ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Bir Tutam Hikaye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=456)
-   -   Günün Hikayesi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=84592)

TiFus 08-13-2009 09:27 PM

Cevap : Günün Hikayesi
 
11.07.2009



Gönderilmeyen Mektup
Biliyorsun, gayem sana zarar vermek, seni incitmek, kırıp dökmek değildi. Yılar yılı açı çekmiştim, istemediğin bir ortamdaydın ve sana ters düştüğü halde yanlış şeyler yapmıştın. Acına, yaşam mücadelene ortak olup yüreğimi yüreğine, ömrümü ömrüne katip seni mutlu edecektim
Ben senden sadece sana verdiğim sevgiyi kabullenip ,bu sevgiyi yaşamanı istemiştim Yüreğim tahtı da tacı da sana vermişti. Yalnız seni istiyordu.Yüreğimde kalıp saltanat sürmek varken beni sıradan bir şeymişim gibi elinin tersiyle ettin. Çok sevilmek bu kadar kötü müydü?Gerçekten böylesine ağır mıydı ki?
Sevgiye hasretim dediğini düşünüyorum da,kocaman bir iğrenç oyu oynamışsın. Hayatıma bilmediğim anlamlar getirmişsin .Gözüm kapalı hayatimi ortaya koyduğum bir kumar oynamıştım.Yasini seni kazanacaktım,ya da kendimden ya geçecektim .
Hem seni kaybettim ,hem de kendimden vazgeçecektim. Var miydi böyle kimsesiz darmadağın olmak biçare kalmak ,var miydi?

Keşke beni böyle ödüllendireceğine,hiç ödül vermeseydin. Onca yüreği senin yüreğine feda ettiğim halde yüreğin kocaman sevdamı alabilecek kadar büyümedi.
Ben de sana büyük bir sevgiyi vermekte diretiyordum. Bu kadar direttiğim için beni bağışla... sevmek ölümüne cesaret, buzdan değil ateşten yürek ister. Adı üzerinde sevdaydı bendeki, zorda sevdayı büyütmek kolay değildi elbet. Bütün güzellikleri bütün kainatı seni sevmesi için birine verseydin, yine de bu kadar sevilemezdin. Hiç kimsenin yüreği benim ki kadar büyük ve deli olamaz.
Beni kırgınlıklarla çelişkilerle, cevabı sende olan bir sürü soruyla ve bitmek tükenmek bilmeyen ‘’ keşke’’ lerle bıraktın. Bana onca acı verdin ama yüreğim düşman olamıyor. Her gün alabildiğine yanıyor, istesem de istemesem de seni özlüyor seni istiyor.
Yüreğimi koparıp atmak mümkün olsaydı hiç düşünmeden koparıp atardım. Sevdan beni divane etti, beni asileştirdi, kendime sözüm geçmiyor artık. Başımı ellerimin arasına ne ilk ne de son alışım. İlk açım değil ama en büyük açımsın. Bir limandayım ve senin bindiğin gemi çoktan uzaklaşıp gitti. Bunu kabullenemiyorum, zoruma gidiyor canımı acıtıyor. Sen yüreğimde bir hasret en büyük ve hiç kapanmayacak bir yara olarak kalacaksın. Yarım kalmışlığım, unutulmazımsın. Yüreğimin sarayından seni kovmuyor, tacı da tahtı da sensiz bırakmıyor.



TiFus 08-13-2009 09:29 PM

Cevap : Günün Hikayesi
 
12.07.2009



Yeşil Elbise Hikayesi
Kasabanın üzerindeki derin karanlık yavas yavas yok olmaya baslamadan Ezan sesi karanlıkları delerek semaya doğru yükseliyordu.Sessiz ortamda daha bir anlamlı ve insanın yüreğini sızlatan bu çağrı uyumakta olan Hasan efendinin kulağını ılık bir rüzgar gibi oksuyordu.Hızla yataktan kalkıp rehavet veren uykuyu bıçak gibi kesip atan soğuk suyla abdest aldı.Gozlerinde uykudan eser kalmamıstı.Gayet dinç ve husu içerisinde kıldı namazını. Namaz sonrası yine tüm ümmet için dualar etti.Gün tamamen ağarana dek sürdü duası.

Hasan efendi emekli olmus, çocuklarını evlendirdikten sonra da esiyle ikisi yalnız yasamaya baslamıslardı.Günlerini cami ile ev arasında geçiriyor,gençliğinde yapamadıkları için tevbe ve dualarla telafi etmeye çalısıyordu. Gerçi gençken de alnı secdeye varıyor,elinden geldiği kadar Allah’ın hükümlerini yerine getirmeye çalısıyordu.

Ama yas ilerleyince ve çocukların sorumlulukları biraz da olsa üzerlerinden kalkınca kendini Allah’a daha da fazla adamıstı.Bos sozden ve faydasız olan her seyden kendini uzak tutmaya çalısıyor,sadece cami cemaatiyle islami sohbetler edip kasabanın tek kahvesine bile uğramıyordu.Yani samimi olduğu insanlar sadece cami cemaatiydi. Caminin imamıyla ve birkaç arkadasıyla fikir alısverisinde bulunmak onu çok mutlu ediyor bilmediklerini arastırarak oğrenmek ise son derece huzur veriyordu ona.

oğlen ezanı okunmadan abdest alarak hızla çıktı evden. Camiye yetismek için acele ediyordu ki evleriyle bitisik komsusu da kosarak çıktı evinden

_-_ Hasan efendi sende mi geç kaldın?

_-_ Evet Ramazan efendi.Hayırdır sen niye kosuyorsun.

_-_ Dükkana çocuğu bırakıp yemeğe gelmistim bir hata yapmadan ona yetiseyim diye acele ediyorum.Sen camiye mi gidiyorsun?

_-_ Evet komsum camiye gidiyorum.

_-_ Hoca efendiye soyle de hoparlorün sesini biraz kıssın.Sabah sabah yankılanıyor.O kadar açmasının ne gereği var ki? Namaz kılan saatini kursun da kalksın o vakitte.Tüm kasabayı rahatsız etmenin bir anlamı yok ki.

_-_ Yapma komsum.Ezan sesinden rahatsız olur mu insan? O sesi duyarak belki namaza kalkacak ve hayatı boyunca da bırakmadan alnı secdeye varacak.Ben bu vebali yüklenemem.Sen kestirirsen bende açılması için elimden geleni yaparım.

_-_ Tamam hadi yine baslama nasihate.Ben gider çatarım bir gün ona.Hadi geç kaldım ben.

_-_ Allah’a emanet ol komsum.Para kazanma hırsını insallah bir gün yener sende bize katılırsın.Allah büyüktür.

_-_ Bos ver Hasan efendi.Sen beni kurtarırsın komsumsun ya....

Hızla uzaklastı oradan.Hasan efendi acı bir tebessümle ardından bakakaldı.Kasabanın kasabıydı Ramazan efendi.Birde ona en yakın olan komsusu.Her ise gelip giderken yesil onlüğünü giymis para kazanma hırsıyla dükkanına kosarken gorürdü.Senelerdir bir kere bile camide gormemisti onu.Onu her gordüğü yerde tavsiyelerde bulunur,bu dünyanın gelip geçici olduğunu ve ne kadar para kazanırsa kazansın,ne kadar mal yığarsa yığsın ,ne kadar arsa ve tarla satın alırsa alsın,kendinden çok uzaklarda gorse de olümün er geç onu da yakalayıvereceğini anlatsa da o, alaysı bir ifadeyle karsılık vererek is onlüğünü hızla giyip kosardı dükkanına.

Hasan efendi derin düsünceler arasında girdi camiye.İçerisini soyle bir süzdü.Genelde hep aynı insanlar vardı.Bazen Cuma günleri biraz fazlalassalar da tıka basa dolu hiç gormemisti burayı.Ramazan efendi cumalara bile gelmez,Hatta o vakitte dükkanını bile kapatmaz müsteri gelebilir endisesiyle ısrarla beklerdi.Artık klasiklesmis bir sekilde basıyla her birini selamlamıs bos olan caminin onündeki safta yerini almıstı bile.İmam geriye doğru baktığında Hasan efendiyle goz goze gelmis hafifçe gülümsemisti. Oda hep aynı yüzlerle muhatab oluyor sanki mütemadiyen aynı insanlara namaz kıldırıyordu.Namaz sonrası yine tüm insanlık için dualar ettiler hep birlikte.Çıkısta yine hal hatırlı sohbetlerde bir kasabalının hasta olduğunu duyduklarında topluca geçmis olsuna gitmek için çıktılar camiden.

Sekiz_-_dokuz kisi ard arda yolda yürürlerken Ramazan efendinin dükkanının onünden geçiyorlardı.Dükkanının onünde o meshur yesil is onlüğüyle oturmus bir arkadasıyla tavla oynuyordu.Hasan efendi üzüntüyle baktı komsusuna.olümü bu kadar uzak saymak,Allah’ı ve onun kitabından bu derece uzak durmak,Allah’a secde etmeye davet eden ezandan bile bu denli rahatsız olmak ne hazin.Sonra ayeti hatırladı.

“Biz insanlara asla zulmetmeyiz.İnsanlar kendi kendilerine zulmeder”Evet ne güzel açıklamıstı yaradan.Yarattığı mahlukata o zulmetmiyordu ki.Kendi kendine zulmeden yine yaradılandı.Bunlar kafasını kemirirken aksamı zor etmisti Hasan efendi.

Günler bu sekilde gelip geçerken o yine camiden içeri girdi.Cami her zamankinden biraz daha fazla kalabalıktı.Ama bu defa gozlerine inanamadı. Ramazan efendi en ondeydi.Biraz daha dikkatli baktığında onu gordü.Evet en on saftaydı komsusu.Yine yesiller giymis en onde etrafındaki insanlara aldırmadan oylece duruyordu.

Hayatı boyunca bir kere bile camiye gelmeyen bu adam suan buradaydı.Yine hayatı boyunca Ezandan rahatsız olan hatta bu rahatsızlığını en kaba sekilde dile getiren bu zat için kasabanın semalarında yükselmisti salavatlar.

Evet Ramazan efendi En on safta sessiz ve hareketsiz yatıyordu.Bu defa yesil onlüklü değil,tabutu yesillere bürünmüstü.Sağken ayak basmadığı bu camiye cansız bedeni baskaları tarafından getirilmis en on tarafa yerlestirilmisti.Sağken ezandan duyduğu rahatsızlıkla camidekileri kıran bu kisi için Salalar okunmustu.

Bu dünyayı,ve burada kazandıklarını,her fırsatta ovündüğü evlatlarını,çokluğuyla gururlandığı arsalarını,son model yaptırdığı evini bu dünyada bırakarak son yolculuğuna çıkmıstı Ramazan efendi.Hasan efendi tüm bu düsünceler içerisindeyken imamın sesiyle irkildi;

_-_ Ey cemaat.Mevtayı nasıl bilirdiniz

TiFus 08-13-2009 09:29 PM

Cevap : Günün Hikayesi
 
13.07.2009



Acele Karar Vermeyin
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış...Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi.Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler...İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş."Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu.Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş...Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler."Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.." "Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?" Köylüler bu defa açıkçn ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler...Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeyeçalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara."Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler. İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş."O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez." Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..." "Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şnssızlık olduğunu sadece Allah biliyor."
( Hikaye , Hikaye oku , hikayeler , Hikayeyaz.net )

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:

"Acele karar vermeyin.Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir.Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.Buna rağmen akıl,insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.Bir kapı kapanırken, başkası açılır.Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."


TiFus 08-14-2009 12:56 PM

Cevap : Günün Hikayesi
 
14.07.2009

Kalbim Kırık

tanıştırıldığım bir erkekle çıkmaya başladık.onun bayan arkadaşları vardı çok sevdiği.özellikle birini çok seviyordu ve niye bu kadar çok sevdiğini bilmediğini söylemişti.önceleri kıskançlık yoktu aramızda ama sürekli onunla birlikte gezmeleri eğlenmeleri beni sinirlendirmeye başlamıştı.böyle bir şeyi hazmetmek çok zordu benim için.sevgililer gününde beni aramasını beklemiştim ama aramadı ben aradım.ev arkadaşı ve bayan arkadaşı beraber eğleniyorlardı.doğrusu çok alınmıştım ve sinirlenmiştim.hadi gel demişt ama ben gitmek istemedim.ısrar edince gittim ama yüzüm asık öyle oturdum.sanki ikiside bana kasıtlı yapıyorlardı.tamam çok iyi arkadaş olabilirler ama aramıza onu sokup beni kendinden soğutmamalıydı.bitirmek istedim ilişkimizi bir çok kez.ama o beni seviyordu biliyorum.şimdi onunla evliyim ama her şey çok farklı onun sadece karısıyım hayat arkadaşı dostu konuşabileceği güvenebileceği biri olarak görmüyor her niyeyse beni. hep kendime soruyorum "neden benimle evlendi" diye.hiçbirşey paylaşamıyoruz geç evlendiğimiz için hala kendi hayatını yaşıyor diye düşünmüştüm.evet paylaştığımız 2 çocuk var başka da hiçbir şeyimiz yok.ve ben evlenmeyi düşünmüyordum keşke ne onunlu ne de başka biriyle evlenmeseydim diyorum.konuşamadığınız ve hayatı paylaşamadığınız bir adamla bir ömür boyu zor olsa gerek!

http://forumsinsi.net/bilgenesil-sor...l-arindirilir/


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.