ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Edebiyat / Dil Bilgisi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=658)
-   -   Latin Amerika Edebiyatı. (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1082945)

Şengül Şirin 06-04-2013 02:46 PM

Latin Amerika Edebiyatı.
 
1 Eklenti(ler)
LATİN AMERİKA EDEBİYATI

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1370346298


Latin Amerika Edebiyatı,Latin Amerika ülkelerinde İspanyolca ve Portekizce yazılmış edebiyat yapıtlarının tümü.İspanyolların kıtayı fethinden önce bölgede gelişmiş Yerli uygarlıklarının yazılı ürünleri de bu edebiyatın parçası sayılır.Latin Amerika edebiyatı 20.yüzyılda konu,üslup ve biçim zenginliğiyle dünya edebiyatının en canlı,en etkili kollarından biri durumuna gelmiştir.

KOLONİ DÖNEMİ (1492- 1826).

Latin Amerika edebiyatı,kıtaya giden İspanyol ve Portekizce kaşiflerin ,gemici ve misyonerlerin yazdığı rapor ve vakayinamelerle başladı.Hernan Cortes'ın İmparator V.Carlos'a gönderdiği mektuplar (1519-26),Bernal Diaz del Castillo'nun Meksika'nın fethini sıradan askerlerin bakış açısından anlatan Verdadera historia de la conquista de la Nueva Espanası (1632; Meksika'nın fethinin Gerçek Tarihi),Dominiken keşiş Bartolome de las Casas'ın Latin Amerika Yerlilerine yapılan zulmü anlatan Breöisima relacion de la destruccionde las Indias'ı (1542:Yerlilerin Yok Edilişi Üzerine Kısa Bir Rapor ),fetih döneminin en önemli düzyazı belgeleriydi.Daha sonraki yazarlar,Rönesans edebiyatının uzun kahramanlık şiiri geleneğine bağlı kalarak kendi anı ve gözlemlerini epik şiir kalıpları içinde aktardılar.Bu destanların ilki ve şiirsel yönden en başarılısı ,Alonso de Ercillay Zuniga'nın La Araucana'sıydı.(1569-89;Arokanlar).İspanyol ordusunun Şili'de Arokan Yerlilerine karşı savaşlarını konu alan ve Yerlilere karşı daha hoşgörülü bir tutumu yansıtan bu uzun şiir,daha ilk yazıldığı günlerde büyük ilgi gördü ve aynı tarzda başka ürünlerin verilmesine yol açtı.Bunların teknik açıdan en başarılısı,Şili'de doğmuş ilk önemli şair olan Pedro de Ona'nın Primear parte de Arauco domado'suydu (1596; Arokan Fethinin İlk Bölümü).Donimikli Diego de Ojeda'nın Lima'da yazdığı La cristiada (1611;Kurtarıcı)İspanyolca yazılmış en yetkin dinsel destanlardan biriydi.Bernardo de Balbuena'nı yapıtları ise yeni barok üslubun özelliklerini yansıtıyordu.Bunların içinde en önemlisi Mexico kenti için yazılmış bir övgü olan La grandeza mexicana'ydı.(1604; Mexico'nun Görkemi).Bir İnka prensesiyle bir İspanyol subayının oğlu olan Garcilaso de İa Vega'nın düzyazı vakayinamesi Comentarios reales que tratan del origen de los Incas (1609-17;İnkaların Kökeniyle İlgili Kraliyet Belgeleri) iki kültür arasındaki mücadeleyi konu alır.

Brezilya'da ,İspanyolca konuşulan bölgelerde zengin bir tarihsel edebiyat doğmadı.Çünkü Brezilya'da Portekizlilerin karşısına köklü uygarlıklar değil,dağınık Yerli kabileleri çıkmış,bunlar da Portekiz ordularından kaçarak ormanların içlerine çekilmişlerdir.Bu yüzden,ilk dönem Brezilya edebiyatı,iki uygarlık arasındaki destansı mücadeleleri değil,Portekizlilerin yeni buldukları toprakların güzelliğine duydukları hayranlığı yansıtır.

17.yüzyıl başında kıtanın fethi tamamlandı.ve her yerde koloni devletleri kuruldu.Latin Amerika edebiyatı ,bundan sonra 200 yıl boyunca Avrupa'daki gelişmeleri izledi ve az sayıda özgün yapıt çıkarabildi.İspanya Krallığı roman ve öykü gibi kurmaca edebiyatı yasakladığı için bu dönemin en yaygın edebi türü şiirdi.1585'te Meksika'da yapılan bir şiir yarışmasına katılan 300'ü aşkın şairin yapıtları daha sonra Ramillete de varias flores poeticas (1675;Şiirsel Çiçekler Demeti).adlı antolojide toplandı.Kolonilerin belki de en büyük şairi,Meksikalı rahibe Sor Juana Ines de la Cruz'du.Cruz'un "Primero sueno (İlk Düş) adlı metafizik şiiriyle bazı dindışı lirik şiirleri,bugün bile Latin Amerika edebiyatının en parlak ürünleri arasında yer alır.

18.yüzyıl ,Latin Amerika'da koloniciliğe karşı direniş hareketlerinin yayılma dönemiydi.Bu,edebiyata da yansıdı; yaşamöykülerinde ve tarihsel yapıtlarda yergici bir eğilim egemen oldu.Bunların edebi açıdan en başarılısı ,Alonso Carrio de la Vandera'nın Lima ile Buenos Aries arasındaki kurmaca bir yolculuğu anlatan El lazarillo de ciegos caminantes (1773; Acemi Yolcular İçin Kılavuz).adlı yapıtıydı.Bir posta memuru olan Carrio ,yöneticilerden çekindiği için bu eleştirel yapıtını Concolorcorvo takma adıyla yayımlamıştı.1789'da ,Fransız Devriminden hemen sonra Brezilya'da ,öncülüğünü şairlerin yaptığı başarısız bir ayaklanma girişimi oldu.Bu dönemde kıtanın en önemli şairleri,çoşkulu tonu ve yurtseverlik motifini işlemesiyle romantizmin başlangıcı sayılan Poesias'ın ( 1825; Şiirler) yazarı Brezilyalı Jose Bonifacio de Andrade e Silva,yurtseverliği klasik kalıplar içinde işleyen EKvadorlu Jose Joaquin Olmedo ve kıtanın Yerli geçmişiyle büyülü doğasını yücelten şiirleriyle tanınmış Kübalı Jose Maria de Herediay'dı.


Kaynak;AnaBritannica cilt 20 sayfa 257-258-259 frmsinsi.net için derlenmiştir.

Şengül Şirin 06-04-2013 04:32 PM

Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.
 
1 Eklenti(ler)
19.YÜZYIL EDEBİYATI.1808-26 ARASI


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1370352924

Latin Amerika'nın siyasal bağımsızlığını kazandığı dönemdi.Edebiyatta bu dönemin en güçlü eğilimi romantizmdi.Romantizm kıtaya Avrupa'dan gelmekle birlikte daha sonra Latin Amerika'nın kültürel bağımsızlığını elde etmesinin de koşullarını hazırladı.Avrupa romantizminde ortaçağ kültürüne duyulan hayranlık ,Latin Amerika romantizminde kıtanın Yerli geçmişine ilgi duyulması biçiminde yansıdı.Ayrı bir kültürel bütün olarak Latin Amerike gerçeği,ilk kez yazarların dikkatini çekmeye başladı.Romantiklerin önderlerinden Arjantinli Esteban Echeverria ,Arjantin'in yeni diktatörü Juan Manuel de Rosas'ın baskıcı yönetiminden Fransa'ya kaçtıktan sonra yazdığı,yerli temalarla yeni biçimsel denemeleri bütünleştiren " La cautiva" ( 1837; Tutsak) ile yeni şiirin izleyeceği modeli ortaya koydu.Ayrıca,ulusal yaşamın öne çıkmasıyla birlikte Avrupa edebiyatında benzeri olmayan yeni bir tür,Arjantin ve Uruguay pampalarında göçebe yaşamı sürdüren sığır çobanlarını konu alan goşo edebiyatı doğdu.Arjantinli Jose Hernandez,El gaucho Martin Fierro (1872;Goşo Martin Fierro) adlı şiirinde goşoların yaşamını destansı bir anlatımla ele aldı.Romantizmin öteki önemli adları,Tabare (1886) adlı epik şiiriyle Uruguaylı Juan Zorilla de San Martin,Maria (1867) adlı duygusal aşk romanıyla tanınan Kolombiyalı Jorge Isaacs ve Ekvadorlu Leon Mera'ydı.Jose Marmol da Amalia (1851-55) adlı romanında diktatör Rosas dönemi Arjantin'ini çarpıcı bir anlatımla ele aldı.Bu dönemde ayrıca,tarihsel olayları edebi bir üslupla anlatan tradicion Perulu mizah yazarı Ricardo Palma'nın elinde yeni bir edebi tür durumuna geldi.Brezilya'da ise romantizm,yüceltecek bir ulusal tarih bulamadığı için ülkenin doğal güzelliklerine ve Yerlilerin basit yaşamına yöneldi.Brezilya romantizmi,Domingo Jose Goncalves de Magalhaes'in Suspiros Poeticos e Saudades'iyle (1836;Şiirsel İç Çekişler ve Özlemler) başladı.ama akımın en tipik temsilcisi Antonio Gonçalvez Dias'dı.Brezilya romantizminin sonraki dönemini temsil eden yapıtlar ise,Manuel Antonio Alvares de Azevedo'nun umutsuzluk dolu şiiri A Noitte na Taverna (y.1851; Tavernada Gece) ile siyasal ve toplumsal içerikli şiirler yazan Antonio de Castro Alves'in Os Escravos'uydu.(1882; Köleler).

Romantizmle başlayan ulusal duyarlık,yazarların ilgisinin Latin Amerika toplumunun özgün ve benzersiz görünümlerine yönelmesini sağladı.Bu da 19.yüzyılın ikinci yarısında gerçekcilik ve doğalcılığın doğmasına yol açtı.Belirli bir yörenin gelenek ve törelerine ağırlık veren costumbrismo akımına bağlı yazarların ürünü olan Cuadros de costumbres (töresel sahneler) adlı düzyazı anlatıların gelişmesiyle töre romanı ortaya çıktı.Bu tarihten sonra da şiir ,eski egemen konumunu roman ve öyküye bıraktı.

Latin Amerika romanının ilk örneği,Brezilyalı Joaquim Manuel de Macedo'nun A Moreninha'sıydı.(1844; Küçük Esmer Kız).Brezilya edebiyatının bugün en çok okunan yazarlarından olan jose Martiniano de Alencar ise O Guarani (1857;Guarani Yerlisi) ve Iracema (1865) adlı yapıtlarıyla Yerlilerin yaşamlarını konu alan Indianista romanının öncüsü oldu.Ayrıca Brezilya'nın iç kesimlerindeki yaşamı konu alan O Gaucho (1870; Sığır Çobanı) ve O Sertanejo (1876) gibi romanlarıyla da bölgesel bir edebiyatın bir başka örneği de Bernardo Guimaraes'in A Escrava Isaura'sıydı.(1875; Köle Isaura).Terimin asıl anlamıyla gerçekçiliğini başlatan yapıt ise,Manuel Antonio de Almedia'nın romanı Memorias de um Sargento Milleicias'tı.(1854-55; Bir Milis Çavuşunun Anıları).Arjantinli Eugenio Cambaceres de Zola tarzında doğalcı romanlar yazdı.1870'lere doğru gerçekçilik ,bir yandan eleştirel bir toplumsal ve siyasal boyut kazanırken,bir yandan da bireyin giderek huzursuzlaşan iç yaşamına,psikolojik uyumsuzluklarına eğilmeye başladı.Brezilyalı AluizioAzevedo'nun O Mulato (1881; Melez) ve O Cortiço (1890;Çiftlik) adlı romanları birinci eğilimin ,Brezilya'nın en büyük romancısı sayılan Machado de Assis'in romanları da ikinci eğilimin yetkin örnekleriydi.


MODERNİSMO.

Modernismo.Kıtanın İspanyolca konuşulan ülkelerinde 19.yüzyıl sonuna doğru göreli bir toplumsal ve siyasal istikrar ortaya çıktı.Bu edebiyatta geçen yüzyılın daha çok dış gerçeklere,ülke sorunlarına eğilen ,ulusalcı,çoşkulu duygulu ya da gerçekçi edebiyatına karşı bir tepkinin başlaması için zemin hazırladı.Birçok yazar Fransız şiirinin de geçirdiği evrime benzer biçimde,daha soğuk,daha ölçülü,daha içe kapalı,daha işlenmiş bir şiire yöneldi.Eski kuşağın biraz da küçümseyerek modernista (modernist) olarak adlandırdığı bu şair ve yazarlar,gözlerini dış gerçeklikten kendi iç dünyalarına ,hayal güçlerinin ürünü olan düşsel mekanlara çevirdiler.Modernismo akımının gelişmesiyle bu dönem Latin Amerika edebiyatında "sanat için sanat" sloganı etkili oldu.Parnasçılık,simgecilik gibi Avrupa kökenli akımlar,art arda edebiyat sahnesine çıktı.İlk modernistler arasında,Küba'nın İspanya'ya karşı bağımsızlık mücadelesinin kahramanlarından Jose Marti de vardı.Ama Marti'nin şiiri,güçlü bir duygu patlamasını dengeleyen yalınlığıyla hem romantiklerden hem de modernismo şairlerinden daha süslü ürünlerinden farklıydı.Modernismo'nun öteki öncüleri ise,Meksikalı Manuel Gutierrez Najera,Kolombiyalı Jose Asuncion Silva ve Parnasçılığın temsilcisi Kübalı şair Julian del Casal'dı.

Ama modernismo'nun asıl kurucusu,İspanyol dilinin en usta şairlerinden biri sayılan Nikaragualı Ruben Darioy'du.Prosas profanas y otros poemas'uyla (1896;Kutsal Olmayan İlahiler ve Başka Şiirler).Dario,modernismo'nun bir "kaçış" duyarlığını yansıtan,kozmopolit evresinin en yektin örneklerini verdi.Cantos de vida y esperanza'da (1905; Yaşam ve Umut Şarkıları) topladığı şiirlerinde de biçim alanındaki yenilikçilikle metafizik bir özlemi kaynaştırdı.Dario,İspanya'nın koloni imparatorluğunun çökmesinden ve kıta üzerinde ABD hegemonyasının kurulmasından sonra ise,ABD'ye karşı savunun daha toplumsal,daha dayanışmacı bir tutumu benimsedi.Modernismo akımının öbür önemli temsilcileri,Doğu mistisizminin etkilerini yansıtan Elevacion (1917; Yüceliş) adlı şiir kitabıyla tanınmış Meksikalı Amado Nervo,Kolombiyalı şair Guillermo Valencia,haretin kuramcısı sayılana Uruguaylı düşünür ve denemeci Jose Enrique Rodo ve Dario dan sonra bütün bu dönemin en etkili şairi olan Arjantinli Leopoldo Lugonesti.Lugones ,ironik bir anlatımdan karanlık bir barok duyarlığa,oradan da halk şarkılarından beslenmiş yoğun bir milliyetçiliğe yöneldi.Brezilya'da ise romantizme karşı gelişen tepki,İspanyolca konuşulan ülkelerdeki kadar geniş bir yenilikçi hareket doğurmadı.Ama bu ülkede de Raimundo Correia,Alberto de Oliveira ve Olavo Bilac'ın temsil ettiği kısa ömürlü bir Parnasçı akım ortaya çıktı.


Kaynak;AnaBritannica cilt 20 sayfa 257-258-259 frmsinsi.net için derlenmiştir.

Şengül Şirin 06-04-2013 05:20 PM

Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.
 
1 Eklenti(ler)

20.YÜZYIL MEKSİKA DEVRİMİ ( 1910-20)

Bütün Latin Amerika ülkelerinin edebiyatçılarını önemli ölçüde etkiledi.Bunun yanı sıra iki dünya savaşı,1930'larda bütün dünyayı etkileyen ekonomik bunalım ve İspanyol İç Savaşı da Latin Amerika kültüründe ulusal ve bölgesel sorunların yanında evrensel,toplumsal ve sınıfsal temaların belirginleşmesine yol açtı.Bu evrenselleşmeyle birlikte Latin Amerika edebiyatı,dünya edebiyatının en doğurgan parçalarından biri haline geldi ve başka ülke edebiyatlarını da etkilemeye başladı.

1900'lerin başında Dario ve Lugones daha geleneksel biçimlere dönerken,izleyicileri modernismo'nun karmaşık,çok yönlü deneylerini sürdürdüler.Bunlar arasında bir grup kadın şair dikkat çekti;Uruguaylı Delmira Agustini ve Juanade Ibarbourou,1945 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Şiili Gabriela Mistral ve Arjantanli Alfonsina Storni,bedensel ve ruhsal aşk,annelik özlemi,erkeklerin egemen olduğu bir toplumda kadın olmanın güçlükleri gibi temaları biçimsel yönden kusursuz bir anlatımlaişleyen lirik şiirleriyle önem kazandılar.Perulu Jose Maria Eguren,Meksikalı Ramon Lopez Velarde ve Kolombiyalı Jose Eustasio Rivera da şiirlerinde modernist akımın teknik deneyselliğiile yeni yüzyılın imgelerini kaynaştırdılar.Böylece 20.yüzyılda Latin Amerika'da son derece zengin ve karmaşık bir şiir ortaya çıktı.Bazı gruplar,teknik deneysellikte daha da ileri giderek,eski kalıpları tümüyle kırdılar.Porto Rikolu Luis Pales Matos ve Kübalı melez şair Nicolas Guillen gibi şairlerin yapıtlarıyla Afrika geleneği belki de ilk kez modern sanatta ifadesini buldu.Şilili Vicente Huidobro,başlattığı creacionismo akımıyla ,şairin tümüyle kendine özgü bir dünya yarattığını savundu.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1370355506

Kıtanın en büyük şairlerinden biri olan,1971 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Şilili Pablo Neruda,ilk şiirlerinde gerçek üstücülükle Marksizmi kaynaştırmaya çalıştı.Canto general (1950; Evrensel Şarkı) adlı epik yapıtında ise,bütün kıtanın acılarını dile getirmeyi amaçlayan bir şiire yöneldi.Perulu şair Cesar Vallejo da modernist miras ve gerçeküstü deneylerle toplumsal bir duyarlığı kaynaştırarak son derece öznel,yer yer belirsiz ama canlı bir şiire ulaştı.Modernist akımın bir başka önemli mirasçısı da Arjantanli şair ve öykücü Jorge Luis Borgesti.Bu dönemde Buones Aireste ultraismo akımını başlatan Borges ,şiddetli tutkuları dile getiren ve teknik yenilikleri deneyen şiirlerden sonra daha ölçülü ve daha sakin bir duyarlığa yöneldi.I.Dünya Savaşı sonrasında Brezilya'da gelişen yenilikçi modernismo akımı ise ,en yetkin ürünlerini Mario de Andrede,Manuel Bandeira,Jorge de Lima,Cecilia Meireles ve Augusto Federico Schmidt gibi şairlerin yapıtlarında buldu.

20.yüzyılın Latin Amerika edebiyatının ana damarlarından biri de,biçimsel yeniliklerden çok,toplumsal sorunların deşilmesine ağırlık veren militan ya da eleştirel düzyazıydı.1930'larda Brezilya'da gelişen bölgeci edebiyatın en önemli temsilcileri ,klasikleşmiş "şekerkamışı" romanlarıyla Jose Amadoy'du.Graciliano Ramos da Angustia (1936;Acı) adlı romanında bölgesel edebiyatın bireysel dramları da deşebildiğini ortaya koydu.Bu dönem Latin Amerika edebiyatının en kozmopolit yazarlarından biriyse,en çok O Tempo e o Vento (1949-62; Zaman ve Rüzgar) adlı roman üçlemesiyle tanınmış Erico Verissimo'ydu.


Kaynak;AnaBritannica cilt 20 sayfa 257-258-259 frmsinsi.net için derlenmiştir.

[KAPLAN] 06-06-2013 11:45 PM

Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.
 
1 Eklenti(ler)
Latin Amerika Edebiyatı, 1960'larda roman yazımındaki canlanma sonucu Latin Amerika edebiyatı, XX.yy'ın ikinci yarısında dünyanın dikkatini çekti. Başlıca Avrupa dillerine çevrilen Latin Amerika romanları, konularının özgünlüğü -tamamıyla var olan Latin Amerika gerçeği- ve zengin yaratıcı tarzları nedeniyle eleştirmenlerin ve halkın ilgisini çekti. Latin Amerika edebiyatı önemli boyutlara ulaşan verimiyle kendini kanıtlamakla kalmadı, gerçekleştirdiği « roman patlamasıyla Latin Amerika edebiyatının yalnızca bölgesel ürünler olmadığını, tam tersine dünya edebiyatına yön verdiğini de kanıtladı.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1370551515

Ulusal ve erken sömürge yazıları: Çok iyi bildikleri şövalye aşkları ve biraz da İncil'in dışında XV. ve XVI. yy'da Latin Amerika'ya ilk gelen AvrupalIların getirdikleri kültür birikimine alt yapı oluşturacak hiçbir edebi örnek yoktu. Bu nedenle Kristof Kolomb ve Amerigo Vespucci Latin Amerika'yı kendi bildikleri edebiyat türleriyle anlattılar. Aynı biçimde, ilk Conquistador'ların ve sömürgecilerin tarih yapıtlarında da yarı gerçek, yarı hayali kahramanlık ve cesaret öyküleriyle birlikte yalnızlık temaları yer alır. Topraklar ve bu toprakların sakinliği,genellikle,Avrupa'nın çok sevilen soylu merhametsizliğiyle anlatılmıştır. Uygulamadaysa yerliler aşırı çalıştırılarak köleleştirilmiş ve kültürleri yok edilmişti.

Yeni Dünya'da yaşayan yerli kabilelerin temsil ettiği uygarlık düzeyi çok geniş bir alana yayılıyordu. Yalnızca Büyük Maya, İnka ve Aztek uygarlıklarından kalma bazı örnekeleri katolik keşişler korumuştur. Mayaların felsefesini, kozmolojisini ve tarihini içeren kutsal kitapları Popol Vuh bu olağanüstü kültüre ait bir örnektir. Fransisken Fray Bernardino de Sahagun (yaklaşık 1500-90), o zaman Yeni İspanya olarak anılan Meksika tarihini yazdı; Peru genel valiliğinden görevli Garcilaso İnca de la Vega, Kolomböncesi Peru'daki yaşamın yanı sıra daha sonraki fetihleri ve iç savaşları anlattığı Krallık Açımlaması'nı (1609-17) yazdı.

XVI. ve XVII. yy. Latin Amerika edebiyatı, Avrupalı okuyucu için, çoğunlukla, yeni fethedilen toprakları anlatan eserlerden oluştu. Egzotik kuşları, tropik bitkilerin cıvıl cıvıl renklerini, tuhaf yerlileri ve bunların tapınaklarını ve dinsel törenlerini anlatırken yazarlar, yapay bir şaşkınlıkla abartılı dil arasında kararsız kaldılar; ayrıca bazen kendi kahramanlıklarını ve fetihlerini yücelterek yazdılar. Bu olayın en ilginç öyküsü belki de Bernal

Diaz del Castillo'nun (1492-1584) Meksika'nın Fethinin Gerçek Tarihi kitabında (1632) anlatılmıştır. Bu hayret verici tarih yapıtının yazarı,Cortes ordusunda çarpışırken başından geçenleri canlı olarak anlatır. Yazarın belleği müthiş ve yazısı da canlı ve bilgiççe iddialarla donatılmıştır.

Yapıtların çoğu fethi cesaret ve kahramanlık yönüyle alsa da, bu olayı eleştirenler de yok değildi. Brevisima Relacion de La Destiuccion de Las İndias (Kızılderililerin Yok Edilişinin Kısa Tarih, 1552) ile İspanyol hanedanının ve onun temsilcilerinin zulmünü ve yerli nüfusun katledişini anlatan Fray Bartolome de Las Casas en başarılı ve en seçkin eleştiri örneğini verdi. Onun bu savunması Ispanya kralını, yerlilere yapılan suistimalleri hafifletmek için yönetmelik yayınlamak zorunda bıraktı.

Sömürgeleşme sona erdikten sonra, 1690'da, MeksikalI Carlos de Siguenzay Gongora'nın yazdığı gibi, gezi, macera ve korsan öyküleri yazılmaya başlandı. En lüks genel valilik saraylarında, Meksika ve Lima'da, İspanyol sarayındaki tarzın bir taklidi olan barok nazmı moda oldu.

Meksikalı bir rahibe olan juanna Ines de la Cruz, Meksika sarayında dramatik parçaları, şiirleri ve kaliteli bilimsel ve felsefi yazılarıyla ün kazandı. La Cruz İspanyol sömürge döneminin en önemli kişisi olarak tanınır.

Bağımsızlık edebiyatı: XVIII.yy'da ve özellikle de XIX. yy. başında, bağımsızlık yaklaştıkça Latin Amerikalılar arasında yeni bir hareketlenme gözlendi. Edebiyatçıların çoğu bu dönemde Yeni Dünya'da doğan AvrupalIların torunları olan (yerleşik beyaz kuşağın) kreollİerdi
ve bunlar İspanya'ya değil kendi ulusal topraklarına bağlıydılar ve ulusal bir kimlikleri vardı. 1810'da Venezuela, Meksika ve Buenos Aires'de bağımsızlık ilan edildi. 1820'lere gelmeden kıtanın hemen hemen tamamı kendini İspanyol idaresinden kurtardı. Kendi kendini yönetme döneminde çeşitli ulusal edebiyatlar türedi ve artık konu hem toprak, hem de yerleşik halk olarak yerliler, melezler ya da melezlerdi. Bu noktada kendi kültürel kimliklerini oluşturmaları gerektiğini farkeden şairler, bağımsızlık savaşları ve kahramanlık üstüne eserler yarattı. Jose Joaguin Olmedo'nun (1790-1847) La Victoria de Junin a Bolivar'i (Junin Zaferi: Bolivar'a Marş, 1825) bu eserlerin en iyi örneğidir.

Jose Mana Heredia'nın (1803-39) En el Teocalli de Cholula (Cholula Piramidinde, 1820) adlı şiir kitabında ve Esteban Echeverria'nın La Cantiva(Tutsak, 1837) şiirinde yüceltilen konu yerlilerdi. Andres Bello ve -farklı bir bakış açısıyla- Domingo Faustino Sarmento Yeni Dünya'da kullanılan İspanyolca için bir dilbilgisi oluşturmaya uğraştılar; ayrıca, her ikisi de, çevre tasvirlerinden oluşan çalışmalar yaparken Sarmiento, ulusal lider Juan Facundo Quiroga üstüne yaptığı çalışmada Caudillismo'ya (askeri diktatörlük) saldırdı. Bu noktada barbarlık ve uygarlığın Latin Amerika yaşamında mücadele edilen ve birlikte yaşanan bir şey olduğu görülüyor. Gelecek zaferi korumak birçok yazarın canla başla sarıldığı bir görevdi; ancak, bunun yanı sıra, çok yakında kaybolmak üzere olan kovboyların ve kırsal yaşamın nostaljisini de yaşadılar. Bu gelenekteki en önemli eser olan Jose Hernandez'in Martin Fierro( 1872) adlı yapıtı Arjantin'in ulusal şiiri oldu.

Modernizm: XIX.yy'ın son on yılında Latin Amerika'ya özgü bir edebiyatın gerekliliğini gösteren modernizm hareketi yaşandı. Doğrudan şiiri etkileyen ancak aynı zamanda nesri de ilgilendiren bu edebiyat okulu, hem biçim, hem de içerik bakımından önemli bir şiirsel yenilik yaratmıştır. En önemli yorumcusu Nikaragualı Ruber Dario'dur. Fransız şiir geleneğinin yanı sıra, İspanyol nazmına yeni ses bileşimlerine ve anıştırmalara dayanan bir esneklik getirmeye çalıştı. Paris ve İspanya'nın yanı sıra birçok komşu ülkede yaşayan Dario, ayrıca, Latin Amerika'nın bütün olarak anavatan olduğu fikrini de yaydı. Dario, böylece, hem yeniliklerin evrenselleşmesini, hem de Latin Amerika'nın geçmiş ve geleceğine ilişkin gerçeklerin tutkusunu canlandırdı. Kübalı Jose Marti'yse yurdunun bağımsızlığa kavuşması için etkin bir çaba harcadı.

Meksika devrimi ve bölge edebiyatı: XX. yy'ın başında, bölgesel roman oluştu. Bölgesel roman, herhangi romantik bir idealleştirme olmaksızın bölgeyi ve insanlarını ve içinde bulundukları coğrafi koşullara özgü yaşam tarzlarını anlatmaya çalıştı. XX.yy'ın ilk yıllarında üretilen romanların konusu, pampadaki kovboy, kauçuk ya da şekerkamışı tarlalarındaki gündelikçiler, Venezuela ovalarındaki çiftçiler ve kulübelerdeki yerlilerdi. Bolivyalı Alcides Arguedas'ın Raza de Bronce'su (Tunç Irk, 1919), Arjantinli Ricardo Güiraldes'in Don Segundo Sobmra’sı (Pampadaki Gölgeler,1926), Venezuelalı Romulo Gallegos'un Donna Barbara'sı (1929), Kolombiyalı Jose Eustasio Riviera'nm La Voragine'sii (Burgaç, 1924); Ekvatorlu Jorge İcaza'nın Huasipungo'su (1934) ve Arjantinli Horacio Quiroga' nın orman öyküleri bu dönemde üretilen en güzel şiir örnekleridir.

Bu dönemde, Meksika Devrimi de mücadele sırasında ve sonrasında üretilen şiir ve roman dizileriyle kendi ürünlerini verdi. Dönemin en ünlü romanı, Mariano Azuela'nın Los de Abajo'ydu(1916). Madero'nun desteğiyle savaşan yazarın bu romanı, Meksika devriminden (1910-1920) yalnızca zarar gören ve sefalet içine düşen köylü bir savaşçının yaşamındaki iniş çıkışları anlatır. Romantik yazarlardan farklı olarak, bölgesel roman yazanlar Latin Amerika manzaralarının korkunçluğu karşısında öylece donup kalmadan haksızlığın hâlâ kol gezdiğini ve siyasal bağımsızlığın haksızlıkları ortadan kaldırmadığını fark ettiler. Geçen|yüzyıldalfaydacı Avrupa düşüncesinin etkisiyle sorgulamadan kabul edilen öğelerle birleşen ve çok yeni olmayan toplumsal birimlerin çok farklı, çeşitli, vahşi ve gelişmemiş Amerikan gerçeğine yetmediği görülmeye başlandı. Bu romancılar bazen vahşet ve devrimle ilişkili öğelerle bile zulüm görenlerin içinde bulundukları durumdan umutsuz olarak, ama daima Los de Abajo'dakl savaşçı köylü ve İcaza'nın yapıtlarındaki yerlide olduğu gibi toprak insanının saflığını vurguladılar. Paris tarzını benimseyen bir yazarın kaleme aldığı Don Segindo Sobara bile ruhsal zenginliğin salonlarda değil, toprakta bulunduğunu savunmaktadır.

Brezilyalı modernistler: XX. yy. başlarında, merkezi Sao Paulo olan Brezilya modernist hareketi de benzer bir kültürel bağımsızlığı farklı yollardan elde etmeye başladı. Tüm diğer Latin Amerika ülkelerinin geçtiği aşamalardan Brezilya da geçmişti; ancak Brezilya, siyasal ve kültürel bağımsızlığı daha geç geldi. Brezilya'nın ilk imparatoru Pedro I, Portekiz sülalesinin yasal üyesiydi. Brezilya'nın Portekiz'e karşı bağımsızlığını 1822'de ilan etmesine karşın, ülke 1889'a kadar krallık kurallarına uydu ve Rio de Janeiro'daki mahkemenin hâkimiyeti altında kaldı.

Bu şekilde Portekiz kültürüne bağlı kalan Brezilya'da, Brezilyalı yazarlar yavaş yavaş kendi topraklarına ve etnik insan karışımına ilişkin eserler verme sorumluluğu duymaya başladılar. Çok sayıda köle bulunması, kültüre ayırt edilir bir Afrika özelliği kattı ve Portekiz kökenli olmayan göçmenlerin etkisiyle yeni ulus kendi sesini buldu ve kullandı.

Yüzyıl başlarında, Joaguim María Machado de Assis'in Dom Casmurro'su (1899, Graça Aranna (1868-1931) ve Eucyldes da Cunha'nın (1866-1909) yapıtları hem kırsal kesim hem de kent hayatını anlatmıştır. 1922'de modernist grup (1890'ların İspanyol-dili modernsitlerinden farklıdır) kendilerini yeni bir akımın üyeleri olarak ilan edip yepyeni bir döneme geçtiler, sayısız magazin ve küçük yayınlarda nazım ve düzyazı denemeleri yaptılar. Büyük bir edebiyat etkinliği denizden uzak iç bölgelere yayılarak, büyük kent merkezlerinin dışındaki bölgelerde de kültür düzeyini artırmaya başladı. Geçmişte Bahia ve Minas Gerais eyaletleri etkin ama kısa ömürlü edebiyat hareketlerine sahne oldular. Mario de Andrade modernist grubun en önemli öncülerindendi.

Yakın dönem Latin Amerika edebiyatı: Brezilya'da modernizmden bu yana en ünlüsü somut şiir olan bir dizi yeni akım doğdu ve hem şiir hem de düzyazı Avrupa etkisiyle gelişmeye devam etti’. Yakın yıllarda çok iyi tanınan Brezilyalı yazarlar arasında düzyazıda Sorge Amado, Erico Verissimo, Oswald de Andrade (1890-1954), Clarice Lispector (1925-77), Joao Guimares Rosa (1908-67) ve Raguel de Queiros, şiirdeyse Carlos Drummond de Andrade, Joao Cabral de Melo Neto, Vinicius de Moraes (1913-80) ve Jorge de Lima (1893-1953) yer alır.

Ulusal ve ırksal sorunlara bir tepki oluşturan Porto Riko edebiyatı ancak yakın yıllarda kendine gelebildi. Emilio Belaual, Manuel Mendez Ballester, Francisco Arrivi ve Rene Marques'in (1919-79) - özellikle La Careta (1951) oyunuyla ünlüdür - çalışmalarıyla renkli bir tiyatro hareketi belirdi. Enrique Laguerre ve Pedro Juan Soto öykü dalında önemli bir yer edindiler. Şiirde Luis Pales Matos (1898-1959) "uygarlık" denilen kültür emperyalizmine karşı "primitivizm" temasının öncülüğünü yaptı.

Zulüm ve sürgün: Latin Amerikalı yazarlar yaşamlarını biçimlendiren tarihi olaylardan uzak kalmayıp bu yayınlara şahit olabilselerdi, siyasal zulmün sıkıntısını da çekmek zorunda kalacaklardı. Birçok Brezilyalı şairin Angola'ya sürüldüğü koloni döneminden birçok yazarın ülkesine döndüğü bağımsızlık dönemine kadar La
Latin Amerika'nın kalanı için, genel şiir niteliğinin ötesinde, çağdaş düzyazı saygınlık kazandığı, yazarların çoğunun Fransız romancıların ve "yeni roman" gibi edebi türlerin tanıttığı teknikleri ve - bir yandan da kişisel tarzını ve Latin Amerika'nın sesini koruyarak - Faulkner gibi Amerikalı yazarların yeniliklerini deneyerek başarıya ulaştıkları rahatlıkla söylenebilir. Bu kuşaktaki roman ve öykü yazarları arasında Meksikalı Carlos Fuentes ve Juan Rulfo, Kübalı Alejo Caroentier, Arjantinli Jorge Luis Borges, Julio Cortazar ve Manuel Puig, Uruguayli Juan Carlos Onetti, KolombiyalI Gabriel Garcia Marquez, Perulu Mario Vargas Llosa ve Jose Maria Arguedas (1911-69) ile Şilili Jose Donoso yer alır. 1960'ların canlanmasını sağlayan bu yazarlar, modernlik ve evrensellik gereği ile kendi tanımlarını kaynaştırmayı başardılar. Latin Amerika'ya has özellikleri kaybetmedikleri halde çağdaş Avrupa ve Kuzey Amerika'da daha geniş bir kitleye ulaşacak biçimde düşüncelerini anlattılar.

Birçok romanda ulusun yakın geçmişinin tekrar değerlendirilmesi ve yeni yönlerin saptanması için öneriler bir arada yer alır. Bunlar, Avrupalı örnekleri bir kenara iten yeni Latin Amerikan bilincinden, hemen hemen uydurma bir ulusal geçmişe kadar uzanır. Tarihin her döneminde, her başarılı seçimde ya da her hatada Latin Amerikalılar kendi tarih bilinçlerini geliştirdiler ve yazarlar da bu bilincin oluşumunda çok etkin bir rol üstlendiler. Örneğin, Pablo Neruda'nın ünlü Canto General'i (1950) tüm Latin Amerika'nın - topraklarının, tarihinin ve insanının - bir özetidir. Cesar Vallejo şiirinde tüm kıta hıristiyanları için üzüntüsünü dile getirir; Nicanor Parra sıradan tecrübenin basmakalıplığını alaya alır; Ernesto Cardenal ise Latin Amerikalıları, temelde, hıristyanlıkta bulunan tüm insanların özgür olması felsefesini benimsemeye ve eyleme davet eder. Nicolas Guillen, İspanyol kültürüne Afrika kültürünün karışmasını en başarılı biçimde kutlayan şairdir. Lirik, gerçeküstücü ve hatta somut şiir yazan Octavio Paz kozmopolit geleneğin en iyi örneğidir.

Zulüm ve sürgün: Latin Amerikalı yazarlar yaşamlarını biçimlendiren tarihi olaylardan uzak kalmayıp bu yayınlara şahit olabilselerdi, siyasal zulmün sıkıntısını da çekmek zorunda kalacaklardı. Birçok Brezilyalı şairin Angola'ya sürüldüğü koloni döneminden birçok yazarın ülkesine döndüğü bağımsızlık dönemine kadar Latin Amerika gerçeği hakkında yazmanın bedeli çoğunlukla sürgündü. Bugün birçok genç Latin Amerikalı yazar, dillerinden ve sorunların kaynağından uzak olmalarına rağmen, her ikisi hakkında yazmaya devam mektedi.

Şengül Şirin 06-12-2013 10:27 AM

Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.
 
1 Eklenti(ler)
Meksika Devrimi'nin roman alanındaki en başarılı ürünü.Mariano Azuela'nın devrimi yoksul köylüler açısından anlatan yapıtı Los de abajo'ydu.(1916; Ayaklanma ,1975).1920'lerin sonunda,Luis Guzman ve Jose Ruben Romero gibi romancılar aynı konuyu işledilerse de aynı sanatsal düzeye ulaşamadılar.Ayrıca 20.yüzyıl Latin Amerika romanı,bir önceki yüzyılda olduğu gibi,Yerlilerin yaşamını da konu aldı.ama 20.yüzyılın Indianista edebiyatında Yerli,artık La Araucana'nın yüceltilmiş "soylu vahşisi " değil,ekonomik ve toplumsal mekanizmaların elinde tutsak olan ve kendini eylemleriyle ifade edebilen kitlesel bir güçtü.Yerlilerin davasını üstlenmiş yazarlar arasında en önemli yeri,katı gerçekçilikleriyle Ekvadorlu romancılar tutu.Bu grubun etkili üyesi Jorge Icaza ,En las calles (1934;Sokaklarda) ve öbür romanlarıyla geniş bir okur kesimine seslenebildi.Arjantin ve Uruguay pampalarındaki yaşam da,Uruguaylı Javier de Viana'nın karanlık öyküleriyle ,gene Uruguaylı Carlos Reyles'in ,Arjantinli Ricardo Güiraldes ve Benito Lyncah'in romanlarıyla edebi ifadesine kavuştu.Venezuelalı Romulo Gallegosda Dona Barbara (1929;Bayan Barbara) adlı romanında ,ülkesinin geniş düzlüklerinde yaşayan köylülerle kent arasındaki çatışmayı işledi.Uruguaylı öykücü Horacio Quiroga tropik bölgeler ve ormanlarındaki yaşamı,Şiili romancı Joaquin Eduardo Barrios psikolojik romanlarında,kişinin kendi içindeki ve dışındaki güçlerle çatışmasına eğildi.Tiyatro alanında ise,Avrupa'da gelişen dışavurumculuk gibi akımların etkisiyle 1920'lerin sonları ve 1930'larda özellikle de Brezilya ve Meksika'da deneysel bir tutum egemen oldu.Bu dönemin önemli oyun yazarları arasında,Brezilyalı Joracy Camargo ve Meksikalı Rodolfo Usigli sayılabilir.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1371020807

20.yüzyılın ikinci yarısında ,işledikleri konuların toplumsallığı ya da bireyselliğinden çok,bunları işleyiş biçimleriyle önem kazanan bir dizi öncü romancı ve öykücü ortaya çıktı..Bu romancıların ortak özelliği,çağın gittikçe karmaşıklaşan ruhsal,toplumsal ve ideolojik eğilimlerini daha iyi yakalayabilecek bir dil ve yapı kurma çabasıydı.Bu çaba,deneme ve felsefi düzyazı alanında da ürünlerini verdi; Arjantinli Ezequiel Martınez Estrada Radiografia de la pampa'da ( 1933; Pampaların Röntgeni) ülkenin toplumsal bozukluklarını bütün ayrıntılarıyla çözümlerken ,Octavio Paz El Laberinto de la soledad'da (1950; Yalnızlık - Dolambacı,1978),Meksika'nın kültürel ve toplumsal tarihine psikoloji ve mitolojiden beslenmiş bir ışık düşürmeyi denedi.Paz aynı zamanda ,gerçeküstücülükle Meksika'nın Yerli geleneğini ve Doğu mistisizmini kaynaştırarak ülkesinin en ilginç şairlerinden biri olmayı başardı.

Kaynak;AnaBritannica cilt 20 sayfa 257-258-259 frmsinsi.net için derlenmiştir.

Şengül Şirin 06-18-2013 02:20 PM

Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.
 
Düzyazı alanında gelişen yeni eğilimin öncülerinden biri,umutsuz bir metafizikle ince mizahi ve fantastik öğeleri birpotada eriten Arjantinli yazar Borges'ti.Borges'in El Aleph'te (1949) topladığı öyküleri ,20.yüzyılda fantastik edebiyatın başyapıtları arasına girdi.1967 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Guatemalalı Miquel Angel Asturias da El senor presidente (1946; Sayın Başkan,1967) ve El Papa Verde (1954;Yeşil Papa,1967) gibi romanlarında ülkesindeki diktatörlük rejimini ve ABD'nin emperyalist politikasını,yerli efsanelerle iç içe geçmiş bir anlatımla eleştirdi.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1370346298


Meksikalı Aqustin Yanez Al filo del aquada (1947; Suyun Ucu) Meksika Devrimi'nin toplumsal ve psikolojik kaynaklarını James Joyce'u andıran bir ayrıştırma yeteneğiyle betimledi.Bir başka Meksikalı yazar Juan Rulfo da Pedro Parama (1955;Pedro Paramo,1970)adlı romanında ,kahramanın kişisel serüveniyle ülkenin kolektif yazgısı arasındaki La bahia de silencio (1940;Sessizlik Körfezi) gibi ideolojik ve felsefi içerikli romanlarıyla Arjantinli Eduardo Mallea,Latin Amerika'yı yeni ve benzersiz bir gerçeklik olarak ,barok bir dil zenginliğiyle anlatan Kübalı Alejo Capentier ve ülkesinin yoksul sınıflarının yaşamını anlatan Gabriela,Cravo e Canela (1958; Tarçın Kokulu Kız,1973) gibi romanlarıyla mizahı ve eleştiriyi Rabelais'yi andıran bir dilsel çoşku düzeyine çıkaran Brezilya'lı Jorge Amado yer alır.Bu kuşağın son büyük romancısı ise,bazı eleştirmenlerce Samuel Beckett ve Jean Genet'yle birlikte modernist edebiyatın son temsilcilerinden biri olarak nitelenen,çağdaşı Latin Amerikalı yazarlardan daha "kozmopolit" olmasıyla ayrılan Arjantinli Julio Cortazar'dır..Uzun yıllar Fransa'da sürgünde yaşayan Cortazar,klasik romanın kurgusunu ve olay örgüsünü tümüyle dönüştürmeyi denediği Rayuela (1963; Seksek,1988) ve öbür romanlarında Latin Amerika gerçekliğine ancak dolaylı bir biçimde yer verir.Kısa öykülerindeyse ,polisiye ve fantastik anlatı gibi türlerin öğelerinden yararlanmıştır.

Bu yazarlardan sonra gelen ve genellikle post-modernizm içinde değerlendirilen romancıları modernist ya da yenilikçi yazarlardan ayıran önemli bir nokta,deneycilikten çoğu kez kaçınmaları ve bunun yerine ,klasikleşmiş kalıp ve üslupları dönüştürmeyi seçmiş olmalarıdır.Bu romancıların çoğu ,tümüyle kurmaca bir dünya yaratmak yerine,gerçek tarihsel olayları ve kişilikleri bir roman malzemesi olarak kullanmayı,bunları kurmaca ya da fantastik öğelerle kaynaştırmayı seçmişler.kolektif ya da bölgesel mitlerden ve efsanelerden yararlanmışlardır.Bu türün en tanınmış örneği,1982 Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez'in Cien anos de soledad'ıdır.(1967; Yüzyıllık Yalnızlık,1974).Yayımlandığı anda bir edebiyat olayı haline gelen roman,hem gerçek bir tarihi yansıtması,hem de kendi sanatsal araçlarını bilinçli olarak gözden geçirmesiyle ,türün en başarılı örneklerindendir.Meksikalı Carlos Fuentes,Perulu Jose Maria Arquedas ve Mario Vargas Llosa gibi yazarlar ise,Marquez'den farklı olarak,fantastik öğelerden çok,gerçek tarihsel olaylardan yararlanmışlardır.Fuentes'in La Muerte de Artemio Cruz'u (1962; Artemio Cruz'un Ölümü,1981).klasik yaşamöyküsü kalıplarına bağlı kalır görünürken,aynı zamanda bu kalıpları altüst etmeyi de başarır.Bu dönemin Kübalı yazarları arasında,Avrupa yenilikçilerine daha yakın bir tutumu benimseyen Guillermo Cabrera Infante'yle post-modernizm içinde değerlendirilen Reinaldo Arenas ve Jose Lezama Lima sayılabilir.Şilili Jose Donoso gerçekçi ve fantastik öğeleri kaynaştıran romanlarında feodal toplumun çöküşünü işlemi,sinemaya da uyarlanan El beso de la mujer arana (1976;Örümcek Kadının Öpücüğü,1986)adlı romanıyla ünlü Arjantinli Manuel Puig de romanlarında popüler kültürün birey üzerindeki etkilerini ele almıştır.

Latin Amerika romanı son 20 yıl içinde yalnızca Latin kültüründe değil,Aglosakson dünyasında da çok etkili olmuş,birçok Kuzey Amerikalı yazar Latin Amerikalı yazarların izinden giderek "tarihsel kurmaca" ve "büyücü gerçekçilik" tarzlarında yapıtlar vermişlerdir.

Türkçede yayımlanan Çağdaş Latin Amerikan Şiirleri (1982; der.Ülkü Tamer) ile Latin Amerika Hikayeler Antolojisi (1983;der.Tomris Uyar) Latin Amerikalı şair ve öykücülerin yapıtlarından seçmeler içerir.

Kaynak:AnaBritannica cilt 20 sayfa 259 frmsinsi.net için derlenmiştir.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.