ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Kitap Özetleri (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=654)
-   -   Turgenyev - Babalar ve Oğullar (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=43397)

rock_alltime 04-06-2008 10:09 PM

Turgenyev - Babalar ve Oğullar
 
19. yy Rus edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Babalar ve Oğullar romanı aslında birçok açıdan birden önemli sayılır. Adından da anlaşılacağı gibi, nesiller arasındaki mücadeleyi ana tema olarak konu etse de, nihilizmin doğuşu ve köleliğin ortadan kaldırılması gibi tarihi olaylara önayak olduğu su götürmez. Kitabın süksesi ana kahraman olan Yevgeniy Bazarov’un başlı başına bir fenomen olmasından ileri geliyor olsa da, Bazarov’un fikirleri ve hayat anlayışı evvelki yüzyıl Rusya’sındaki oldukça bilgili ve iyi eğitimli, her yönüyle insancıl, ancak sesini duyuramamaktan keder duyan yeni neslin görüşlerini yanstımaktadır. Zamanının olaylarını genç nesil gözüyle verebilen Turgenyev, bu özelliğiyle ve diğer büyük Rus yazarlarına oranla daha fazla Avrupai, umursamaz ve yenilikçi oluşuyla, aynı zamanda modern Rus edebiyatının ilk temsilcisi de sayılabilir. Fakat, tüm iyi niyeti ve samimiyetine karşın, eseri Babalar ve Oğullar’ın yarattığı yankı ve tepkiler o derece büyük ve kendisi için sıkıntı verici olur ki, Turgenyev yaşamının geri kalanının çoğunu Fransa ve İngiltere’de geçirmek zorunda kalmaktan kendini alıkoyamaz.
Yeni mezun olmuş iki doktor adayı tıp öğrencisi Yevgeniy Bazarov ve arkadaşı Arkadiy, bu ikincisinin babasının taşradaki çiftliğine bir ziyarette bulunurlar. Eşi vefat etmiş olan Nikolai Petroviç, Feniçka adlı genç bir köylü kızı ve kardeşi Pavel Petroviç ile birlikte yaşamaktadır. Yevgeniy Bazarov, tipik bir pozitivist kimlik taşımakta ve duygusal boşalımları ve diğerlerinin fikirlerini boş bulmakta ve umursamamaktadır. O güne değin egemen olan insan ve toplum anlayışını horgörmekte ve kendi içinde yaşamına bir sebep bulma zorunluluğuyla uğraşmaktadır. Genelde yaşama istemeden gelmiş herkes gibi bir isyan ve hoşnutsuzluk içinde kalsa da bu insancıl boşluğu bilimsel çalışmalar ve doğa bilimleriyle doldurmaya çalışan, içten içe temiz bir kalp ve gerçek hümanist zekaya sahip bir kişiliktir. Çevresinde kendine benzer olan başkalarını pek bulamasa da Arkadiy’nin ona karşı olan hayranlığı ve hayatı olduğu gibi algılayan doğallığına bir nevi saygı duymaktadır.
Zamanla, Yevgeniy ev sahibi Nikolai Petroviç ile az çok bir ilişki ve yakınlık kurabilirse de, muhafazakar ve elitist Pavel Petroviç ve onun Anglofil, yararcı ve daha ziyade yüzeysel yaşam anlayışı ile istemeden de olsa bir mücadeleye girer.Ancak, Pavel Petroviç ne derece aralarındaki tartışmalarda üstün çıkmak için yırtınıp dursa, tutkularına ve egosuna esir halde hezeyanlar içinde boğuşsa da, Bazarov oldukça soğukkanlı ve umursamaz tavırları, engin bilgisi ve ancak sürekli bir bilimsel bakış açısı içinde yaşayanlara özgü kendine güveni ve sükunetiyle Pavel Petroviç’i dolaylı olarak küçük durumlara düşürür.
Esasta, bu iki kahraman arası diyalog ve tartışmalar kitabın ve yazarın değinmekte olduğu ana konuyu oluşturmaktadır. Pavel, eski bir sosyetik çapkın ve kamuoyu fikri ve yerleşik düzen yanlısı, ellilerinde kendine göre bir asil, bir aristokrat ve önemli bir beyefendi iken, Bazarov başkalarının fikirlerini paylaşmaktan ve kurulu düzene ayak uydurmaktan nefret duyan, bir köy doktorluğu heveslisi ve nihilisttir. Pavel Petroviç, Yevgeniy’nin tavır ve fikirlerini son derece rahatsız edici bulurken, ne yazık ki bir aristokrat edası ve dolayısı ile tembellik içinde yaşadığı toplum hayatında edindiği sıradan düşünceler ve yüzeysel bilgi birikimiyle ona karşı hiçbir zaman sağlam duramaz. Özenle taradığı saçları ve aşırı bakımlı tırnak ve elleriyle Bazarov’da bir çeşit tiksinti uyandırırken aynı zamanda onun vurdumduymazlığı karşısında da çileden çıkmaktadır. Bazarov ise, doğa dahil hiçbir varlığın nesnel anlamda işe yaramadıktan sonra tümüyle gereksiz olduğuna karşın kesin inancı ve çevresine sempati duymayan bir böcek koleksiyoncusu ve tıp adamı kişiliğiyle görüşlerini çoğu zaman acımasızca ve sivri bir tarzda ileri sürer ve sanki her tartışmadan galip ayrılır.
Fakat her nasılda diyalog aralarına sıkıştırılmış küçük olaylarda, Turgenyev arkasında olduğu Bazarov’un gözükmeyen insani yönünü de ortaya serer. Feniçka ve bebeğiyle kırdaki karşılaşmalarında, bebek ve kadınla çabucak ve doğal bir iletişim kurabilmesi, genç kadını hemen gülümsetmesi ve Nikolai Petroviç’e bu kıza karşı gösterdiği yufka yüreklilik ve geneldeki babacan tavırları nedeniyle için içten bir sevgi duyması aslında Bazarov’un iç dünyasını okuyucuya yansıtır. Turgenyev’in amacı Yevgeniy Bazarov karakterini bir nihilist, ateist ve kural-tanımaz olarak göstermek değil, bu gencin iç dünyasını ön plana çıkarmak ve fikirlerinin nasıl bu oluşuma ulaştığına dair ip uçları vermektir. Pavel Petroviç’in asalet silueti altına gizlediği rölatif cehaleti, kendisinden üstün bir bilgi birikimi ve görüşe sahip olana karşı girdiği umutsuz mücadele içinde ortaya çıkan yüz kızartıcı zaaflarına ve egemenliğinde yaşadığı beğenilme güdüsü ve diğer tüm sırdan tutkularına rağmen, hala kendisini sevgi ve insancıllık yanlısı bir hümanist olarak tanıtmaya çalışması ardındaki hipokrasi, Bazarov ve onun gibilerin hayatının niçin bu uç noktalara kaçtığının bir sebebi olarak göründürülmektedir.
Petroviçler’in çiftliğinden ayrılıp Madam Odintsova’lara yaptıkları yolculuk ve burda Arkadiy’nin madamın kızı Katya ve Yevgeniy’nin de ev sahibesi madam (Anna Sergeyevna) ile olan yakınlaşması ve süregelen diyalog ve olaylar, iki arkadaşın doğal olarak birbirlerinden uzaklaşmalarına sebep olur. Arkadiy farkında olmadan da olsa, geçici bir heves olarak baktığı keskin düşünceler ve algılayışlar, bilimsel evren ortamı ve “kendiliğinden idealizm” bağından kopmaya başlarken, Yevgeniy, Madam Odintsova’ya karşı içinde yeşeren iyicil ve sevgi dolu duygulardan ötürü tedirgin olup, bu hissiyatın kendisini mahvediceğinden ürkerek yalnızlığa ve iç dünyasına geri döner. Kendi ailesinin yanına, çiftliklerine kaçar. Her ne kadar, yol arkadaşıyla beraber köy doktoru olan babasının ve iyi yürekli annesinin basit bir yaşantı sürdüğü çiftliğinde bir süre kadar kalmaya karar verseler de, sonuçta burda gördüğü sevgi ve ilgiden bunalır ve, Anna Seregyevna’ya duyduğu, kalbinden bir türlü söküp atamadığı sevgisiyle, aklını ve yaşamını daha fazla hırpalamadan, içinde yeşer tuttuğu yaşama güdüsünün yardımına başvurarak, tekrar Petroviçler’in çiftliğine doğru Arkadiy ile beraber yeni bir yolculuğa çıkar. Petroviçler’e vardıktan sonra, fazla geçmeden Arkadiy Katya için olan aşkına dayanamayıp tekrar Odintsovalar’a varır Yevgeniy’i çiftlikte bırakır. Bazarov ise burda Pavel ve Feniçka ile yeni bir girdaba girer. Bir gün Feniçka’yı ani bir hareketle gelişigüzel öperken tarafından enselendiği Pavel Petroviç (aslında kendisi gizliden gizliye Feniçka’ya aşıktır) ile bir düelloya girer. Hikayenin geri kalanı Turgenyev’e bırakalım.
Yevgeniy Bazarov’un nihilist fikirkeri ve yazarın onu yüceltmesi Turgenyev’e karşı zamanının Rusya’sında geniş bir cephe oluşmasına neden olsa da, asıldaki, bu kahramanın neden bu düşünce yapısı içerisinde gösterildiği sorunudur ve bunu es geçmemek gerekir. Toplamda basit bir kural tanımazlık ya da horgörmeden daha çok, denenip öğrenilmiş tüm fikir ve görüşlerin hiçbirinden tatmin olmama hali ve istemeden de olsa hayatın geri kalanında hoşnutsuz kalma fikri Bazarov için pratik yaşamdaki tek gerçektir. Turgenyev’in parmak bastığı bu Bazarov tiplemesi, oldukça hızlı ve apaçık bir algılayışa sahip, genç yaşta alışılagelen hayata adapte olmayı ve bunu kendine kabul ettirmeyi imkansız kılacak bir bilgi birikimine sahip olan kişileri canlandırıyor. Ortak amaçları takip ederek yaşama şansı yokolmuş bir bilim adamı, kültürlü tavır ve yüksekten bakan davranışlardan nefret eden bir birey, tüm bıkkıntılarına rağmen yaşama onurlu bir şekilde devam etme zorunluluğu altında acı çeken bir pozitivist, içindeki temiz kalbe karşın duygusal açılım ve patlamalara girmeyi gerek görmeyecek kadar kendine saygı duyan ve hatta bu saygıdan başka üzerine yaşamını kuracak başka hiçbir değeri olmayan, öze dönük ve doğal bir karakter olmasıyla Bazarov, kendisinin, sıradan bir insanın kimi özelliklerini barındırmasına karşın, sıradanlığa hiç bulaşmamış ve hep ileri gitmek isteyen, öğrenme ve bilgi açlığı motifleriyle bezenmiş örnek bir insanı yansıttığını düşünse de, çevresi tarafından en az da kendisi kadar anlaşılamadan, bir tür terk edilmişlik içinde fatal sonuna doğru hızla hareket etmekte olduğunu gerçeğini ve yanında da, asla hissettiği kadar önemli biri olmadığı gerçeğini görememektedir. Kendisine karşı duyduğu aşırı güven ve öneme rağmen, yine de eninde sonunda bir insan olduğunu kabul edebilmesi oldukça güç görünmektedir. Herşeyi ve herkesi çok iyi anladığını öngören aklı (her ne kadar bu davranış yaşıtı insanlar arasında genel ve doğal bir rahatsızlık ise de), esasta bu haliyle gülünç duruma düştüğüne dair Bazarov’u hiçbir zaman uyarmaz. Ta ki epilogda, küçük bir konuşma yaptığı köylünün, Bazarov’un ardından hakkındaki düşüncelerini duyana kadar ve onu da diğer “bey”lerle bir tutmasının, köylülerle çok içli dışlı olduğunu zanneden Bazarov’un düşüncesini yokettiğini görene kadar okuyucu Bazarov’un direkt etkisi altında olsa da, bu bölümle beraber ana kahramanın da zaafları ortaya çıkmaya başlar ve Turgenyev yüce hedefine varmış olur.
Böylesine bir canın yokolmasının insanlık adına oluşturduğu kayba karşın, hemen hiç hatırlanmadan, Arkadiy ve Katya’nın düğünleri esnasına yarı-gönüllü bir şekilde fısıldaşarak onun adına kadeh kaldırmaları dışında, bir köy mezarlığında yok olup gitmesi, Turgenyev ve benzeri XIX.yy Rus yazarlarının, belki de eserlerini meydana getirmesindeki ana ve en temel motif olabilir. Rahat, keyif ve huzur dolu yaşamları içerisinde cehalet ve ahmaklığa hizmet ettiğinin farkında olmayan Arkadiy, Katya, Anna Segeyevna, Nikolay ve Pavel Petroviç ( yine de kendisinin gerekli olduğu şüphe götürür başkaca bir tür acılar sinsilesi altında, kendi türüne has bir şekilde ıstırap çektiğini belirtmeden geçmeyelim) derin acılardan ve buhranlardan uzakta, basit günlük yaşamlarına “erdemlice” devam ederken, bilgi ve heves yüklü Yevgeniy Bazarov’un kaderin cilvesi altında inleyip kıvranarak yok olması nasıl bir adalet olsa gerek? Yazarın bunu kendi hayatından öngörmediğini düşünmek saflık olabilir.
Turgenyev’in üslup ve yazımının oldukça akıcı ve neşeli olduğu kaçınılmaz bir gerçek. Kahramana doğru fazlaca eğilim göstermeyip taraflılıktan ve gereksiz abartılardan kaçınmaya özen göstermiş olduğu hemen göze çarpıyor. Gizlediği fikirlerini açığa vurduğu anlarda, eser ne hikayeden ne de doğal akışından kopuyor. Okuyucunun bunları bir şekilde kendisinin keşfetmesini beklemesi ve ağılı edebiyattan kaçınarak kitabı, bir başyapıt olmasına karşın, iki yüz civarı sayfa sonunda tamamlaması oldukça şaşırtıcı. “Bir Avcının Notları” ve “Bahar Seli”nde olduğu gibi, açık ve objektif anlatımı çok defa kendisinin fazlaca batı yanlısı olduğu eleştirilerine hedef olsa da, stili etkilendiği Fransız ve Ingiliz edebiyatçılarına rağmen oldukça Rus kalmıştır. Avrupa’da büyük bir beğeni ve takdir toplayan ilk Rus yazar olan Turgenyev’deki dilin samimiyeti ve olgunluğu ve anlatımdaki yücelik karşısında Prosper Merimee, Flaubert, Lamartine, Galsworthy ve George Sand gibi büyük yazarlar hayranlıklarını dile getrimişlerdir.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.