ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Atatürk Köşesi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=386)
-   -   Atatürk ve Milli İrade (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1084728)

Warrior 04-12-2014 12:41 AM

Atatürk ve Milli İrade
 
11 Eklenti(ler)
http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

İki Mustafa Kemal vardır

Biri benim, et ve kemikten, geçici Mustafa Kemal...

Diğeri Ölümsüz Mustafa Kemal… Onu "ben" kelimesiyle anlatamam; o, ben değildir, o bizdir! O, ülkemizin her köşesinde yeni fikir ve yeni hayat için, büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasıyım sadece. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.

O Mustafa Kemal sensin; o Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan Mustafa Kemal, yaşaması ve başarılı olması gereken, Ölümsüz Mustafa Kemal sizlersiniz!

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Milli Mücadele’de Karşımızda İki Düşman Vardı

Biz Milli Mücadele’de iki sınıf düşmanla karşılaştık. Biri dış düşmanlarımız: İstilacı-sömürgeci Batı ülkeleri; diğeri iç düşmanlarımız, onlarla işbirliği yapan fesat güçleri: Padişah, Saray ve Babıâli... Bu ikinciler düşmanla birlik olup millete karşı harekete geçmişlerdi. Kullandıkları temel hıyanet aracı, ne yazık ki İslam’dı.
İşte, ben ve arkadaşlarım zulme karşı bu iki cephede mücadele ettik: Bir yandan istilacı Emperyalizm’le, despotizm zulmüyle mücadele ettik; bir yandan da içerdeki hainlerle, namussuzlarla, karanlıkla ve eğitimsizlikle mücadele ettik, “Allah ile aldatma” gibi bilgisizlik zulmüyle mücadele ettik.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Aynı Felaketlerle Bugün de Karşı Karşıyayız

Yıllarca zayıf ve kararsız hükümetlerin yönetiminde yaşadık. Bu zayıf ve kararsız hükümetler ki emperyalizmin baskılarına boyun eğerek iç kuvvetlerin gelişmesini kısıtladılar. Ya emperyalizmin, iktidarların önemli şahsiyetleriyle içte ve dışta ilişki kurarak, millete telkin edip durduğu açık ve doğru olmayan umutlar?... Bütün bunlar, tıpkı Millî Mücadele yıllarında olduğu gibi Türkiye’nin kuşatılmasını ve içerden çökertilmesini amaçlamıyor mu? Benim saptamalarım o kadar doğru ve yerindedir ki, yalnız o dönemdeki iç isyanları, siyasal kargaşalıkları, yönetimi zayıf düşüren silahlı eylemleri değil, bugünkü anarşiyi, tırmanan terörizmi ve yaygınlaşan bölücülük faaliyetlerini de açıklamaktadır.

Benim o zaman, emperyalizmin, ülkeyi çökertmek için başvuracağı çarelere ilişkin söylediklerim bugün de geçerli: Yeni Türkiye, içinden oyularak çökertilmek isteniyor, yine siyasal kargaşa çok iyi bir araç olarak kullanılıyor, yine emperyalizm bu araçtan ve bazı makamların kesin teslimiyet taraftarlığından istifade ederek çalışıyor.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

İç Düşmanlar Dış Düşmanla İşbirliği Yapan Hainlerdi

Sizi Nutuk’ta uyardım, ah o iç bedhahlar, o iç düşmanlar!… Onlar millî birliği ihlal ve ülkeyi parçalanmaya götürmek için, düşman emellerine âlet olanlardı. Onlar İngilizlerin satın aldığı, milleti birbirine düşürmek maksadını güden hainlerdi; halkı aldatmak için türlü yalanlar söylüyorlardı. Düşman istilasına uğramış vatanımızı savunanları, din ve milletin şerefi için kan döken kardeşlerimizi arkadan vurmak ve vurdurmak isteyen alçaklardı.

Onlar Vicdansız, Çıkarcı, Vatansız, Halk Düşmanlarıdır

Onlar vicdan yerine düşman parası taşıyan alçak şahıslardır. Onlar birtakım eli kanlı, muhteris, vatansız adamlardır ki bugün de aranızdadır. Sırf çıkar temini amacıyla yabancı parmağı ve parasıyla, millî varlık ve bağımsızlık için, ülke namusu için mücadele eden milletin evlatlarını birbirine kırdırmaya çalışırlar. Allah’ın laneti düşmana yardım eden bu hainlerin üzerine olsun.

Davamız Büyüktü, Hainlere Merhamet Edemezdik

Dâvâmız çok büyüktü. Bir ölüm kalım savaşına girişmiştik. Batıdan düşman kan dökerek geliyordu, ocakları söndürerek geliyordu. Vatanın dört yanı ateşten bir çembere dönmüştü, her taraf alev alev yanıyordu. Vatansız, istiklalsiz kalmak tehlikesi her gün biraz daha yaklaşıyordu. Ayrıca, bir de içimizdeki düşmanlarla uğraşmak, ne güçtü, ne kadar acı idi. Biz o vatan hainlerine merhamet edemezdik. Eğer biz onları yok etmesek, onlar bizi daha feci şekilde yok edeceklerdi.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Atatürk’ün sosyal ahlâk anlayışı yolsuzluğu dışlar.

Özetliyorum bu ahlâkı: Bir adam ki ülkenin ve ulusun mutluluğunu düşünmekten çok kendini düşünür; o adamın değeri ikinci derecedir. “Bencillik kişisel olsun, ulusal olsun dâima kötü”dür. Başkasına olan bir iyilik, bize de iyiliktir. Başkasına olan kötülük, bize de kötülüktür. Bu sebeple iyiliği sevmek; kötülükten kaçınmak lazımdır. Yüksek ve insancıl olan düşünce; “Herkes, kendi için” değil, “Herkes, herkes için” düşüncesidir.

Bir işin ahlâkî bir değeri olması, ayrı ayrı insanlardan daha yüce bir kaynağı olmasından ileri gelir. O kaynak toplumdur, ulustur! Öyleyse ahlâk kişilerden ayrı ve bunların üzerinde, ancak sosyal ve ulusal olabilir. İşte bu; “ulusun düzeni ve sükûnu, bugün ve gelecekte refahı, mutluluğu, kurtuluşu ve güvenliği, uygarlıkta ilerleme ve yükselmesi için; insanlardan her konuda ilgi, gayret, nefsin feragatını ve gerektiği zaman seve seve canının fedâsını talep eden “ulusal ahlâk”tır! Mükemmel bir toplumda ulusal ahlâkın gerekleri, o toplumun bireyleri tarafından âdeta düşünmeksizin, vicdani, hissî bir sebeple yapılır.

Aydınlarımız, iş adamlarımız, bilginlerimiz -ulusumuz karşısında- nâmuslu olmalı, onu aldatmamalı, her zaman gerçeği söylemelidir. Halk da ülkeyi ve ulusu en çok seven; aklına, anlayışına, vicdanına en çok güvenilen insanları seçmelidir.

Bir insanın, yaşadıkça mutlu olması için gerekli şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır. Hayatta tam zevk ve mutluluk ancak gelecek kuşakların şerefi, varlığı ve mutluluğu için çalışmakta bulunabilir.

Bir ulusta, özellikle o ulus yöneticilerinin kişisel ihtiras ve tartışmalarının, ulusal ve vatanî görevlerin gerektirdiği yüce duyguların üzerine çıktığı ülkelerde, dağılma ve batma kaçınılmazdır!

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Bağımsızlık İçin Kuvvetli Olmalıdır, Kuvvet Ordudur

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır. Bağımsız olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için varlığını ispat etmek gerekir. Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve mutluluk kaynağı; bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin gerekliliğine olan vicdanî imanıdır.

Düşman Önce Ordumuzu, Onun Onurunu Yok Etmeye Çalıştı

İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek doğal olarak önce onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke koşullarının uygulanması ile silâhlarımızı, cephanelerimizi, bütün savunma araçlarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra, kumandanlarımıza ve subaylarımıza saldırmaya, taarruza başladılar. Askerlik onurunu yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından yoksun bırakmaya teşebbüs ettiler. Bir taraftan da savunmasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de onuruna, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar. Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lâzımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engel ve zorluk kalmaz. Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz duruma göre subaylarımıza düşen görevin mahiyeti, önemi ve değeri kendiliğinden meydana çıkar.

Ordunun Ruhu Subaylardır

Milletimiz, hür ve bağımsız yaşamak gereğine tam bir iman ile kani olmuş ve buna katî azimle karar vermiştir. Zaman zaman şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması hiçbir zaman milletimizin genel kanaatine, hakiki imanına sekte vurmamıştır ve vuramayacaktır. Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lâzım olduğunu söylediğim kaynak mevcuttur, o kaynak milletin vicdanî imanıdır. Ordu ise, arkadaşlar, ancak subaylar sayesinde vücut bulur. Bilinen bir askeri gerçek, felsefi gerçektir: “ordunun ruhu subaylardadır”. O halde ancak subaylarımızdır ki düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu onaracak ve canlandıracak, ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Ve Atatürk’ün o ünlü uyarısı:

“Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın.”

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Ey benim izimde yürüyen!
Burada dile getirilen öğütler benden, Atatürk’tendir, ben aktarıyorum sana. Tohumu eken benim, ürünü devşiren, önüne koyan da, zamanla olgunlaşmış, yeniden biçimlenmiş olarak. Onlarla besle kafanı, kalbini ve ruhunu. İyi dinle beni, iyi öğren ve uygula. Başkalarına da öğret.

Benim öğretim…, nedir benim öğretim? On ilkedir benim öğretim…, biri de Cumhuriyetçilik İlkesi’dir. Türkiye milliyetçidir, halkçıdır, devletçi, laik ve devrimci bir cumhuriyettir. Türk devleti cumhuriyetçidir. Devletimiz Millî Egemenlik idealini en iyi ve en güvenilir şekilde temsil eden ve uygulayan devlet şeklinin, Cumhuriyet olduğuna inanmıştır. Bu sarsılmaz inançla Cumhuriyeti her tehlikeye karşı, her aracı kullanarak korur, savunur.


Ey Milletim! Gözünü aç, gör ve anla! Atatürk, ben Âşığın, ben ebedî Hizmetkârın, öyle çok, öyle büyük işler yaptım ki senin için; Türkiye Cumhuriyeti’dir onlardan biri, hem de en büyüğü. Değerini bil, sahip çık!

Soruyorum: Bilindi mi değeri Cumhuriyetimizin? Hayır, ne yazık ki hayır…, tam değil. Bu imkân tanınmadı halkımıza; engellediler, bilerek, bilmeyerek... Cumhuriyet bilincini yükseltecek bilgi ve anlayış genişliği esirgendi halkımızdan. Kötülüklerin en büyüğü yapıldı ona.

Ey devletim! Asla geri kalma Cumhuriyeti koruma görevinden. Onu koruman, kendi varlığını korumaktır. Peki, bu görev yerine getiriliyor mu? Yüksek hedeflerin var ya senin…, görevindir, hepinizin görevidir, devletimize destek olmak da... Hiç aksatmadan, bilinçli bir şekilde, bilginizle, ahlakınızla, kuvvetinizle, her şeyinizle…


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Ey kendine ölçülü bir yol arayan!

Yurttaş özgürlüğüne saygılı ol, onu koru. Şunu da unutma: Çığırtkanlar vardır, demokrasi çığırtkanları…, dışarıda vardır, Türkiye’de vardır. Acaba gerçekten istiyorlar mı demokrasiyi, içtenlikli midir onlar? Demokraside yöneten millettir, istiyorlar mı bunu, gerçekten millet yönetsin istiyorlar mı? Bak, araştır, sına onları. Değilse, ki öyledir, onlar ancak çıkarlarının peşindedir. Bir araçtır, bir Truva atıdır demokrasi o bedhahlar için. Sakın bırakma meydanı onlara: Yalanlarını ortaya koy, hilelerini sergile, göster içyüzlerini, hadlerini bildir, anlat halkına sözle, yazıyla.

Cumhuriyet yüksek ahlakî değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet erdemdir. Cumhuriyet idaresi erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Bunun anlamı şudur: Ahlaksız toplumlarda cumhuriyet rejimi yaşamaz. Öyleyse ahlaklı olmalıyız, yüksek ahlaklı… Başkalarına da aşılamalıyız bunu. Kılavuzumuz Ahlak İlkemdir, onu uygulayın, tam uygulayın, uygulatın. Bu yolda öylesine çalışın ki Cumhuriyet kalemiz demir gibi olsun, gerçek bir cumhuriyet olsun.

Milletimizdir, Türk milletidir Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, sahibi odur. Türkiye Cumhuriyeti Milletimizin doğrudan doğruya, kendiliğinden kurduğu devlet teşkilatı ve hükümettir. Cumhuriyet idaresi Türk milletinin öz ve paha biçilmez malıdır. Evet, Cumhuriyeti kendi öz malı bilmelidir milletimiz, en değerli malı, canı bilmelidir. Böyle bir sahiplik bilinciyle bakmalıdır ona. Çok önemlidir o yüksek bilinç, çünkü o yaşatır, çünkü ancak o kurtarır bizi. Her yurttaş yükseltilmelidir bu bilince…, Hepiniz, her şeyden önce bu bilincin yerleşmesi için çalışın, her yola başvurarak, her yolu deneyerek.

Devleti ve hükümeti kendi malı ve koruyucusu bilmek, bir millet için büyük nimet ve şereftir. Türk milleti bu sonuca Cumhuriyet’le varmış ve her yıl bunun artan olumlu sonuçlarını görmüş ve göstermiştir. Milletimizin maddî ve manevî huzuruna her şeyden fazla önem verişimizin ne kadar yerinde olduğu böylece anlaşılmış oluyor.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Ey Cumhuriyetimizin bekçisi!

Bil ki bir kutsal ülkünün tecellîsidir Cumhuriyet. Devrimler vardır, devrim kanunları vardır temelinde. O Türk’ün yüksek siyasi kurumu, Türk milletinin tabiat ve karakterine en uygun idaredir! Peki, kim sahip çıkacak milletinin bu baş eserine, milletinin öz malına? Elbette sen, biz, hepimiz!... Nasıl mı? Temellerine sahip çıkarak elbette: Ona can veren kutsal ülküye sahip çıkarak, devrimlere, devrim kanunlarına,… sahip çıkarak, o temelleri bilgi ile, yürekle, ahlakla, canı pahasına güçlendirip koruyarak.

Cumhuriyet’te hükümet millettir, millet de hükümet. Milletle hükümet arasında ayrılık yoktur. Hükümet ve onun üyeleri kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını bilir; milletin…, yalnız milletin efendi olduğunu da! Ey yurtsever! İster yöneten ol, ister yönetilen…, bütün işlerinde bu özdeşliği gözet, başkalarına da benimset bu koşulu: Hükümette milleti görmeyi, millette hükümeti... En ufak bir farklılıkta hatânı düzelt, sapmış olana uyarını yap.

Türkiye Cumhuriyeti’nin başta gelen prensiplerinden biri “yurtta barış dünyada barış” prensibidir. Cumhuriyet’in kudreti her alanda ve millî savunma alanında, ihtiyaçlarını karşılayan maliyesinin düzenli oluşundadır. Cumhuriyetimizi güçlendirmek için barışı savunacağız, maliyemizi güçlü ve düzenli kılacağız; ahlak ve bağımsızlık ilkelerimin de gereği olarak...


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1397289424

Silahsız bir işgal bu seferki…
Halkımız yine yoksul, bezgin, yine umutsuz. Tıpkı Bağımsızlık Mücadelemizde olduğu gibi... Fakat sen, evet sen, asla cesaretini yitirme, beni hatırla, beni düşün. Ben durdum mu, derhal harekete geçmedim mi? Ve hiç geri adım attım mı? Tarihe, sana, sizlere örnek olacak şekilde davranmadım mı? Ve başarmadım mı?

Öyleyse sen de başarabilirsin. Ancak bir koşul var: Eğer benim senden istediğim şekilde donanımlı isen, ilkelerime göre düşünüyor, ilkelerime göre davranıyorsan... O zaman, içinde bulunduğun imkân ve koşullar nasıl engelleyebilir seni? Çünkü zaten hazırsın o engellere, öyle bir duruma karşı kendini hazırladın sen, o günün gerektirdiği donanıma önceden zaten sahip oldun sen. Ben boşuna mı “Türk, öğün, çalış, güven” dedim!

Ne mutlu Türküm diyene!...


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.