ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Gezelim, Görelim (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=467)
-   -   Lezzet Durakları (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=85536)

GöKKuŞaĞı 06-30-2009 02:27 PM

Lezzet Durakları
 

Hüsrev Lokantası

Kuru Fasülye



Rize'den Hopa'ya doğru giderken, Çayeli çıkışındaki Hüsrev, Karadeniz'in çok önemli lezzet duraklarından biri. Hüsrev'de tam 50 yıldan beri aynı lezzet sunuluyor. Lokantanın duvarlarına baktığım zaman, buraya uğramayan devlet adamı ve sanatçının kalmadığını görüyorum. Turgut Özal'ından Tayip Erdoğan'ına kadar nerdeyse tüm politikacılar burada fasulyeye kaşık sallamışlar. Hüsrev, geçen yıla kadar tam denizin kıyısındaymış, şimdi denizle arasından Karadeniz otoyolu geçiyor. Mekan temiz ve ferah. Lokantanın kurucusu Usta Fahri Hüsrev, Ankara'daki şubenin başında olduğu için, açıklamaları oğlu Selahattin Hüsrev yapıyor. Aslında babasının izni olmadığı için, lezzetin sırrı konusunda pek ipucu vermek istemiyor.

Selahattin Hüsrev'e göre, lezzetin sırrı babasının titizliğinde yatıyor. Şunları anlatıyor:
"Babam, el arabasında mangalda köfte pişirerek başladı bu işe. Daha sonra ufak bir barakada sürdürdü mesleği ve sonra da Belediye'den küçük bir dükkan kiraladı, 30 sene o dükkanı işletti. 1992 yılında bu dükkanı açtık. Simdi Ankara'da, istanbul'da şubemiz var. istanbul'da abim, Ankara'da kardeşim ve babam var. Fasulyeyi, Erzurum'un ispir ilçesine bağlı yayla köyleri Karasu ve Hortik'ten getirtiyoruz. Akşamdan suya koyup ıslatıyoruz. Sabahleyin soğanı, salçası, etini ve kendimize ait sosunu da koyup fırına atıyoruz. 15 dakika fırında pişiyor ve bir saat dinlenmeye bırakıyoruz. Yerli ve yabancı birçok müşterimiz var. Gürcistan, Macaristan ve Rusya'dan da misafirlerimiz oluyor."

2008'de 50. yılını kutlayacak olan Hüsrev'in fasulyesini yerken insan yemeğe şeker konmuş sanıyor. Halbuki bu tatlılık fasulyenin cinsinden kaynaklanıyor. Havasından mı, suyundan mı bilinmez Çayeli'ndeki Hüsrev'de pişen fasulye, bence şubelerde pişenlerden daha lezzetli, isteyenler yanına pilav koydurabilirler veya önden Akçaabat köftesi yiyebilirler. Bence bunlarla mideyi şişirmeye gerek yok. Yemeğe kurufasulyeyle başlayıp, yine kurufasulyeyle bitirmek gerek.

Adres : Çayeli Çıkışı Hopa İstikamet Karayolu Üzeri / RİZE

Sevimli Konak

Laz Böreği



Rize'deki lezzet duraklarından biri de, Rize Vilayet Binası'nın tam karşısındaki Sevimli Konak. Burası üç katlı, yeni restore edilmiş, adı gibi sevimli bir mekan. Daha önce valinin ikametgahıymış. Yazın bahçede de yemek yemek mümkün.

Laz böreği
Konak'ta yapılan Laz Böreği'nin tadı dillere destan. Börek dendiği zaman benim aklıma hep, peynirli, kıymalı, patatesli lezzetler geliyor. Ama bu börek tatlı, hem de oldukça tatlı.

Sevimli Konak'ın aşçılarından Meryem Cevahir, bu tatlı hakkında şunları anlatıyor:
"Sekiz bardak şekere, yedi bardak su koyarak yarım limon ile kaynatıp şerbetini yapıyorum. Daha sonra iki kilo süte yarım kilo kadar un, 5 bardak da şeker koyup iyice pişirerek muhallebiyi hazırlıyorum. Muhallebiyi ocaktan aldıktan sonra 6 yumurtanın sarısını hızlı bir şekilde içine karıştırıyorum. En son aşamada baklava hamuru kıvamında bir hamur yapıyorum. Her yumağı açıp tepsiye yerleştirdiğimde üstüne tereyağı sürüyorum. Beş katı bu şekilde bitiriyorum. Sonra muhallebiyi üzerine döşeyip çok az karabiber serpiyorum. Üstüne 5 yufkayı da aynı şekilde tepsiye döşüyorum. Tekrar tereyağı döküp, dilimleyip fırına veriyorum. Sıcak böreğin üstüne soğuk şerbeti döküp çekmesini bekliyorum.
Laz Böreğinin tadına mutlaka bakın, yemeyen pişman olur."

Malzemelere bakılınca Laz Böreği oldukça ağır bir tatlıya benziyor. Ama tadına baktığımız zaman onun vücudunuza vereceği bütün zararları biranda unutuyorsunuz. Rize'ye kadar gitmişken her türlü endişeden sıyrılıp, yörenin bu muhteşem tatlısının mutlaka tadına bakın.

Adres : Cumhuriyet Cad. Valilik Karşısı Eski Vali Konağı / RİZE

Evvel Zaman Lokantası

Hamsili Pilav - Hamsili Ekmek



Doğu Karadeniz'deki lezzet durakları sayılamayacak kadar fazla... insan hangisinden bahsedeceğini şaşırıyor. Rize, Karadeniz'in önemli kentlerinden. Rize deyince akla ilk gelen lezzet tabii ki hamsi. Hamsi tava, hamsi kuşu, hamsi turşusu, hamsi tatlısı, hamsi ekmeği, hamsiden yapılmayan yemek yok gibi. Hepsinin tadına bakmanın olanağı yok. Ama ünlü hamsili pilavı ihmal etmemek gerek.

Rize'de Atatürk Caddesindeki Evvel Zaman adlı restaurant yerel yemekler sunan önemli lezzet duraklarından biri. 10 yıldan beri hizmet veren bu restaurant bir müzeyi andırıyor. Patron Ahmet Oflu, 30 yıldan beri Türkiye'nin çeşitli yerlerinden topladığı eşyaların ancak bir kısmını dükkanında sergileyebiliyor. Neler yok ki? Eski tüfekler, radyolar, kristal bardaklar, şamdanlar, tespihler, nargileler, ibrikler, bakır sahanlar, havanlar, semaverler. Restaurantın adı bu eski eşyalardan kaynaklanıyor.
Yörenin ünlü yemeğini yapan Vecibe Oflu, muhteşem hamsili pilavın ve hamsili ekmeğin lezzet yolculuklarını şöyle anlatıyor:

Hamsili pilav
"Biz kıyı şeridinde olduğumuz için balıkla yaptığımız birçok yemek vardır. Bunlardan biri de tabii ki hamsili pilav. Hamsili pilavı yapmak için önce iç pilavını hazırlamak gerekir. Hamsiyi güzel bir şekilde temizleyip, kılçıklarını çıkarıyor sonra ortadan ikiye ayırıp tepsinin içine diziyoruz.
Sonra soğanı zeytinyağıyla kavurup, içine pirinci de katıp kavurarak içini hazırlıyoruz. Sırasıyla baharatlarını içine koyuyoruz, biberini, nanesini, kuşüzümünü de ekleyip biraz daha kavuruyoruz. Tepsiye dizdiğimiz hamsilerin üstüne bu iç pilavı boşaltıyoruz ve daha sonra üstüne tekrar hamsi ile kapak yapıyoruz. Üzerine zeytinyağı ilave ederek fırına veriyoruz. Bu, salamura hamsiden olmaz, sadece hamsinin çıktığı mevsimde olur. Çat kapı geldiğiniz zaman bu yemeği yiyemezsiniz. Çünkü sıcak yenmesi gerekiyor, daha önceden sipariş verdiğinizde hamsili pilavınızı sıcak sıcak size sunuyoruz.

Hamsili Ekmek
"Hamsili ekmek de bu yöreye ait çok eski bir yemek. Malzemeleri: mısır unu, pazı, içyağı, soğan, zeytinyağı ve çeşitli baharatlar. Önce zeytinyağını tavaya koyup soğanları kavuruyoruz. Ardından pazı, içyağı ve baharatlarını ekleyip biraz daha kavuruyoruz. Fırına atacağımız tepsinin içine mısır ununu koyup üzerine kavurduğumuz malzemeleri ve önceden temizlenmiş hamsileri de döküp bir güzel karıştırıp, fırına veriyoruz. Ya bakırya da toprak kaplarda yapılırsa daha lezzetli olur.
Evvel Zaman'da Rize'ye ait bütün yöresel yemekler mevcut, örneğin bütün dünyanın bildiği mıhlama ve etli sarmamız da çok meşhurdur..."

Biz bu anlatılanları dinlerken fonda klasik Türk müziği çalıyordu. Evvel Zaman, Rize 'de aydın kesimin, öğrencilerin tercih ettiği bir restaurant. Yolunuz yemek vakti Rize'ye düşerse, buraya mutlaka uğrayıp, yöre yemeklerinin tadına bakın. Ama uzun zaman isteyen yemekler için önceden telefon edip sipariş vermeyi de ihmal etmeyin.

Adres : Atatürk Cad. Eski Devlet Hast. Karşısı /
RİZE

GöKKuŞaĞı 06-30-2009 02:33 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Sümer Restoran

Kuymak



Trabzon'un Maçka ilçesinden Sümela Manastın'na giderken, sağ kolda kalan Sümer Restaurant bölgenin önemli lezzet duraklarından biri. Önünden Karakaban Dağı'ndan kopup gelen bir dere akıyor. Hava uygunsa masalar bu derenin kıyısına kuruluyor. Gürül gürül akan suyu seyrederek ve cıvıl cıvıl öten kuşları dinleyerek yenen yemeğin tadına doyum olmaz. Buranın en ünlü yemeği ise kuymaktır. Restaurantda diğer yerel tatları da bulmak mümkün.

Mutfağın hakimi Mürsel Usta yörenin en meşhur kuymağın yapılışını şöyle anlatıyor:
"Önce yağını koyuyoruz ve bu eriyen yağın içinde mısır ununu bir süre kavuruyoruz. Sonra suyunu, peynirini, tuzunu ilave ediyoruz. Karışım katıla-şıp, yağ peynirin üstüne çıkıncaya kadar bekliyoruz ve servise sunuyoruz." Kuymak için çeşitli yörelerde çeşitli adlar kullanılıyor. Örneğin, hoşmeli, kazkaldıran, mıhlama... Mürsel Ustaya göre bu yemeğe Sürmene'nin batısında kalan yerlerde kuymak doğusunda ise mıhlama diyorlar. Bölgeler arasında isim farklılıkları olsa da yapılma şekli genel olarak aynı. Ana maddeler her yerde aynı: Mısır unu, imansız peynir, tereyağı, su ve tuz. Hoşmelide ise tereyağı yerine kaymak kullanıyorlar. Kuymakta kullanılan tereyağı, bölgedeki yaylalardan tedarik ediliyor.

Mürsel Usta şunları da eklemeyi ihmal etmiyor:
"Kuymağın yapımında bazı yörelerde mısır yerine buğday unu da kullanıyorlar. Arnavutlar ise bunu zeytinyağı ile yapıyorlar. Dibi tutmuş kuymağın tadı daha da lezzetli olur. Herkes bunu evinde yapabilir ama burada yemenin keyfibir başkadır. Kuymak günün her saati yenebilir ve tok tutucu özelliğe sahiptir."

Kara Dağ'ın yamacına tutunmuş muhteşem Sümela Manastırı'nı görmeye giderseniz yolunuz Sümer Restaurant'ın önünden geçecektir. Aman bu kadar yolu gelmişken, bir yemek molası verip, kuymağı sündüre sündüre yemeği ihmal etmeyiniz... Huzur veren bir ortamda damağınızı çatlatacak kadar lezzetli bir yemek yiyeceğinizden emin olabilirsiniz.

Adres : Maçka – Sumela yolu 2 km / TRABZON


Nihat Usta Köfte Salonu

Akçaabat Köftesi



http://www.lezzetduragi.net/images/r...fte-Salonu.jpg
Trabzon’un meşhur yemeklerini bilmeyen yoktur. Hepsi de birbirinden lezzetlidir. Ancak bir tanesi var ki, onun şöhreti neredeyse tüm dünyaya nam salmıştır; Akçaabat köftesi… Önce şöyle bir Vakfıkebir’e uzanıyoruz. Bir yandan kocaman mayalı ekmeğini iki elimizle sarıyor, bir yandan da ucundan kopardığımız “guduğunu” ağzımıza atıyoruz. Aslında amacımız katık yapmak köfteye…

Köfte denilince ilk Trakya gelir Türk insanının aklına. Tekirdağ ve Edirne köfteleri gerçekten de çok lezzetlidir. Ancak Akçaabat köftesinin tarihçesi de neredeyse Trakya köftesi kadar eskilere uzanır. 1930’lardan bu yana Eşref usta, Harakali, Samancılar, Abdullah Kolotoğlu, Çolakoğulları ve Pirali altın Akçaabat köftesinin öncüleridir.

Günümüzde Akçaabat köftesi denilince akla ilk köfteci Nihat usta gelir. Hem yakın illerden gelenler hem de yolu Trabzon’a düşen herkes köfteci Nihat usta’ya uğramadan gitmezler…

Burada sözü Nihat usta’ya bırakıyoruz;

“Köftede kullandığımız malzemeler; dana eti, bayat ekmek, taze içyağı, sarımsak ve tuz… Bu karışımı kıyma makinesinden geçirip, iki saat kadar dinlendiriyoruz. Sonra tekrar yoğuruyoruz. Köftelerimizi yassı olarak hazırlarız. Daha sonra ızgarada pişiririz. Pişirmede kıvam çok önemlidir. Köftenin kurumaması lazım. Akçaabat köftesi kilo ile satılır. İlk etapta müşterilerimize porsiyon olarak 200 gram veriyoruz. Yetmezse isteğe göre yarım porsiyon ya da bir porsiyon daha ekliyoruz”

Bizden söylemesi: Nihat usta’nın köfteleri gerçekten de çok lezzetli. Ancak mekandaki temizlik ve Nihat usta’nın bu konudaki titizliği övmeye değer doğrusu… Köfteseverlere duyurulur… Hadi bakalım. Afiyet olsun…


Irmak sıra kum sıra..
Gitti yarim mısıra..
Koyun olsam yayılsam.
Gülümün ardı sıra..

Şeker olsam erisem..
Yavrum içtiğin suya..
O fidan boylarına..
Bakayım doya doya…


Adres : Liman Mevkisi AKÇAABAT / TRABZON


Tarihi Kalkanoğlu Pilavcısı
Kalkanoğlu Pilavı



http://www.lezzetduragi.net/images/r...-Pilavcisi.jpg
Karadeniz'in en önemli büyük ve hareketli şehri olan Trabzon lezzetli yemekleriyle de ünlü. Bütün Karadeniz'de olduğu gibi burada da mısır unu, karalahana ve hamsi mutfağın baş köşesinde yer alıyorlar. Ama bir yemek var ki tam 150 yıldan beri damaklara bayram yaptırıyor. Bu yemek Tophane Sokağı'ndaki Kalkanoğlu Pilavcı'da pişiyor. Burası sadece Trabzon'un değil, Türkiye'nin de en dirençli lokantalarından birisiydi. Çünkü 1856 yılından beri pilav kazanı ocağın üstünden hiç inmemiş, işi, "Pilavcı başı" Süleyman Ağa başlatmış. Dükkan ilk açıldığında 15 metre kare büyüklüğündeymiş ve 12 kişilik tek bir mermer masa varmış. Bu tek masalı küçük dükkanda tam 140 yıl Trabzonlulara pilav satmış. Müşteri sayısı artınca dördüncü kuşak Taner Kalkanoğlu dükkanı büyütmeye, masa sayısını artırmaya karar vermiş.

Taner Karlakoğlu, birbuçuk asırlık lezzet yolculuğunun öyküsünü şöyle özetliyor:
"Et ve kemik suyunda pişen pilavın pirincini Samsun'un Terme ilçesinden getiriyoruz. Üstüne dökülen tereyağını ise Tonya yaylalarındaki üreticilerden alıyoruz. Etleri ve kemikleri ta ki ilikleri su gibi oluncaya kadar uzun uzun kaynatıyoruz. Daha önceden 1-2 saat suya bastığımız pirinci et suyunun içine döküyoruz. Ondan sonrası el becerisine giriyor.
Pilav suyunu çektikten sonra başka bir yerde kızarttığımız has tereyağını, pilavın üstüne döküyoruz. Biz pilavımızı kilo ile satıyoruz. Bu atalarımızdan miras bir gelenektir. Dedem derdi ki "Terazinin adaleti, kepçenin hilesi vardır". Kimsenin hakkı kimseye geçmesin diye böyle yapıyoruz. Eskiden bir oturuşta bir kilo pilav yiyenlerin sayısı giderek azaldı. Bu nedenle müşterilerimize yarım kilo veriyoruz. Son zamanlarda pilavın yanına, kendi yaptığımız kavurma ve ispir'in şeker fasulyesiyle pişirdiğimiz kuru fasulyeyi de vermeye başladık."

Çatalımızı tabağımıza daldırırken, arkasında 150 yıllık bir geçmiş olan bu pilavın, kusursuz ve damak çatlatan türden bir tadı olacağını zaten biliyorduk ve bizi yanıltmadı. Gerçekten muhteşem. Eğer siz de bizim gibi bir pilav düşkünüyseniz, Trabzon'a gittiğinizde Kalkanoğlu Pilav'a uğramanızı öneririz. Sanırım yarım kilo pilav yemeden masadan kalkmazsınız.

Adres : Pazarkapı Mah. Tophane Hamam Sok.No:2 / TRABZON

GöKKuŞaĞı 06-30-2009 02:37 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 
Patar Sütlü Tel Kadayıfçısı

Fındıklı Tel Kadayıf



Giresun’un tel kadayıfı meşhurdur… Tereyağı öyle… Fındık deseniz tam yeri… Tatlıyla aranız iyiyse, sakın bu lezzet durağını es geçmeyin…

Hem yiyin hem de eşinize dostunuza bir iki kutu götürün. Zira buranın fındık ezmeli tel kadayıfını hiçbir yerde bulamazsınız… Önce lezzet durağını bir tanıyalım…

Dükkan küçük ama lezzet büyük. Çünkü burada Giresun'un ünlü kuru tel kadayıfından muhteşem tatlılar yapılıyor. Diğer kentlerin kadayıfı yaş olurken Giresun'un tel kadayıfı kuru ve daha dayanıklı… Patar ailesi tarafından dededen babaya ulaşan leziz bir yolculukla yola çıkılmış… Dükkan ise 30 yıllık…

Yapımı şöyle;
Kızgın tepsilere dökülen kadayıf, ocakta daha fazla bekletilerek iyice kurutuluyor.
Bu işlem hem dayanıklılığını ve hem de lezzetini arttırıyor.
Tatlının şerbeti süt ile yapılıyor. Diğer lezzet farkı da bundan kaynaklanıyor. Tereyağı ise yaylalardan toplanıyor.
Özel ve çok lezzetli bir yağ. Süt de köylerden alınıyor, içine fındık konuyor. Yöre halkı fındıklı tel kadayıfını cevizli ve fıstıklısından daha çok seviyor.

Fındıklı tel kadayıfının içine fındık ezmesi konulup yoğrularak yapılan fındık ezmeli kadayıf da oldukça lezzetli, insan yemeye doymuyor.

Adres : Fatih Cad. No:21/B / GİRESUN

Çağla Pide (Espiyeli Mehmet Usta'nın Yeri)

Pide



Pide denince akla Karadeniz bölgesi gelir… Türkiye’nin her köşesinde pide yapılır. Hatta bazı yörelerde çok da güzel yapılır. Ancak Karadeniz pidesinin tadı bir başkadır… Bir başka yapılır bölgede… Espiye’li Mehmet Usta’nın yeri de bunlardan biridir…

Pideci, Karadeniz Sahil Yolu'na paralel giden yan yolun üstünde. Mehmet Usta, Espiye kazasından.

Pidesini de kendi ilçesinin usulüne göre yapıyor. Espiye pidesinin özelliği hamurunun çok ince olması.
Mehmet Ustaya göre bu özelliğinden dolayı ne kadar yersen ye şişkinlik yapmıyor. Peynirli, kıymalı, kaşarlı pideler yapılıyor. Pidenin kıvamı, müşterinin isteğine göre değişiyor. Kimi kurşun attığın zaman pideden sekecek kadar sert istiyor, bazısı da pamuk gibi yumuşak. Hamur hava durumuna göre yoğruluyor.
Yağmurlu havada, güneşli havada, rüzgar kıbleden eserken, lodostan eserken ayrı ayrı kıvamlarda yoğruluyor.

Pide salonu aydınlık. Önünde geniş bir yazlık terası ve çocukları için oyun bahçesi var. Salonun duvarları Giresun'un eski fotoğrafları ile süslenmiş.

Lezzet Avcısı Mehmet Yasin diyor ki;
Yolunuz Giresun 'dan geçiyorsa ve pideye düşkünseniz kendinizi şanslı sayabilirsiniz. Çünkü Çağla Pide'de kendinize unutulmaz bir ziyafet çekebilirsiniz.

Adres : Gaziler Mah. Atatürk Bulvarı No: 527 / GİRESUN

GöKKuŞaĞı 06-30-2009 02:43 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Grand Mıdı Restoran

Balık, Et Yemekleri



Direklerin üzerinde, Karadeniz’e uzanmış, ahşap görünümlü şirin mi şirin bir restoran… 1967’den beri müşterilerine hizmet ediyor…

Lokantanın adı dede Mıdı Yusuf'tan geliyor… Mıdı kısa demek… Yusuf Karaman kısa boylu olduğu için bu lakap takılmış. Daha sonra işin başına ikinci kuşak Mehmet Karaman geçmiş. Şimdi ise üçüncü kuşak Vedat Karaman Mıdı'yi idare ediyor.

Grand Mıdı, Ordu'nun merkezinde, sahilde, denizin tam üstünde... Dalgalar restoran’ın altına kadar uzanıyor. Manzarası çok güzel. Yemek yerken tüm Ordu'yu seyretmek mümkün. Gündüz uçsuz bucaksız Karadeniz, yüzen ördekler, martılar bu kent manzarasına eşlik ediyor. 40 yıl önce bugünkü dükkanlarının yerinde bir baraka varmış. Mıdı Yusuf'un bir mangal ve hamsi tavası ile başlattığı iş bu gün modern bir lokantaya dönüşmüş. Taze mevsim balıkları, deniz ürünleri ve yöresel yemekler mönüyü oluşturuyor.

Mönüden Seçmeler:
Pancar çorba, ısırgan çorba, turşu kavurma, pancar dible, melocan kavurma, sakarca ve mevsim balıkları...

Yeditör diyor ki;
Hamsi’nin kralı burada… Küçük balık sevenlere duyurulur…

Adres : Sahil Caddesi. İskele üstü No:55 / ORDU

Vonalı Celal

Turşu, Balık



1974 yılından beri turşuculuk yapan lezzetli bir mekan; Vonalı Celal…

Turşuları kadar lezzetli balıkları ile de nam salmış bu lezzet durağı, Ordu’dan Samsun’a giderken, tam denizin üzerinde, müthiş manzarasıyla Karadeniz’i kucaklamış bir mekan…

Sahibi Celal Öztürk, Perşembe’nin Vona mevkiinde oturduğu için “Vonalı Celal” olarak biliniyor. Restoranına da bu ismi koymuş tabii ki…

Otoyol yapılmadan önce yörenin en güzel, en gözde, en manzaralı lokantası iken şimdi sadece bilenlerin taze balık ve turşu yemek için uğradıkları bir lezzet durağına dönüşmüş...

Mönü mevsim balıklarından ve Karadeniz yemeklerinden oluşuyor. Dağlardan toplanan otlardan yapılan 30 çeşit yemeği yemek mümkün. Ayrıca özel bir mısır ekmeği var.

100 kilo mısır ununa 7 kilo soya unu koyarak yapılıyor. Sadece bu ekmeği peynirle yemek bile yeterli oluyor. Müşterilerin çoğu iş çevrelerinden. Sıradan müşteri kabul etmiyor. Çünkü evi üst tarafta…

Vonalı'da yemekler kadar turşular da meşhur. 122 çeşit turşu kuruluyor.
En ilginçleri yumurta turşusu, kiraz, karayemiş, yayla soğanı, sakarca,
melucan. Vonalı'nın girişinde "Turşu Dünyası" diye ayrılan bölümünde bütün bu turşular sergilenip satılıyor. Celal Beyin ilham aldığı kişi ise annesi. Onun metodlarıyla sebzeleri saklayıp, kurutup hem yemek hem turşu yapıyor.

Mönüden Seçmeler:
Balık çeşitleri: Her gün 15 çeşit batık var. Et çeşitleri, köfte. Yöresel yemekler mevcut.

Yeditör diyor ki;
Hem lezzetli yemek yemek, hem Vonalı Celalin sohbetlerini dinlemek, hem de Karadeniz'i seyretmek için mutlaka uğranması gereken lezzet duraklarından biri.

Adres : Çaka Tünel Mevkii Perşembe / ORDU


Gardenya

Karalahana Çorbası



http://www.lezzetduragi.net/images/r...r/gardenya.jpg
Sahilde, nezih bir mekan…
Hemen karşısında deniz…

Terastan Karadeniz'in bazen süt liman, bazen kızgın görünümü keyifle izleniyor. Lokantanın verandası yaz yemekleri için ideal. Gardenya'nın üç bölümü var...

Lokantada dünya mutfaklarından örnekler sunuluyor. Tabii yerel tatları da bulmak mümkün. Örneğin kara lahana yemekleri, pideler gibi. Diğer bir salonda sadece kebap sunuluyor.

Zengin kebap çeşitlerini bulmak mümkün… Kulüp kısmında ise bar ve müzik, dans var. Gardenya, Ordu'nun modern yemek yeme, eğlence merkezi...

Gardenya'da birkaç yemeğin tadına baktım. Hepsi birbirinden lezzetliydi. Ama Karalahana çorbasının tadı unutulur gibi değildi. Aslında bu yemeğe Çorba demek biraz haksızlık oluyor. Günkü yapılısı çok zahmetli. Meraklısı için kaba tarifi şöyle;

Karalahana Çorbası:
Soğanlar iyice kavruluyor. Sonra ince kıyılmış karalahana üstüne ilave edilip kavurma işlemine devam ediliyor. Karalahana ölünce ince kıyılmış yeşil biber ilave ediliyor. Kavurma işlemi bitince su ilave edilip kaynatılıyor. Bu süre yarım saat civarında...
Bir başka tencerede tereyağı kızdırılıyor, içine biber salçası konuyor.
Sonra mısır unu katılıp, karıştıra karıştıra pişiriliyor. Mısır unu pişince üstüne soğuk su ilave ediliyor. Su kaynayana kadar karıştırılıyor. Bu sos, iyice pişen karalahana tenceresine ilave ediliyor. Daha sonra önceden haşlanmış olan kırımızı fasulye ile tane mısır ekleniyor. Tuz, biber, karabiber ilavesinden sonra çorba hazır hale geliyor.

Adres : Akyazı Mah. İbrahim Fırtına Cad. No:88 / ORDU

GöKKuŞaĞı 06-30-2009 02:49 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Oskar Restoran

Ankara Tava



Samsun’a bir gün yolunuz düşerse Oskar Restoranda Ankara tava yemeden sakın ayrılmayın. Siz şimdi diyeceksiniz ki, Samsun da Ankara tava olur mu? Tabii ki olur. Çünkü burada Ankara tavanın kralını yapıyorlar. Ankara tava; kuzu eti ve arpa şehriyesiyle pişirilen etli bir pilavdır. Aslen Ankara da yapılır. Ancak, başkente yakın olan illerde de yapıldığı bilinir.

Oskar Restoran, tam 60 yıldır Samsunlulara hizmet ediyor. İlk olarak 1948 yılında Basra kıraathanesi adıyla açıldı. O yılarda Samsunluların sohbet ettiği, “Basra” ve “Ulus” gazetelerini okudukları tarihi bir mekânken 1960 sonrası restorana dönüştü.

Osmanlı mutfağının en leziz yemeklerini pişiren Oskar Restoranda, soğuk mezeler, ızgara çeşitleri ve Karadeniz’in olmazsa olmazı balıkta bulunmakta.

Bizden söylemesi: Ankara Tava’nın müthiş bir lezzeti var. Yine de Oskar Restoranda pişen tencere yemeklerini şiddetle öneririz.

Adres : Belediye Meydanı No:5 / SAMSUN


Gülhan Restoran

Pide



http://www.lezzetduragi.net/images/r...antlar/son.jpg
Mehmet Gülhan: "Samsunlular Pazar günleri pide yemeye doyamazlar" diyerek söze başlıyor. Asıl meslekleri kuyumculuk olan Gülhan Kardeşler, 2001 krizinden sonra burayı kurmuşlar. Samsun'da adeta bir pide savaşı var. Neredeyse her ilçenin bir pidesi bulunuyor. Bafra, Çarşamba, Görele... Samsun pidesi tüm bunların ortalaması. Bafra gibi çıtır değil. Daha yumuşak. Ama müşterinin yönlendirmesine göre pidenin hem şekli, hem de malzemeleri değişiyor.

Gülhan Pide'nin hem kapalı, hem de yeşilliklerle kaplı bahçesi var. Üniversite olduğu zamanlarda müşterileri ögrencilerve öğretim üyeleri oluşturuyor. Pazar günleri ise Samsunlular geliyor. Pazar günleri yer bulabilmek için mutlaka rezervasyon yaptırmak gerek.

Gülhan Restaurant'ın mutfağı karışık. Osmanlı mutfağını, Karadeniz mutfağını, güneydoğu mutfağını bulmak mümkün. Bu kadar çok çeşidin hemen her gün pişmesi tabiî ki olanaksız. Onun için Gülhan'da günlük mönü oluşturuluyor. Biz oradayken günlük mönü şu yemeklerden oluşuyordu:
Çorbalar; domates, ezogelin, kremalı tavuk.
Yemekler; Patlıcanlı beli kırık, sebzeli buket, krep kebap, apartman köfte, piliç ızgara.

Pazar günleri gelen müşterilerden bazıları yiyecekleri pidelerin içlerini evde hazırlayıp getiriyorlar. Erken saatlerde olursa bu içlerle pide yapılıyor. Yoğun saatlerde ise bu talep karşılanmıyor.

Samsun'da lezzetti pide yemeye niyettiyseniz Güthan Tesisleri aradığınız adres. Her yörenin pidesini tatmanız mümkün. Eğer pidenin dışında bir şeyler yemek istiyorsanız, tencere yemeklerini de bulabilirsiniz. Aman pide yiyenler dikkat.
O kadar lezzetli ki, ölçüyü kaçırma tehlikesiyle karşılasa bilirsiniz.

Adres : Bafra Karayolu 17.km. Körfez Mah. Atatürk Bulvarı No: 131 / SAMSUN



Fevzi'nin Yeri

Balık, Midye Tava, Mısır Ekmeği



http://www.lezzetduragi.net/images/restaurantlar/sm.jpg
Samsun limanında, balık halinin tam üstünde bir balık lokantası. Zaten görüntü bunun en büyük kanıtı. Salonun tavanından kurutulmuş çeşitli balıklar sarkıyor. Kurutulmuş balıkların çoğu morina ve Mersin balığı. Duvarlarda ise hamsi gibi küçük balıklar yer alıyor. Boş kalan yerlere de Atatürk'ün çeşitli fotoğrafları asılmış. Balıklar ve mezeler girişteki büyük buzdolabında sergileniyor. Seç, beğen, al usulü...
1985 yılında belediyeden emekli Fevzi Güler'in kurduğu lokantayı şimdi oğlu Münir ile birlikte götürüyor. Bol meze çeşidi yok. Müşterilerinin karnını meze ile şişirmek istemiyorlar. Fevzi bey meze ile doyan müşterinin balığın gerçek tadını alamadığını söylüyor. Lokantanın geniş bir bahçesi var. Yaz akşamları masalar oraya konuyor. Müşterilerin birçoğu kente iş için veya gezmeye gelen konuklar. Genellikle akşamüstü kalabalık oluyor. En lezzetli balık, kalkan tava.
Lokantanın tavada kızartılan ince mısır ekmeği ile turşu çeşitleri çok nam salmış...

Restoran 2010 yılında deniz kıyısındaki yeni yerine taşınıyor.

Samsun'da geceleyecekseniz, Balıkçı Fevzi'ye uğramayı ihmal etmeyin. Taze balıklar çok lezzetli pişiriliyor. Kendi yapımları olan turşuyu da ihmal etmemenizi öneririz.

Adres : Balık Hali Müdürlüğü Yanı / SAMSUN

GöKKuŞaĞı 06-30-2009 02:56 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 



Köşk Restoran

Bamya Çorbası


Adından da anlaşılacağı gibi restaurant 1860 tarihinde inşa edilen bir köşkte hizmet veriyor. Pembe renkli bu köşkün odalarında konuklar ağırlanıyor. Büyük odalardan birinde ortaya bir yer sofrası konulmuş, onun etrafı çepeçevre minderlerle çevrilip, geleneksel biryemek odası görünümü verilmiş. Birzamanlar Konya evlerinde nasıl yemek yendiğini merak edenler bu minderlere bağdaş kurup, sinideki tabaklara kaşık sallıyorlar.
Yaz aylarında ise masalar bahçeye taşınıyor. Bahçe güzel çiçeklerle süslü, insanın içi açılıyor. Köşk Restaurant müşterilerine, Konya Mutfağı'ndan örnekler sunuyor. Yemeklerin hepsi tahmin edebileceğiniz gibi çok lezzetli. Bu mutfağın en önemli yemeklerinden biri bamya çorbası. Bu çorba özellikle düğünlerin değişmez yemeği.

Şef Şaban Sayaslan bu çorba hakkında şu açıklamaları yapıyor:
"Bu çorba Amasya'nın çiçek bamyasından yapılır. Bu bamyalar önce bir süzgecin içine konup ocağın üstünde çevrilir. Bu işlemle bamyanın tüyleri yakılır. Tıpkı tavuk ütüler gibi. Sonra bir tencerede limonlu suyun içinde pişinceye kadar haşlanır. Daha sonra tencerenin içinde önce soğan kavrulur, sonra bol salça, kuşbaşı kuzu eti, yağ, tuz ve haşlanmış bamyalar ile su ilave edilip kaynamaya bırakılır. Bamya çorbası mideyi kalaylar, sindirimi kolaylaştırır, ekşili tadıyla insanı acıktırır. Bu yemek Konya'daki bütün evlerde pişer."

Gerçekten de damağına düşkün olanların mutlaka tatması gereken bir çorba. Konya mutfağının geçmişi çok eskilere dayanıyor. Selçuklu, Osmanlı, Mevlevi ve Anadolu yemekleri burada buluşmuş, birbiriyle kucaklaşmış ve Konya 'yı bir lezzet başkenti yapmışlar. Kentte 600 lokanta olması Konyalıların damaklarına ne kadar düşkün olduklarının en büyük kanıtı.

Yolunuz günün birinde nasıl olsa Konya'ya düşer. Köşk Restaurant'a uğrayıp, bamya çorbasının tadına bakmayı ihmal etmeyin. Ayrıca mönü oldukça zengin: Siparişle arapaşı çorbası, su böreği, saç böreği, fırın kebabı, ekmek salması, etti pilav, patlıcan orta... Şimdiden afiyet olsun.

Adres : Akçeşme Mah. Topraklık Cad.No:66 / KONYA




Hacı Şükrü

Fırın Kebabı



Fırın kebabı, Konya'nın en has yemeklerinden biri. Bu yemeğin geçmişi Selçuklulara kadar dayanıyor, insanın iradesini zorlayan bu yemeğin en lezzetli ve usulüne uygun pişirildiği yerlerin başında Maliye Sarayı civarındaki Hacı Şükrü geliyor. Hacı Şükrü Seçmeci tarafından 1907 yılında kurulan lokanta, tam yüzyıldan beri Konyalılara fırın kebabı yapıyor. Simdi işin başında üçüncü kuşaktan Şükrü Sengönül var. Lokantanın girişinde bir taş fırın ve iki masa var. ilk bakışta bir lokantadan çok bir büfeyi andırıyor. Esas salon alt katta. Geniş, duvarları ve sütunları aynalarla kaplı, aydınlık bir salon. Aynalar sayesinde olduğundan daha büyük görünüyor. Lokantacığının yanı sıra profesyonel bir koleksiyoncu olan Şükrü Bey, duvardaki raflarda radyo, bakraç, ibrik, kazan, terazi, lamba, yayık gibi folklorik eşyaları sergiliyor. Hacı Sükrü'nün mönüsünde sadece fırın kebabı var.

Hacı Şükrü bu kebabın lezzetinin perde arkası hakkında şunları söylüyor:
"Bu kebap en iyi Konya yöresinin Merinos koyunlarından yapılır. Üç kilo çiğ etten bir kilo kebap çıkar. Parçalara ayrılan kuzu veya koyun büyük bakır leğenlere yerleştirilir. Üstüne biraz tuz serpilir. Bir tas su konduktan sonra içinde meşe odunu yanan fırına konur. Kendi yağında ve kendi suyunda pişer. Kuzu eti üç, erkek koyun 4 - 4,5, dişi koyun ise 7 saatte pişer. Kebabın en lezzetli yeri orta yağlı kaburga kısmıdır."

Tam 40 yıldan beri fırın kebabı pişiren usta bakır leğeni dışarı çıkardı. Bir parça az yağlı eti tabağa koydu. Et çatalımın ucunda dağılıyordu. Kemikleri tutup şöyle bir silkelediğinizde etler hemen ayrılıp tabağıma düşüyordu. Hacı Şükrü kebabı ısmarlarken yemek istediğiniz etin cinsini belirtmenizin yararlı olacağı konusunda beni uyardı. Ona göre, yağlı sevenler kaburganın alt tarafını, etek kısmını, yağsız sevenler incik, boyun veya kemiksiz et istemeliler. Hacı Şükrü'de kebap tartılarak veriliyor.

Büyükçe bir pidenin üstüne konan 100 gr et bir porsiyonu oluşturuyor. Ama bu lezzetli etin tadı 100 gramda çıkmıyor. İnsan daha fazla yemek istiyor.

Aklıma gelmişken, bu kebabın yanında mutlaka soğan yemek lazım. O zaman lezzet damakları çatlatan cinsten oluyor. Konya'ya gittiğinizde bir öğle yemeğini mutlaka Hacı Şükrü'de yiyin. Çünkü akşam servisi yok. 16.00'da kapanıyor.

Adres : Devricedid Mah. Cem Sultan Cad.327/A (Maliye Sarayı civarı) / KONYA


Cemo

Etli Ekmek



http://www.lezzetduragi.net/images/r...ntlar/Cemo.jpg
Konya denince ilk akla gelen lezzetlerden biri etli ekmek oluyor. Etli ekmeği neredeyse tüm Türkiye biliyor ve yine Türkiye'nin hemen her yerinde bunu bulmak mümkün. En lezzetli etli ekmek, Konya'da Nalçacı Caddesi'ndeki Cemo'da yapılıyor. Cemo, cadde üstünde, iki katlı, bahçeli bir restaurant - kebapçı. Salonda oturanlar, köşedeki fırının önünde etli ekmeğin nasıl hazırlandığını izleyebilirler.

Cemo'nun fırınında tam 20 yıldan beri bu muhteşem lezzet pişiriliyor. Tescil edilen Konya etli ekmeğinin malzemesi şöyle:
180 gr. un, 100 gr. et, 100 gr. sebze. Et, düvenin kaburga ve boşluk kısmından çekiliyor. Daha sonra bu etin içine domates, yeşil biber, soğan, maydanoz tuz ilave edilip yoğruluyor. Bu karışım hamurun üstüne yerleştiriyor. Bu hamur, elle çekile çekile belli bir uzunluğa gelince fırına atılıyor. Herkesin aynı malzemeyi kullandığı etli ekmek, Cemo'da neden daha lezzetli oluyor?
Küçüklüğünden beri tezgahın başında ter döken Mustafa Karamercan bunu şöyle açıklıyor:
"Malzemeler aynı ama biz en kalitelisini kullanıyoruz. Etin cinsi, sebzelerin tazeliği, sebzelerin etle karışım oranı, unun cinsi, yoğuran ustanın mahareti, hamurun bekleme süresi lezzeti belirleyen en önemli faktörlerdir.
Bu birtakım oyunudur. Örneğin etli hamuru hazırlayan tırnakçı önemli bir oyuncudur. Onun hamuru yeterince uzatıp, inceltmesi çok önemlidir. Bir başka önemli oyuncu da fırıncıdır. Etli ekmeğin fırında kalma süresi şeklini ve lezzetini önemli ölçüde etkiler... Bizim oyuncularımız bu işi iyi bildikleri için, Cemo'nun etli ekmeği diğerlerinden daha lezzetlidir."

Etli ekmeğin boyu 90 cm. eni 20 cm. olmalıymış. Boyu uzadıkça lezzeti kaçarmış.
Konya 'nın önemli lezzet duraklarından biri olan Cemo 'nun mönüsü oldukça zengin: Bıçak arası, Konya böreği, kaşarlı börek, şiş kebap, Adana, Urfa, tavuk şiş, karışık ızgara, saçarası tatlısı ve kaymaklı ekmek kadayıfı. Yolunuz Konya 'ya düşerse Cemo 'da etli ekmek yemeyi aman ihmal etmeyin.

Adres : Nalçacı Cad. Karatay Sitesi altı No:7 / KONYA

GöKKuŞaĞı 06-30-2009 03:02 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Tarihi Güveç Fırını

Güveç



Beypazarı'nın bu ünlü güveci asırlık Tarihi Güveç Fırını'nda pişiriliyor. Güveci en iyi pişirenlerden bir tanesi de Osman Üstünol usta.
Osman Usta, Beypazarı 'nın meşhur güveçlerinden gaileli ve sebzeli güvecin nerdeyse bütün sırlarını çekinmeden anlatıyor:

"Beypazarı'nda 3-4 çeşit güveç yapıyoruz. Bunların en başında gelen galleli güveci dana etinden yapıyoruz. Eskiden kuzu etinden yapıyorduk. Vatandaş kalbim var, tansiyonum var, yüksek kolesterolüm var deyince dana etine çevirdik. Gaileli güvecin malzemeleri, pirinç, dana eti, domates, sivribiber ve tuz. Etleri kuşbaşı doğrayıp, domatesi, biberi, tuzu ekleyip güvece koyup fırına atıyoruz. 5 saat piştikten sonra fırından çıkarıp pirincini ekliyoruz. Daha sonra bir saat daha fırında pişiyoruz. Fırından çıkardıktan sonra servise sunuyoruz.

Sebzeli güvecin malzemeleri ise; et, bamya, patlıcan, soğan, sivribiber ve bol sarımsak. Bu karışımı güvece koyup fırına veriyoruz. Sebzeli güvecin de pişmesi 5 saati buluyor."
Çömleğin kerameti

Osman Usta herşeyi kendine yontmuyor, çömleğin de hakkını teslim ediyor:
"Güveçlerimizin lezzeti, sırrı bu kara çömleklerde saklı. Bu kaplar atalarımızın kullandığı çömlekler. Bunları ilk geldiği zaman yağlıyor fırına atıyoruz. Fırında bir gün duruyor, yağını çekiyor ve ondan sonra kullanmaya başlıyoruz. Bu çömlekler kullandıkça kıymetleniyor, daha lezzetli güveçler oluyor.
Biz güveçleri sipariş üzerine yapıyoruz. Beypazarı'nda cenazelere, düğünlere, mevlütlere güveç gönderiyoruz. Ankara'ya, istanbul'a da güveç gönderiliyor. Sipariş veriyorsunuz, sıcak olarak size güvecinizi gönderiyoruz. Tabi güveç kabını mutlaka geri göndermek şartıyla."
Beypazarı'nın güvecinde pirinç de olduğu için yaygın bilinen güveçten farklı, biraz etli-sebzeli pilav gibi.

Eksiden Beypazarı'nda eşiniz dostunuz yoksa bu meşhur güveci yemek çok zordu. Ama gelişen turizmle beraber konaklarda da güveç pişirilmeye başlandı. Ancak, pişme süresi çok uzun olduğundan
önceden sipariş vermek gerekiyor. Beypazarı 'na giderseniz bu muhteşem yemeğin tadına mutlaka bakın. Yoksa pişman olursunuz. Eğer arabanızın bagajında yer varsa Tarihi Güveç Fırını'na sipariş verip evinize götürüp, eşinize dostunuza bir güzel ziyafet çekebilirsiniz...

Adres : Bostancılar Çarşısı No:32 / BEYPAZARI / ANKARA


Taşmektep Konağı

Etli Yaprak Sarma



http://www.lezzetduragi.net/images/r...tep-Konagi.jpg
Beypazan'nın lezzetti sarmasını paraya çeviren Taşmektep Konağı'nın girişimci işletmecisi Müjgan Demir, bu muhteşem sarmanın yapılışını şöyle anlatıyor:
"Sarmamızda mayıs ve haziran aylarında toplanan Akpüskül üzümünün yaprağını kullanıyoruz. Akpüskül yaprağı, ipek gibi yumuşak ve ince damarlıdır, piştikten sonra ağzınıza yaprak olarak hissetmezsiniz. Önce yaprağı bir güzel haşlayıp tuzunu çıkartıyoruz, iç hazırlanırken, Kuzu eti, çekilmiş kuyruk yağı, pirinç, soğan, salça, dereotu, maydanoz, tuz ve baharat çeşitleri karıştırılır. Daha sonra küçük parmak kalınlığında sarılır. Toprak güvecin altına ekşi pestil koyar ve sarmaları bunun üzerine dizeriz. Pestil dolmaya ekşi-acı bir tat kazandırır. Bir güveç dolusu sarmayı 2 saat içinde 2-3 kişi sarıyoruz. Sarmalarla dolu güveç, odun ateşinde pişirilir."

İnce, parmağımdan daha ince olan bu ömür törpüsü sarmaları imece usulü sarıyorlar. Kim dolma saracaksa o gün komşular, akrabalar, eş dost o kişinin evinde toplanıp hem sohbet ediyorlar hem de sabırla sarıyorlar bu muhteşem sarmaları.

Gerçekten de muntazam bir şekilde sarılmış sarmaların, yaprağında hiç denecek kadar az damar var. Ağızda dağılıyor. Pestilin ekşiliği, yaprağın kendi doğal ekşiliği ile birleşince ve içindeki kuzu etiyle de bir araya gelince ortaya enfes bir tat çıkıyor. Mutlaka tadına bakmanız gereken bir yemek.

Adres : İstiklal Mah. Alaaddinin Sk. No:4 / BEYPAZARI / ANKARA


Yöremiz Fırını

Beypazarı "Kuru"su



http://www.lezzetduragi.net/images/r...miz-Firini.jpg
Kuru Beypazarı'na özgü dayanıklı bir çeşit kurabiye ya da peksimeti andırıyor denilebilir ama aslında ikisi de değil, kendine özgü bir lezzet. Beypazarı'nın "kuru'su da dillere destan, ilçede kuruşuz bir yaşamı düşünmek olanaksız gibi. Ünlü Beypazarı Kurusu'nu en iyi yapan mekanlardan birisi de Yöremiz Unlu Mamuller, kısacası fırın.

Yöremiz Fırını'nın sahibi Nazmı Yünsel, kurunun yaptığı yolculuğu şöyte anlatıyor:

"Kurunun tarihçesi bildiğiniz gibi çok uzun. Eskiye göre yapılış tarzında çok büyük bir farklılık yok. Ana maddesi olan una, maya, tereyağı, tuz, süt, tarçın katılıyor ve yoğruluyor. En büyük özelliklerinden birisi de el işçiliği olması. Kurunun zahmetli biryolculuğu var. Sadece bir işçi bunu elde açarak, simit kalınlığında fitiller haline getiriyor. Daha sonra iki parmak kalınlığında ve uzunluğunda parçalar halinde bıçakla kesiliyor. Asma [üzüm] veya dut yapraklarının üstüne dizilip, belli bir derecede olan fırına sürülüyor. Fırında 20-30 dakika pişiriliyor. Fırından çıkınca, delikli denen tavalara konularak nemini atması sağlanıyor, yani kurumaya bırakılıyor. Neminin atılmasıyla kuru daha dayanıklı hale geliyor. En büyük özelliği, 6 ay ağzı kapalı olarak saklandığında aynı lezzet ve tazelikte kalabilmesi, ikinci en büyük özelliği de, süt ile yapılması, içinde hiç su olmaması."

Adres : Eski Hükümet Cad. No:11 / BEYPAZARI / ANKARA

Köy Sofrası

Kapama Pilavı



http://www.lezzetduragi.net/images/r...oy-Sofrasi.jpg
Nallıhan ilçesi, iç Batı Karadeniz ile iç Anadolu'nun tam ortasında yer alıyor. Bu nedenle de çok zengin bir mutfağa sahip. Önereceğim lezzet durağı bir lokanta değil. Nallıhan'ın Karacasu Köyü'ndeki Köy Sofrası. Karacasu Köyü ağaçların arasında hoş bir köy. Doğa yürüyüşleri için ideal bir adres. Köy Sofrası'nı Nallıhan Turizm Gönüllüleri Derneği işletiyor. Burada konuklara yerel yemekler tanıtılıyor.

Köy Sofrası'nda ilk yemek kapama pilavdı. Önce tencerede bol soğan kavruluyor, sonra kekik kokan kuşbaşı etler ilave ediliyor, etler pişmeye yakın üstüne, daha önce suda bekletilmiş yörenin "çömlek çatlatan" pirinci ilave ediliyor. Yeterli miktarda su konduktan sonra, karıştırılmadan kapak kapanıyor. Yemek pişince tencere bir örtüye sarılıp demlenmeye bırakılıyor. Servis yapılmadan önce tencere genişçe bir tabağa ters çevriliyor, ortaya, üstü etle kaplı muhteşem bir pilav görüntüsü çıkıyordu, ikinci yemek ise ateşin üstünde, tahta kaşıklarla su ve yağ kata kata karıştırılarak pişirilen, hamurla yapılan malak makarnasıydı. Bu hamur, küçük küçük kopartılıp tabağa diziliyor, her kata keş ve ceviz serpiliyor. En üste ise eritilmiş tereyağı gezdiriliyor. Bu yemek ayrıca toz şekerli ve pekmezli de yapılıyor. Burada ustalık, hamurun kıvamında pişmesinde yatıyor, iyi pişmeyen hamur damağa yapışıp kalıyor. Turizm Gönüllüleri Derneği'nden Hamiyet Güreli, Kapama pilavı Nallıhan'da yetişen pirinçten yaptıklarını, etinde yine kendi yörelerinin kekikle beslenen hayvanlarından olduğunun bilgisini veriyor. Sanırım, tüm lezzetin sırrı bunlarda saklı.

Adres : Karacasu Köyü / NALLIHAN Turizm Gönüllüleri Derneği / ANKARA

GöKKuŞaĞı 06-30-2009 03:09 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 



Elmacıoğlu İskender

Yağlama



Kayseri'nin şık ve tanınan restaurantlanndan Elmacıoğlu'nun Kayseri'de iki şubesi var. Biri merkezde, kapısında güvenlik elemanlarının müşterileri yönlendirdiği, iki katlı, asansörlü modern bir mekan. Burada iskender kebabı, ızgara ve pide çeşitleri mevcut. Diğer restaurant Mustafa Kemal Paşa Bulvan'nda, antik Yunan mabedini andıran büyük bir binada hizmet veriyor. Aynı anda 1300 kişiyi ağırlayacak kapasitedeki restaurant modern şekilde dekore edilmiş, aydınlık ve ferah. Mönüsünde iskender kebabın yanı sıra, Çin mutfağından örnekler, ızgara çeşitleri, pizza çeşitleri ve Kayseri yöresel yemekleri bulunuyor.
Salon ilk görüşte insanı etkiliyor. Her katta ayrı bir mutfak var. Her katın yemeği kendi mutfağında pişiyor. Sahipleri Kemal Koçak ve Rıza Nuh El-macıoğlu. Elmacıoğlu iskender'de insan ne yiyeceğini şaşırıyor. Ama ben hazırlıklıyım. Gelmeden önce yörenin en lezzetli yemeklerinden biri olan "Yağlama" yemeyi aklıma koymuştum.

Ben yemeğimi beklerken Kemal Koçak yağlama hakkında şunları söylüyor: "Mayalı hamur lahmacun büyüklüğünde açılır, saçın üstünde yufka ekmeği pişirilir gibi pişirilir. Sonra kıyma, kuru soğan, domates, biber, maydanoz, az salça bir tavada pişirilerek iç hazırlanır. Daha sonra açılan yufkanın üstüne bu içten konur, onun üstüne tekrar yufka konur sonra tekrar iç dökülür. Bu işlem 10-15 kat oluncaya kadar tekrarlanır. Sonra dörde bölünür. Her dilime sarımsaklı yoğurt konup, dürüm yapılarak yenir." Kayseri'de ne yenir diye sorarsanız benim aklıma hemen Yağlama gelir. Elmacıoğlu iskender bu yemeği en lezzetli yapan mekanlardan biri. ilk dürümle birlikte insanın damağında unutulmaz tatlar oluşuyor.

Yağlamayı hatırlamak bile ağzımın sulanmasına yetiyor. Yağlama dü-rümlerini ısırırken dikkatli olmanızı öneririm. Siz lezzetle kendinizden geçerken dürümün altından damlayan yağlar gömleğinizi lekeleyebilir.

Elmacıoğlu iskender, Kayseri'de gönül rahatlığı ile yemek yiyeceğiniz bir mekan. Hem atmosfer, hem temizlik hem de lezzet dört dörtlük.

Adres : M.K.P Bulvarı No:56 / Melikgazi / KAYSERİ


Kaşık-la Mantı Restoran

Mantı



Ankara - Adana yolu üstünde, Kayseri çıkışındaki ünlü mantı restaurantı bulmakta insan biraz zorlanıyor. Çünkü verilen adreste karşınıza bir otomobil satış galerisi çıkıyor. Ama çekinmeyin girin içeri. Çünkü doğru adrestesiniz. Restaurant bu galerinin üst katında. Bin kişilik bir salon. Masalar numaralı, iskemleler parlak kumaşlarla süslenmiş, ilk bakışta bir ziyafet (düğün) salonuna geldiğinizi sanıyorsunuz. Her masanın ortasında avizeler lambalar yer alıyor. Mütevazı bir Anadolu yemeği için bir şölen salonu hazırlanmış.

Kaşık-La Mantı Restaurantda iki çeşit mantı yapılıyor: Yağ mantısı ve Kayseri Mantısı. Onun dışında ki seçenekler zengin: Kayseri'den sac kavurma, su böreği, içli köfte, yağlama, yaprak sarma, kiremitte pastırmalı yumurta, sucuk içi, peynirli gözleme, çemen, balık ve ızgara çeşitleri. Kaşık-la'nın tatlıları da çok baştan çıkartıcı: Ekmek kadayıfı, düğün baklavası, Nemciye Hanım tatlısı, Antep usulü kesme tel kadayıfı, Antep usulü fıstıklı baklava. Kaşık-la'nın biri Kayseri, ikisi istanbul, ikisi izmir'de olmak üzere 5 şubesi var.

Kayseri mantısını yapmak için önce yumurtalı sert bir hamur hazırlanıp, yufka açılıyor. Sonra küçük parçalar halinde kesiliyor. Kesilen bu parçaların içine bir parça et konup, köşeler çaprazlama kapatılarak minik minik mantılar haline getiriliyor. Bu mantılar suda bir süre haşlanıyor. Daha sonra süzülüp soğuk sudan geçiriliyor. Salça, su, kırmızı toz biber, et suyu, yağ, tuz ve çeşniden oluşan sosla yeniden bir miktar haşlanıyor. Tamamen pişince tabağa konup üstüne yoğurt dökülüp servis ediliyor.

Adres : Anbar Mah. Zafer Cad. No:4 (Toyota plaza) / KAYSERİ


Kebapçı Şakir

Sac Kebabı



http://www.lezzetduragi.net/images/r...apci-Sakir.jpg
Ticaret Odası'nın bulunduğu trafiğe kapalı bir sokağın içindeki Haçı Sakir, Kayseri'nin en eski kebapçılarından biri. 1926 yılından beri Kayserililere ve dışarıdan gelen misafirlerine hizmet veriyor. Yani lezzetinin arkasında tam 71 yıl var.

Burası Hacı Şakir'in buluşu olan sac kebabı ile meşhur. Koyun etini işleyen ve sac kebabına son şeklini veren Hacı Sakir, bu kebabın ilk ustası olarak anılır. Sac kebabı, sinirleri ve yağları ayıklanmış koyun etinden yapılıyor. Et, tıpkı pastırma kıyılıyormuş gibi doğranıyor. Daha sonra dilimler kızgın sacın üstünde çevrile çevrile pişiriliyor. Pişmeye yakın üstüne tuz ve karabiber ekleniyor. Sonra pideler etlerin üstüne konup yağı çektiriliyor. Etler pişince alta yağlı pideler diziliyor tabağın kenarına ise soğan, domates ve yeşilbiber konarak servis yapılıyor.

Kebabın porsiyonu 100 gram. Hacı Şakir'in küçük tepsilerde yaptığı özel tel kadayıfı da çok lezzetli. Bu kadayıf üstüne kaymak konarak, ya da tahin dökülerek servis ediliyor.

Adres : Cumhuriyet Mah. Tennuri Sok. No:7/B / KAYSERİ

KRDNZ 06-30-2009 03:13 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 
İştah açıcı bir paylaşım olmuş teşekkürler tanıtım için:orjinal:

GöKKuŞaĞı 07-01-2009 12:18 AM

Cevap : Lezzet Durakları
 
Kelebek

Kelle Paça - Beyran


Gaziantep'in en yeşillik yerinde, eli yüzü düzgün bir mekan. Mönüsü çorba ağırlıklı. Öğle servisinde ise bazı kebap çeşitleri de sunuluyor. Antepliler sabah kahvaltısında çorba içmeyi çok seviyorlar. Beyran bu çorbalar arasında en geleneksel olanı. Antepliler bu yemeğe çorba denmesine biraz bozuluyorlar. Hemen herkesin sabahları içtiği Beyran koyunun kol tarafından alınan etle yapılıyor. Et iyice haşlanıyor. Soğuduktan sonra didikleniyor. Tabanı iç yağı ve biberle sıvazlanmış bakır tabağın içine önce haşlanmış tuzsuz pirinç konuyor. Onun üstüne bir miktar et ilave ediliyor. Ateşin üstüne konan tabağa et suyu konuyor. Bir taşım pişirdikten sonra servis ediliyor. Kelebek'te ayrıca kelle-paça çorbası içmek de mümkün. Bu çorbaya daha çok gece müşterileri rağbet ediyor.

İster sabah ister aksam olsun, Beyran'ın tadına mutlaka bakmalı. Bu çorbayı içtikten sonra hiç yorulmadan aksama kadar Antep'i dolaşabilirsiniz.

Adres : Kemal Köker Cad. Ulu Cami -Civarı Sahil Yolu:65/A / GAZİANTEP


Cıncık Lokantası

Yuvarlama



http://www.lezzetduragi.net/images/r...-Lokantasi.jpg
1982 yılında açılan Cıncık Restaurant, Gaziantep'in yeni bölümünde yer alıyor, işletmeci Ökkeş Tombalak'a göre "cıncık", cam parçası demekmiş. Lokantanın mönüsünde Antep'in tencere yemekleri ağırlıkta. Müşteriler daha çok Antepliler bir de Antep'e gelip de geleneksel yemeklerin tadına bakmak isteyenler. Temiz, aydınlık bir mekan. Buranın en lezzetli yemeklerinin başında Yuvarlama geliyor. Bu yemek çok lezzetli olmasının yanı sıra, çok da zahmetli. Yuvarlamada kullanılan malzemeler şunlar: irmik, kıyma, tavuk göğsü kıyması, haşlanmış pirinç, tuz, karabiber, yumurta. Bu karışım kıyma makinesinden geçirildikten sonra uzun uzun yoğruluyor. Sonra avuç içinde nohuttan küçük yuvarlaklar haline getiriliyor ve pişiriliyor.

Gaziantep bir yemek cenneti. Bütün yemekler insanı baştan çıkartacak kadar lezzetli. Yuvarlama kentin geleneksel bayram yemeği. Bayram sabahları her evde bu yemek pişiyor. Eğer Cıncık'a giderseniz bu yemeğin gerçek tadına varabilirsiniz. Yuvarlamayı yedikten sonra damağınızda kalan tadı uzun süre unutamayacaksınız.

Adres : Değirmiçem Mah. MuammerAksoy Bul. Göğüs Cad. No:51 / GAZİANTEP


Kebapçı Halil Usta

Kuşbaşı Şiş Kebap



http://www.lezzetduragi.net/images/r...Halil-Usta.jpg
Karşıyaka'da, ara sokakta, bir apartmanın alt katında mavi çerçeveli pencereleri olan, mütevazi görünümlü bir kebapçı. Kebapçının tabelası yok ama, kapısının önü ve otoparkı son model arabalarla dolu. Pek yabancı müşteri yok. Gaziantepliler çoğunlukta. Bir çok kişi buranın kebabının tiryakisi.

Dükkan dolup boşalıyor. Halil Usta'nın en büyük özelliği telefonunun olmaması. Bunun nedeni de rezervasyon yaptırmak isteyenleri engellemek. Gelen yer bulabilirse otursun diye. Halil Ustaya göre rezervasyon yapmak, müşteriler arasında ayrım yapmak demek. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Kadir inanır, Murat Karayalçın... Duvarları kaplayan fotoğrafların bazıları. Neredeyse kente gelen tüm ünlüler buraya uğramış. Halil Usta'nın tabelası da yok. Çünkü Karşıyaka semtinde kime sorsanız kebapçıyı tarif ediyor. Kebaplar, bir yaşındaki erkek koyun etinden yapılıyor. Halil Usta erkek koyunun etinin daha sıkı olduğu için daha lezzetli olduğunu söylüyor. Nar pekmeziyle yapılan salata da çok meşhur. Mevsimine göre salatalıkla, salatalık bitince marulla yapıyorlar. Diğer malzemeler, domates, soğan, salatalık, nar ekşisi, sumak ekşisi, kuru nane, zeytinyağı, sirke... Tencerede ikram edilen salata kaşıkla yeniyor. Sırf bu salatayı yemek için gelenler bile var. Halil Usta kebabı geçmişte yapıldığı gibi hazırladıklarını ve pişirdiklerinin, lezzetin sırrının da bu olduğunu söylüyor.

Gaziantep'e gelince gerçek kebap yemek istiyorsanız Halil Ustaya mutlaka uğramanız gerekiyor. Gerçekten de burada hazırlanan kebadar insanın damağında unutulmaz tatlar bırakıyor.

Adres : Karşıyaka Tekel Cad. Öcükoğlu Sok. No:6 - Şehitkamil / GAZİANTEP


Yörem Mutfağı

Yuvarlama



http://www.lezzetduragi.net/images/r...ep-Mutfagi.jpg
Antep'in modern kesiminde, modern bir lokanta. Dış yüzü beyaz badanalı, ahşap kaplama, pencere pervazları kırmızıya boyanmış, içeride pembe ve beyaz renkler hakim. Duvarlarda çiçek tabloları var. ilk bakışta, temiz ve şık bir lokanta olduğu belli oluyor.

Sahibi Hatice Yıldırım. Burada yöresel Antep yemekleri pişiriyor. Antep mutfağından örnekler sunuyor. Yemeği Hatice hanım, annesi ve eltisi, bir erkek aşçının yardımı ile pişiriyorlar. Mönü evlerde pişen yöresel yemeklerden oluşuyor. Lokantanın müşterileri genellikle Antep'e gelen konuklar. Yöre yemeğinin tadına bakmak isteyenler mutlaka buraya uğruyorlar.

Eğer Antep yemeklerine düşkünseniz Yörem en doğru adreslerden biri. Hem temiz, hem lezzetli. Hele kadınların eli değince yemeğin lezzeti daha da başka türlü oluyor.

Adres : İncilipınar Mah. 3 Cad. 15. Sok. Ali Apt. 2/C - Şahinbey / GAZİANTEP


Üçler Kebap Salonu

Simit Kebabı - Lahmacun



http://www.lezzetduragi.net/images/r...cun-Salonu.jpg
Kentin en eski kebapçılarından biri olan Üçler 1942'de ilk olarak kalenin altındaki tabakhane mevkiinde kurulmuş. Kurucusu Mustafa - Ahmet Kurtgil kardeşler. Şimdi ikinci ve üçüncü kuşak iş başında. Kebap ve lahmacun deyince ilk akla gelen yerlerden biri. Kebap için erkek kuzu eti kullanılıyor. Et her kebaba göre ayrı ayrı işleniyor. Eti sinirlerinden iyice arındırıldıktan sonra zırh ile kıyma haline getiriliyor, ikinci önemli malzeme ise biber. Tohumu alınmış, ipek biber kullanılıyor. Biber salçasını ise kendileri yapıyor.
Bu malzeme ve ince bulgurla yapılan Simit Kebabı yörenin en lezzetli kebaplarından biri. Antep'te ince bulgura simit dendiği için kebaba da bu ad konmuş. Yani bizim bildiğimiz kebapla yakından uzaktan alakası yok. Kebabın eti baharatlı zeytinyağının içinde terbiye ediyorlar.

Önce bulgur ıslatılır. Ocağın üstünde biraz tavlayıp, sertliği alınır. Kıymanın (orta yağlı) içine küçük bir baş soğan, 3-4 diş sarımsak konup zırh ile çekilir. Bu kıymaya daha sonra bulgur ve baharatlar karıştırılıp iyice yorulur. Köfte haline getirilen karışım şişlere geçirilip ızgaraya konur.

Üçler'in soğanlı lahmacunu da çok meşhur. Daha çok kış aylarında yapılıyor. Malzemesi soğan, et, nar pekmezi, biber-domates salçası, ceviz içi... Bu malzemelerin yan yana gelmesiyle oluşacak tadı sanırım tahmin edebiliyorsu-nuzdur. Soğanlı lahmacun tam damak çatlatan cinsinden.

65yıllık Üçler Kebap, Antep'te lezzetli, gerçek kebap yemek isteyenler için en doğru adres. Özellikle simit kebabının tadına doyum olmuyor.

Adres : Üçler-1: Zübeyde Hanım Bulvarı SSK Arkası No:16/C - Üçler-2: Nail Bilen Caddesi Taşdemir İş Merkezi Altı / GAZİANTEP



İmam Çağdaş

Baklava



http://www.lezzetduragi.net/images/r...antlar/bak.jpg
Gaziantep mutfağını bilmeyen yoktur. Kebaplar, Çorbalar, tatlılar ve diğer lezzetler… Gaziantep’e bir giden bir de gidemeyen pişmandır derler. Gerçekten de doğrudur. Giden, hiçbir lezzeti geri çeviremediği ve dolayısıyla kilo alma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu için, gidemeyen de bu güzelim lezzetleri tadamadığı ve içinde bir ukte olarak kaldığı için pişmandır genelde…

Yine de Gaziantep denilince akla ilk gelen yiyecek baklavadır. Kentin caddelerinde yürürken, neredeyse her yüz metrede bir karşınıza bir baklavacı dükkanı çıkar. Bu dükkanların vitrinlerine sıralanmış altın sarısı baklavalarla dolu tepsiler insanı, kuyumcu vitrinine bakan kadınlar gibi heyecanlandırır.

Kaynakların kiminde, Antep’te baklavacılığın 1800’lü yılların son çeyreğinden itibaren başladığı belirtilir. Kentin ilk ustalarından Güllü Çelebi’nin, bu mesleği Halep’te bir ustadan öğrendiği öne sürülür. Bir başka kaynağa göre ise Antepliler baklava yapmasını öğrenmek için Halep’e gitmemişler, Halep’teki usta bir vesileyle Antep’e gelip ustalara baklava yapmayı öğretmiştir.

İmam Çağdaş, Güllüoğlu, İnal ve Koçak Baklava, Gaziantep’te ilk akla gelen baklavacılar. Bu mesleğe 1887’de Hacı Hüseyin Efendi ile başlayan Çağdaşlar, o gün bugündür mesleği sürdürüyor. İmam Çağdaş’ın son temsilcisi Burhan Çağdaş’a göre, bir kilo baklavanın fiyatı her zaman bir gram altınınkine eşit olmuştur.

İmam Çağdaş’a sabah erkenden giderseniz, kapısının önünde uzun bir kuyruk görürsünüz. Bekleyenler çoğu zaman şehir dışından gelenlerdir. Ailelerine Gaziantep’in meşhur baklavasını götürmek üzere sıraya girmişlerdir. Bu kadar insanın da bir bildiği vardır elbette. Çünkü buradaki baklavanın lezzetini başka hiçbir yerde bulamazsınız.

Bakın bu lezzetin sırlarını işyeri sahibi Burhan Çağdaş nasıl anlatıyor: “Unun Harran Ovası’nda yetişen sert buğdaydan öğütülmesi lazımdır. Yufkalar nişasta serpilerek tülden daha ince açılmalıdır. Yani bir yüzünden bakılınca arkası görülmelidir. Bu yufkalar açılırken mutlaka armut ağacından yapılma oklavalar kullanılmalıdır. Yağ çok önemlidir, İmam Çağdaş’ın baklavaları, Urfa’nın Tektek Dağları’ndaki köylerde üretilen tereyağı ile yapılır. Baklavada "kuşboku" denen fıstık kullanılmalıdır. Bu fıstığın diğer adı da "boz fıstık"tır. Erken hasat edildiği için daha pahalıya satılan bu fıstık, diğer fıstıklar kadar olgun değildir. Ayrıca fırında yanan odun mutlaka meşe olmalıdır. Bu sebeple mutlaka Sıcak baklavaya sıcak şerbet verilmelidir.
Bir de baklavanın yeme usulü vardır tabii ki. Baklava diliminin şerbetli alt kısmı, üst damağa gelecek şekilde ağza yerleştirilmelidir, sonra bu dilimi dille sıkıştırıp, önce şerbetini ağzın içine akıtmalı, ondan sonrada afiyetle yenmelidir…”

Bizden söylemesi: Eğer paket yaptırıp yola çıkacaksanız mutlaka ne kadarlık bir yola gideceğinizi belirtiniz. Çünkü baklavanın çok da uzun bir bekleme süresi yoktur. Yoksa yolculuk bitmeden yemek zorunda kalabilirsiniz…

Adres : Kale Civarı Uzun Çarşı No:49 / GAZİANTEP

GöKKuŞaĞı 07-01-2009 12:25 AM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Hacı Rüştü Çayevi

Çay


Bütün lezzet duraklarında sadece yemek olacak diye bir kural yok. Başka lezzet duraklarında başka tatlarla da karşılaşmak mümkün. Örneğin Pasinler'deki Hacı Rüştü Çaye-vi'nde. Çay demlemeye 1930'dan önce başlamışlar. Buraya bir çok ünlü konuk olmuş, duvarlara asılan fotoğraflara bakıyoruz, bunlardan biri de Adnan Menderes. Çayın suyu asırlık semaverlerde kaynıyor. Çayevi, iç içe odalardan oluşuyor. Hacı Rüştü'nün oğlu Hacı Lütfü (Yaşar), göğsüne kadar uzanan beyaz sakalları, beyaz takkesi ile bir çaycıdan çok bir din adamına benziyor.

Hacı Lütfü bardaktaki lezzet hakkında şunları söylüyor: "Çayın lezzetinin sırrı suyunda. Dağdaki özel bir kaynaktan damacanalarla su getiriyor, çayımızı bu suyla yapıyoruz. Suyu, odun ateşinde kaynatır, kızgın külün üstünde fokurdamadan demlenmeye bırakırız. Eskiden çeşitli çaylarımız vardı, Hindistan'dan gelen çeşitli çayları birbirine karıştırır özel harmanlar yapardık. Ama artık bu çaylar yok. Yerli çaylarla yetinmek zorunda kalıyoruz. Çevre köylerden de buraya çay içmeye gelirler, buralarda bu çayın tadına bakıp da tiryakisi olmayan yoktur. Erzurum'dan buraya doktorlar, hocalar çay içmeye gelirler. Çayın faydası hazmettiriyor. Biz çaylarımızı kıtlama içeriz."
Bu çay evinin iç içe geçmiş 3 odası var. Canınız hangi odayı istiyorsa çayınızı orada içiyorsunuz. Girişteki en büyük salonun tavanı 80 yıldan beri içilen sigara yüzünden simsiyah olmuş. Hacı Lütfü, orijinalliği bozulmasın diye tavana el sürdürmüyor.

Adres : Yukarı Çarşı Caddesi / PASİNLER (Erzurum - Pasinler arası 38 Km.) / ERZURUM


Kervan Lokantası

Odun Ateşinde Döner



http://www.lezzetduragi.net/images/r...-Lokantasi.jpg
Erzurum ve çevresinde gezinirken eğer yolunuz Pasinler ilçesine düşerse şanslısınız demektir. Çünkü burada odun ateşinde cızır cızır pişen dönerin tadı damakları çatlatan cinsten. Park Caddesi'ndeki Kervan Lokantası'nın dönerini bölgede bilmeyen yok. Bu muhteşem etin tadına bakmak için kilometrelerce yolu kat edip gelenlerin sayısı oldukça fazla... Pasinler tarafına gideceğimizi duyan ağzının tadını bilen bazı dostlarımız Doğu'nun önemli lezzet duraklarından birinin burada olduğunu kulağımıza fısıldamıştı. Güneşli bir günde oraya vardığımızda, Park Caddesi'ndeki Kervan Lokantası'nın koca döneri çoktan kızarmaya başlamıştı bile. Odunların alevi, etleri büyük bir aşkla kucaklıyordu. Alevin değdiği yer cızır cızır nar gibi kızarıyordu. Bu arada etlerin arasına gizlenmiş yağlar eriyip, süzüle süzüle aşağıdaki tencerenin içine damlıyordu. Tüm bu karmaşanın arasından yükselen koku ise tüm iştah duyularını sarmalayıp, insanı bir kurt gibi acıktırıyordu. Ben lokantaya girdiğimizde, tüm masalar nerdeyse doluydu. Hemen herkesin beklediği yemek dönerdi.

Bu muhteşem döneri yapan Yılmaz Usta (AVCI) bu lezzetin ipuçlarını şöyle sıralıyordu:
"Genç, iki yaşındaki dana ve kuzu etini kullanıyoruz. Dananın biftek tarafını, kuzunun da butlarını alıyoruz. Eti özel sos içinde 24 saat dinlendiriyoruz. Döneri şişe sararken az miktarda kuyruk yağı da ilave ediyoruz. Tabii ki odun ateşinin katkısını da unutmamak lazım. Lezzetin sırrı ustada yatıyor, istanbul, Ankara, izmir; Türkiye'nin her yerinden misafirlerimiz oluyor.
Normalde 30 kilo et giderken, turizm mevsiminde 60-70 kilo et kullanıyoruz."

Yılmaz Usta, dönerin kızarmış yerinden tabağımızı tepeleme doldurdu. Gerçekten pamuk gibi çok lezzetli bir dönerdi. Pasinler'deki Kervan Lokantası aklınızın bir kenarında bulunsun. Kim bilir yolunuz bir gün oralara düşer, siz de bu muhteşem döneri yeme şansını yakalarsınız...

Adres : Reşadiye Mah. Park Cad. No:79 / PASİNLER / ERZURUM


Muammer Usta'nın Yeri

Kadayıf Dolması



http://www.lezzetduragi.net/images/r...tanin-Yeri.jpg
Erzurum'a kadar gelmişken buranın ünlü kadayıf dolmasını yemeden dönmek olmaz. Kadayıf dolması birçok yerde yapılıyor. Ama bu tatlıyı hakkını vererek yapan yerlerin başında Numune Hastanesi'nin tam karşısındaki Muammer Usta'nın tatlıcı dükkanı geliyor... insan bu tatlıdan bir tane yiyince, kendini tutamıyor, dolmalar ardı ardına ağza atılıyor. Yani kadayıf dolması karşısında insan iradesi fazla direnemiyor.

Muammer Usta (KANHAŞ) bu muhteşem tatlının tarihçesini kısaca şöyle özetliyor:
"Kadayıf dolmasının tarihçesi çok eskiye dayanıyor. Eskiden sultanların sofralarından hiç eksik olmazmış. Ramazan aylarında ise, zengin, fakir fark etmez herkesin evinde bulunan bir tatlıymış. Ama şimdi Erzurumluların her gün tükettiği ve vazgeçemediği bir tatlıya dönüştü. Nasıl yapıldığına gelirsek: Önce tel kadayıfını elinizde açıyorsunuz, içine ceviz, fındık, badem ne koyarsanız olur. Daha sonra yaprak sarma sarar gibi sarıyorsunuz. Sardıktan sonra çırpılmış yumurtaya bulayıp ayçiçeği yağında kızartıyorsunuz. Sıcak kadayıf sarmalarını soğuk şerbetin içinde 5 dakika bekletiyorsunuz. Ondan sonra servise hazır oluyor. Şehir dışından gelip de Erzurum'dan kadayıf dolması almadan giden misafirimiz yok. Türkiye'nin her tarafına paketleyip gönderiyoruz. Kadayıf dolmasının orijinali cevizli yapılanıdır. Ama isteğe göre fındık, badem, çam fıstığı da kanabilir."

Erzurum 'a giderken bu adresi mutlaka bir kenara yazın. Bu dolma her ne kadar sıcak sıcak yense de, siz yine de bu tatlıdan bir kutu alıp, dostlarınızın da damaklarını bayram ettiriniz.

Adres : Numune Hastanesi Giriş Karşısı / ERZURUM


Koç Cağ Kebabı

Cağ Kebabı



http://www.lezzetduragi.net/images/r...Cag-Kebabi.jpg
Doğu kentlerimizde beslenme et ağırlıklıdır. Et yemeklerinin en lezzetlisini bu bölgede yemek mümkündür. Bu lezzet yüksek yaylalarda otlayan hayvanların etlerinin lezzetinden kaynaklanmaktadır.

Erzurum denince akla gelen ilk lezzet, tabi ki cağ kebabı. Cağ kebabının çıkış yeri Tortum kazasıdır. Bu kebabı en iyi yapan yerlerden birisi de, Kongre Caddesi'ndeki Koç Kebap Salonudur. Lokantanın duvarlarında birçok ünlünün fotoğrafını görebilirsiniz. Her gelen konuk buraya uğramayı ihmal etmemiş.

Lokantanın sahibi Tortumlu Kemal Koç, bu kebabın mucidi olduğunu öne sürüyor ve bu konuda da şunları söylüyor: "1982 de ben bu kebabı çıkardığım zaman hiçbir yerde yoktu. Cağ yöremizde şiş anlamına geliyor. Etlerin örgü şişini andıran bu şişlere geçirilip servis edilmesinden dolayı müşteriler bu yemeğe cağ kebabı demeye başladılar. Biz de bunun üzerine tabelayı değiştirip, Cağ Kebabı adını koyduk. Cağ kebabını Sarıkamış'ta da, Kars'ta da görebilirsiniz, ama mucidi biziz. Yani cağ kebabını yemek için en doğru adrestesiniz. Kebap yapımında kuzu eti ve koyun eti kullanıyoruz. Eti özel soslarımıza yatırıp bir gün dinlendiriyoruz. Ertesi sabah eti sırasına göre, sert kısımları alta gelmek şartıyla; butunu, kolunu, kaburgasını, boşluğunu, yağların üst üste gelmemesine dikkat ederek şişlere geçirip odun ateşinin üstüne yatık halde asıyoruz. Bu kebap döndüre döndüre pişirilir. Aslında bu kebabın gerçek tadını almak isteyenler, etin altta çiğ kalan kısmının ızgarada pişirilmesini istemezler. Yörede cağ kebabının bu haline "Tatari" denir. Yani üstü pişmiş, altı çiğ kalmış kebap, damağına düşkün olanların tercihidir. Günde 150-400 kilo arası et yeniyor, mevsimine göre değişiyor. Yazın konukların, turistlerin gelmesiyle bu oranı yükseliyor."

Gerçekten de cağ kebabının muhteşem bir lezzeti vardı.. Bir et ancak böylesine lezzetli bir hale getirilebilir. Cağ kebabını artık Türkiye'nin her yerinde bulmak mümkün. Ama taş yerinde ağırdır misali, bu kebabın tadı Erzurum 'da gerçekten daha lezzetli oluyor. Bunun nedeni galiba yüksek yaylalarda otlayan hayvanların etinden kaynaklanıyor...

Sadece bu kebabı yemek için bile Erzurum 'a gidilebilir dersem pek abartmış olmam. Eğer yolunuz o çevreye düşerse, üşenmeden Erzurum 'a gidip bu muhteşem kebabın tadına bakmanızı öneririm...

Adres : Kongre Cad. Nazik Çarşısı No:8 / ERZURUM

GöKKuŞaĞı 07-01-2009 01:05 AM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Nur Pastanesi

Mantarlı Su Böreği


Yolunuz bir şekilde Korkuteli'ne düşerse, Atatürk Meydanı'ndaki Nur Pastanesi'ne uğramayı ihmal etmeyin. Bu pastane yarım yüzyılı aşkın bir süreden beri, yörenin ağzını tatlandırıyor. Buranın iki şeyi çok meşhur, bir tanesi yanık dondurma diğeri ise mantarlı su böreği.

Mantarlı Suböreğini pastane yöneticisi Orhan Gülseren şöyle anlatıyor:
"Korkuteli'ndeki kültür mantarı üretimi, bu böreğin doğmasının sebebidir. Korkuteli'nde Türkiye kültür mantarının % 70"i üretiliyor ve bütün Türkiye'ye de buradan gönderiliyor. Son iki seneden beri de yapılan kültür mantarı festivali, bizim aklımıza mantardan nasıl yararlanabiliriz sorusunu getirdi, ilk sene mantarın baklavasını yaptık ve birinci olduk. Daha sonra da mantarlı su böreğini denemek istedik. Su böreğinin hamuru için Orta Anadolu'nun sert buğdaylarını seçiyoruz . Bir kilo una 6-7 tane yumurta ilave ediyoruz. Katı bir hamur elde ediyoruz. Bu hamur yapıldıktan sonra bir makinede küçük parçalar halinde açıyoruz ve bayan arkadaşlarımız bunları daha büyük boyda açıyorlar. Açıldıktan sonra pişirilme, soğutulma ve serilme evrelerinden geçiriliyor. Pişirilme anından sonraki tepsiye dizilişi el marifeti ister. Tepsiye önce 9 kat yufka konuyor, her katın arasına tereyağı sürülüyor. Sonra çiğ süte mayalanmış özel peynirimizi, peynirin üstüne de dilimlenmiş mantarları serip tekrar 9 kat yufka koyuyoruz. Pişmeye hazır hale geliyor. Böreğimiz döne döne pişiyor. Pişme süresi yarım saat kırk beş dakika arasında değişiyor. Tüketim kışın 60-70 tepsi arasındayken yazın 100 tepsiye kadar çıkıyor."

Adres : Uzunoluk Mah. M.Akif Cad.No:129 KORKUTELİ / ANTALYA


Mercan Restaurant

Laos Buğulama



http://www.lezzetduragi.net/images/r...Restaurant.jpg
Kaş'ta Balıkçı Barınağı'nda bulunan Mercan Restaurant, tam yarım yüzyıldan beri Kaş'a gelen konuklara, Akdeniz'in en lezzetli ve taze balıklarını sunuyor. Restaurant'ın girişinde duran ve balık tezgahı görevini yapan kayıkta, bölgenin en lezzetli balıkları sergileniyor. Balığınızı sandalın içinden seçiyor, hazırlanışını orada seyredebiliyorsunuz.

Restaurant'ın sahibi Mustafa Eriş, işini çok iyi bilen bir işletmeci. Aynı zamanda da balığı pişirmesini iyi bilen usta bir aşçı.

Mustafa Eriş, restaurantı, batıklar ve yöre hakkında şunları anlatıyor:
"Balıkları bu bölgenin balıkçıları yakalar. Denizin temiz, derin, kayalık oluşundan çok lezzetli balıklar çıkar. Kılıç balığı, laos balığı, orfoz, akya balığından buğulama yapılır. Biz ailece sanatçıyız, burada balık pişirme sanatını icra ediyoruz. Mercan Restaurant, Likyalılardan sonra yörede kurulan ilk lokantadır. Rahmetli babam bu sanatın piri idi.
Balık üzerinde bir numaralı uzmandı. Lagos balığı Akdeniz'in babasıdır. Kendi aralarında ayrı ayrı gruplara ayrılırlar. Lagos, kum grida, sivri burun, plaka gridası vardır. En güzeli ortozdur. Bütün Akdenizliler bu balığı iyi bilir. Ortoz balığı erkek doğar ama daha sonra dişiye dönüşür, iki cinsi de yaşar.

Balığı çok güzel temizler, ayıklar, bölerseniz ve içine domates, sarımsak, biber, patates, mantar da ekleyip pişirirseniz mutfakta bir buğulama elde edersiniz. Mercan Restaurant'ın yerli müşterisi daha fazla. Çünkü onlar ağızlarının tadını biliyor. Buğulama yemeyenler için, kızartmasını da, şişini de, çorbasını da yapıyoruz. Balık buğulamanın hazırlanması 45 dakika bir saat kadar sürüyor. Buğulama işi keyif işidir."

Adres : Balıkçı Barınağı- Marina / KAŞ / ANTALYA



Bi Lokma Restaurant

Lokma



http://www.lezzetduragi.net/images/r...Restaurant.jpg
Kaş'ta Hükümet Caddesi'ndeki Bi Lokma Restaurant; hem lezzetli, hem manzaralı bir lezzet durağı. Limanı, Meis Adasını, geleni geçeni seyrederek yemek yemek epey keyifli. Lokantanın her tarafına kadın eli değdiği belli oluyor. Temiz örtüler, renkli saksılar, taze çiçekler, lokantaya başka bir güzellik katıyor. Bi Lokma'nın Anne Böreği ve Saray Lokması çok meşhur. Hele, lokması dillere destan.

Restaurant'ın hem işletmecisi hem de aşçısı olan Sebahat Hacıosmanoğlu, lokmanın tarifini hamurundan başlayarak söyle anlatıyor:

"Önce unu eleyip bir kaba koyuyorum. Tuz, şeker, yoğurt, bal ve maya kullanıyorum, ılık su ile yoğuruyorum. Bozadan biraz daha koyu bir kıvama geldikten sonra 1-2 saat kabarmaya bırakıyorum. Hamur dinlenirken ben şerbetimi hazırlıyorum. Şerbet için şeker, su ve birkaç damla limon kullanıyorum. Hamur kabardıktan sonra küçük parçalar kopararak kızgın yağın içine atıyorum. Daha sonra şerbetini döküyorum. Bunun sıcak sıcak yemesi makbuldür. Arzuya göre üzerine tarçın da konulabilir. Yabancılar genel olarak dondurma ile yiyorlar. Ben lokma yapmayı annemden öğrendim.

Kendi çocuklarıma yapıyordum, baktım Kaş'ta böyle bir boşluk var, ben de bu işe giriştim. Çocuklarıma yaparken ekmek parası kazanmaya başladım. Annem iyi ki bana lokma yapmayı öğretmiş. Bazı davetlere, düğünlere, mevlitlere, adaklara da çağırıyorlar, lokma dökmeye gidiyorum."

İçinden şerbet şelaleleri akarken, içi çıtır çıtır, bu lokmayı mutlaka tadın. Aslında Bi Lokmada Anne Böreği 'nin tadına da bakmalısınız. Bu küçük lokanta Kaş'ın en sakin köşelerinden biri. Kaş'a giderseniz aklınızda bulunsun.

Adres : Hükümet Cad. No: 2 / KAŞ / ANTALYA


Olympos Yörükevi

Gözleme


Gözlemeye düşkünseniz, Antalya'dan Olympos'a doğru inerken, yokuşun ortalık yerindeki Nomadic House -Yörük Evi'nin gözlemesini tatmanızı öneririm. Her yerde gözleme yapılıyor ama Yörük Evi'nin gözlemesi daha bir lezzetli, insanın damağında unutulmaz tatlar bırakıyor.

Hakan Altıntaş gözlemelerinin sırrını, diğer gözlemelerden neden daha lezzetti olduğunu şöyle anlatıyor:
"Olympos yöresinin halkı Yörük olduğu için, genelde evlerde yufka ekmeklerini pişirdikten sonra artan hamurla gözleme yaparlar. Yaptıktan sonra misafirlerine ikram ederler. Bizler zamanla bu gözlemeyi evlerden dışarıya taşıyıp, yöremize gelen yerli-yabancı konuklara tattırdık. Bizim gözlememizin farkı, annemden kaynaklanıyor. Küçük yaştan beri bu işi yaptığı için senelerin verdiği deneyimle çok lezzetli gözlemelerya-pıyor. Bunu yanında doğal peynir, doğal tereyağı kullanılıyoruz, bu da gözlemelere başka bir lezzet katıyor. Turistler ballı, çikolatalı, tahinli, yumurtalı, şekerli gözlemeleri tercih ediyorlar. Ama gerçek gözleme peynirli olur. Altı, yedi çeşit gözlememiz var. Yayıkta yaptığımız köpüklü ayranımız da çok meşhurdur. Turistler ayranımızı Yörük viskisi olarak biliyorlar."

Adres : Olympos - Kumluca / ANTALYA

Şişçi Ramazan'ın Yeri

Şiş Köfte



http://www.lezzetduragi.net/images/r...zanin-Yeri.jpg
Antalya'da öğle yemeği vakti hemen her taraf şiş köfte kokar. Izgaralardan yükselen dumanlar, sokakları kaplar, insanın ağzını sulandırır, acıktırır. Yener Ulusoy Bulvan'ndaki Sişçi Ramazan işte bu şiş köfteleriyle ünlüdür. Bu köftenin gerçek tadını öğrenmek isteyen gerek Antalyalılar, gerek Antalya'ya gelenler mutlaka bu önemli lezzet durağına uğrarlar. Murat ve Turgay Özalp kardeşler, mesleği babasından devralıp, babalarından öğrendikleriyle müşterileri memnun etmeye çalışmaktadır.

Sişçi Ramazan, yani restaurantın kurucusu oğullarının kendisini aratmayacak kadar ustalaştıklarına inandıktan sonra memleketi Korkuteli'nde yaylaya çekilmiş.

Murat Özalp, mesleği hakkında şunları söylemektedir:
"Babam Ramazan Özalp, Korkuteli'nde Arap Yılmaz ve Arap Hüseyin'in yanında yetişmiş. Bunlar Arap asıllı ve bu işi en iyi bilen ustalarmış. Onların yanından ayrıldıktan sonra, Antalya'da birkaç yıl ortak iş yapmış ve daha sonra kendi mekanını açmış. Şiş köfte Antalya'ya özgüdür ve yapan kişi sayısı azdır. Bizim lezzetimizin sırrını şöyle açıklayabilirim; Korkuteli'nde hayvanlarımızı kendimiz yetiştiriyoruz. Şiş köfte yapımında dana ve keçi eti kullanıyoruz. Eti bıçak ve zırhla, kıyma haline getiriyoruz. Tabi köftenin lezzetinin en büyük etkenlerinden biri de ızgarada kıvamında pişirmektir. Izgaracılarımız 12 yaşından beri bizimle birlikte çalışan, yani çekirdekten yetişmiş ustalardır. Ateşin kıvamı, alev almaması çok önemlidir. Eti ızgarada kurutmamak yani alasulu bırakmak önemlidir. Babamızın bize gösterdiği şekilde yapıyoruz her şeyi. Yurt içi, yurt dışı müşterilerimiz oldukça fazla."

Kuzu ile keçi eti birteşince ortaya muhteşem bir köfte çıkmış. Yağlı pidenin üzerinde servis ediliyor. Fazla yememek için kendimi zor tuttum. Tabii yanında Antalya'nın ünlü tahinli piyazından yemeyi de ihmal etmedim. Ama orta yerde döne döne kızaran yaprak döner de aklımın bir ucunda kaldı. $iş köfte, tavuk ve et şiş, kanat... $işçi Ramazan'in ızgaralarında pişen tüm etler aynı lezzeti taşıyor. Antalya'ya gittiğinizde buraya uğramayı ihmal etmeyin.

Adres : Yener Ulusoy Bulvarı / ANTALYA

GöKKuŞaĞı 07-01-2009 01:19 AM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Köy sakinlerince yapılır

Masakuluka


Bursa'dan izmir'e giden yolun biraz içerisinde, Uluabat Gölü'nün kıyısına ve üzerindeki yarımadaya yerleşmiş Gölyazı Köyü meyve-sebze üretimi ve balıkçılıkla geçiniyor. Halkı Mübadele'de Yunanistan'dan gelmiş ve balıkçılığı burada öğrenmişler. Bir de ipekböcekçiliği var. Kerevit, sazan, turna, biraz azalsa da yayın gibi balıklar çıkıyor. Ama biz bir başka lezzete tanık oluyoruz.

Masakuluka
Uluabat Gölü'nün kıyısındaki Gölyazı Köyü nün sokaklarında gezinirken, gördük ki kadınlar ateş üstünde bir şeyler pişiriyorlar; sorup öğrendik hemen.
Adı: Masakuluka.
Pekmezin içine konan hamur kaynatılıyor.

Köyden Savaş Çakır anlatıyor:
"Biz Selanik göçmeniyiz. Dedelerimiz buralara geldiğinde her sene incir zamanı artan incirleri kaynatıp pekmez yaparlarmış. Pekmez kaynarken de masakuluka dediğimiz simit şeklindeki hamur pekmezin içine atılır. Masakuluka yapıp komşulara dağıtmak adettir. Dedelerimizden kalan bu adet sürüp gidiyor."

Adres : Gölyazı Köyü / BURSA



Dink Gıda Sanayii

Kemalpaşa Tatlısı



http://www.lezzetduragi.net/images/r...da-Sanayii.jpg
İstanbul'dan izmir'e giderken yol üzerindeki Mustafakemalpaşa ilçesinin önünden geçersiniz. Burada Kemalpaşa tatlısı ünlüdür. Kemalpaşa tatlısı her yerde vardır. Marketlerde de kurusu satılır, bilinir, işte bu ünlü tatlının anavatanı Mustafakemalpaşa ilçesidir.

Bu tatlıyı en iyi yapan yer olan ilçenin girişindeki Dink Gıda Tesisleri'ndeyiz.
Tatlının ipuçlarını gıda mühendisi olan işletmeci Gülden Dink Oymacı'dan dinledik:
Gülden Dink Oymacı: "Tatlımızın hammaddesi süttür. Günlük taze süt mayalanır ve günlük taze peynirimiz oluşur. Bu peynirin içine un, irmik, yumurta katılarak hamur oluşturulur. Makinelerimizde kesilerek şekil verildikten sonra fırınlanır, kurutulur, ambalajlanır ve sevkiyatımız yapılır, iki tür tatlımız vardır: Biri beş gün içerisinde tüketilmelidir, diğerinin ömrü bir yıldır."

Zeki Dink: "Sabah 9'da sütler gelir, kaynatılır, peynir haline getirilir. 300 derece fırında o taze peynir pişmiş hale gelir. Sonra da bu pişmiş peynir şerbeti emdikçe şişer. % 70"i peynirdir, kolesterolsüz bir tatlıdır."

Kemalpaşa tatlısı kaymak veya dondurma ile servis ediliyor. 1960'lı yılların başlarından beri yapılan tatlının kaynağının ilçeleri olduğu Mustafakemalpaşa Belediyesi'nce tescil ettirilmiş. Peynir tatlısı olarak da biliniyor ama ilçe
kendi adıyla anmakta haklı bir ısrar gösteriyor. Zamanınız olmaz da oturup yiyemeseniz de evde hazırlamak üzere almak da mümkün.

Güneye yaptığınız yolculuklarda ağzınızı tatlandırmak istiyorsanız, Mustafa Kemal Paşa ilçesinin girişinde, hemen yol kenarında yer alan restauranta girmenizi öneririm. Bu nefis tatlı size enerji verecektir.

Adres : Züferbey Mah. Hacıemin Sok. No:21-Mustafakemalpaşa / BURSA



Besler İnegöl Köftecisi

İnegöl Köftesi



http://www.lezzetduragi.net/images/r...-Koftecisi.jpg
İnegöl'deki lezzet durağımız, Çifte Fırınlar'ın yanındaki Besler Köftecisi. Besler Köftecisi, yüzyıldan fazla bir zamandan beri inegöllülere, inegöl'e gelenlere bu lezzetli köfteleri ikram ediyor. Duvara 1890'dan beri köftecilik yapan Besler ailesinin siyah beyaz fotoğrafları asılmış. Üçüncü kuşak köfteci Mustafa Besler, kapının yanındaki masaya oturmuş, gelene geçene laf yetiştiriyor. O da artık "emekli" olmuş, yerini oğlu Mesut Beslere bırakmış, inegöl köftesinin mucidinin Besler ailesi olduğu öne sürülüyor. Bulgaristan'dan gelen dede Besler, işe önce küçük bir kebapçı dükkanıyla başlamış. Sonra Bursa, Eskişehir, Ankara yolcuları için köfte hazırlamış. Yola çıkanlar bu köfteleri ekmek arası yapıp, yanlarına almışlar, gide gele ünleri çevre kentlere yayılmış. Ailenin fertleri o zaman bu zamandır ızgaranın üstünü köfte ile doldurup boşaltıyorlar.

Dördüncü kuşaktan Mesut Besler, müthiş inegöl Köftesinin yolculuğunu şöyle anlatıyor:
"Kuzu ve danayı 1-1,5 yaşında olduğu zaman kesiyoruz. Yağ ve sinirden ayırıyoruz, eti çekiyoruz, içine soğan katıp 2 gün, 2 derecede buzdolabında bekletip tekrar çekiyoruz. Ardından zırhla kıymış olduğumuz kırmızı soğanı içine koyuyoruz. Bizim köftelerimizle diğer köftelerin pişirilişi arasında farklılıklar var. Biz köfteyi, belli bir ısı derecesinde meşe kömüründe pişiriyor ve çok sık çeviriyoruz. Birçok köfteci, köfteyi uzun yaparken biz yassı olarak hazırlıyoruz. Yassı olunca içinin pişmesi çok daha kolaylaşıyor, inegöl köftesinin özü soğanlı olanıdır. Biz atalarımızdan nasıl gördüysek öyle devam ettiriyoruz. En büyük sırrımız da bu."

Bursa'ya giden yolun üstünde de köfteciler var. Onların köfteleri de lezzetli. Ama bu köftenin orijinalini yemek istiyorsanız İnegöl'ün içine sapıp, Çifte Fırınlar'in hemen bitişiğindeki Besler Köftecisi'ni bulmanız gerekir...

Adres : Cuma Mah. Belediye Cd. No:57(Çifte Fırın Yanı) / İNEGÖL / BURSA


Bağdat Hurma Tatlıcısı

Hurma Tatlısı



http://www.lezzetduragi.net/images/r...-Tatlicisi.jpg
Bursa'nın kestane şekeri herkesin malumudur ama 40 yılı aşkın bir süreden beri yapılan Bağdat Hurması'nı çok az kişi bilir. Çünkü bunu yapan fırının şubesi yoktur ve onu bulmanız için çok sormanız, epeyce de yol aşındırmanız gerekir. Ama bu tatlının tadına baktıktan sonra bu kadar zahmete katlanmanın yerinde olduğu görülür.

Bağdat Hurması'nın mucidi baba Güngör Sevinç. Bir seyyar satıcının sattığı ve çok sevdiği bu tatlının nasıl yapıldığını keşfetmek isterken Bağdat Hurması'nı bulmuş. Dükkanın ve tatlının ismini de istanbul'daki Bağdat Caddesi'ni ve oradaki Bağdat Pastanesi'ni çok sevdiği için koymuş.

Babalarından işi devratan Sevinç KardeşLer sırlarını ele vermeden anlatıyorlar:
Tatlı içindeki malzemeler kendimize has özel bir hamurla yapılıyor.
Geceden yoğrulup dinlenmeye bırakılan büyük yumaklar, ertesi gün
makineler aracılığı ile açılıyor. Açılan yufka iki parmak kalınlığında oluyor.
Bu yufka bizim uzun uğraşlardan sonra bulduğumuz otomatik makinede
kesiliyor. Bu makine olmadan önce bu hamuru iki parmakla bastırdığımız
kalıplarla kesiyorduk. Bu yöntemle günde yaklaşık 40 bin tatlı kesince
parmaklarda derman kalmıyordu.

Kesilen parçalar önce tepsilere dizilip fırında kurutuluyor, sonra çiçek
yağında kızartılıyor ve sıcak sıcak soğutulmuş şerbetin içine atılıyor.

Bu tatlının en lezzetli olduğu an şerbetten çıktığı o an oluyor. Şerbeti iyice emmiş hamuru yemenin tadına hiç doyum olmuyor, isteyenler bu tatlının üstüne rendelenmiş ceviz de döküyorlar.

Eğer bizim gibi özel tatların ve tatlıların peşindeyseniz mutlaka sorun soruşturun Bağdat Hurmacısı'nı bulun.


Adres : Ulu Mah. Ulu Sok. No:45 / BURSA


Lalezar Türk Mutfağı

Talaş Kebabı



http://www.lezzetduragi.net/images/r...rk-Mutfagi.jpg
Heykel'de, arabaların girmesinin yasak olduğu Ünlü Sokak'taki Lalezar, Türk mutfağına düşkün olanlar için en doğru adreslerden biri. Lokantanın içine girince karşınıza çıkan manzara hem ağzınızı sulandırıyor, hem de insanı şaşırtıyor.

Çünkü dükkanın girişindeki vitrinde sergilenen birbirinden lezzetli yemekler yüzünden insan seçim yapmakta zorlanıyor. Lalezar'da haftanın her günü ayrı bir yemek pişiriliyor. Haftalık program şöyle:
Pazartesi kuzu tandır,
Salı talaş kebabı,
Çarşamba mantar sote,
Perşembe hünkar beğendi,
Cuma dana rosto,
Cumartesi ciğer sarma,
Pazar günleri ise elbasan tava yapılıyor.

Mönüdeki diğer yemekleri ise şöyle sıralamak mümkün: Patlıcan kebabı, biber dolması, dalyan köfte, piliç, avcı kebabı, enginar, bakla, semizotu.

Dükkanın sahibi olan Hüseyin Batur ışı babasından öğrenmiş. Türk mutfağı üzerine uzmanlaşmış. Bize o günün özel yemeği olan talaş kebabından ikram etti.
Hüseyin Usta; etin, soğanın, baharatların yanı sıra nohut da koyduklarını, nohudun fazla yağı çekip, kebaba bambaşka bir tat kattığını
söyledi. Gerçekten de ilk lokma ile birlikte damakta sanki lezzet patlamaları olduğunu zannediyorsunuz.

Bursa 'ya yolunuz düşerse ve canınız gerçek Türk yemeği çekiyorsa mutlaka Lalezar'a uğrayın. Yemeklerin tadına baktıktan sonra bana hak vereceğinizden eminiz.

Adres : Heykel Meydanı, Ünlü Cad.14/C / BURSA

GöKKuŞaĞı 07-01-2009 12:31 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Selin Lokantası

Yalvaç Keşkeği


İlçenin en temiz, en lezzetli yemek yenecek lokantaların başında yer
alıyor…

Geniş aydınlık bir mekan. Bir duvarı akvaryumla kaplı. Duvarlara eski
radyolar asılmış, masalar da yapma çiçeklerle süslenmiş, girişteki bahçeye yaz aylarında masa konuyor.

Müşteriler yerli ve yabancı turistler. Turist otobüsleri, özellikle öğle yemeklerine mutlaka uğruyorlar.

Mönü'de ağırlık kebap çeşitleri, döner, İskender ve pide çeşitleri.
Cumartesi, Pazar günleri yörenin özel keşkeği yapılıyor. Daha önceden bildirmek kaydıyla gruplara diğer günlerde de keşkek yapılıyor. Ayrıca Yalvac'ın özel manda kaymağı da ekmek kadayıfı ile sunuluyor. Yarım santim kalınlığında ve süt beyaz kaymağın lezzeti dillere destan.

Yalvaç Keşkeği:
Yazdan tuzlanıp, güneşte kurutulan etler, 5-6 saat önceden suya yatırılıp,
tuzlarından arındırılıyor. Bir gece önceden suya konan dövülmüş buğday ve nohut yeteri kadar şişiriliyor. Testiye önce buğday, nohut, bir bardak bulgur, üstüne kurutulmuş et, bir parça sığırın kuyruk yağı konup ağzı hamurla sıvanıyor ve fırına konuyor. Sönmüş fırının ısısında sabaha kadar pişiriliyor.

Yeditör diyor ki;
Yalvaç’ta keşkek çok önemlidir…
Öyle ki, her yıl bir şölen bile yapılır…
Bu sebeple Yalvaç keşkeği diğerlerinden farklıdır…
Yalvaç keşkeği bildiğimiz dövme keşkeklerden farklı hazırlanıyor. Fırında uzun süre kalan testinin içindeki et adeta ağızda dağılıyor.
Etin suyunu çeken buğday da ayrı bir lezzete bürünüyor…
Mutlaka tadına bakılması gereken bir yemek…

Adres : Belediye Sarayı Zemin Kat YALVAÇ / ISPARTA


http://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gif
Gündoğan İkbal

Güllaç


Bir pastane aslında… Ancak neredeyse 50 yıllık bir müessese… İşe ilk olarak dondurmacılıkla başlanmış…

Dağdan eşek sırtında kar getirip, elle döve döve dondurma yaparlarmış. Daha sonra işe pastacılığı da katmışlar. Pastane Yalvaç'ın merkezinde. Belediyeye yakın.

Sabahları sıcak su böreği, poğaça, açma gibi kahvaltılıklar servis ediliyor.
Kahvaltılıklarının yanı sıra tatlıları da meşhur. Özellikle yöreye özgü güllaç tatlısı ile keşkek gerçekten de lezzetli tatlılar.

Güllaç:
Sütü kaynatıp, içine yoğurt suyu dökerek sütü kesiyorlar.
Kesilen süt kevgirde süzülüyor. Kesik süt ıslanmış güllaç yaprağının içine konup sigara böreği gibi sarılıyor. Daha sonra üstüne sıcak şerbet dökülüp ateş üstünde döndüre döndüre bir süre pişiriliyor. Üstüne istenirse ceviz, fıstık serpiliyor.

Bir de bu süt kesiği ile yapılan baklava çok meşhur. Buna kesmik baklavası deniyor.

Gündoğan ikbal mütevazı ama lezzetli bir pastane...
Anadolu'daki pastane geleneğini sürdüren mekanlardan biri.

Mönüden Seçmeler:
Izgara ağırlıklı. Balık çeşitleri mevcut, bazı yöresel yemeklerde var.

Yeditör diyor ki;
Buradaki Güllacın tadını hiçbir yerde bulamazsınız… Ne yapın edin, yolunuzu Yalvaç’a düşürün…

Adres : Belediye Sarayı Zemin Kat No:11 YALVAÇ / ISPARTA

http://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gif

Mavi Göl Teras Restoran

Sazan Dolma (Çapak Dolma)


Eğirdir Gölü’nü bilir misiniz?...

Muhteşem doğası ve havası kadar lezzetli balıklarıyla da meşhurdur… Göl kıyısında, Yeşil Ada'da, pek de bilinmedik bir lezzet durağı vardır… 4 katlı bir otelin teras katıdır aslında… İlk anda bulmakta zorluk çekebilirsiniz, zira bir tabela göremedik biz. Yine de ısrar edin, bulun ve lezzetli balıklarından tadın…

Eğirdir Gölüne tepeden bakıyor... Manzara harika. Her saat ayrı bir renge büründüğü öne sürülen göl, martılar, ördekler, gölün etrafındaki dağların görüntüsü insanı kendine çekiyor.

Onun için buraya Eğirdir'in en manzaralı lezzet durağı tanımlamasını
yapabilirsiniz.

Kış aylarında daha çok hafta sonları, yazın ise her gün müşterisi olan restoran’ın mönüsünde ağırlık gölden çıkan balıklarda. Bunların arasından en rağbet edilenler de sazan ve levrek balıkları. Hele un, yumurta ve sodadan oluşan sosa batırarak, sıvı yağda kızartılan göl levreğinin tadına doyum olmuyor. Göl levreğinin yanında kuru soğan, havuç, sarımsak, salatalık turşusu, mayonezle yapılan tarator lezzeti daha da artırıyor. Sazan dolma ise Eğirdir'in en lezzetli yemeklerinden biri. Yapılması biraz zahmetli olmasına karşılık ortaya çıkan yemek insana parmaklarını yedirtecek cinsten...


SAZAN DOLMA (Çapak Dolma):
Büyükçe sazanın önce pullu derisi soyuluyor.
Sonra yumurtaları çıkartılıp, içi temizleniyor. Temizlenen balık, sarımsak,
maydanoz, sıvı yağı ve kırmızı biberle yapılan sosa bulanıyor. Balık yumurtası ile bulgurlu iç pilav hazırlanıyor. Bu iç pilav sazanın içine doldurulup karnı dikiliyor.
Kısık ateşli fırında 3 saat pişiriliyor.

Yeditör diyor ki;
Balıklar harika… Yine de bizi doğası daha çok çekti… Ne diyelim, gidin, görün, yiyin… Afiyet olsun…

Adres : Yeşil Ada No:17 / EĞİRDİR / ISPARTA


http://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gif

Kervansaray Restoran

Şiş köfte, Kabune


Isparta’nın yöresel yemeklerini tatmak isterseniz “Kervansaray”ı önerebilirim. Bu lezzet durağında sadece tek bir lezzet öneremiyoruz. Hepsi de çok lezzetli… Ancak derseniz ki, “ben tokum, sadece bir yemek tadım gideceğim” kebaplardan farklı olması açısından şiş köfte ya da kabune’yi tavsiye edebiliriz…
Yine de biz ayırt etmekte zorlanıyoruz…

Ökçay mevkiinde, Osmanlı-Selçuklu mimarisiyle yapılmış, gerçekten
kervansarayı andıran bir bina.
Kuruluş tarihi 2004. Yuvarlak bir yapı. 6 sütun üstünde yükselen kubbenin içine gül desenleri işlenmiş. Pencere pervazları mavi çinilerle kaplanmış. 350 kişi içeride 150 kişi de bahçede yemek yiyebiliyor.
Zengin bir mönüsü var. Geleneksel Isparta yemeklerinden kuru fasulye,
kabune, irmik helvası, kuzu etli uzun kabak, patlıcan kabak dolması, üzüm hoşafını bulmak mümkün.

Kente gelen ileri gelenler, yöneticiler, üniversite camiası, Isparta'dan
gecen yerli turistler, başta Burdur olmak üzere komşu illerden damağına düşkün olanlar müşteri profilini oluşturuyor.

Lokanta, tepelik bir mevkide. Kenti tepeden görüyor. Özellikle yaz aylarında güzel manzara doyumsuz oluyor.
Lokantanın etrafı mesire yeri. Mutfak açık. Müşteriler ne piştiğini
görüyorlar.

Kabune: Soğan doğrandıktan sonra karabiberle ovulup tencerenin dibine yayılıyor konuyor.
Üstüne biber, domates, haşlanmış nohut, haşlanmış dilinmiş et, pirinç, en
üste tekrar dilinmiş et konuyor. Pirinçle aynı ölçüde su ilave ediliyor. Pilav piştikten sonra üstüne eritilmiş tereyağı dökülüyor.

Yeditör diyor ki;
Kabune, geçmişi asırlar öncesine dayanan bir yöre yemeği. Gerçekten de saraylara layık bir pilav.
Isparta'da her yerde bu pilav pişiriliyor ama Kervansaray'da yapılanın
lezzeti ayrı...

Adres : Gökçay / ISPARTA

http://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gif

Ferah Kebapçı

Fırın Kebabı


Tam yüz yıllık bir kebapçı Ferah Kebapçısı…
Ali Hafız Efendi kendine has tarzıyla fırın kebabını yaptığında belki de yüz yıl babadan oğla geçeceğini bilmiyordu…
1944 yılında ise oğlu Hacı Nuri parlar bu geleneği yaşatmak istemiş ve bir dükkan açmış…
İşte o gün bugün tam yüz yıldır devam ediyor bu lezzet geleneği…

Mekan geniş olsun, gönüllere hitap etsin diye bu isim konmuş. Eski Üzüm Pazarının girişindeki mekan, 1944 yılından beri aynı yerde hizmet veriyor. Hacı Nuri Parlardan sonra, iki kardeş Ali İhsan ve İbrahim Parlar işin başına geçmiş. Simdi ise dördüncü kuşak Nuri Parlar, yılların deneyimi ile lezzetli kebapları müşterilerine sunuyor. Nuri Parlar aslında makine mühendisi. Ama meslek devam etsin diye diplomasını dükkanın duvarına asıp, dede mesleğini devam ettirmeye karar vermiş. Mekan üç katlı. Ocak girişte solda. Duvarlar aile fotoğrafları ve eski Isparta fotoğrafları ile süslenmiş…

Isparta şiş, dişi danadan yapılıyor. 200 kiloyu geçmeyen danaların eti kullanılıyor. 25 yıldan beri aynı kasapla çalışılıyor. Kasap Ferah için özel besi yapıyor. Lezzetin nedenlerinden birini de bu devamlılık oluşturuyor. Et, en ince sinirlerine ve zarlarına kadar ayıklanıyor. Kaburga, but kısımları harmanlanıyor.
Et önce makinede bir sefer çekiliyor. Tuzla yoğruluyor. Etin cinsine göre az veya çok yoğurmak gerekiyor. Ustalık işte burada devreye giriyor.
İkinci kez çekildikten sonra et şiş köfte olmaya hazır hale geliyor.

Mönüden seçmeler;
İsparta şiş, pide çeşitleri, dana bonfileden kuşbaşı, yaz aylarında tandır kebabı.

Yeditör diyor ki;
İsparta'da ağız tadıyla kebap yemek istiyorsanız mutlaka Feraha uğramanız gerekiyor.
Yemeğin üstüne kaymaklı tel kadayıfını veya el yapımı Özel tahin helvasını mutlaka yemelisiniz.

Adres : Kutlubey Mah. Eski Üzüm Pazarı No: 1 / ISPARTA

http://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gifhttp://forumsinsi.net/images/icons/icon7.gif

Kebapçı Kadir

Isparta Kebabı


Valiliğin hemen arkasında, Merkez Isparta oteli’nin karşısında bir lezzet hazinesi vardır…
Bu hazineyi bilenler bilir zaten…
Bilmeyenlere söylemek gerek…
Burada yapılan kebabın ünü neredeyse Türkiye sınırlarını aşmıştır…
Bu lezzet durağının adı Kebapçı Kadir’dir…

1851 yılında kurulan Kebapçı Kadir Kentin en eski kebapçısı. Kurucusu Hafız Dede. Rum lokantacıların yanına çırak olarak girip işin ustası olan Hafız Dede işin inceliklerini çocuklarına da öğretmiş. Hafız Dede'den sonra işin basına oğlu Siyasi Osman geçmiş.
Siyaseti iyi bildiği ve bu konuda fikirler verdiği için bu lakap takılmış.
Kebapçı Kadir ise üçüncü kuşak.
O zamana kadar dükkanın ismi yokmuş. Bu kuşakla birlikte ad Kebapçı Kadir olmuş.

Şimdi dördüncü kuşak iş basında. Kadirin oğlu Hüseyin Açıkalın 36 yıldan beri işin içinde.

Kebapçı Kadir, Hükümet Meydanında, Ulu Camii'nin tam karşısında. Girişte solda büyük bir fırın var.
Salonun sonunda ise acık bir mutfak var. Restoran bölümü üç katlı. Bodrum katında ise soğuk hava dolapları ve mutfak var. Etler burada isleniyor.

Isparta Kebabı:
Torosların eteklerinde Yörüklerden alınan kuzu ve oğlakların kaburga bölümü şişlere geçirilip, ortasındaki çukurda ateş yanan fırının içindeki orta boy kazanların içine konuyor.
Çukurda çalı kökü ve meşe odunu yanıyor. Oradan çıkan alevle bu kaburgalar 2,5 saat pişiriliyor.
Daha sonra köz ateşinin sıcaklığında bir saat daha fırında kalıyor. Alevin
kızarttığı etleri kazanların içindeki su buharlaşıp yumuşatıyor. Kebap haline gelen et yaklaşık yüzde 50 fire veriyor.

Kebabın lezzetli olduğu mevsim yaz ayları. Günde mevsime göre 10 ile 30 kaburga tüketiliyor. Müşterilerin çoğu Ispartalı. Yazın Antalya'ya, Alanya'ya tatile gidenler de buraya uğramadan geçmiyorlar.
Burası ayrıca Süleyman Demirel'in de favori kebapçılarından biri.

Adres : Merkez Isparta Oteli Karşısı Kebapçılar Arastası No:8 / ISPARTA


GöKKuŞaĞı 07-01-2009 12:36 PM

Cevap : Lezzet Durakları
 

Kerim Balık Restoran

Izgarada Lagos Şiş


Mersin'den Silifke'ye giderken, 60 km sonra karşınıza çıkan Narlıkuyu, Mersin'in Akdenizli yüzünü yansıtıyor. Narlıkuyu, küçük bir koy. Turkuvaz denizin etrafına balık restaurantlar sıralanmış. Narlıkuyu'dan sırtını yasladığı tepedeki kaynaktan çıkan soğuk su restoranın altından şırıl şırıl denize karışıyor. Onun için burada suyun tuzluluk oranı daha az ve soğuk. Masalar hemen denizin kıyısında. Pırıl pırıl su, insanı denize girme konusunda tahrik ediyor. Yosun ve iyot kokusu etrafı sarmış. Manzara muhteşem. Yeşil renk açıklarda koyulaşarak laciverde dönüşüyor. Mersin'e gittiğinizde canınız balık yemek isterse, Narlıkuyu Kerim Restaurant en doğru adreslerden biri. Kerim Restaurant'ı Örgen Canatan işletiyor. Yani mutfağa ve yemeklere kadın eli değiyor. Örgen hanım balık çorbasında çok iddialı. Akdeniz'in en önemli balığı Lagos burada da başköşede yer alıyor. Lagos şişin tadına doyum olmuyor. Seçenekler Lagosla sınırlı değil. Dil, tereyağında karides, karides güveç, karides ızgara, kalamar, deniz levreği, sinarit, orfoz diğer seçenekleri oluşturuyor.

Kerim Restaurant'da müşteri diğer balık lokantalarında olduğu gibi meze bombardımanına tutulmuyor. Başta deniz koruğu ve kırma yeşil zeytin olmak üzere birkaç çeşit meze masaya konuyor. Özellikle deniz koruğu turşusunun tadı muhteşem. Örgen hanım bilinçli olarak meze çeşitlerini az tutmuş, "insanlar meze ile karınlarını doyurup, enfes balıklarımızı yemiyorlar" diyor. Haksız da değil.

Servisi beklerken denize ekmek atıp gelen levrekleri seyredebilirsiniz. Sansınız varsa büyüklü, küçüklü kaplumbağaları da görme şansınız olur. Tabii, tüm balık restaurantlarda olduğu gibi burada da yemek yerken size restaurantın kedileri eşlik edecektir. Aman onlara yüz vermeyin. Yoksa yanınızdan hiç ayrılmazlar.

Eğer yolunuz Mersin'e düşerse, 60 km yola üşenmeyin ve Narlı kuyu'ya gidip kendinize balık ziyafeti çekin. Ama bir-iki duble rakı içeceğinizi hesaba katarak, yanınıza arabayı kullanacak, az içen birini almayı ihmal etmeyin. (Manzaranın güzelliğine kapılıp, içkiyi fazla kaçırabilirsiniz). Tabii Kaya Koruğu turşusunun tadına bakmayı da unutmamak gerek. Eğer beğenirseniz kavanozla satın alabilirsiniz.

Adres : Narlıkuyu / Silifke / MERSİN

Özkan Tantuni Salonu

Tantuni



Tantuni, bir zamanlar dar gelirlilerin yemeğiymiş. Yoksullar, kasaptan aldıkları kıyma artıklarını tencerede domates ve soğanla kavurup, ekmeğin arasına koyup yerlermiş. Bir de bayram yerlerinde, cebine birkaç kuruş koymak isteyen girişimciler, evden getirdikleri malzemelerle, tencere içinde Tantuni pişirip, dürüm içinde satarlarmış. Bu ucuz yemekle, bayram yerinde çalışanlar ve çocuklar karınlarını doyururmuş. 1960'lı yıllarda seyyar arabalarda satılan Tantuni, seyyar satıcılara getirilen yasaktan sonra 198ü'Li yıllarda restaurantlara girmiş. Ondan sonra da kaderi değişmiş. Kıyma artığının yerini süt danasının en lezzetli parçaları almış. Tencere, özel olarak dizayn edilen tantuni tepsisinden sonra unutulmuş. Seyyar satıcılardan Tantuni almaya çekinenler, restaurantları doldurmaya başlamış. Yani Tantuni sınıf atlamış. Günümüzde her kesime hitap edecek tipte Tantuni bulmak mümkün. Tantuni Suriye asıllı bir yemek. Özkan Tantuni'nin sahibi Hacı Özkan tantuninin yapılışını şöyle özetliyor:
"Süt danasının but ve biftek kısmı, sinirlerinden ayrıldıktan sonra kuşbaşının dörtte biri küçüklüğünde doğranıp, önce tencerede haşlanır. Sonra bu et tantuni tepsilerinin kenarına dökülür. Sipariş gelince bir porsiyon et, altında ateş yanan çukur bölüme çekilir, içine domates, maydanoz, soğan, tere, nane, kimyon, biber, sıvı yağ konup karıştırılır. Tepsinin dibi tutmasın diye arada bir su katılır. Ekmek veya pide yağın buharında ısıtılır, sonra biraz etin üstüne bastırılıp yağlanır, isteyen dürüm halinde, isteyen ekmek arasında yiyebilir."

Mersin'de 300'ü aşkın büyüklü küçüklü restaurantda Tantuni pişiriliyor ve hepsinin lezzeti farklı. Hacı Özkan bu lezzet farklılığını da şöyle açıklıyor: "Öncelikle et kaliteli olmalı. Tüm sinirleri ayıklanmalı. Ön haşlama kıvamında yapılmalı. Fazla haşlarsanız süt danasının eti dağılır gider. Tepsi de çok önemlidir. Altında yanan ateş, tepsinin ısısı lezzeti etkileyen faktörlerdir. Tantuni'de bütün maharet tepsicidedir. iyi bir tepsici ne kadar su, yağ, malzeme koyacağını, ocağın ateşinin ne zaman açılıp ne zaman kısılacağını iyi bilir. Tüm bunların toplamı lezzeti oluşturur. Onun için bizim Tan-tunimiz en lezzetlisidir."

Mersin'e gidip, kentin milli yemeği Tantuniyi yememek olmaz. Size önerim bir açık ekmeğin içinde bir porsiyonla işe başlayın. Böylelikle lüzumsuz ekmek yememiş, birkaç dürümün tadına bakmış olursunuz. Tantuninin üstüne biraz limon sıkarsanız tadının daha da muhteşem olduğunu göreceksiniz. Biraz acı yeşil biber ve buz gibi şalgam suyunun eşlik edeceği Tantuni damağınızda uzun süre unutmayacağınız bir tat bırakacaktır.

Adres : Camişerif Mah. Cemalpaşa Cad. No:81 / MERSİN


Dondurmacı Halil

Cezerye



Dondurmacı Halil, Belediye'nin yakınlarında, herkes tarafından bilinen bir mekan. Yani merkezde kime sorsanız size yolu hemen tarif edebilir. Pastaneye ilk girişteki manzara çok iştah açıcı. Ortadaki tezgahta sıralanmış sıcak açmalar, börekler, poğaçalar, tatlı, tuzlu hamur işleri gerek görüntüleri gerekse mis gibi kokuları ile insanı tahrik ediyor. Sağ ve soldaki buzdolaplarında ise pastalar gösterime sunulmuş. Raflara rengarenk şekerlerin bulunduğu kavanozlar sıralanmış.

Pastanenin küçük salonundaki beş masada müşteriler, ya börek çörek, ya dondurma ya da cezeryenin tadına bakıyorlar.

Cezerye, Arap kökenli bir tatlı. Cezer, Arapça'da havuç demek. Cezerye'de havuç tatlısı anlamına geliyor. Mersinlilerin vazgeçemediği bu tatlı havuç, tarçın ve diğer birtakım baharatların karışımı ile yapılıyor, içine ya ceviz, ya Antep fıstığı, ya da fındık konuyor. En pahalısı fıstıklısı. Dilimlenen cezerye rendelenmiş kutulara konmadan önce yapışmasın diye rendelenmiş hindistan cevizi ile karıştırılıyor. Dondurmacı Halil'in oğlu Mehmet Kürek, bu tatlının aslında kış tatlısı olduğunu, eskiden yazın dondurma, kışın cezerye sattıklarını söylüyor. Şimdi ise bu muhteşem tatlı her mevsimde rağbet görüyormuş. Mersin'de hemen her yerde, kuru yemişçilerde bile cezerye imal ediliyor; ama 60 yıllık Dondurmacı Halil'de lezzet bambaşka. Dondurmacı Halil'in cezerye dışında kendine has başka lezzetleri de var. Örneğin tahinü çörek, biberli tahinü ekmek, hurmalı mamal, kerebiç, turunç reçeli, kabak reçeli. 45 seneden beri yapılan irmik helvasının tadı damak çatlatan cinsten...

25 yıldan beri mutfakta işi denetleyen Mehmet Kürek, dünyanın en sağlıklı tatlısı dediği cezeryenin yapılışını özetle şöyle anlatıyor:
"Havuç, Cilvegözü'nden geliyor. Yıkanıyor, haşlanıyor, kıyma makinesinde püre haline getiriliyor. Mikser kazanındaki kaynamakta olan şekerin içine dökülüp karıştırılıyor. Koyu marmelat haline gelinceye kadar pişiriliyor. Daha sonra ceviz, fındık, fıstık ve tarçın atılıp soğumaya bırakılıyor. Ertesi gün koni haline getirilip servise sunuluyor."

Mersin'e gitmişken Dondurmacı Halil'in cezeryesinin tadına bakmadan dönmek bir eksiklik olur. Damakları çatlatan bu tatlının yanı sıra fıstıklı kerebiçin, su böreğinin, burma kadayıfın da mutlaka tadına bakmalısınız. Bu muhteşem lezzetler uğruna kilo alma korkusunu bir süreliğine unutmakta yarar var.

Adres : Silifke Cad. No:50 / MERSİN


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.