ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Coğrafi Keşifler Ve Kaşifler (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=28273)

Ergenekon 10-02-2007 02:38 PM

Coğrafi Keşifler Ve Kaşifler
 
3 Eklenti(ler)
Avrupalıların çeşitli sebeplerle 15.yüzyılın sonunda bilinmeyen ülkeleri bulmak için yaptıkları gezilere COĞRAFİ KEŞİFLER denir.



Çağlar boyunca yeni ve değişik yerler bulmak amacıyla heyecanlı ve tehlikeli yolculuklara çıkan insanlar bu maceralara türlü nedenlerle atılmışlardır.Zengin olmak,ticaret yapmak,ün kazanmak,serüven tutkusu,belirli dinsel inançları yaymak ya da ülkelerine yeni topraklar kazandırmak istemişlerdir.Hangi nedenle olursa olsun,dünyanın bilinmedik yerleri bize,kaşif adı verilen bu gezginlerce kazandırılmıştır.


KEŞİFLERİN NEDENLERİ

13.yüzyılda Moğollar Orta Asya’nın otlaklarında büyük bir imparatorluk kurdular ve ordularıyla Doğu ve Orta Avrupa’ya akınlar düzenlemeye başladılar.Papa,Moğol yöneticilere elçiler yolladı.Bunların bazıları Uzak doğuya kadar gitti.Tüccarlar doğu ile alışveriş yapmaya başladılar.
Bu gezgin tüccarların en ünlüsü Marko Polo’dur.Venedikli gezgin Marko Polo’nun,Uzak Doğu ülkelerinin zenginliğinden söz ederek Avrupa’da büyük merak uyandırması keşiflerin 1.nedeni olmuştur.
O dönemde insanlar bilmedikleri yörelerde korkunç köpek başlı ya da başsız insanların,yüzlerini güneşten saklayan,tek gözlü ve tek ayaklı garip yaratıkların olduğuna inanıyorlardı.O dönemde gemiciler kıyıdan uzaklaşmayı ve uzun yolculuklara çıkmayı kolay kolay göze alamıyorlardı. Dünya’nın düz olduğu inancı ve gemilerin ufuk çizgisini geçince boşluğa düşeceği inancı yaygındı.Denizcilerin karadan uzaklaştığında yönlerini bulamama korkusu (Magnetik) Pusula sayesinde çözüldü.
Avrupalı denizciler,daha uzun yolculuklara çıkmaya ve gerçeğe yakın haritalar yapmaya başladılar.

MARKO POLO

(1254-1324)Venedikli gezgin Marko Polo,Çin’e ve Asya’nın çeşitli yerlerine yaptığı gezilerde gördüğü yerleri ve edindiği izlenimleri anlatarak,Avrupa’nın Uzakdoğu uygarlıklarını tanımasını sağlamıştır.
Marko Polo tüccar bir ailenin çocuğuydu.Babası ve amcası Asya’ya ticaret amacıyla yaptıkları yolculuklarda Çin’e kadar gitmiş ve Pekin’de Hint-Türk imparatoru Kubilay Han’ın konuğu olmuşlardı.İtalya’ya dönüşlerinde papaya Kubilay Han’dan bir mektup getirerek,Han’ın Hristıyanlık konusunda bilgi edinmek isteğini ilettiler.İki yıl sonra 1271’de doğuya gitmek için yeniden yola çıkarken 17 yaşındaki Marko Polo’yu da yanlarına aldılar.
Denizyoluyla İskenderun körfezindeki Ayas’a gelen Pololar,Doğu Anadolu ve İran’dan geçerek Basra körfezinde Hürmüz Boğazına vardılar.Deniz yolculuğunu tehlikeli bularak daha güvenli olan İpek Yolu’nu izlemeye karar verdiler.İran ve Afganistan’ı geçip Pamir dağlarını aştılar. Kaşgar, Yarkent, Hotan,Gabi Çölü ve Kuzey Tibet’ten geçerek Çin’e ulaştılar. Onlardan sonra 600 yıl boyunca hiçbir Avrupalı bu yoldan geçemedi.
Marko Polo 3,5 yıl süren bu Asya yolculuğu sırasında gördüklerini sonradan öylesine ayrıntıyla anlatmıştır ki,geçtikleri yerleri neredeyse adım adım izlemek olanaklıdır.Polo’nun yazdıkları kuşaklar boyunca gerçek dışı,çekici öyküler olarak algılandı.Çok sonra Sir Henry Yule ve Sven Hedin gibi gezginler yazılanların doğru olduğunu ortaya koydu.

BAHARAT YOLU

Buhur yolu da denir.Kervanların geçtiği en eski yollardan birisidir.Bu yol Hadramut şehrinin Baharat ormanlarında başlar,Sibve nehrini geçer,Katban’dan Moarab ve Main’e vararak oradan Kızıldeniz’e paralel Neptilerin başşehri olan Petra’ya ve aynı zamanda Mekke’ye varırdı.Burada üç kola ayrılırdı:1.Filistin ve Finike limanlarına Sayda ve Şam şehirlerine; 2.Beyn-ül Nehreyn’den,Ninova’ya;3.’de Sina yarımadasından Mısır’a ulaşırdı.Görünüşte bu yolun can damarı Hadramut ve Yemen’di.Buralarda Moin ve Saba hükümdarları ve onların soyundan gelen Hamir padişahları baharat alışverişini tamamıyla kontrolleri altına almışlardı.Bu yolun çeşitli yerlerinde vergi almak için kaleler kurulmuştu.Çin Hindi’nden ve Afrika’dan ilaçlar,günlük ve baharat bu yoldan Arap yarımadasına gelirdi.Bu yolun adı bundan dolayı Baharat yolu olmuştu.Gemiciliğin Kızıldeniz’de gelişmesiyle Baharat yolu önemini yavaş yavaş kaybetti.


İPEK YOLU


Akdeniz kıyılarından Çin’e dek Asya’yı baştan başa katleden kervan yolu.Hristiyanlık tan önce kullanılan bu ticaret yolu adını,Çin’den gelen ve taşınan başlıca mal olan ipekten alır.Antakya ve Tir’ den başlayan İpek yolu,İran ve Afganistan’ın kuzeyini geçtikten sonra Pamir bölgesine ulaşıyor ve burada,’’Taş kule’’denen bir yerde Doğu ve Batıdan gelen kervanlar arasında alışveriş yapılıyordu.Bakra’da ayrılan bir kol Hindistan’a varıyor,bir başkası da bugünkü Rus Türkistan’ının güneyinden geçiyordu.Çin Türkistan’ında iki yol izleniyordu; Takla Makan çölü,kuzey ve güneyden geçiliyor,daha sonra da iki kol birleşerek Luoyang bölgesine ulaşıyordu.Batıyı Uzakdoğu’ ya,Hindistan’ ı da Çin’e bağlayan İpek yolu,felsefe akımlarıyla dinlerin (buddhacılık) yanı sıra sanat alanında da gelenek ve örneklerin (hallenistik sanat) iletilmesi ve değiş tokuşunda başrolü oynadı.


AMERİKA’NIN KEŞFİ



1492



KRİSTOF KOLOMB



AMERİGO VESPUCCİ (1507)


Yeni bir dünya keşfetme onuru kuşkusuz,gelmiş geçmiş en büyük denizcilerden biri olan Kristof Kolomb’a aittir.Ama burada da bir sorunla karşılaşır.Kolomb genellikle dendiği gibi,sadece efsanevi zenginliklerle dolu Hindistan’a giden bir yol mu arıyordu?Yoksa,Ortaçağ ütopyasından esinlenerek,belki de ‘’cennetin girişi’’ olduğunu düşündüğü yeni bir dünyanın bilinçli bir’’yaratıcısı’’ mıydı? Michel Lequenne,Kolomb’un başvurduğu kitapların sayfa kenarlarına düştüğü notları inceleyerek,bu ikinci varsayımı benimser.Kristof Kolomb son yolculuğunda(1502-1504)Amerika kıstağının bir bölümünün kıyılarını saptadı,ama daha önceden başka denizciler harekete geçmişti:Bristol’lü İngilizlerin hizmetinde çalışan Jean Cabot’un,daha 1497’de ‘’Vinland’’yolunu yeniden bulduğu sanılmaktadır. Cebral’ın güneye yaptığı yolculuğunsa kuşku ***ürür yanı yoktur: yolculuk,1500 yılında,gelecekteki Brezilya’nın bir bölümü olan ‘’Gerçek Haç Toprağı’’na,Portekiz kralı Manuel adına el konmasıyla sonuçlandı.Ayrıca,Lizbon sarayının,daha önce gönderilen,ama açıklanmamış olan bazı geziler sayesinde,söz konusu topraklarla ilgili bilgiler edinmiş olduğu düşünülebilir.
Nitekim,Tordesillas antlaşmasıyla(1494),Amerika’nın Eski dünyaya en yakın noktası olduğu sonradan anlaşılan bu kesimde keşfedilecek topraklar Portekiz’e verildi.Güney Amerika kıyılarının Patagonya’ya kadar eksiksiz keşfini,gene Portekizliler hesabına çalışan Amerigo Vespucci gerçekleştirdi.Saint Dieli bir coğrafyacı da,1507’de yayımladığı bir çalışmasında,Yeni Dünyaya pek de haklı olmayarak Amerigo’nun adını verdi. 1513’te Balboa’nın Amerika kıstağını aşarak Büyük okyanus kıyısına İspanya adına el koyması,keşif tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır.


KRİSTOF KOLOMB


(Yaklaşık 1451-1506)Ünlü kaşif Kristof Kolomb,Amerika kıtasının bulunmasına ve Avrupa’ya açılmasına öncülük etti.Bununla birlikte yeni kıta adını Kolomb’la aynı dönemde yaşamış ve1497 ya da1499’da Güney Amerika’ya ulaşmış olan Amerigo Vespucci adında bir İtalyan’dan aldı.Daha 11 yüzyılda Norveçli Leif Eriksson Kuzey Amerika kıyılarını dolaşmıştı,ama tarihte Amerika’nın keşfedilmesinin onuru Kolomb’a aittir.Ne var ki,Kolomb yepyeni bir kıta keşfetmiş olduğunun farkına varamamıştı.Onun amacı doğudaki baharat ve ipek gibi değerli malların batıya getirilebileceği güvenli bir ticaret yolu bulmaktı.12 Ekim1492’de Bahama adalarından birine çıktığında da bu düşüncesini gerçekleştirmiş olduğunu sandı.(Amerika kıtasını bulan Kristof Kolomb,yepyeni bir kıta keşfettiğinin farkına varamamıştı.)
Kristof Kolomb İtalya’nın Cenova limanında yaşayan yoksul bir dokumacının oğlu olarak dünyaya geldi.Avrupa’nın en işlek limanlarından biri olan Cenova’da tüccarlar çeşitli ülkelerle ticaret yapıyor,karayoluyla Hindistan’dan ve Uzakdoğu’dan gelen pamuk,kumaş ve baharattan başka İngiltere açıklarında avlanan balıkları da kurutulmuş ve tuzlanmış olarak satın alıyorlardı.Kristof Kolomb büyük bir olasılıkla Marko Polo’nun Çin gezisi anılarını okumuş, Leif Eriksson’un yüzyıllar önce yaptığı gizemli deniz yolculuğunun öyküsünü dinlemişti.
Gençliğinde Akdeniz’in doğusuna bir deniz yolculuğuna çıkan Kolomb,baharat ve ipek ticaretinin nasıl yapıldığını öğrenme olanağı bulmuştu.Daha sonra 1476’da kuzeyde İngiltere’ye ve İzlanda’ya kadar gittiği sanılmaktadır.Bu yolculuktan dönüşünde Portekiz’in başkenti Lizbon’a taşındı.O çağda bile hala Dünya’nın dümdüz olduğuna inanan birçok insan vardı.Kolomb ise Dünya’nın küre biçiminde olduğu düşüncesindeydi.Kolomb çeşitli Dünya haritalarının çizimine yardımcı oldu.Bu harita ve çizimlerde Dünya gerçekte olduğundan çok daha küçük,Asya ise çok daha büyük gösteriliyordu.Kolomb Asya’nın doğuya doğru çok fazla uzandığını,bu yüzden de İspanya’dan yola çıkıp batıya doğru yol alarak oldukça kısa bir zamanda Hindistan’a varabileceğini düşündü.’’Hindistan’ın uzaklığını da hesapladı;Hindistan’ın bulunduğu r sandığı yer aşağı yukarı Amerika’nın bulunduğu yere denk geliyordu.
Böyle bir yolculuğu tasarlayan ilk insan Kolomb değildi,ne var ki,o zamanki gemilerin küçüklüğü ve yeterli donanıma sahip olmayışı yüzünden böylesine uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmayı kimse göze alamıyordu.1480’de artık deneyimli ve kendine güvenli bir denizci olan Kolomb ise Hindistan’a kısa sürede ulaşabileceğini kanıtlayacak bir keşif gezisine önderlik edebileceğine inanıyordu.
Bu yolculuk için gerekli gemileri ve parayı ancak İspanya ve Portekiz hükümdarları sağlayabilirdi.Kolomb ilk önce Portekiz Kralı 2 Joao’ya başvurduysa da önerisi reddedildi.İspanya’nın önemli bir bölümü Magripliler’in altındayken tahta çıkan Fernando ve Isabella ise Kolomb’u içtenlikle kabul ettilerse de,ülkenin içinde bulunduğu kargaşa yüzünden ona yardımcı olamadılar.
Kolomb haritacılık yapan kardeşi Bartolomeo’yla birlikte İngiltere ve Fransa krallarına başvurdu.Ama bu iki kraldan da yardım alamadı.Sonunda ilk başvurudan yedi yıl sonra İspanya kraliçesi Isabella , Kolomb’a yardım edeceğini bildirerek ona amiral sanı verdi.


AMERİGO VESPUCCİ


(1454-1512),İtalyan denizci.Medici ailesinin hizmetinde değişik işlerde çalıştıktan sonra 1491’de aynı ailenin İspanya’da Sevilla’da bulunan gemicilik şirketinde görevlendirildi.Bu dönemde Kristof Kolomb’la tanıştı.1499’da Alonso de Ojeda komutasındaki bir filoyla ilk keşif gezisine çıktı.Yeni bir sefer düzenleme isteğinin İspanya Krallığı tarafından reddedilmesi üzerine 1500’de Portekiz’in hizmetine girdi.Portekiz Kralı 1. Manuel adına 1501’de ikinci keşif gezisine çıkan Vespucci,Cabo de Santo Agostinho’ya ulaştıktan sonra Rio de Janeiro Körfezi’ni keşfetti.Daha sonra güneye yönelerek,1502’de Lizbon’a döndü.Bu gezi sırasında yeni bulunan toprakların Asya anakarasının parçaları olmadığını anlayan Vespucci,daha sonra mektuplarında bu topraklardan Munus Novus (Yeni Dünya)adıyla söz etti.1505’te yeniden İspanya’nın hizmetine giren Vespucci , Kristof Kolomb’un görevden alınmasından sonra 1508’de baş kılavuzluğa(pilotomayor)atandı.Yeni bulunan bölgelerin haritalarının yapılmasına ve denizcilerin yetişmesine katkıda bulundu.İlk olarak,1507’de Alman kozmograf ve haritacısı Martin Waldseemüller Cosmographiae insuperquatuor Americii Vespucii navigationes adlı eserinde yeni anakaranın keşfedilmesinin onurunun ona ait olduğunu yazmasından sonra bu anakara onun önadıyla anılır oldu.


DÜNYA’NIN DOLAŞILMASI


1519-1522


MACELLAN



DEL KANO



Macellan Ve Dünya’nın Dolaşılması


İspanya hesabına çalışmış portekizli denizci.(1480-Mactan ,Filipinler 1521).Macellan adının yazılışı kesinlikle bilinmemektedir.Macellan’ın doğum yeri konusuna gelince, çoğunluk Sabrosa üstünde dururken,sayıları hiç de az olmayan başka bilim adamları Oporto’yu ileri sürmektedir.Soylu bir aileden geldiği konusunda herkes birleşmektedir.Macellan önce, Portekiz donanmasına yazıldı;1505’te ilk defa Hindistan’a gitti;1506’da Kananur deniz savaşına katıldı ve yaralandı. 1507’de Lizbon’a döndü;1509’da Malakka’yı fethetmek amacıyla gönderilen Sequeira kumandasındaki donanma ile yeniden Hindistan yolunu tuttu,ama bu teşebbüs başarısızlıkla sonuçlandı;dönüşte gemisi battıysa da,Macellan yurduna dönmeyi başardı.1511’de kral naibi Albuquerque kumandasındaki donanmada,subay olarak üçüncü defa Hindistan’a doğru yola çıktı.Malakka’ya karşı girişilen bu başarılı sefer sırasında Francisco Serraro ile tanıştı.Serraro,ilk olarak kendisine,doğudan olduğu kadar batıdan da giderek Spezie adalarına varabileceği fikrini verdi.Macellan, 1512’de Lizbon’a döndü,1513’te Fas’ta savaştı ve dizinden yaralandı.(Bu yüzden sol ayağı sakat kaldı);getirilen malların bir kısmını satmakla suçlandı;suçsuzluğuna karar verilmesine rağmen,soylu sınıfın ve kralın gözünden düştü;daha sonraki yıllarda kurduğu hayalleri gerçekleştirmek için,kral Manuel1’in desteğini sağlamaya çalıştı,ama başaramadı.Kral ile görüşmeleri olumsuz sonuçlanınca,çevresiyle ilgisini keserek sessiz bir hayat sürmeye başladı;kendini kozmografya ve denizcilik çalışmalarına verdi;bu çalışmalar sırasında,dostu Serrao’nun ve astronom Ruy Faleiro’nun öğütlerinden,alman kozmografı Martin Behaim’in sezgilerinden yararlandı;bir tüccarın gönderdiği mektuptan Güney yarı kürede bir boğazın bulunduğunu haber aldı.Boğazın varlığına iyice inandıktan sonra,1517 sonbaharında Sevilla’ya gitti ve İspanya’nın hizmetine girdi;Diego Barbosa’nın kızı Beatriz ile evlendi.Diego Barbosa ve Beatriz’in kardeşi tarafından desteklendi.Yönetici Juan De Aranda Macellan’ın tasarısıyla ilgilendi ve onu Valladolid’de sonradan imparator olan Karl5 ile görüştürdü. Burgos piskoposu Fonseca’nın yardımı ile krallık meclisi Macellan’ı desteklemeye karar verdi.Ayrıca C.de Haro adlı zengin bir armatör Macellan’a para yardımı yapmayı kabul etti. 22 Mart 1518’de Karl5,Macellan’a bilinmeyen denizlerde dolaşma imtiyaz ve tekelini,sağlanacak gelirlerin yirmide biri ile keşfedilecek toprakların valiliğini verdi;sefer için,tayfaları ve kumandasıyla birlikte beş gemi hazırlattı.Sefer hazırlığı sırasında çeşitli güçlükler ortaya çıktı.(Macellan gemilerine ancak altmış Portekizli alabilecekti.);bununla birlikte Ruy Faleiro seferden vazgeçtikten sonra kral,denetlemek amacıyla yanlarna birkaç görevli kattı.
Ayrıca gemiler eski ve bakımsızdı.Gemilerin en büyüğü,kralın uzaktan akrabası olan soylu Juan de Cartagena kumandasındaki 120 t’luk San Antonio idi;amiral gemisi Trinidad 110,G. Quesada kumandasındaki Concepcion da 90 tonluktu.85 tonluk Victoria,seferin mali işlerini yöneten kaptan L. de Mendoza’nın,75 tonluk Santiago ise Joao Serrao kumandasındaydı.Tayfaların sayısı 265’ti.Bunlardan İtalyan Antonio Pigafetta seferin günlüğünü tuttu ve Macellan’ın sekreterliğini yaptı.Sefere katılanlar arasında Macellan’ın güvendiği başlıca kişiler şunlardı:kayınbiraderi Duarte Barbosa, Alvaro de Mesquita, J.Serrao, Gomez de Espinosa ve Hindistan seferinden beri yanından ayrılmayan sumatralı esir Enrique.10 Ağustos 1519’da beş gemi Sevilla’ dan kalkarak Sanlucar ’a gitti;olağanüstü yolculuk,20 Eylül’de Sanlucar’ dan başladı.Daha başlangıçtan itibaren kendilerine Juan de Cartagena’yı baş seçen İspanyollarla Macellan arasında seferi yürütme konusunda anlaşmazlık çıktı;ayrıca Don Juan kendini Macellan ile eşit görüyordu;oysa içine kapalı bir insan olan Macellan hiç kimseye açıklama yapmak istemiyor,tersine herkesin tartışmasız kendine boyun eğmesini istiyordu.Bu gergin ve düşmanca hava içinde,durumu tenkide kalkışan Juan de Cartagena,Macellan tarafından zincire vuruldu ve San Antonio’ nun yönetimi A. De Coca’ ya verildi.29 Kasım 1519’da Brezilya’ya,13 Aralık’ta da Rio Körfezi’ne ulaşıldı ve Güney Amerika kıyıları boyunca yola devam edildi.Ama Rio della Plata ağzındaki gezi büyük hayal kırıklığına yol açtı.Bununla birlikte Macellan, Trinidad adlı gemisiyle yolculuğa devam etti. 24 Şubat’ta San Mateo Körfezi’ne,Nisan 1520’de Patagonya’daki San Julian limanına ulaştı ve Güney yarı küresinde kış başladığı için,mevsimi burada geçirmeye karar verdi.
28 Kasım 1520’de Büyük Okyanus ’a çıktı.Macellan yanında kalanlara,verdikleri sözü hatırlatarak,kösele yemek zorunda kalsalar bile mutlaka yola devam etmek zorunda olduklarını hatırlattı.Büyük Okyanus ‘a çıktıktan sonra süren üç aylık yirmi günlük yolculuk,büyük yokluk ve güçlükler içinde geçti.Talih eseri olarak deniz çok sakindi.Onun için Macellan bu denize Pasifik Okyanus’ u adını verdi.Pasifik’teki yolculuk sırasında üzerinde hayvan veya insan yaşamayan adalardan başka bir şeye rastlamadılar.İskorbüt hastalığından yirmi kadar adamı öldükten sonra Macellan 6 Mart 1521’de bir adaya vardı.Kısa bir süre sonra,Filipin adalarını buldu ve bu adalara San Lazaro adını verdi.Bu adalardan birinde kölesi Enrigue yerlilerin konuştuğu dilden birkaç kelime anlayınca,Macellan Molük adalarına vardıklarını sandı.7Nisan da üç gemi Cebu ya ulaştı,burada Macellan,kral Humabon ile görüşerek dost oldu;kral Humabon Katolikliği ve İspanyol hakimiyetini kabul etti;daha sonra Cebu’ nun karşısındaki Mactan adasının kralıyla yapılacak bir savaşta,krala yardım edeceğine söz verdi;yanına altmış adam alarak kumsalda ilerlemeye başladı.Ok yağmuruna tutulunca İspanyollar şalupalara doğru çekilmek zorunda kaldılar ve diz boyu su içinde savaştılar;ağır zırhlar giymiş olan Macellan adamlarının geri çekilmesini sağlamak için öne atıldı,yaralanarak suya yıkıldı ve öldürüldü.Cesedi alınamadı.Macellan’ın ölümünden sonra,kumandayı Duarte Barbosa ve Serrao aldılar;ama Cebu kralı,onları tuzağa düşürerek birçok adamları ile birlikte öldürttü.Başsız kalan tayfalar demir aldılar;bu arada El Cano’nun yönetimine verilen Concepcion,düşman eline geçmesin diye tayfalar tarafından batırıldı;Gomez de Espinosa,Trinidad’ın El Cano ise Victoria’nın kaptanlığına getirildi.Trinidad Büyük Okyanusu yeniden aşmayı denedi ve bütün tayfaları ile battı;buna karşılık El Cano kumandasındaki Victoria,Hint Okyanusuna ulaştı;Güney Afrika burnunu tekrar döndükten sonra,6 Eylül 1522’de gemi yalnız on sekiz tayfayla San Lucar’a geldi.Karl5,Valladolid’ de parlak bir törenle denizcileri kabul etti;oysa San Antonio’dan kaçan tayfalar daha önce İspanya’ya ulaşmışlar ve olayları değiştirerek anlatmışlardı.Yolculuğun başarısı İspanyol El Cano’ya mal edilmiş olmasına rağmen,Pigafetta,kısa süre içinde bütün Avrupa’da tanınan ünlü bir seyahatname yazdı ve Macellan’ın gerçek yeteneklerini ortaya koydu.Macellan bugün insanlık tarihinin en ünlü denizcilerinden sayılmaktadır.Kristof Kolomb insanlığa yeni bir dünya armağan etmişti.Macellan ise,insan iradesinin imkansız gibi görünen teşebbüslerin üstesinden gelebileceğini ispatlamıştı.


MACELLAN BOĞAZI


Güney Amerika kıtasını,güneyindeki Tierra del Fuego Adası’ndan soğuk ve fırtınalı Macellan boğazı ayırır.Büyük Okyanus ile Atlas Okyanusu’nu birleştiren bu suyolu,Arjantin sınırları içinde kalan doğudaki en uç bölümü dışında,hemen hemen tümüyle Şili toprakları içinde yer alır.Genişliği üç ile otuz iki km arasında değişen,beş yüz altmış km uzunluğundaki sonradan kendi adını taşıyacak olan bu boğazı Portekizli kaşif Ferdinan Macellan,Ekim bin beş yüz yirmide bulmuştur.
Macellan boğazı iki bölüme ayrılabilir.Atlas Okyanusu’ndan güneybatıya doğru uzanan birinci bölüm alçak,turbalık bir alandan geçer.Büyük koyun sürülerinin yetiştirildiği bu bölgede İngiliz şirketlerinin işlettiği ve İskoç çobanlarının çalıştığı çok sayıda koyun çiftliği vardır.Üretilen çok büyük miktarlardaki koyun eti ve yün bölgedeki tek büyük kent olan Punta Arenas’a gelir ve oradan dışarı gönderilir.Macellan boğazı Punta Arenas’ı geçtikten hemen sonra sağa doğru keskin bir dönüş yapar ve kuzey batıya doğru uzanarak Büyük Okyanusa ulaşır.Oldukça düz olan bu ikinci bölüm,yer yer çok daralarak yüksek ve dik kayalıklı,çıplak adaların arasından geçer.Sert akıntılar ve aniden çıkan şiddetli rüzgarlar nedeniyle boğazın bu dar bölümü yelkenli gemiler için tehlikelidir.Bu nedenle on dokuzuncu y.y.’da yelkenli gemiler,yolu üç yüz yirmi km kısaltan Macellan Boğazı’ndan geçmek yerine,genellikle Horn Burnu’ndan dolanıp giderlerdi.


DEL CANO


(Juan Sebastian)İspanyol gemicisi.(Guetaria 1476 doğ.?-öl.1526)Macellan seferine katılan gemilerden Concepcion’a kumanda etti.Sefere katılan son gemiyi Avrupa’ya ulaştırdı. (1522).Dünya turunu yapan ilk Avrupalı gemicidir.Karl 5 tarafından, Valladolid’de büyük saygı gösterisiyle karşılandı; üzerinde bir Dünya resmi ve Primus Circumdedisti me yazısı bulunan armalar,imparator tarafından kendisine verildi. Hükümdarın dostluğunu kazanarak 1525’te Malaka adalarına doğru ikinci bir keşif yolculuğuna çıkmakla görevlendirildi; 26 Mayıs 1526’da Macellan boğazını geçti;ama Büyük Okyanusu ikinci kez geçerken öldü.

Ergenekon 10-02-2007 02:39 PM



Coğrafi Keşifler, 15. yüzyıl ve 16. yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni ticaret yollarının bulunması amacıyla başlattıkları ve yeni okyanusların ve kıtaların bulunmasıyla gerçekleşmiş olan keşifleri ifade eder. Bilimsel bir merak ve yeni ufukların keşfedilmesi duygusu sözkonusu olmakla birlikte temelde bu keşifler özellikle 15.yüzyıldan itibaren açık bir şekilde ekonomik nedenlerden kaynaklanmıştır.İlk keşif denemeleri, Atlantik Okyanusu ve Afrika kıyılarına doğru, 14. yüzyılın başlarında Fransız ve Cenevizli gemiciler tarafından yapılmıştır.Kanarya Adaları ve Azor Adaları keşfedilmesi, bu girişimlerin sonucudur.

Keşiflerin belli başlı nedenleri

* Avrupa'da cografya bilgilerinin artması ve gemicilik deneyiminin çogalması, pusulanın ögrenilmesi.
* Avrupanın kendinde olmayan ama Dogu uygarlıklarında olduğunu bildikleri zenginliklere (baharat, ipek ve diger maddi kaynaklara) ulaşmak için yeni, kısa ve ucuz yol arayışı.
* Özellikle İspanyol ve Portekiz krallıklarınca, değerli madenlere ulaşılması için gemicilerin desteklenmesi.
* Hiristiyanlık dininin ve Avrupa kültürünün yaymak istenilmesi.
* Artan bilgilerin de etkisiyle dünyanın tanınmak istenilmesi.

Keşifler
Kristof Kolomb (1451-1506), 1492'de Amerika Kıtası'na ulaştığında, gerçekte Asya'ya ulaşma arayışı içindeydi. Hem daha ucuz hem daha kısa yoldan asya'ya ulaşma arayışı içindeydi.Çünkü buradan baharat ve benzeri maddeleri ucuz ve hızlı taşımak gibi bir sorun sözkonusuydu.Dünyanın Pek çok yerinin keşfedilmesinde buna benzer ekonomik sebepler belirleyici olmuştur çoğu kez. Portekizli gemici Bartelmi Diyaz'ın Ümit Burnu'nu bulmasından sonra Vasko dö Gama, buradan dolaşarak Hint Okyanusu ve Hindistan'a ulaştı. Portekizli Macellan ve Del Kano, dünyayı dolaşarak geçtiler ve bunun sonucunda dünyanın yuvarlaklığına dair kesinleştirici sonuclara ulaşmışlardır. Venedikli gezgin Marko Polo( 1254-1324) Asya gezilerinin anlatımlarıyla Avrupa'nın Dogu uygarlıklarını tanımasını sağlamıştır.

Keşiflerin sonuçları
Coğrafi keşifler, Reform ve Rönesans hareketlerinin etkileriyle gelişmiş oldukları gibi kendileri de bu hareketlerin gelişimini etkilemişlerdir. Bu keşifler sonucunda Avrupa yeni kıtalara yayılma ve onların zenginlik kaynaklarını ele geçirme olanağı elde etmiştir. Avrupa düşüncesi ve kültürü, evrensel bir değer olarak bu süreçten itibaren yayılmaya ve egemen kılınmaya başlanmıştır. Bunu yaparken Avrupalılar, yerli halkları ve yerel yaşamı dağıtmış ve hatta yok etmiş, avrupa kültürünü egemen kılma sürecini şekillendirmiştir.Hem doğal hem de kültürel farklılıkları yok eden bir süreç olmuştur bu. Klasik Sömürgecilik olarak bilinen sömürgecilik süreci bu dönemle başlamıştır.

Bunun yanı sıra, coğrafi keşiflerin sonucunda, sözkonusu dönemdeki öteki bilimsel devrimlerle de birleşerek tüm bir dünyayı/evreni kavrayış tarzı değişime uğramıştır. Bu kavrayış değişikliği sonucunda ve bu süreçte dünyanın düz değil yuvarlak olduğu, kendi etrafında ve güneşin etrafında döndüğü, evrenin merkezi olmadığı ortaya çıkmış, bunların sonucunda tüm bir evren kavrayışı değişime ugramıştır.Kopernik devrimi denilen zihniyet değişikliginin kaynaklarından birisinin de coğrafi keşifler olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Keşiflerin Osmanlı devleti açısından önemi
Bu keşiflerle Osmanlının elinde bulunan İpek ve Baharat yolu önemini kaybetmiş. Yeni ticaret yolları bulunmuş. Buda Osmanlı Devletinin vergi gelirlerinin azalmasına yol açmıştır.Tüm bunlar Osmanlı devletini maddi açıdan kötü etkilemişti.

Daha doğrusu ; osmanlı devleti ve diğer müslüman devletler zarara uğrayıp, ellerindeki malların değerleri gitmiştir.

Coğrafi Keşiflerin Türk Dünyası Üzerindeki Etkileri Coğrafi Keşifler, bütün insanlığı etkilemiştir. Bu yönüyle evrensel bir özelliğe sahiptir. Akdeniz Limanları, Coğrafya Keşifler sonucunda önemini kaybetti. Ancak 1869'da Süveyş Kanalı'nın Fransızlar tarafından açılmasıyla bu limanlar yeniden önem kazanmıştır.

Coğrafi Keşifler, Müslüman ülkeler açısından büyük zararlara neden olmuştur. İslam ülkeleri yoksullaşmış, Türkistan Hanlıkları giderek zayıflamış ve Ruslar karşısında gerilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu, İpek ve Baharat Yollarına hakim olmasına rağmen yolların değişmesinden dolayı umduklarına ulaşamamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, ticaret faaliyetlerini yeniden geliştirebilmek için Avrupalı devletlere kapitülasyonlar vermek zorunda kaldı.

Ayrıca Osmanlı topraklarında kervan yolları boyunca faaliyet gösteren halk ve zanaatkârlar işsiz kaldı. Bu durum, Osmanlı Devleti'nde ekonomik sıkıntılara ve Celali İsyanları'na zemin hazırlamıştır.

Osmanlı Devleti, Hint ticaret yolunun hakimiyeti için Portekizlilerle, Akdeniz hakimiyeti için de İspanyollarla mücadele etti. Endonezya'da savunma ve koruma savaşları yapan Osmanlı Devleti, Hıristiyan Avrupa karşısında Doğu Kalkanı haline gelmiştir.

suskun 10-02-2007 02:50 PM

yararlı bilgi için teşekkürler....

Şengül Şirin 02-15-2011 03:58 PM

Coğrafi Keşifler ve Sonuçları
 
http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1297775629


Avrupalıların çeşitli nedenlerle 15. Y.Y. ın sonunda yaptıkları gezilerin nedenleri;



Müslümanların elinde olan ipek ve baharat yollarına Avrupalıların sahip olmak istemeleri,


Pusulanın bulunması ile gemicilerin cesaretle okyanuslara açılması,


Coğrafya bilgisinin ilerlemesi : Haçlı Seferleri sırasında Türk ve Müslüman denizcilerden öğrenilenlerle Avrupa’da coğrafya bilgisi ilerledi.


Gemicilik sanatının ilerlemesi : Orta çağdaki gemiler kıyıları takip eden kürek çekilen küçük gemiler iken Venedikliler Karavel denilen fırtınalara dayanıklı, yüksek güverteli gemiler yaptılar. Cesur gemiciler yetişti.


Doğu ülkelerinin zenginliği : Avrupalılar, Türk ve Müslüman tüccarların getirip pahalı sattığı inci, ipek, baharat, elmas gibi mallara doğrudan ulaşmak istiyorlardı. Marko Polo’nun anlattığı zenginlikler görmek istiyorlardı.

KEŞİFLER

Ümit Burnunun bulunması ( 1487 ) : Portekizli Bartelmi Diaz Portekiz’den yola çıkıp batı Afrika’yı takip ederek Afrika’nın güney ucuna ulaştı. Fırtınalar Burnu adı verilen bu yeni yol denizcilerin ümidini kırmamak için daha sonra Ümit Burnu olarak değiştirildi.
Hint Deniz Yolunun bulunması ( 1498 ) : Portekizli Vasko dö Gama Ümit Burnunu geçerek Hindistan’ın Kaliküt limanına vardı ve Hint Deniz Yolu Portekizlilerin eline geçti.
Amerika’nın keşfi ( 1492) : Cenevizli Kristof Kolomb İspanya Kralının verdiği üç gemi ile sürekli batıya giderse Hindistan’a varacağı düşüncesi ile yola çıktı. Yoluna bilinmeyen bir kara çıkacağını hesaplamamıştı. 2 ay sonra Amerika’nın batısındaki Bahama Adalarına ulaştığında buranın Hindistan’ın batısı olduğunu sandı. Ölümüne kadar yeni bir kıta keşfettiğini anlayamadı. 1507 yılında Amerike Vespuçi buranın yeni bir kıta olduğunu fark etti. Yeni kıtaya onun adı verildi.
Dünyanın dolaşılması ( 1519-1522 ) : Portekizli Macellan Atlas Okyanusuna açılarak Amerika’nın güneyine ulaştı. Kendi adını verdiği boğazı aşarak Büyük Okyanusa geçti. Filipin Adalarında yerli halkla yaptığı savaşta öldü. İkinci Kaptan Del Karo Ümit Burnunu dolaşarak İspanya’ya döndü.


COĞRAFİ KEŞİFLERİN SONUÇLARI :




Siyasi Sonuçlar


Yeni ülkelerin keşfedilmesi ile Sömürgecilik gelişti.( Portekiz ve İspanyollarla başlayan sömürgeciliğe daha sonra İngiltere, Fransa ve Hollanda’da katıldı.)


Baharat ve ipek yolları önemini kaybetti.


Akdeniz’deki limanlar eski canlılığını yitirdi.


Doğudan yeni keşfedilen yerlerden Avrupa’ya bol miktarda altın, gümüş gibi değerli eşyalar geldi.


Avrupa zenginleşti. Soylular nüfuzlarını kaybetti.


Türk ve İslam alemi ekonomik olarak olumsuz etkilendi.
Dini Sonuçlar


Hıristiyanlık yeni keşfedilen yerlere yayıldı.


Dünyanın düz olduğunu söyleyen din adamlarına güven sarsıldı.
Bilimsel Sonuçlar


Yeni kıtalar, ırklar, hayvanlar, bitkiler tanındı.


İnsanlarda araştırma ve yeni şeyler öğrenme merakı uyandı.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:00 PM

Coğrafi Keşifler'in sonuçları
 
COĞRAFÎ KEŞİFLER ve SONUÇLARI


Doğudan başlayan ticaret yolları yüzyıllarca Avrupa'nın çeşitli ihtiyaçlarını karşılamada can damarı olmuştur. Özellikle bunlardan en önemlileri olan İpek ve Baharat yollarının Osmanlı Devleti'nin eline geçmesi, Avrupalıları yeni yollar aramaya sevk etti. Orta Çağ'ın sonuna kadar dünyanın pek çok yeri bilinmiyordu. İşte bu yeni yollar arama girişimleri sırasında pek çok yer ilk kez keşfedildi ve yeni ticaret yollan bulundu. Yeni Çağ'ın başlarında meydana gelen bu keşif olaylarına "Coğrafî Keşifler" adı verilir.

a. Ticaret yollarının Müslümanların eline geçmesi: Çin'den başlayan İpek Yolu, Hazar Denizi'nde iki kola ayrılıyor, kuzey kolu Kırım limanlarında son bulurken güney kolu Karadeniz kıyılarından İstanbul'a ulaşıyordu.

Diğer önemli bir yol olan Baharat Yolu ise Hindistan'dan başlıyor ve kuzeyde Suriye limanlarında, güneyde ise İskenderiye'de son buluyordu. Özellikle denizci İtalyan devletleri bu limanlardan aldıkları malları Avrupa'ya satıyorlardı. Bu yolların tamamının Osmanlı denetimine girmesi ve bir kaç el değiştiren malların pahalıya mal olması Avrupalıları yeni yollar aramaya sevketmiştir.

b. Coğrafya bilgisinin ilerlemesi: Orta Çağ'da Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri çok azdı. Avrupalılar, dünyayı tepsi gibi düz zannediyorlardı. Ortasında Kudüs'ün bulunduğuna inandıkları dünyanın kuzeyi buzlarla, güneyi ise kaynar sularla kaplıydı. Batıda sonsuz bir deniz, doğuda da Kaf dağları (Kafkas dağları) nın bulunduğuna ve onun ötesinde cinlerin yaşadığına inanırlardı. Özellikle Haçlı Seferleri ve daha sonraki ilişkiler ve seyyahların gezi notlarının incelenmesi sonrasında, Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri artmış, boş inançlar yıkılmıştır.

Özellikle Venedikli seyyah Marco Polo doğu üzerine Çin'e kadar büyük bir seyehat yaptı (1271 - 1295). Bu seyahati sırasında yazdığı, doğu ülkelerinin hem zenginliklerini, hem de coğrafyasını anlattığı "Garibeler Kitabı" adlı eseri, Avrupalılar üzerinde büyük etkiler meydana getirmiştir.

c. Pusulanın geliştirilmesi: İlk kez Çinliler tarafından icat edilen pusula, Haçlı Seferleri sırasında Avrupa'ya geçmiştir. Kristof Kolomb'un pusulanın sapma açısını düzeltmesiyle artık yönlerini kaybetme korkusundan kurtulan Avrupalılar, okyanuslara daha rahat ve korkusuzca açılmaya başladılar.

d. Gemicilik sanatındaki ilerlemeler: Eskiden kullanılan kadırgaların geliştirilerek 30 metre uzunluğunda, üç direkli beş yelkenli ve okyanuslara daha dayanıklı Karavel tipi gemilerin yapılması okyanuslara açılmada insanların cesaretini artırdı.

e. Efsane ve hurafelere inanmayan cesur gemicilerin yetişmesi: Orta Çağ'da Avrupalılar, Atlas okyanusunun içinde gemileri çeken çok büyük girdapların olduğu ve bu sularda dolaşan gemicilerin zenciye dönüşecekleri gibi hurafelere inanırlardı. Ancak doğu ile olan ilişkiler ve coğrafya bilgisinin ilerlemesi bu gibi inançların yıkılmasına neden olmuştur.

2. Keşifler

• Portekizli Bartelmi Dias Afrika'nın güney ucuna ulaşarak Ümit Burnu'nu buldu (1487).

• İspanyol asıllı Kristof Kolomb, İspanya'nın Palas limanından hareket edip Atlas Okyanusu'nu aşarak Amerika Kıtası'nı buldu (1492). Ancak burasını Hindistan zannettiğinden batısındaki Bahama takımadalarına Batı Hint Adaları, halkına da Hintliler adını verdi. Daha sonraları Amerika Kıtası'na üç sefer daha yaparak kıtanın orta ve güney kesimlerini de keşfetti. Ancak yeni bir kıta keşfettiğini anlayamadan öldü.

• Portekizli Vasko do Gama Ümit Burnu'nu dolaşarak Hindistan'a vardı (1498).

• Bu tarihten itibaren Portekizliler Hint Okyanusu'na hâkim olmaya başladılar. Böylece Hindistan'dan gelerek Süveyş'te sona eren Baharat Yolu yön değiştirerek Ümit Burnu Yolu hâline geldi ve Portekiz egemenliğine girdi. Bu gelişme Hint sularında Osmanlı - Portekiz mücadelesini başlatmıştır.

• Kristof Kolomb'un ölümünden kısa bir süre sonra İtalyan gemici Ameriko Vespuçi, Amerika'nın Hindistan değil yeni bir kıta olduğunu dünyaya ilân etti ve kıtaya onun adı verildi "Amerika" (1507).

• 1519'da Portekiz asıllı Macellan tarafından başlatılan batıya seyahat Del Kano tarafından tamamlanarak (1522) dünyanın yuvarlak olduğu ilk kez ispatlanmıştır.

• Başlangıçta Portekizliler ve İspanyollar tarafından başlatılan Coğrafî Keşifler, özellikle İngilizler, Fransızlar ve Hollandalılar tarafından tamamlanmıştır.

Coğrafi Keşifler'in sonuçları

• Hristiyanlık yayıldı. Buna karşılık dünyanın düz olduğu gibi pek çok yanlış bilgi aktaran din adamlarına olan güven azaldı.
• Keşfedilen yerlerde yetişen domates, vanilya, patates, tütün, kakao gibi bitki türleri ile Avrupalılar ilk kez tanıştı.
• Avrupalıların, keşfettikleri yerleri sömürgeleştirmesiyle Sömürgecilik Dönemi başladı.
• Keşifler, ticaret yollarının değişmesine neden oldu. Hint Deniz Yolu'nun bulunmasından ve Amerika'nın keşfinden sonra Akdeniz limanları ile Baharat ve İpek Yolu eski önemini kaybederken Hint Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı.
• Yeni keşfedilen ülkelerde bol miktarda bulunan altın ve gümüş gibi değerli madenler Avrupa'ya getirildi. Avrupa'da ticaretle uğraşan kişiler (Burjuva sınıfı) zenginleşti. Tüccarların, soyluların ellerinde bulunan toprakları satın almalarıyla soylular eski güçlerini kaybettiler.
• Keşfedilen yerlere, özellikle Amerika'ya Avrupa'dan pek çok insan göç etti. Avrupa kültür ve uygarlığı yeni yayılma alanları buldu.
• Amerika'nın eski bir medeniyet merkezi olduğu öğrenildi.
• Zenginleşen Avrupalılar, kültür ve sanat hareketlerini desteklediler. Böylece, Avrupa'da Rönesans'ın doğmasına ortam hazırlamış oldu.
• Coğrafî Keşiflerle ticaret yollarının değişmesi sonucunda Osmanlı Devleti ekonomik yönden büyük gelir kaybına uğradı.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:00 PM

Cevap : Coğrafi Keşifler Ve Kaşifler
 

SORU: COĞRAFİ KEŞİFLER VE SONUÇLARININ OSMANLI DEVLETİNE EKONOMİK VE SİYASİ YÖNDEN NE GİBİ ETKİLERİ OLMUŞTUR?

COĞRAFİ KEŞİFLER, SEBEPLERİ VE SONUÇLARI

a. Keşiflerin Sebepleri:

Bilinmeyen şeylere ve yerlere merak duyulması, en eski çağlardan beri insanlığın tabii bir duygusu idi. İlk çağlarda, dünyanın çok küçük bir bölümü tanınıyordu. Uzak bölgelere gezi yapanları anlatıp yazdıkları daima heycan uyandırmaktaydı. Orta çağda, Avrupa’dan Uzak doğu’ya giderek , çin’de kubilay kağa’nın yanında kalan Marko polo’nun verdiği bilgilere çok kimse inanmamıştı. Ibn Batuta, ibn Fablan gibi islam gezginleri de, “bilinmeyen” ülkelere geziler yaparak, gördüklerini kaleme almışlardı. Bunların doğruluğu anlaşıldıkça, “yeni” ülkelere duyulan merak daha arttı. Keşiflerin birinci sebebi budur.

Avrupa’nın islam ülkelerine karşı giriştiği Haçlı seferleri, görünüşte dini bir nitelik taşıyordu. Hedef, kutsal kudüs şehrini, Müslümanların elinden kurtarmaktı. Fakat, aslında Doğu’nun zenginlikleri, o çağda yoksul sayılacak Avrupa’nın gözlerini kamaştırıyordu. İki yüz yıla yakın süren haçlı seferleri, İslam dünyasındaki bolluğu ve refahı, Avrupa’nın daha yakından tanımasına sağladı. Bu varlıklı hayata duyulan özen, Avrupa’da yeni gelir kaynaklarının araştırılması çığrını açtı. Bunu yolu ticaretten geçiyordu. Özellikle hindistan’dan Avrupa arasındaki ticaret yolları, başta Türkler olma üzere, Müslümanların elindeydi. Bu yüzden avrupalı tacirler, her uğrak yerinde yüksek vergiler ödemek zorunda kalıyorlardı. Bu yüzden, birçok malın Avrupa’ya maliyet çok artıyordu. Şu halde, yeni yollar aranması ve bulunması gerekli hale gelmiştir. İkinci sebep de budur.

Hemen tamamıyla Hıristiyan olan Avrupa, kilisesinin ağır baskı altındaydı. Papalığın rızası alınmadıkça, yeni topraklara açılmak zordu. Bu bakımdan, erişilecek yerlerde Hıristiyanlığın yayılması da göz önünde bulunduruluyordu. Bu da, dini bir sebep oluşturuyordu.

Barutun ve topun kullanılmasıyla ortaya çıkan güçlü krallıklar, ticari alanda birbirleriyle rekabete başlamışlardı. Uzak doğu’ya yeni yollarla ulaşmak, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin zengin mallarını kendileri taşımak için yeni yollara ihtiyaç duyuyorlardı. Bu ise, ancak yeni keşiflerle sağlanabilirdi.

Coğrafya keşiflerinin yapılabilmesi için, elverişli bir bilim ortamına da girilmişti. Dünyanın düz değil, yuvarlak olduğu gerçeği Müslümanlardan öğrenilmişti. Dünya yuvarlaksa, doğu’ya doğru değil, batıya doğru da gidilerek aynı yere (Hindistan’a) ulaşılabilirdi.

Bunu yapabilmek için teknik imkanlar da elde edilmişti. Pusula, rüzgar gülü gibi aletler bunlar arasındaydı. Ayrıca, açık denizlerin fırtınalarına dayanıklı büyük ve sağlam gemilerde yapılabiliyordu.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:01 PM

Cevap : Coğrafi Keşifler Ve Kaşifler
 
http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1297775629

b) Başlıca Keşifler:

Daha XV. Yüzyıl ortalarında Portekizliler Afrika’ya keşif heyetleri gönderiyorlardı. Bu heyetlerden biri, Bartelemo Diyaz yönetiminde, Afrika’nın güneyinde dolaştı (1487). Buraya “Ümit Burnu” adı verilirdi.böylece, Hindistan’a deniz yolu ile ulaşma imkanı elde ediyorlardı. XV. yüzyılın sonunda Vasko dö Gama, buyoldan Hindistan’a vardı (1498). Bundan sonra Portekizliler Hint okyanusu’na donanama gönderdiler ve Uzak Doğu’ya kadar olan bölgelerde ticareti elerine geçirerek sömürgeler kurdular.

Amerika’nın Keşfi: Kristof Kolomb adında Cenevizli bir gemici, hep batıya gitmek suretiyle doğuya varılabileceğini ileri sürüyordu. Düşüncesini gerçekleştirmek için, denizci devletlere başvurdu. Uzun uğraşmalardan sonra, projesi İspanya kralı tarafından kabul edildi ve desteklendi. İstediği gemileri ve denizcileri alan Kolomb, Atlas Okyanusu’na açıldı. Zorlu bir yolculuktan sonra, Orta Amerika’da Bahama’ya vardı (1492). Ancak, yeni bir kıta keşfettiğini bilmiyor, Hindistan’a ulaştığını sanıyordu.

Kısa bir süre sonra Amerigo Vespuçi adlı bir İtalyan denizcisi, Güney Amerika’da Brezilya Kıyılarına çıktı. Buranın yeni bir kıta olduğunu anladı. Bu sebeple, Amerika’ya Kristof Kolomb’un değil, onun adı verildi.

Balboa ise, bugünkü Panama Kanalı’nın bulunduğu yerden geçerek ilk defa Büyük Okyanus’a çıktı (1513).

Macellen, Hindistan’a ulaşmak için, Güney Amerika’yı dolaşarak Büyük Okyanusa geçti. Uzak Doğuya vardı. Ancak buradaki bir çarpışmada öldürüldü. Yanındaki denizciler, yollarına devam ederek İspanya’ya döndüler. Böylece, dünyanın çevresi ilk defa dolaşılmış oldu (1521).

Şengül Şirin 02-15-2011 04:01 PM

Cevap : Coğrafi Keşifler Ve Kaşifler
 
c. Keşiflerin Sonuçları

Siyasi ve Ekonomik Sonuçlar

Keşfedilen topraklar, keşifleri düzenleyen devletlerin kendi malı oldu. Bunların yeraltı ve yerüstü zenginlikleri adeta yağmalandı. Bütün bu zenginlikler Avrupa’ya aktı. İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkeler giderek zenginleşti. Daha sonraki yüzyıllarda bunlara Belçika, Almanya, İtalya da katılacaktı. Bu ülkeler, ele geçirdikleri geniş topraklarda çiftlikler, dokuma tesisleri kurdular, maden işlettiler. Yerli halkları silah zoruyla, karın tokluğuna çalıştırdılar. Elde ettiklerini kendi gemileriyle ülkelerine taşıdılar. Kazanç oranları çok arttı. Deniz seferlerini destekleyen kralların maddi varlıkları alabildiğine büyüdü. Krallar, bu zenginliklerini, top gibi ağır ve pahalı savaş araçlarına harcadılar. Bu silahlar karşısında, derebeyleri çaresiz kaldılar ve güçlerini hızla kaybettiler. Buna karşılık, ticaretten zenginleşen yeni bir sınıf (burjuvazi) ortaya çıktı. Burjuvaların kuvvetlenmesi, siyasi dengeleri değiştirdi. Derebeylerini ortadan kaldıran krallara karşı, burjuvalar siyasi haklar kazanma savaşı vermeye başladı. Böylece, Avrupa’da ihtilaller ve sarsıntılar meydana geldi.

Sömürgeci devletler, değerlerine karşı ekonomik ve siyasi üstünlük sağladılar. Durumu kötüye giden diğer Avrupa devletleri de, çareyi sömürge aramakta buldular. Bunun sonucu olarak, sömürgecilik eğilimi daha da hızlandı.

Büyük denizlere açılacak konumda olmayan Osman İmparatorluğu, siyasi üstünlüğünü, daha donanımlı ordu ve donanma hazırlayabilen Avrupa devletleri karşısında yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Akdeniz çevresinde yoğunlaşan ticari faaliyet önemini kaybetti.

Sosyal Sonuçlar

Uzak sömürgelerden mal getirilmesi, hemen tamamen deniz yolu ile yapılıyordu. Bu da, Avrupa’daki liman şehirlerinin önem kazanması sonucunu doğurdu. Şehirleşme genişledi. Şehirlerin nüfusu arttı. XV. Yüzyılda hiçbir İngiliz, İspanyol, Portekizli, Belçikalı ların nüfusu 100 bin i aşmıyordu. (XVI.yüzyılın sonlarında ise Londra 450 bin, Lizbon 200 bin nüfusu aşacaklardır). Dünyanın en büyük dokuz ülkesi arasında hiçbir Hıristiyan Avrupa ülkesi yoktu. Bu dokuz devletten bir Çin, sekizi ise İslam ülkesiydi. Bu tablo, yaklaşık 200-300 yıl içinde tamamen tersine dönecek ve Avrupa ülkeleri doğuya hakim olacaklardır. Şehirleşme yeni sosyal grupların ortaya çıkışını sağladı. Hayat seviyesi yükseldikçe yaşama şeklide değişti.

Buna karşılık, keşfedilen yeni ülkelerin halkları tam bir soykırımla karşılaştılar. Amerika’nın yerlileri, eski ve ileri medeniyetler kurmuşlardı. Ancak, bazı alanlarda gelişmiş değillerdi. Tarım yöntemleri, savaş araçları ilkeldi. At’ı tanımıyorlardı. Avrupa’nın zırhlı süvarilerini alt tarafı at, üst kısmı insan olan tek bir yaratık sanmışlardı. İspanyollar ve Portekizliler, bunları kitle halinde öldürdüler. Kalanları köle yaptılar. Ancak, nüfusun az olması sebebiyle, Afrika’dan zenci köleler getirtmek zorunda kalmışlardır. Böylece, Amerika’da bir “kamçılı medeniyet” kuruldu. Köle ticareti zamanla çok kârlı hale geldi. Sömürgeci devletler arasında, köle ticareti yüzünden savaşlar bile çıktı. Amerika’nın çeşitli yerlerinde zenci nüfus çoğaldı. Avrupa’dan Amerika’ya göç eden beyazlarla zenciler arasındaki sürtüşme XX.yüzyıla kadar sürdü.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:03 PM

Kültürel Sonuçlar
 
Kültürel Sonuçlar

Kıtalararası ticaret ve taşımacılık sayesinde Avrupa’da zenginleşenler, yeni bir hayat tarzı benimsediler. Bunlar, kültür ve sanat hareketlerine ilgi gösterip desteklediler. Büyük servetlerin bir kısmı bu alanlara harcanınca, eser verenlerin sayısı ve gayreti arttı. Böylece, Rönesanssın, İtalya dışındaki Avrupa devletlerinde yayılışı hızlandı.

Buna karşılık, keşfedilen yerlerdeki eski kültürler büyük ölçüde mahvoldu. Binlerce yıllık geçmişe sahip İnka, Aztek, Maya medeniyetlerine ait eserler yerle bir edildi. Kendine özgü kültürleri bulunan insanlar ortadan kaldırıldığı veya köle durumuna getirildiği için, medeniyetleri yavaş yavaş silinip unutuldu.

Keşiflerin sağladığı zenginlik, bilim ve sanat alanındaki gelişmelerin maddi kaynağı oldu. Bu ilerlemeler, zamanla daha da hızlandı. Osmanlı İmparatorluğu bu alandaki ilerlemeye ayak uyduramadı. Sonraki yüzyıllarda Osmanlılar’ın, askeri ve siyasi alandaki gerileyişinde keşiflerin dolaylı etkisi oldu.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:03 PM

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı’ya Etkileri
 
Coğrafi Keşiflerin Osmanlı’ya Etkileri

Avrupa’nın Atlas Okyanusu’na kıyısı olan ülkelerinin denizcilikleri XV.yüzyılda Hint ticaretinde söz sahibi olmak, Akdeniz ve Asya’daki diğer ticari aracıları ortadan kaldırmak için yeni yollar aradılar. Sonuçta Portekiz ve İspanyol denizcileri Afrika’yı dolaşarak Hindistan’a varmayı değer taraftan da Amerika’yı bulmayı başardılar. Özellikle İspanyollar, Peru ve Meksika’nın altın ve gümüş kaynaklarına hakim olup, bu zenginlikleri Avrupa’ya taşıdılar. XVI.yüzyılda İngiltere İmparatorluğu İspanya üzerindeki siyasi kontrolü sayesinde Amerika’dan taşınan kıymetli madenlerle ekonomik yönden oldukça güçlendi.

Osmanlıların elinde tuttuğu Baharat ve İpek yolu eski önemini kaybetti. Yeni keşfedilen yerlerden getirilen yeni tür bitkiler (tütün, pamuk …) Avrupa’daki tarım kesimine yeni üretim kaynakları sağladı. İspanya’dan başlayıp Akdeniz çevresinde görülmekte gecikmeyen enflasyon Osmanlı ülkesine de olumsuz biçimde sıçradı. Bütün bunlar Osmanlı devletindeki ticari üstünlüğün Avrupa karşısında kaybedilmesine neden olacaktır.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:05 PM

osmanlı devletinde duraklamanın sebepleri
 
OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMANIN SEBEPLERİ
Osmanlı Devleti, kurulundan XVI.yüzyılın sonlarına kadar sürekli bir ilerleme ve gelişme içinde olmuştur. Üç kıtaya yayılan ülke, en geniş sınırlarına ulaşmıştır ancak, ülke XVI.yy sonlarından itibaren duraklama sürecine girdi. Duraklama, XVII.yy boyunca devam etti. Bu dönemde de bazı başarılar kazanılmışsa da kalıcı olmamıştır.

Osmanlı devletinin duraklama dönemine girmesinin bir takım sebepleri vardır.

İç Sebepler

Yönetimdeki Bozukluklar

XVII.yüzyıldan itibaren başa geçen padişahların bir kısmı çocuk denecek yaştaydı. Devlet işlerini sadrazama ve valide sultanlara bıraktılar. Bu yüzden sık sık padişah değişti. I.Ahmet zamanında veraset sisteminde değişiklik oldu. Padişahın oğlunun başa geçmesi yerine, Osmanoğulları ailesinin en yaşlı ve en akıllısının padişah olması kabul edildi.

Şehzadeler, sancaklara gönderilmeyip, sarayda tutuldular. Bunun sonucu olarak, şehzadeler yönetim konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadılar. Zaman zaman saray kadınlarının ve entrikacı devlet adamlarının etkisinde kalmışlardır.

Duraklama döneminde iş başına getirilen sadrazam, vezirler ve diğer yöneticilerin de büyük bir kısmı yetenekli şahsiyetler değildi. Padişaha ve saray kadınlarına yarananlar ön plana çıktılar. Azınlıklardan olup da devlet içine sızan kimseler de bazı zararlı işlerde bulunmuşlardır. Rüşvet ve iltimas başladı. Halkın devlete olan güveni azaldı. Devlet otoritesi sarsıldı ve çeşitli iç isyanlar çıktı.

Ordu ve Donanmanın Bozulması

Ordu bir taraftan savaşırken diğer taraftan iç isyanları bastırmak için uğraşıyordu. III.Murat’tan itibaren Yeniçeri Ocağı’nın devşirme kanunu bozuldu. Askerlikle ilgisi olmayanlar, iltimasla ocağa alındılar. Yenilgiyle sonuçlanan bir çok savaşta, yeniçeriler eskisi kadar başarılı olamadılar. Tımar sistemi bozulunca, tımarlı sipahiler de bozuldu. Ordu ayaklanmalara karıştı. Bazen padişahı bile tahttan indirdikleri görülmüştür. Bazı devlet adamlarının kışkırtmaları da bu durumlara sebep olmuştur. Donanma eski önemini ve gücünü kaybetmiştir.

Ekonomik ve Sosyal Durumun Bozulması

Duraklama devrinde girişilen savaşların uzun sürmesi ve iyi neticeler alınması, ganimetlerin azalmasına neden oldu. Bazı yöneticilerin ve saray kadınlarının israfı da maliyenin durumunu etkilemişti. Sık sık padişah değiştiğinde cülûs bahşişi dağıtmak için hazinede para bulunamadı. XVI. yy.dan itibaren nüfus artmış, iş alanları eskiye oranla azalmıştır. İç isyanlar çıkınca Anadolu’dan büyük şehirlere göç oldu.Paranın değeri düşmüş, fiyatlar artmış bu durum ülkede kargaşalık yaratmıştır.

Ayrıca, bozulan kurumlar arsında medreselerin de olmasının etkisi büyüktür. İlmiye teşkilatının bozulması yüzünden, nitelikli din ve devlet adamı yetişmemiştir. Özellikle İstanbul’da çıkan gereksiz dinî tartışmalar, toplum hayatını olumsuz yönden etkilemiştir.

Dış sebepler

Osmanlı Devleti’nin doğal sınırlara kavuşması


XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Doğuda Azerbaycan, İran dağları, Hazar Denizi’ne kadar genişlemiş, güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanmıştı. Kuzey Afrika tamamen alınmıştı. Kuzeyde Karadeniz kıyıları ve Kırım Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştı. Batıda Adriyatik ve Yunan Denizi’ne kadar genişlemiş, viyana önlerine kadar gidilmişti. Bu geniş sınırların daha da genişlemesine imkân yoktu. Kaldı ki bu sınırları korunması da zorlaşmıştı. Dış saldırılar nedeniyle birçok cephe de savaşmak zorunda kalan Osmanlı ordusunun gücü bölünmek durumda kalmıştır. Duraklama ile birlikte bazı yenilgiler başladı.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:06 PM

Cevap : Coğrafi Keşifler Ve Kaşifler
 
Coğrafi Keşifler Ve Sonuçları
Avrupa devletlerinin Osmanlara karşı tutumları

Bu devirde kuvvetli devletler hâline gelen Avrupa ülkeleri, Osmanlılara karşı birleştiler. Osmanlıları Avrupa’dan atmak için aralarında kutsal ittifak kurdular.

Osmanlıların Avrupa’daki ilerlemelere ayak uyduramaması

Coğrafî keşifler ve Rönesans sonunda Avrupa zenginleşti. Bilim ve teknikte ilerlemeler oldu. Osmanlı Devleti ise bu gelişmelere uzak kaldı.




SANAYİ İNKÎLABI
Rönesans’la birlikte hatta daha önce Avrupa’da başlayan gelişmeler, XIX.yüzyılla birlikte üretimle üretimde uygulanmaya başladı. Bunun doğal sonucu olarak üretim arttı. Avrupa’da üretim artması sermayenin askeri alana da kaydırılmasına sebep oldu. Silah endüstrisi de bundan etkilendi. Böylece Avrupa’nın bütün dünya üzerindeki hakimiyetinin kurulması sağlandı.

XVIII.yüzyıla kadar, ekonomik yaşam tarım, küçük el sanatları ve ticarete dayanıyordu. Topraklar büyük ölçüde soyluların ve kilisenin hakimiyeti altındaydı. Siyasal güç ise aristokrasinin elindeydi. Önce İngiltere’de ardı ardına olan devrim, daha sonra ise, kara Avrupa’sında Fransız İhtilali’yle gelen liberalizm ve milliyetçilik akımları, ekonomik yapıda değişmeleri başlattı. Buhar gücüyle çalışan makinenin icat edilmesi, makineleşmiş endüstriyi doğurdu ve Avrupa’da sermayenin birikimine sebep oldu. İngiltere’de ise sermaye birikimi merkantilizm hareketi ve Cromwell’in denizcilik kanunları büyük ölçüde sağladı.

Aslında endüstrileşme iki aşamalı olarak gerçekleşen bir olgudur. Birincisi 1870 yılına kadar olan makine devrimi, ikincisi ise bu tarihten itibaren başlayan teknoloji devrimdir.

XIV. ve XV.yüzyıllarda Almanya’da maden yataklarında suyu pompalamak için dev araçların yapıldığı da bilinmektedir

Tekstil alanında Milano şehrinde bir çok yenilikler yapılmıştı. İtalya’da. Ham ipeği eğirmek ve dokumak için su ile çalışan bir araç yapmışlardı. Ancak Leornado da Vinci’nin yaptığı buluşları göz önüne aldığımızda, İtalya’da sanayi devriminin niçin başladığını İtalyan şehirlerinin ulusal bir pazara sahip olması ile anlayabiliriz. Ayrıca İtalya’da tarım gerilemiş ve sermaye büyük ölçüde azalmıştı. Öyleyse endüstri devriminin olgunlaşması için gerekli şartlar nelerdir? Üretim yerlerinin limanlara yakın olması, maden, yakıt ve suyun bol olması gerekiyordu. Ayrıca ulaşımda kolay olmalıydı. XVI. yüzyılda İngiltere’de sanayi bütün Avrupalı devletlerden geri idi. Bir yüzyıl sonra ise, durum tersine dönecekti. 1642 iç savaşı başladığında İngiltere, Avrupa’nın en sanayileşmiş devleti idi. İngiltere bu konumunu yüzyıllar boyunca yitirmedi. İngiltere’de bir çok atölyeler çalışıyordu. Ustalar ve işçiler durmadan eritiyorlardı. Fakat bu dönemde sanayi devrimi terimi kullanılmaktadır.

Sanayi devriminde ustaların emeği yerine, üretim araçlarında nitelik ve nicelik alarak meydana gelen gelişmeler dolayısıyla maliyet yükseldi ve artık işçilerin bunlara tek başına sahip olamayacaklarını anlaşıldı. Buharın kullanımını ister istemez makineleri bir araya getirmeyi zorladı. Yani makineleri fabrikalara topladı. İşte imalathaneden fabrikaya geçiş, sanayileşmenin dönüm noktası oldu. Artık nüfus işçileri toplumdan fabrikalarda eşya üreten nüfusa doğru bir değişim gösterdi.

Endüstri Devriminin Başlangıcı ve İlk Dönem, 1870 Yılına Kadar

Endüstri üretimi aile için üretimi büyük ölçüde etkiledi. Makinaları basit el araçlarının yerini aldı. El tezgahları ve eğirme makinaları gibi su veya buhar kol gücünün hayvan enerjisinin yerini aldı. 1789’daki bu ani değişim birkaç iş kolunu etkiledi. ancak bunlar temel iş kolları idi. Madencilik, mühimmat, tekstil ve meteoroloji gibi.

Demir cevherine olan ihtiyaç kömür madenciliğini XVIII. yüzyılda büyük bir iş alanına getirildi. Yüzyıllarca bu işletmede mangal kömürü kullanılmıştı. Bu da İngiltere’de hızla ormanları tüketiyordu. Bu yolda elde edilen demir maliyeti %80’ini oluşturuyordu. Bu sebeple kömür kullanılmaya başladı. XVIII. yüzyılın başında 200,000 tondan çok kömür kullanıldı. Artık İngiltere’de kömür ulusal zenginliğin bir simgesi haline geldi . Taş kömürü cam, tuğla, şap, şeker, tuz, üretimini ve deniz suyunun buharlaştırılması gibi sahalarda da kullanılıyordu. Yine endüstrinin ilk dönemlerinde ilk kez maden kömürü ve demiri İngilizler kullandılar. Maden kömürünün fırınlarda kullanılması demir üretimini ve kömüre duyulan ihtiyaç artırdı.

1784 yılında James Watt, bir fabrikada bütün tezgahların bağladığı buharlı bir makineyi yapmayı başardı. 1807 yılında ilk defa buharlı gemi icat edildi. 1814’te de ilk buharlı lokomotif yapıldı.Böylece XVIII. yüzyılda başlayan ve XIX.yüzyılda hızlanan sanayi devrimi, bilimle tekniği birleşti. Yeni sosyal ve ekonomik gelişmeleri beraberinde getirdi. İngiltere’de ilk demir yolu 1830 yılında Manchester ile Liverpool şehirleri arasında açıldı.sanayide lokomotifin bulunması ve demir yolunun yapılması artık Avrupa ülkelerinin her tarafına demir yolları uzandı. Kömür eskiden gidilmeyen yerlere kadar taşındı. Böylece endüstrileşme kıyılardan içlere doğru taşınmış oldu.

XIX. yüzyılın ortalarına kadar süren bu endüstrileşme gelişmeleri, demir ve kömürün asıl enerji kaynağını ve hammaddesini oluşturduğu makineleşme çagıdır. Bu dönem sanayi devriminin simgeleri fabrika ve tirendir.





Endüstri Devriminin İkinci Aşaması

1870 yılından sonra endüstri devrimi nitelik değiştirdi. Artık bilimsel buluşlar ve bunlar üretime uygulanması ve devletin desteği ve gerektiğinde örgütlediği büyük kuruluşların eline geçti.

İkinci aşamada temel hammadde ve enerji kaynaklarında değişiklik ortaya çıktı. Kömür ve demirin yanında çelik, elektrik, petrol ve kimyasal maddeler üretim sürecine sokulunca, endüstrileşme bugün çevremizde gördüğümüz şeklini aldı.

İçten yanmalı motor, telefon, mikrofon, telsiz, lamba, araba lastiği, bisiklet, daktilo ve ucuz gazete kâğıdı gibi yenilikler ikinci dönem ürünleridir. Radyo ve uçak bu dönemde icat edilse de, gelişmeleri 1914’ten sonra oldu.

Demir birinci aşamada ne kadar önemli bir yer tutuyordu ise, ikinci aşamada onun yerini çelik alacaktı. Özellikle demir yolu yapımında çeliğin yeri büyüktü. 1880-1890 yılları arasında A.B.D mevcut demir yollarına 115.000 km eklerken, İngiltere 1860-1913 döneminde demiryollarını 2 katına çıkardı. Fransa 4, Almanya ise 6 katına çıkardı. Rusya ise doğuya doğru Pasifik’e kadar varan ve batıda bütün ülkeyi kaplayan bir demiryolu ağını ülkeye döşedi.

Demiryolları ülkelerin iç kısımlarını ulaşıma açtı ve demir madeni ve ağır ****llerin daha iç bölgelere taşınmasına imkan tanıdı.

Bu devrimin ilk ve en açık yönü üretimde görüldü. Daha fazla mekanik güç, daha fazla hammadde, daha fazla üretilmiş mal, daha fazla ulaşım sanayi ve ticaret hızını beraberinde, getirdi. Bu ürünleri pazarlayacak kitleler oluştu ve daha büyük firmalar daha ucuz ve daha kaliteli mal üretimi için, ortaya çıktılar. Sömürgecilik artık yeni bir anlam kazandı.

En azından sanayi kadar bu dönemde ulaşımında önemli olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Büyük Britanya 1840 yılında posta sistemini kurmuştu. 1875 yılında ise uluslar arası posta teşkilatı kuruldu. 1837’de bulunan telgraf, hızla batı dünyasına yayıldı. 1860’ta Atlantik’i boydan boya aşan ilk telgraf kablosu çekildi. Radyo dalgaları ile telsiz telgraf da, 1895’te ilk döneminin ardından yayıldı. Haberleşmede görülen bu gelişme, basın yoluyla iç politikayı ve diplomasiyi de etkiledi.

Deniz ulaşımında meydana gelen gelişmeler de önemliydi. 1870’de ilk buharlı gemi yapılmıştı. Ama gelişme gösterememesi 1870 yılına kadar okyanusta yelkenlerin hakimiyetini kıramamıştı. İlk buharlı gemilerin çok kömür harcaması gelişmemesinin çok önemli sebebi idi. 1870’de daha iyi buhar kazanları ve çelikten teknelerin yapılması buharlı gemileri yük taşımada önemli kıldı. Amerika’nın, Arjantin’in geniş ve verimli ovalarından daha büyük çoğunlukta tahıl Avrupa’ya taşındı. 1869 Süveyş Kanalı’nın açılması ve 1914 Panama Kanalı’nın açılmasıyla deniz ulaşımı kolaylaştı. Endüstri devrimi 1830’da Fransa ve Belçika’da, 1850’de Almanya ve daha da sonra A.B.D, Rusya ve Japonya’da gerçekleşti.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:07 PM

Endüstri Devriminin Sonuçları ve Toplumsal Alanda Meydana Gelen gelişmeler
 
Endüstri Devriminin Sonuçları ve Toplumsal Alanda Meydana Gelen gelişmeler

Sanayi devrimi batı dünyasının zenginliğinin büyük ölçüde arttırdı. Temizlik, konfor, sağlık önemli gelişmeler sağladı. Gıda maddelerinin çoğalması nüfus artışını da hızlandırdı.

Sanayi devriminin başlangıç aşamasında fabrika işçilerinin yeni sanayi kentlerinde, kalabalık topluluklar oluşturması ve eski kentlerin hızla gelişmesi, geleneksel kurumların başa çıkamadıkları sorunları ortaya çıkardı. Bu durum Karl Marx tarafından, onca bolluğa rağmen, işçi sınıflarının haklarını alamaması, bir devrimin yapılacağı ana kadar, yoksullaşacakları görüşünü ileri sürmesine sebep oldu. Marx’ın bu görüşü 1848 yılı için akla yatkındı. Gerçektende gücünü şehirli yoksullardan alan kitlelerin Fransız İhtilali’nde Bastille hapishanesine saldırmaları ile ihtilal meşalesini tutuşturdukları biliniyordu. Ne var ki, 1848-1849 devrimi başarısızlıkla sunuçlandı.

Bundan sonra çeşitli toplumsal buluşlar, sanayi toplumundaki erken dönemlerin güçlüklerini, denetlemeyi ve gidermeyi başardı. Kentlerde düzenin sağlanmasında, kent polisinden yararlanma yoluna gidildi. Kanalizasyon şebekelerinin, çöp toplama hizmetlerinin, parkların, hastanelerin, sağlık ve kaza sigortalarının etkileri görüldü. Yeni okulların açılması, işçi sendikalarının kurulması, yoksul ve öksüzler için yurtların yapılması gibi önlemlerin de yararı büyük oldu. Böylece sosyalistlerin savunduğu sosyal devlet anlayışı, bir devrim olmadan gerçekleşti.

İşçilerin fabrikalara toplanması ve iş sahalarında daha karmaşık işlemler yapması, mesleklerde uzmanlaşmayı getirdiği gibi, nüfusun okuma yazmasını da hızlandırmıştır. Yani kaliteli, bilgili, dünyanın genelini anlayacak global şartlara hazır nüfus olmaya başladı.

Fakat sanayi devrimi aynı zamanda hammadde ve pazar aramaya sevk ettiği Avrupalı devletleri, gelecekte karşı karşıya getirerek, I. ve II. Dünya Savaşlarının çıkmasına sebep olacaktır.

Şengül Şirin 02-15-2011 04:09 PM

keşiflerin nedenleri
 
KEŞİFLERİN NEDENLERİ


1. Doğu ülkelerinin zenginliği ve Avrupalılar’ın burala ra gitmek için yeni yollar aramaları

2. Türkler’in İpek ve Baharat yollarına hakim olmaları

3. İstanbul’un fethiyle Doğu Avrupa ticaret yollarının Türklerin kontrolüne geçmesi ve bundan dolayı da Batı Avrupa kıyısındaki ülkelerin açık denizlere çık ma ihtiyacı hissetmeleri

4. Hıristiyanlığı yayma düşüncesi

5. Avrupa’da değerli madenlerin azlığı

6. Avrupa’da bazı kralların gemicileri desteklemesi

7. Doğudan Avrupa’ya gelen malların pahalıya mal olması

Nedenleri ile ilgili ayrıntı:

a-Ticaret yollarının Müslümanların eline geçmesi: Çin'den başlayan İpek Yolu, Hazar Denizi'nde iki kola ayrılıyor, kuzey kolu Kırım limanlarında son bulurken güney kolu Karadeniz kıyılarından İstanbul'a ulaşıyordu.

Diğer önemli bir yol olan Baharat Yolu ise Hindistan'dan başlıyor ve kuzeyde Suriye limanlarında, güneyde ise İskenderiye'de son buluyordu. Özellikle denizci İtalyan devletleri bu limanlardan aldıkları malları Avrupa'ya satıyorlardı. Bu yolların tamamının Osmanlı denetimine girmesi ve bir kaç el değiştiren malların pahalıya mal olması Avrupalıları yeni yollar aramaya sevketmiştir.

b. Coğrafya bilgisinin ilerlemesi: Orta Çağ'da Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri çok azdı. Avrupalılar, dünyayı tepsi gibi düz zannediyorlardı. Ortasında Kudüs'ün bulunduğuna inandıkları dünyanın kuzeyi buzlarla, güneyi ise kaynar sularla kaplıydı. Batıda sonsuz bir deniz, doğuda da Kaf dağları (Kafkas dağları) nın bulunduğuna ve onun ötesinde cinlerin yaşadığına inanırlardı. Özellikle Haçlı Seferleri ve daha sonraki ilişkiler ve seyyahların gezi notlarının incelenmesi sonrasında, Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri artmış, boş inançlar yıkılmıştır.

Özellikle Venedikli seyyah Marco Polo doğu üzerine Çin'e kadar büyük bir seyehat yaptı (1271 - 1295).

Bu seyehati sırasında yazdığı, doğu ülkelerinin hem zenginliklerini, hem de coğrafyasını anlattığı "Garibeler Kitabı" adlı eseri, Avrupalılar üzerinde büyük etkiler meydana getirmiştir.

c. Pusulanın geliştirilmesi: İlk kez Çinliler tarafından icat edilen pusula, Haçlı Seferleri sırasında Avrupa'ya geçmiştir. Kristof Kolomb'un pusulanın sapma açısını düzeltmesiyle artık yönlerini kaybetme korkusundan kurtulan Avrupalılar, okyanuslara daha rahat ve korkusuzca açılmaya başladılar.

d. Gemicilik sanatındaki ilerlemeler: Eskiden kullanılan kadırgaların geliştirilerek 30 metre uzunluğunda, üç direkli beş yelkenli ve okyanuslara daha dayanıklı Karavel tipi gemilerin yapılması okyanuslara açılmada insanların cesaretini artırdı.

e. Efsane ve hurafelere inanmayan cesur gemicilerin yetişmesi: Orta Çağ'da Avrupalılar, Atlas okyanusunun içinde gemileri çeken çok büyük girdapların olduğu ve bu sularda dolaşan gemicilerin zenciye dönüşecekleri gibi hurafelere inanırlardı. Ancak doğu ile olan ilişkiler ve coğrafya bilgisinin ilerlemesi bu gibi inançların yıkılmasına neden olmuştur.


KEŞİFLERİ KOLAYLAŞTIRAN FAKTÖRLER

Pusulanın geliştirilmesi
Gemicilik sanatının ilerlemesi
Coğrafya bilgisinin artması

YAPILAN ÖNEMLİ KEŞİFLER

ÜMİT BURNU'NUN KEŞFİ


Portekizli bir denizci olan Bartelmi Diaz, 1 487’de Av rupa için yeni bir ümit kaynağı olan “Ümit Burnu”nu keşfetti.

1497de İtalyan asıllı Portekizli bir denizci olan Vasko dö Gama, Hindistan’a ulaşmayı başardı. Böylece Hint ticaret yolu Portekizliler’in eline geçti.

AMERİKA'NIN KEŞFİ:

İspanyol denizcisi Kristof Kolomb, 1492de Hindistan sandığı Amerika kıtasına ulaştı.

Fakat buranın yeni bir kıta olduğunu, Portekizli denizci Americo Vespuç çi ispatladı ve bu kıtaya “Amerika” adı verildi

DÜNYANIN ÇEVRESİNİN DOLAŞILMASI

Portekizli Macellan, Dünya’nın yuvarlaklığını ispat et mek için sürekli olarak batıya doğru hareket etti. Fili pinler’de hayatını kaybedince bu seyahati yardımcısı Del Kano 1522’de tamamladı. Böylece dünyanın yu varlaklığı ispatlanmış oldu.


KEŞİFLERİN SONUÇLARI


Siyasi Sonuçları

Osmanlı Devleti Hint ticaret yolunun hakimiyeti için Portekizliler ile, Akdeniz hakimiyeti için ise İspanyol lar ile mücadele etti.
Yeni ada ve kıtaların keşfi gerçekleşti.
İspanyol ve Portekizliler geniş ülkeler elde ederek ilk sömürge imparatorluklarını kurdular.

Ekonomik Sonuçları

Yeni ticaret yolları bulundu, Baharat ve İpek Yolları önemini kaybetti.
Akdeniz kıyısındaki limanlar önemini kaybetti. Buna karşılık Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı.
Keşfedilen bölgelerdeki değerli eşya ve madenler Avrupa’ya taşındı. 0 zamana kadar “toprak” temel zenginlik kaynağı iken, bundan sonra “altın ve gü müş” temel zenginlik kaynağı oldu.
Burjuva sınıf ı güçlendi. Bu durum, Avrupa’nın siyasi ve sosyal yapısında değişikliklere neden oldu.
İslam ülkeleri yoksullaştı.
İpek yolu ticaretinin önemini kaybetmesi sonucunda Türkistan hanlıkları zayıfladı.


Coğrafi Keşifler’in Osmanlı Devleti’ndeki Etkileri:

Avrupa’nın Osmanlı Devleti’ne bağımsızlığı azaldı.
Akdeniz limanlarının önem kaybetmesi, Osmanlı Devleti’nin ticari gelirlerini azalttı.
Osmanlı topraklarında ticaret ile uğraşan köy ve kasabalarda ekonomik durum zayıfladı.
Osmanlı Devleti, Coğrafi Keşifler’in olumsuz etkilerini önlemek için;
Süveyş Kanalı Projesi’ni gerçekleştirmek istedi. Fakat bunu ancak 1869’da gerçekleştirebildi.
Hınt Okyanusu nda Portekızlıler ıle savaştı fakat ustünlük kuramadı.
Don - Volga Kanalı Projesi’ni gerçekleştirerek ipek Yolu’nu tekrar canlandırmak istedi. Fakat bunda da başarılı olamadı.
Akdeniz limanlarını yeniden canlandırarak gümrük gelirlerini artırmak için Avrupalı devletlere kapitülasyonlar verdi.


Bilimsel Sonuçlar

Yeni ırklar, kültürler, hayvanlar, bitkiler keşfedildi.
İnsanlarda merak ve araştırma isteği uyandı.
Düşünce dünyasında önemli gelişmeler meydana geldi.
Ronesans ve Reform Hareketlerı’ne zemin hazırlandı,
Avrupa’da sanattan zevk alan ve sanatçıları koruyan “Mesen” sınıfı ortaya çıktı.

Dini Sonuçları

Kiliseye olan güven sarsıldı.
Hıristiyanlığa ait inançlar temelinden sarsıldı.
Avrupa’da dine dayalı dünya görüşü değişti.

Coğrafi Keşifler bütün insanlığı etkilemiştir. Bu yönüyle “evrensel” bir özelliğe sahiptir. Avrupa’da daha sonra ortaya çıkacak olan gelişmelere neden olmuştur.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.