 haziran 1815). Ama Belçika ve Hollanda'nın tek bir Hollanda krallığı halinde birleşmesi çok daha önce Viyana kongresi'nde kararlaştırılmıştı.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1283962132

1815'ten 1830'a dek Hollanda krallığı



Willem I, her iki tarafın da çıkarlarını dengelemeye çalışarak uyrukları için bir anayasa hazırlattı (ikinci mecliste Kuzey ve Güney için eşit sayıda milletvekili). Viyana kongresi, Cape dışında Birleşik* Eyaletler'in eski sömürgelerini Hollanda krallığı'na geri verdi.
Ancak, Kuzey ve Güney'in birliği çok sürmedi. Flaman katolikleri, protestan bir kralın kendi din adamlarının işlerine karışmasından rahatsız oldular. Wallon bölgesinde bir dil ihtilafı vardı; üstelik Liège liberal bir düşünce merkeziydi. Eski iktisadi rekabetler canlandı: Amsterdam'a karşı Anvers, Hengelo'nun pamuk sanayisine karşı Gent'in pamuk sanayisi, serbest mübadele yanlısı hollandall tüccarlara karşı himayeci belçikalı tarımcılar. Belçika eyaletlerinin Hollanda eyaletlerine yetişmesini sağlamak için büyük bayındırlık çalışmalarına girişen Willem l'in gösterdiği çabalar hoşnutsuzlukları yatıştırmaya yetmedi. 1828'de katolik flamanlar ve wallon liberalleri ittifak kurdular. 25 ağustos 1830'da Brüksel'de bir isyan çıktı. Hollanda birlikleri, 4 ekim 1830'da bağımsızlığı ilan edilen Belçika'dan ayrılmak zorunda kaldılar. İngiltere ve Fransa'nın himayesindeki yeni devlet, Saksonya-Coburglu Le-opold'u hükümdar seçti. Willem I, bu oldu bittiyi ancak Londra antlaşmasından (1831) sonra, 1839'da kabul etti; sözkonu-su antlaşmayla Maastricht Hollanda'ya verildi ve Lüksemburg'un bir bölümü Hollanda kralının kişisel mülkü haline geldi.

(- [coverattach=7]1830'tan 1945'e 4 ekim 1830'da Belçika'nın bağımsızlığının İlan edilmesi eski Hollanda"nın iki bölümü arasındaki birliği bozdu. Kral Willem I, Belçika sorununun kesin olarak çözümlenmesinden kısa bir süre sonra tahttan feragat etti (1840). Hükümdar birçok kurutma çalışmasını desteklemiş, ulaşım yollarını geliştirmiş ve yeniliklerden (1839'da açılan Amşterdam-Haarlem tren hattı) korkmamıştı. Ülkenin sanayileşmesini teşvik etmiş ve Hollandalıların yeniden Endonezya'ya yerleşmesine ön ayak olmuştu. Devletin sorumluluğundaki Endonezya'ya yönelik taşıma işleri için kral tarafından 1824'te kurulan Hollanda Ticaret şirketi'nin sağladığı kazançlarla kamu borçlarının bir bölümü karşılanmış ve kamu hizmetleri için nakit yaratılmıştı.
Hollanda kamuoyu, Belçikalıların ayaklanmasıyla uyandı ve Willem l'in karşıdev-rimci rejimiyle mücadele edebilmek için Van Hogendorp ve Thorbecke'nin öncülüğünde liberal bir parti kuruldu. Muhafazakâr çevrelerdeki calvinci Uyanma hareketi Groen Van Prinsterer önderliğinde, "devrim aleyhtarı" diye nitelenen yeni bir partinin kurulmasına yol açtı.

Ama hasadın 1845'ten 1848'e dek kötü olması, yoksul sınıflar arasında büyük bir sefalete yol açtı; Amsterdam'da ayaklanma tehdidi kral Willem ll'yi anayasayı değiştirmek üzere liberallerin önderi Thorbecke'nin öncülüğünde bir komisyon kurmaya yöneltti. Bu komisyon hükümet üyelerinin sorumluluk yüklenmelerini, bütçenin parlamento tarafından denetlenmesini ve her iki meclis için ancak belli bir vergiyi ödeyenlerin yer alabildiği bir seçim sistemi getirilmesini kararlaştırdı (1848). 1849'da Willem III (1849-1890), Thorbecke'yi hükümeti kurmaklla görevlendirdi.

Thorbecke, muhafazakâr hükümetlerle münavebeli olarak üç kez başbakanlık yaptı (1849-1853; 1862-1866; 1871-72). Bu dönemde özellikle iki sorun önem kazandı.
Din sorunu, Thorbecke'nin onayıyla Hollanda'da katolik hiyerarşinin yeniden kurulmasıyla ortaya çıktı.O tarihten itibaren, katolikler kendi piskoposlarının öncülüğünde büyük gelişme kaydettiler ve siyasal yaşama katıldılar. 1864'e dek liberallerle işbirliği yaptılar. Papa Pius IX'un modern düşünceleri mahkûm etmesi bu işbirliğini bozdu ve okul sorunuyla ilgili tutumu Protestanlara yakın olan, papalığın güdümünde katolik bir partinin kurulmasına yol açtı.

Okul sorunu, devrim aleyhtarı calvinci-lerle katolikler arasında bir koalisyon hükümetinin kurulmasını (1887-1891) olanaklı kıldı; her iki eğilim de din adamlarının ders verdiği, devlet desteğinde okulları savunuyor ve devlet yönetiminde bulunan ilköğretimde yansızlığa (1806 yasası) karşı çıkıyorlardı; oysa liberaller bu yasayı savunuyorlardı.. yy.'da birçok kez değiştirildi (1857, 1878, 1889), ama devletin, dini olsun olmasın tüm okullara aynı ölçüde destek sağlaması ancak 1920'de benimsendi (Visser yasası). 1806 yasası, XIX

XIX. yy.'ın sonlarında Hollanda, ticarette yeniden ilk sıraya yerleşti. Amsterdam, sömürge ticaretinde uzmanlaştı; Rotter-dam, Ren üzerinde seyrüseferin başlamasından ve Ruhr'un gelişmesinden yararlandı. Ancak, gümrük himayesinden yoksun olan tarım, çok büyük miktarlardaki buğday fazlasını Avrupa'ya aktaran ABD ve Rusya'nın rekabetine dayanamadı; bu nedenle kooperatiflerin ve tarım okullarının desteğiyle hayvancılığa ve sanayi bitkileri üretimine geçmek zorunda kaldı; sanayi ise geleneksel yapısını korudu.

1880'e doğru, marxçılıktan etkilenen lut-herci papaz Domela Nieuwenhuis, sosyal demokrasi düşüncesini ortaya attı. 1894'te Troelstra sosyalist bir parti kurdu; buna paralel olarak, dini bölünmelere karşın sendikal hareket gelişti, hatta liberalleri, 1867-1901 arasında toplumsal önlemler almaya yöneltti; 1901 seçimlerinden hemen sonra da, dini partileri bir araya getiren ilk Kuyper hükümeti kuruldu.


Ama yeni seçimler yapıldıkça parti sayısı öylesine çoğaldı ki, 1913 seçimlerinden sonra kraliçe Wilhelmina (1890-1948) parlamento dışı bir hükümet kurmak zorunda kaldı (Cort Van der Linden, 1913-1918); bu hükümet, Birinci Dünya savaşı'nda Hollanda'nın yansızlığını korudu. Siyasal kurumlar de-mokratikleştirildl: genel oy (1917), kadınlara oy hakkı (1918); devlet öğretimiyle özel öğretim arasında mutlak eşitlik İlkesi benimsendi. Bu arada, kısmen savaşın yol açtığı sefaletten kaynaklanan, Troels-tra'nın yönetimindeki bir sosyalist -komünist devrim girişiminden (1918) sonra, Roma'ya bağlı katoliklerle hıristiyanla-rın oluşturduğu ve ilk kez bir katollğin (Ruys de Beerenbrouck) başkanlığında toplanan tarihi bir koalisyon hükümeti, Vatikan'la diplomatik ilişkilerin kesilmesini isteyen bir önergenin parlamentoda oylanmasına dek (1925) ayakta kaldı. Bunun üzerine Dirk Jan De Geer'in yönettiği parlamento dışı bir hükümet kuruldu (1926-1929). Yeni başbakanın yanı sıra, Ruys de Beerenbrouck (1929-1933 arasında başbakan) ve H. Colijn (devrim aleyhtarı calvinci) [1925-1926 ve 1933-1939 arasında hükümet başkanı] iktisadi sorunlarla (1921 ve 1929 bunalımları), sosyal yasalarla ve denizcilerin yaşam koşullarıyla uğraşmak zorunda kaldılar. Bu arada Endonezya'da milliyetçi hareket gelişiyordu.

Hitler'in başlattığı nasyonal sosyalizm hareketi, Hollandalıların germen ırkının bir kolu olduğunu öne sürdüyse de pek ilgi görmedi. A. Mussert'in nazi yanlısı partisi 1933 ile 1937 seçimleri arasında oylarının yarısını yitirdi. Almanya'dan koyulan birçok siyasal mülteciyi ve yahudiyi kabul eden Hollanda, Hitler rejiminin gerçek niteliğini kavramıştı. 10 mayıs 1940 sabahı alman tankları sınırı aştılar ve savunma hatlarını zorladılar. Rotterdam'ın bombalanması (14 mayıs) üzerine, Hollanda Silahlı kuvvetleri başkomutanı direnmenin yararsız olduğuna karar verdi. Kraliçe Wilhelmina, ailesi ve hükümet üyeleri ingiltere'ye sığındılar; müttefik konvoyları için gerekli olan Hollanda ticaret gemilerinin yardımıyla savaşı oradan sürdürdüler. Aralık 1941'de Japonlar Endonezya' yı istila ettiler.


Önceleri Seyss-inquart adındaki avus-turyalı bir Reich komiserinin, sonra gau-leiter Mussert'in yönetimine bırakılan Hollanda, işgali ağır bir şekilde yaşadı: elkoy-malar, iktisadi ve mali gasp, polis gözetimi, Yahudiler'e karşı zulüm... Amsterdam' da çok olan Yahudiler, Drenthe'deki Westerbork kampında toplandı ve Auschwitz'e gönderildi; 100 000 yahudi öldü. Hollanda halkı grevler (şubat 1941, nisan-mayıs 1943) ve cüretli baskınlarla tepkisini dile getirdi. 1944 sonbaharında gerçekleşmesi beklenen kurtuluş (demiryollarında genel grev, Müttefikler'in Arnhem'in ilerisindeki bölgeleri havadan indirme harekâtıyla istila girişimi) alman ordularının 5 mayısta Wageningen'de teslim olmasıyla ancak 1945 ilkbaharında gerçekleşti.

1945'ten sonra

Savaştan sonra Hollanda hükümeti işgalin kalıntılarını kaldırmaya başladı (Mus-sert ve diğer işbirlikçilerin yargılanması, mali durumun düzeltilmesi [bakan Lief-tinck'in girişimi], ekonomiye çeki düzen verilmesi [su baskınına uğramış toprakların yeniden kazanılması, limanların temizlenmesi]). 1948'de kraliçe Wilhelmina, kızı kraliçe Juliana lehine tahttan feragat etti. Endonezya zaman zaman görüşmelerle kesilen üç yıllık bir savaştan sonra 1949'da bağımsızlığına kavuştu. Bunun üzerine Hollanda, Endonezya, Hollanda Antillen ve Surinam bir birlik oluşturdular; Endonezya 1963'te topraklarına katılacak olan irian üzerindeki isteklerinin Hollanda tarafından yerine getirilmemesi üzerine birlikten çekildi (1956); buna karşılık, aralık 1954'te Surinam ve Antiller, eşit haklarla Hollanda krallığı'na katıldılar. Sömürge ticaretinden yoksun kalan Hollanda, özellikle sanayisini geliştirerek iktisadi bir devrime girişti. Rotterdam Avrupa'nın birinci, dünyanın ikinci büyük limanı oldu. Tarım hızla gelişti; Zuiderzee'nin kurutulması hemen hemen tamamlandı; Meuse ve Ren haliçleriyle ilgili Delta planı uygulamaya kondu. Hollanda komşularıyla iktisadi (Be-nelüks'le 1944'te, fiilen 1948'de; Belçika ve Lüksemburg ile iktisadi birlik 1958'de; Avrupa Kömür ve çelik topluluğu 1951 'de, fiilen 1953'te; Ortak pazar 1957'de; Euratom 1958'de) ve askeri (Batı birliği savunma örgütü 1948'de ve Kuzey Atlantik antlaşması örgütü [NATO] 1949'da) işbirliği yapmaya çalıştı.

Kurtuluştan sonra, en önemli iki siyasal parti, Willem Drees'in başkanlığında on yıl süreyle iktidarda kalan işçi partisi (sosyalist) ve katolik Jan De Quay'in başkanlığında bir hükümet kurulana (1959) dek koalisyon hükümetinin (1958) yönetimini üstlenen (Beel, De Quay) Katolik halk par-tisl'ydl.

Jan De Quay, 23 aralık 1960'ta istifa etti, ama 2 ocak 1961'de yeniden aynı hükümetin başına geçti; Yeni Gine sorununu, Endonezya lehine çözümledi (New York anlaşması, 15 ağustos 1962).

Mayıs 1963 seçimleri sonunda Katolik parti ülkenin en büyük partisi durumuna geldi ve katolik Victor Marijnen bir koalisyon hükümeti kurdu. Dışişleri bakanı Joseph Luns, Endonezya ile ilişkileri normalleştirdi ve 21 şubatta Almanya'nın savaş ve işgal tazminatı ödemesine ilişkin bir alman-hollanda antlaşmasının Meclis'te onaylanmasını sağladı. 26 şubat 1965'te Marijnen hükümeti istifa etti ve 13 nisanda katolik Joseph Cals'ın başkanlığında sosyalist ve katolik ağırlıklı merkez sol bir hükümet kuruldu. 14 ekim 1966'da genç "provo"ların ret hareketiyle karşılaşan Cals hükümeti, katolik Schmelzer'ln gensoru önergesinin oylanmasından sonra azınlığa düşünce istifa etti.

Bunu izleyen uzun bunalım 21 kasımda, yeni seçimlerden kısa bir süre önce Jelle Zijlstra'nın başkanlığında geçici bir hükümetin kurulmasıyla çözüldü; Meclis 22 şubat 1967'de erken genel seçimlerden hemen sonra dağıtıldı. 24 partinin katıldığı seçimler 15 şubatta yapıldı; katolik ve sosyalist partiler ağırlıklarını korudular. Nihayet, katolik Petrus De Jong, enflasyonla ve enflasyonun toplumsal sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalan, sosyalistlerin bulunmadığı bir koalisyon hükümeti kurdu; 1970'ten itibaren de düzen aleyhtarı gençlerin oluşturduğu bir hareket, "Kabouter"ler (Farfadetler) hareketi gelişti. Nisan 1971 seçimlerinden sonra işçi partisi ülkenin en büyük partisi haline gelirken, daha önceki koalisyon hükümetinin ortaklan, üç dini parti ve müttefikleri liberaller, Meclis'teki 150 sandalyeden ancak 74'ünü alabildiler. 6 temmuz 1971'de katolik Barend W.

Biesheuvel'in başkanlığında yeni bir kabine oluşturuldu: eski koalisyon hükümetine katılmış olan öbür dört parti yeni kabineyi kurdular, ama çok geçmeden yeni seçimlere gitmek zorunda kaldılar; 29 kasım 1971'de yapılan seçimleri yeniden sol kazandı. Bunun üzerine Hollanda tarihinin en uzun süren hükümet bunalımı patlak verdi ve ancak 11 mayıs 1973'te çözülebildi. Sosyalist Joop Den Uyl'in (işçi partisi'nin parlamento grup başkanı) yönetiminde, işçi partisi, radikaller ve Demokrasi 66 partisi'nin katıldığı, Hıristiyan parti'yle devrim aleyhtarı partinin de yer aldığı bir hükümet kuruldu. Kabine, kurulur kurulmaz, arap ülkelerinin kararlaştırdığı petrol ambargosuyla (ekim 1973) karşı karşıya kaldı; bu arada Irak, Shell'in kendi topraklarındaki Hollanda'ya ait mal varlığını millileştirdi. Ambargo temmuz 1974'te kaldırıldı.

Birkaç siyasal skandalin (özellikle Lockheed skandali: kraliçe Juliana'nın kocası prens Lippe-Biesterfeldli Bernhard'ın karıştığı rüşvet olayı) kamuoyunu sarsmasına karşın, Joop Den Uyl, 25 mayıs 1977 seçimlerinde büyük bir başarı kazandı. Ama, hükümet kurma girişimi sonuçuz kaldı. Aralık 1977'de hıristiyan demokratların lideri Andreas Van Agt merkez sağ bir koalisyon hükümeti kurdu; 1981 seçimlerinden sonra da bu hükümet göreve devam etti. 30 nisan 1980'de kraliçe Juliana, büyük kızı Beatrix lehine tahttan feragat etti. 12 mayıs 1982'de Van Agt hükümeti istifa etti; toplumsal huzursuzluk ve pasifistlerin düzenlediği gösteriler, kronikleşen hükümet istikrarsızlığını artırdı. 8 eylül 1982'de yapılan erken seçimlerde, sosyalist oyların artmasına karşın, sağ ve merkez partileri çoğunluğu açık bir şekilde kazandılar. Yeni hıristiyan demokrat lider Rudolph Lubbers, kasım ayında hıristiyan demokratlarla liberal muhafazakârlardan oluşan merkez sağ bir hükümet kurdu. 1848'den beri yürürlükte olan Anayasa değiştirildi (şubat 1983). Yeni Ana-yasa'da temel sosyal haklar genişletildi. ABD'yle yapılan anlaşmayla, ülkeye 1988 yılı sonunda cruise füzelerinin yerleştirilmesi kabul edildi (ekim 1985). Mayıs 1986'daki seçimlerden sonra koalisyon hükümeti yine Lubbers başkanlığında kuruldu.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.