ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Edebiyat / Dil Bilgisi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=658)
-   -   Halk Edebiyatı /islamiyetten Önceki Türk Halk Edebiyatı / İslamlıktan Sonraki Türk Halk Edebiyatı (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1095922)

Şengül Şirin 03-02-2018 06:56 PM

Halk Edebiyatı /islamiyetten Önceki Türk Halk Edebiyatı / İslamlıktan Sonraki Türk Halk Edebiyatı
 
Halk Edebiyatı /islamiyetten Önceki Türk Halk Edebiyatı / İslamlıktan Sonraki Türk Halk Edebiyatı

HALK EDEBİYATI ; Alm.Volksliteratur ( f).Fr.Litterature ( f),Populaire, İng.folk literature.Türk ulusları ( boyları) içinde,sözlü olarak manzum ve mensur bir şekilde yaşayıp gelen, zamanla yazıya geçirilen ,anonim ve ferdi olmak üzere çeşitli sahalarda görülegelen, yüksek zümre edebiyatı dışında kalan edebiyat.


Bir milletin fertleri bütün olarak halkı meydana getirdiğine göre, Türk edebiyatı da halk içinde bütünlük teşkil eder.Daha çok dil yönünden ayrılık ele alınarak yüksek zümrenin meydana getirdiği edebiyat, halk edebiyatı dışında gibi görünürse de gerçekte bu edebiyatın yazıya geçirilmesi " divan" kelimesinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.


Divan, yazılmış defter manasına geldiğine göre, klasik edebiyatımızdaki şair ve yazarlar için kullanılması gayet tabidir.Üstelik halk zevkinin pekçok akisleri yazılı edebiyatımızda mevcuttu.Tanzimattan sonra görülen Halk Edebiyatı tabiri ile millet içinde sözlü olarak sürüp gelen bir edebiyat kasdedilmiş ve her millette olduğu gibi, bizde de bu mahsulün toplanması yoluna gidilmişti.Wilhelm Radloff, İgnace Kunoş, Paul Sebillat, Von Gennep , Edmond Saussey gibi araştırıcılar sayesinde bu mahsüller toplandı ve Litteratüre Populaire, yani "Halk Edebiyatı" olarak adlandırıldı.Bunları, aynı isim altında araştırma yapan başka ilim adamları takib etti.


Türk Milleti, tarihin kaydedemediği kadar eski zamanlardan beri millet hayatı yaşadı, çeşitli medeniyet dairelerine girdi ve kendi tarihini yazarak ilk metinlerini daha sekizinci yüzyılda ortaya koydu.Ayrıca yazıya geçmeden önce yazılı edebiyattan sonra, mili-sözlü bir edebiyat devam etti.Hangi medeniyet dairesine girerse girsin, bazı değişikliklerle milli ve sözlülük vasfını birlikte günümüze getirmesini bildi.


https://budane.net/uploadeds/tr_uplo..._edebiyati.png





İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ TÜRK HALK EDEBİYATI


Türk halk edebiyatı, İslamiyetten önce ve sonra olmak üzere ikiye ayrılmıştır.İslamiyetten önceki edebiyatımız daha çok destanlar devri mahsulleri ( ürünleri) olarak görüldü.Bu devir edebiyatı musikiyle birlikte yürüdü.Kamlar ve baksı ( bahşı) ların mühim bir yeri vardı. Hemen her Türk topluluğu ( ulusu) kam ve baskıların ilahi bir kaynaktan geldiği inancıydaydı.Bu bakımdan her türlü ayinde kamlar ve baskılar bulunur ve kopuzların eşliğinde dini-sihirbazene şiirler terennüm edilirdi.Hükümdür sarayında da yer alan bu şahıslar ve baskılar ayrıca hekimlik gibi bir vazifeyi yerine getirirler.kahin ve sihirbaz olarak efsun ve sihirle de uğraşırlardı.İslamiyetten önce Türklerde gerek nazım şekli, gerekse tür olarak; koşug, kojan, ( koşan) ,koşma,takşut, takmak . ır veya yır , küg ,şlok, padak, kavi, baş veya başik gibi şiirle ilgili olan, bazısı Sanskritçeden gelen tabirler vardır.Yine bu devirle ilgili olarak; Aprınçu Tigin, Kül Tarkan, Sıngku Seli Tutung , Ki-ki Prat-yaya -şiri, Asıg Tutung, Çusuya Tutung , Kalım Keyşi ve Çuçu gibi şairler görülmektedir.


Baskı ve kamların kopuz eşliğinde anonim veya ferdi olarak okudukları şiirlerin yanında; destanlar ,atasözleri ve bilmecelere de rastlandı.Hele destanlar, bu devir edebiyatından mühim bir yer tuttu.Bu devrin belli başlı destanları; Yaratılış, Saka, Hun -Oğuz, Siyeni, Göktürk ve Uygur destanlarıdır.


https://budane.net/uploadeds/tr_uplo..._edebiyati.png





İSLAMLIKTAN SONRAKİ TÜRK HALK EDEBİYATI


İslamiyetten sonra Türk halkı edebiyatında bir genişlik ve canlılık görüldü.Anonim edebiyatımız; destan, hikaye, masal, efsane, atasözü, bilmece, latife-fıkra ,türkü, mani ve ninni gibi türlerle devam etti.Buna paralel olarak dini bir edebiyat doğdu.Ayrıca tekke ve aşık edebiyatı ortaya çıktı. Bunun yanında doğu milletlerinin edebiyatlarından gelen, bilhassa, İran tesirinde bir yazılı edebiyat gelişti.Bu edebiyat daha çok destan ve masal ağırlıklıdır.Bu devirde halk edebiyatı mahsulleri , kısmen de olsa, yazıya geçirilmeye başlandı.yer yer divan edebiyatı ile alışverişler oldu. Ancak halk edebiyatını divan edebiyatından ayıran özellikler de vardı.Bunların başında vezin gelir.Türkler eski devirlerden beri hece veznini kullanırdı.Bilindiği gibi Türk milli vezni mısralardaki hece sayısı eşitliliğine dayanmaktadır.Karahanlılar devrinde hece vezninin, dokuz hecelisi dışında, beş heceliden başlayarak on beş heceliye kadar olmak üzere çeşitli şekilleri vardı.Hece sayısının fazla olduğu ölçülerde ise duraklar bulunuyordu.
Kafiye bakımından ise Türk Halk edebiyatında çoklukla yarım kafiye kullanılmış olmakla birlikte diğer kafiye çeşitlerine de yer veriliyordu.Ancak yarım kafiyenin şaire kazandırdığı bir serbestlik, vardır.Bu da mananın daha düzgün ve kuvvetli olmasına yardım ediyordu.Bunun yanında redifler de mühim bir yer tutuyordu.


Yüzyıllara göre Türk Halk edebiyatı ( atasözleri, nasihat,hikmetler, halk hikayeleri,anonim hikayeler,efsaneler,masallar);
İslamiyetten sonra Türklerde divan edebiyatı ile halk edebiyatı birbirlerine oldukça yakındır.Ayrılık sadece vezin ve kafiyede görülürdü.İlk İslami eserlerimizden olan Kutadgu Bilig"de tecrübeye dayanan ve millet hayatı içinden süzülüp gelen pekçok atasözüne rastlandı.Aslında bu durum 8.yüzyılda Orhun Yazıtları"nda da görüldü.Aynı şekildi Divanü Lugati"t-Türk"te de bu husus ihmal edilmez ve bir hayli halk edebiyatı mahsülüne yer verildi.


Kutadgu Bilig"in nasihat tarzında, devlet idaresine yer veren bir eser oluşu, daha sonra buna benzer eserlerin ortaya çıkmasına sebeb oldu.On ikinci yüzyıl eserlerinden olan Yüknekli Edib Ahmed"in Atabetü"l - Hakayık"ı da, Kutadgu Bilig"e nisbetle çok küçük olmasına rağmen nasihat türünden bir eserdir ve vezin bakımından her iki eserde de Şehname vezni kullanıldı.On ikinci yüzyıl şairlerinden olan Ahmed Yesevi"nin Hikmetler"i yine bu konudaki eserlerin başında gelirdi.Ancak Hoca Ahmed Yesevi, eserindeki manzumelerin çoğunda hece veznini kullandı; bunları hecenin 4+4+4+ 12"li vezni ile yazdı ve bir tarikata bağlı olması bakımından tekke edebiyatı içinde yar aldı.


On üçüncü yüzyılda Türk halk edebiyatı varlığını sözlü olarak devam ettirdi. Moğol istilaları yüzünden halk sefil düştü ve göç hayatı başladı.Bu istilanın önünden kaçip gelen Türk halkı ,13.yüzyılda derdini dindirme yoluna gitti; Mevlevi Bektaşi gibi tarikatların içinde yer aldı.Büyük bir karışıklığın içine düşen halkın, aydınlatılmaya muhtaç olduğundan, doğudan gelen Yesevi dervişleri yanında Mevlevi ve Bektaşi dergahlarında terbiyesi yoluna gidildi.Dini heyecanın ve cihad ruhunun baskın çıkması bu alp ruhlu milleti yeni eserler ortaya koymaya sevk etti.Böylece, peygamber efendimiz ve Eshabının hallerini, Emevi, Abbasi, Karahanlı ve Selçuklu menkıbe ve destanlarını konu edinen kahramanlık eserleri ortaya çıktı.Ebu Müslim Horasani, Hamzaname, Battalname, Danişmendname, Oğuzname, Battalname, Danişmendname, Oğuzname gibi kahramanlık eserleri bunlardan bazılarıdır.


Yine 14.yüzyılın başlarında Yusuf_ı Meddah tarafından yazılan Varaka ve Gülşah mesnevisi romantik bir aşk hikayesidir.Aslında halk hikayeleri, edebiyatımızdan bir hayli fazla olup daha çok 16.yüzyıldan sonra teşekkül etmişlerdir.Bunlar içinde aşıkların hayatını konu edinen ve sevgiye yer veren Aşık Garib, Ercişli Emrah, Kerem ile Aslı, Karacaoğlan , Tufarganlı Abbas gibi romantik aşk hikayeleri ilk akla gelenlerdir.Ayrıca Köroğlu gibi kahramanlık hikayeleri vardır.Yaralı Mahmud, Necib ile Telli, Sürmeli Bey, Ali Şir ile Güllü, Latif Şah, Hasan Bey, Şehzade Sencer gibi anonim hikayeler de mevcuddu.Bunların pek çoğu içlerinde şiire ( nazma) yer verdi.Bu hikayeler " kara hikaye" olarak adlandırılırlar.


Bütün bunların yanında yaratılışın sırrını sebeplere bağlamaya çalışan; destan,masal, hikaye gibi unsurlarla beslenen; daha ziyade, mahalli olan efsanelerin anonim halk edebiyatımızda mühim yerleri vardır.Efsaneler daha çok inancı ilgilendirirler.fakat hurafelerle, batıllarla içiçedirler.Bu türler anlatışta masal veya hikaye gibidirler.ancak fazla uzun değildirler.
Masallara gelince, Türk dünyası, sınırları çok geniş olduğundan ,Arap, Fars, Hint,, Çin gibi komşu milletlerden çok etkilendi.Anadolu"da yaşayan hikaye ve masallardaki bazı motifler Tutiname"de yer aldı.Yine Celaleddin-i Rumi"nin (1204-1273) Mesnevi"sinde yer alan hikaye ve masallarda tamamen Türk yaşayışı ve hayat tarzı işlendi.Türklerin, bulunduğu bölgenin durumu gereği, Çin ve Hint kültür ve geleneği ile temasları olmuştu.Bu durum Altun Yaruk ( dokuzuncu yüzyıl) ile Palyanamkara, Papamkara hikayelerinde görülmektedir.Bunlardan ilki Çince ,ikincisi ise Sanskritçeden Çince yolu ile geldi.Yine, yabancı Hint ve İran kaynaklarından gelen ve edebiyatımızda yer alan mensur Kelile ve Dimne ile Marzubanname çevirileri görüldü.

Masalların daha ziyade sözlü gelenekte kalması, kültürümüzün bu yönü ile kaybolmasına ve zamanla ortaya çıkan değişikliklerin zaptedilememesine sebep oldu.Masallar sözlü ve yazılı olmak üzere iki yönde varlıklarını devam ettirdi.Yazıya geçirilen metinlerin başında on üçüncü yüzyılda zaptedilen Ahmed Harami Destanı, 16.yüzyılda Lamii Çelebi"nin Letaif"i ,Ali Aziz Efendinin 1796 yılında tamamlanan Muhayyelat-ı görüldü.Buna ek olarak on dört masalı ihtiva eden ve kimin tarafından kaleme alındığı bilinmeyen 1898 yıllarında George Jakob"un gördüğü Billur Köşk adlı masal kitabı vardır.Masal derlemelerinde 20.yüzyıl içinde, diğer asırlara nisbetle daha da ileri gidilmiş ve çeşitli araştırmalar yapılmıştır.


TEKKE EDEBİYATI


Hoca Ahmed Yesevi ile görülmeye başlayan tekke edebiyatı,13.yüzyılda Yunus Emre ,14.yüzyılda Said Emre ve Kaygusuz Abdal"la devam etti.On beşinci yüzyılda Hacı Bayram-ı Veli ( 1332-1429), Eşrefoğlu Rumi ( ölm.1469) gibi tasavvuf ehli olan kimselerin yanında, tekke edebiyatı içinde tasavvufi halk şiirinin en önde gelen temsilcisi Kemal Ümmi ( ölm.1475)"dir.Bu şairden başka, Yunus Emre ve Aşık Paşanın tesiri görülen, şiirleri Yunus"tan ayrılmayan ve Halvetiye tarikatına mensub olan Aşık Yunus ( ölm.1440) Bursalı Derviş Yunus bu asrı dolduran diğer tekke şairleridir.

On altıncı yüzyılda ; Ahmed Sarban ( ölm.1545) ,Üftade( ölm.1570) ve Ümmi Sinan ( ölm.1568) tekke şiirinin belli başlı temsilcileridir.Yine bu asırda sade ve açık bir dil kullanan, Osmanlı düşmanı ve Şah taraftarı, kızılbaş, isyankar şair Pir Sultan Abdal da kuvvetli bir şairdir.On yedinci yüzyılda ise bu edebiyatı devam ettiren belli başlı şairler; Halvatiyye tarikatının Mısriyye kolunu kuran Niyazi-i Mısri ile Sinan-ı Ümmi ( ölm..1664) ve Üftade"nin talebesi Aziz Mahmud Hüdai olup, her birinin çeşitli eserleri yanında divanları da vardır.


Onsekizinci yüzyılda tekke edebiyatının en mühim şairi Gülşeni Şeyhi olan Sezai Efendidir.Sezai, asıl adı Hasan olup Edirne"de yerleşti ve 1738 yılında öldü.Şiirlerinin büyük bir kısmını aruzla söylemiş olup dili açıktı.Ayrıca yine aruzla yazan İbrahim Hakkı Erzurumi ( ölm.1772) yi de tekke şairleri arasında saymak gerekir.


AŞIK EDEBİYATI


Aşık edebiyatı , Türk edebiyatı içinde İslam öncesi devreden günümüze gelen; önceleri kopuz eşliğinde şiirler söyleyen halk arasında büyük bir yeri olan, yerine göre hekim, sihirbaz,,yerine göre şair - musikişinas olan kamlar ve bahşıların bir devamı gibidir.Ancak İslamiyet sihri ortadan kaldırdığı ve modern hekimliğin yolunu gösterdiği için bu "bu " kopuz çalan,musikişinas kamlar, İslam medeniyeti dairesine geçtikten sonra eski itibarını kaybetti." saz çalan ozan" durumuna geçtiler."Bahşı " ise sonradan ,daha ziyade Timurlular devletinde " katip" yerine kullanıldı.
Bu şairlerin zaman zaman ordu içinden yetişmeleri, saraya yakınlıkları ve bazı paşaların halk şiiri ile yazıp söylemeleri, divan ve halk edeyatını da birbirine yakınlaştırdı.Bu bakımdan Türk edebiyatı içinde 17.yüzyılda bir " mahallileşme akımı" başladı.Bu asrın divan şairleri açık Türkçe ile şiirler yazdıkları gibi, halk şairleri de divan şiiri tarzında yazdılar ve eserlerinde klasik edebiyatın dilini kullanmaktan çekinmediler.Bu yakınlaşmanın sonucunda 18.yüzyıl şairlerinden Nedim ve Şeyh Galib gibi divan edebiyatının büyük şairleri, divanlarında yer verdikleri ,türküler bile yazdılar.
Aşık edebiyatında her şair, şiirlerini sazla söylenmemiş ve her eline saz alan da şair olamamıştır.Gerçekte aşık sınıfı, şehir hayatının ortaya çıkardığı bir zümredir.Bu sebeple bunlar muntazam bir teşkilata sahib oldular.Esnaf teşekkülllerinde çıraklığın önemi büyüktür.Bu sebeple saz şairleri belirli terbiye ve tahsilden geçtiler,usta-çırak usulüyle yetiştiler.Diğer taraftan bu zaman zarfında, şehir hayatının kültür havası içinde İslam tarihine, evliya menkıbelerine, şiire ve musikıye, klasik edebiyatta kullanılan motiflere ait bilgiler edindiler.bunun da ötesinde, Mevlana,Hafız , Sadi gibi şairlerin eserlerine yabancı kalmadılar.Hatta bunlardan tahsil görüp katiplik yapanlar bile vardır.Önceleri sadece saz çalan bu şairler,sonları sazın yanında çöğür denen çalgı aletini de kullanmışlardır.Şehir hayatı dışında köy ve kabalarda ,aşiretlerde yetişen, zaman zaman şehir aşıkları ile buluşan böylece bilgi ve görgüsünü arttıran köy ve aşiret şairleri de vardı.Bütün bunlar, klasik edebiyata parale olarak, aşık tarzı şiiri denen, kendi nevi içinde klasikleşmiş bir durum gösteren aşık edebiyatının doğmasına sebeb oldu.Böylece bu edebiyat mahsullerinin taplandığı,halk arasında şiir meraklılarının meydana getirdiği " cönk" ler ( sığır dili, şiir mecmuası,bir çeşit antoloji ) ortaya çıktı.Cönkler , az çok aşık edebiyatına kaynaklık ettikleri gibi divan şiirine de yer verdi.(Bkz.Cönk)


Aşıklar,yani saz şairleri hakkında,başta divan şairleri olmak üzere halkın ve aşıklarında çeşitli görüşleri vardır.Yüksek zümre edebiyatına mensup şair ve yazarlar, aşıkları küçük gördüler bu itibarla tezkirelerde şiirlerine yer vermediler.Bir kısım halk; saz şairleri olan aşıkları " Halk aşıkları" ile karıştırmış, bu yüzden onların ilham olarak ilahi bir kaynağa bağlı olduklarına inanmıştır.Aşıklar da kendilerini kalem şuarasına karşı; irticalen, yani düşünmeden , gönlünden doğduğu gibi ,diline geldiği şekilde, saz eşliğinde ve bir topluluk karşısında söylemek yönlerinden üstün gördüler.
Yüzyıllara göre ele aldığımız zaman aşık edebiyatı şairlerinin ,15.yüzyılın sonlarında ve 16.yüzyılın başlarında ortaya çıktıklarını görürüz.Bu devirde yaşayan bahşı ve ozan adlı şairler edebiyatımızda ,bilindiği kadarı ile bunların ilk temsilcileridir.Asıl 16 .yüzyılda ; Kul Mehmed, Öksüz Dede, Hayali ve Köroğlu meşhur saz şairleridir..


On yedinci yüzyılda Aşık Edebiyatı bir hayli şair yetiştirdi.Bunların başında Karacaoğlan gelmektedir.Ayrıca Aşık Ömer , katibi, Gevheri, Kuloğlu, Kayıkçı Kul Mustafa bu yüzyılın dirayetli halk şairleridir.Bunlardan Aşık Ömer ve Gevheri Katiplik yapmış divan sahibi şairler olup aruz vezniyle de şiirler yazdılar.


On sekizinci yüzyılın saz şairleri bir önceki asra nisbetle azdır.Bu asırda Ermeniler arasında saz şairleri çıktı.Aşug olarak anılan bu şairlerin önde gelenleri Aşık Vartan ile Recnuni"dir.Ondokuzuncu yüzyılda ise Erzurumlu Emrah, Dertli, Bayburtlu Zihni, Seyrani ve Dadaloğlu gibi kuvvetli şairler vardır.Bunların çoğu aruz vezni ile de şiirler yazdılar.Cumhuriyet devrinde halk şairlerine gösterilen ilgi azalmışsa da son zamanlarda itibar görmeye başladılar.


Aşık edebiyatı nazım şekilleri olarak koşma ,destan, semai ve varsağı kullanırken; nazım türü olarak da güzelleme, taşlama, koçaklama ile ağıtı görürüz.Tekke edebiyatının nazım türleri ise alihi, nefes, nutuk, devriye ile şathiyyat-ı sufiyanedir.Ayrıca halk şiiri nazım şekillerinin bazıları aruz vezni ile yazıldı.Bunlar; divan, semaii,kalenderi, selis, santraç ve vezn-i ahardır.
Bunların dışında anonim olan, mani ve türkü gibi nazım şekilleri vardır.Mani ve türküye nazım türü de denilebilir.Yine anonim edebiyat içinde ninni gibi manzum olan ; atasözü , tekerleme, bilmece gibi seci tarafı ağır basan yarı manzum türler de görüldü.Bu türler de Türk Halk edebiyatı içinde eskiden beri aldı.Atasözlerinin toplandığı durubı emsal adı ile anılan mecmualar ortaya kondu.Dede Korkut gibi pekçok edebiyat malzemesinde atasözlerine yer verildi.Yerine göre divan şairleri şiirlerinde atasözlerini kullandılar. Tekerlemeler ise, başlı başına kullanıldığı gibi, masal ve halk hikayelerinin başlarında yer aldı.


KAYNAK; YENİREHBER ANSİKLOPEDİSİ CİLT 8 SAYFA 261-262-263-264-265
frmsinsi.net için yazılmıştır.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.